YORUM | MAHMUT AKPINAR
Siyasal İslamcı, siyaseti İslami hedeflere araç yapma iddiasıyla yola çıkıp İslam’ı siyasetine malzeme yapan zihniyetin adıdır. Gücü ele geçirene kadar ilkeler, kurallar, değerler üzerinden siyaset yapar, söylemler geliştirir, muhaliflerini bunlarla eleştirirler. Ama gücü elde ettikten, iktidara geldikten sonra bütün değerleri, ilkeleri unutur her şeyi siyasetleri için kullanırlar. Gerçekte onlar siyaseti din zarfında yapmanın getirisini farketmiş şark kurnazlarıdırılar. O nedenle politik niyetlerine dini libaslar giydirerek sunmayı/satmayı tercih ederler ve bunu çok iyi yaparlar.
Siyasal İslamcı zihniyet dünyanın herhangi biryerinde bir Müslümana zulüm ve eziyet yapıldığında, işgaller sürgünler yaşandığında buna mitingler halinde tepki verirler. Gösteriler, nümayişler yapar, sloganlar atar, broşürler bastırır ve dağıtırlar. İsrail söz konusu ise en küçük şeye tepki verirler. Çünkü İsrail’e, ABD’ye verilecek tepki, kategorik olarak Batı’ya verilecek tepki siyasal tabanları arasında en iyi prim yapan eylemlerdir.
İslamcıların dünyanın herhangi bir yerinde Müslüman’a yapılan zulme tepki göstermeleri Müslüman olarak hepimizin hoşuna gider. Ama bunun ne kadar siyasi ne kadar samimi olduğunun testini de yapmak gerekir. İslam inanç ve itikadına göre zulüm kimden gelirse ve kime yönelirse tavır almak, tepki göstermek gerekir. Onun için “mazlumun ve zalimin dini, mezhebi, ırkı sorulmaz” denir. Zalim Müslüman da olsa tepki göstermek, mazlum Müslüman olmasa da sahip çıkmak gerekir.
Peki, İslamcıların tepkilerini, davranışlarını bu kriterlere göre teste tabi tuttuğumuzda ortaya ne çıkıyor?
ZULÜMDE HİKMET ARAMAK
Maalesef günümüzde özelde İslamcılar genelde Müslümanlar, gayrimüslimlerin, zulmettiği Müslüman için şiddetli tepki verirken, gösteriler düzenlerken Müslüman ülkelerin-yöneticilerin gayrimüslimlere zulmünü görmez. Dahası Müslüman ülkelerdeki yönetimlerin Müslüman halka yaptığı zulmü de görmez. Eğer zulmü yapan İslamcı bir yönetimse zulmü görmemenin ötesinde “yapmışlardır bir şeyler!” diyerek Zalime destek olur, zulümde bile bir “hikmet” arar. Dünyada insan haklarının en çok ihlal edildiği ülkeler İran, Sudan, Suudi Arabistan ve şimdilerde Türkiye gibi ülkelerdir ama dünyanın hiçbir yerindeki İslamcılardan (mezhep odaklı çıkarcı yaklaşımlar hariç) bu ülkelere ciddi tepki göremezsiniz. Yazı yazmaz, miting düzenlemez, makaleler kaleme almazlar. Bu ülkelerde en fazla zulme maruz kalan kitleler Müslümanlar olmasına rağmen yok saymayı tercih ederler.
Son 100 yıl içinde az çok bütün Müslümanlar siyasal İslamın rüzgarından etkilendiği için tarikatler, cemaatler de bir miktar siyasal İslamcı reflekslere sahiptirler. Bu nedenle geleneksel Müslümanlarda da İslam beldelerinde gayrimüslimlere yapılan zulümlere ses verilmez; “hainler”, “Batı ajanları” olarak bakılır. Müslümana yapılan zulme de seyirci kalınır. Aslında bir başka açıdan baktığımızda günümüz Müslümanlarında “zulme meyletmeyiniz” ayetine rağmen zulme, baskıya, talana, katliama karşı bir duyarsızlık, tepkisizlik olduğu açıktır.
ZALİM KENDİLERİNDEN OLUNCA
Tablo bu olunca İslamcıların/Müslümanların insan hakları, hak, hukuk, can ve mal güvenliği, adalet, mazlumun hakkını koruma, zulme direnme, mazlumun dinine ve inancına bakmama gibi söylemleri dünyada itibar görmüyor. Çünkü Müslümanlar kendi topraklarındaki Müslüman azınlıklara-gruplara yönelik hak ihlallerine bile tepki veremiyorlarlar. Türkiye’de Kürtlere, Alevilere yapılanlar, İran’da Sünnilere yapılanlar, Suudi Arabistan’da Şiilere yapılanlar gündem olamıyor. Kıptiler, Ermeniler, Yezidiler gibi gayrimüslim azınlıklara yapılanlar ise alkış bile topluyor.
İslamcılar Filistin’de olan herşeye anlık tepki verir gündeme getiriler. Zira Filistin çok iyi siyasi ranta sahip olan bir konudur ve siyaseten her zaman kazandırır. İslamcılar dünyanın bir ucundaki eziyeti, işkenceyi görürler ama Türkiye’deki, İran’daki Sudan’daki işkenceleri, linçleri görmezler. “İsrail hapishanelerinde 53 Müslüman kadın mahkûm var!” diye twet atarlar ama Türkiye’de AKP tarafından hapse atılan Müslüman, dindar, başörtülü ve hiçbir sabıkası olmayan 17.000 kadın için bir sözleri, eylemleri olmaz. Onların 700 bebeğini ve haklarını rahatlıkla yok sayarlar. Aylan bebeğin küçük cansız bedenini o zaman hasım oldukları Esed’e ve Batıya karşı çok iyi kullanırlar. Ama kendi zulüm düzenlerinden kaçan beş kişilik Maden ailesinin cesetlerinin kıyıya vurmasını görmezler. Çünkü fatura ötekine değil kendilerine aittir. Filistin’deki zulme karşı çıkmanın rantı, Türkiye’de, İran’da, Sudan’da işlenen zulümleri dile getirmenin bedeli vardır.
Bugünlerde Türkiye’de yaşanan zulmün binde biri gayrimüslim bir beldede yaşansaydı siyasal İslamcılar ortalığı toza dumana katar, yığınla miting yapar, türlü sloganlar geliştitirlerdi ama Zalim kendilerinden olunca yok sayıyor ve susuyorlar.
(TR724)