Artigercek.com’un haberine göre, New York Eyaleti Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara ile başlayan soruşturma kapsamında başlangıçta dosyada üç sanık vardı: 33 yaşındaki İran ve Türkiye vatandaşı Rıza Zarrab, onun çalışanlarından 29 yaşındaki İran vatandaşı Camelia Jamshidy (Kamelya Camşidi) ve Mellat Exchange’in üst düzey yöneticisi 65 yaşındaki İran vatandaşı Hossein Najafzadeh (Hüseyin Necefzade).
Savcı Bharara’nın Başkan Trump tarafından görevden alınmasının ardından New York eyaleti Güney Bölgesi Başsavcılığı görevine Joon H. Kim vekaleten atandı. Kim’in döneminde Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla gözaltına alındı ve dosyaya yeni iddianame eklendi. Bununla birlikte Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan da dosyanın sanıklarından biri oldu.
Büyük ölçüde Türkiye’de düzenlenen 17 – 25 Aralık operasyonlarına dayanan ek iddianamede Zafer Çağlayan, Zarrab’dan milyonlarca dolar rüşvet almakla suçlanıyor.
Joon Kim tarafından yargıç Berman’a sunulan ve mahkeme tarafından kabul edilen 56 sayfalık ek iddianameyle birlikte davadaki sanık sayısı 9’a çıkmış oldu.
Rıza Zarrap, Mehmet Kemal Atilla, Zafer Çağlayan, eski Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Halkbank Uluslararası bankacılıktan sorumlu müdür yardımcısı Levent Balkan, Abdullah Happani, Muhammet Zarrap, Camelia Jamshidy, Hossein Najafzadeh bu davada sanık.
Sanıklardan Rıza Zarrab’ın nerede olduğuna ilişkin Türkiye’nin ABD’ye sorduğu soruya verilen yanıtta sadece sağlık durumunun iyi olduğu bilgisi verildi. Ve ‘eskiden olduğu yerde değil denildi.’
Davanın diğer sanığı Mehmet Kemal Atilla da ABD’de tutuklu yargılanıyor.
‘ABD’NİN KAYIP SANIKLARI’
Davanın diğer sanıkları Zafer Çağlayan, Süleyman Aslan ve Levent Balkan’ın ise nerede olduğu bilinmiyor. Konuya ilişkin Nisan ve Ağustos aylarında meclise iki soru önergesi veren CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, soru önergelerine yanıt alamadı.
Fikri Sağlar, İran’a yönelik ABD yaptırımlarını delmek ve bankacılık sahtekârlığı yaptığı iddialarıyla New York’ta tutuklanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla hakkında hazırlanan FBI dosyasında yer alan “Muhbir‐2” adlı kişinin, Atilla’nın bankadaki şefi olduğu ve gizli muhbirlik yaptığının belirtildiğini anımsattı.
Sağlar, 2017 Nisan ayında, “Muhbir ayakkabı kutularıyla yakalanan Süleyman Aslan olabilir mi? Aslan Türkiye’de 17/25 Aralık’ta cezaevine girdi, çıktıktan sonra bir başka kamu bankasının yönetimine atandı. O günden beri ondan haber alınamadı. Şu anda Aslan nerede, Amerika’da olabilir mi?” diye sordu.
Sağlar’ın soru önergesi hala cevaplanmadı. Sağlar bunun ardından Ağustos ayında Alman Der Spiegel Dergisi’nin “Midas operasyonu” başlığı altında yayınlanan Zarrab dosyasını TBMM gündemine taşıdı.
Soru önergesinde, haberde yer alan, ‘Zarrab’dan, en çok rüşveti Zafer Çağlayan’ın 32 milyon Euro ile aldığı, Muammer Güler’e ise hizmetleri karşılığında 6 milyon dolar” ödendiğine ilişkin iddialara yer veren Sağlar, “Bu iddialar kamu vicdanını derinden yaralamaktadır. Hükumetin ivedilikle bu iddialara yanıt vermesi beklenmektedir” dedi.
“Başbakan’a soruyorum; Hayırsever iş adamı derken, bakanlarınıza verildiği iddia edilen rüşveti mi kastetmiştiniz? Yoksa TÜRGEV’e yapıldığı iddia edilen yardımları mı?” diye soran Fikri Sağlar’ın Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde şöyle: “Almanya’da piyasaya çıkan Der Spiegel Dergisi’nin bu ayki sayısında ‘Midas operasyonu’ başlığı altında Rıza Zarrab dosyasına yer verilmiştir. New York’taki davanın hazırlığından bahseden dergi, alt başlıkta ‘altın kaçakçılığı, kara para aklama ve Türk Hükümeti’nin davadaki yerine’ yer vermiştir.
SANIKLARA YÖNELTİLEN SUÇLAMALAR VE NEREDE OLDUKLARINA YÖNELİK SORULAR YANITLANMADI
Bu soru önergesine de yanıt alamayan Sağlar konuyu Artı Gerçek için değerlendirdi:
“Ne soru önergelerime ne de konuya ilişkin yazdığım iki yazıya hiç bir yanıt alamadım” diyen Sağlar, Türkiye’de siyaset ve yargı eliyle örtbas edildiğini belirttiği 17/25 Aralık operasyonlarının ve tapelerinin bu dava dosyasına girmesinin önemine dikkat çekti: “Bunlar AKP’nin bulaştığı yolsuzlukların ve devleti soyduğunun kanıtı olarak bu dosyada yer alıyor.”
“Türkiye’de montaj – dublaj diye geçiştirilen bu belgelerin Amerika’da yargıya takıldığını” söyleyen Sağlar, “Başbakan Washington parklarında bunun için bekledi. Reza Zarrab’ı geri isteme doğrultusunda Başkan yardımcısı Mike Pence’le görüşüp, onu Türk vatandaşı olarak Türkiye’de yargılamayı teklif ettiler” dedi.
Bu görüşmenin havuz basınından Türkiye kamuoyuna Gülen’in iadesi amacıyla seyahat olarak yansıtılmasını da eleştiren Sağlar, “Amerika’ya giden Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanı’nın birinci gündemi bu davadır” diye konuştu.
İç hukuk işlemediği için Türkiye’nin bu dava ile zor durumda kalacağını belirten Sağlar, “Benim korkum bu konu nedeniyle Mahkemenin Türkiye’yi bir ‘haydut devlet’ ilan etmesi” dedi. 1929 sayılı BM kararını ihlal etmek ve kara para aklamak, dolandırıcılık suçlamasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘haydut devlet’ ilan edilmesinin başta BM olmak üzere pek çok uluslararası kuruluştan çıkarılması anlamına geldiğinin altını çizdi: “Bu büyük bir tehlikedir. Dünyayı diktatörler zor duruma soktu, bu duruma düşmemeliyiz. Yasal çerçevede bu mahkeme beni endişelendiriyor.”
Davanın sonuçlarına ilişkin de “Erdoğan’ın ve diğer bir çok bakanın mal varlığına el konulabilir” diyen Sağlar, “Yurtdışına çıkmaları askıya alınabilir? Erdoğan ailesinin mal varlığında kaynak bu ticarete dayanıyorsa aileleri sıkıntıda kalır” diye konuştu.
Diğer sanıkların nerede olduğu konusunda yanıt alamadıklarını belirten Sağlar, “Muhtemelen yurt içindeler, yurt dışına çıkarlarsa tutuklanacakları için ya yurt içinde olmalılar ya da İnterpol üyeliği dışında kalan ülkelerde olmaları muhtemel. En korunaklı yer onlar için Türkiyedir, çünkü bugünkü iktidar onları koruyor. O nedenle ben burada olduklarını düşünüyorum” dedi.