Yorum | Naci Karadağ
Galiba deniz yavaş yavaş bitiyor…
Düzen sarsıldıkça absürtlüklerin boyutu da büyüyor.
Olay ilk vuku bulduğunda “Bizimle ne alakası var” denilen Reza Zarrab hakkında Amerika’ya nota vermişiz.
Yok, endişelenmeyin, müzik notası mı, filan diyecek değilim. CHP adına siyaset yapmıyorum zira…
Hayırsever işadamı Reza Zarrab’ın hikayesi giderek ilginçleşiyor.
İsmi tam iki kez ABD hapishane kayıtlarından silindi ve her ikisinde de “pardon yanlışlık olmuş” diye açıklama yaptı ABD Adalet Bakanlığı.
Yanlışlık bir kez olur, hele ki böyle büyük davalarda.
Belli ki bir şeyler dönüyor.
Reza’nın avukatları da “5 gündür haber alamıyoruz” diye açıklama yapmışlar.
Kimse kusura bakmasın ama hiç inandırıcı değil.
Sanki, Türk hükumetinin tepkisinden ve gazabından korkuyorlar.
Belki de bu sebeple Saray’ın günde on kez kendilerine ulaşması çabası hep sonuçsuz kalıyor. Binlerce mail yazıldığı söyleniyor Külliye’den adliyeye; New York adliyesine. Kimse artık cevap bile vermiyormuş.
Reza hem Türkiye’den, hem İran’dan hem de ABD’den korkuyor sanırım. Haksız da değil, o korkmayacak da Egemen Bağış mı korkacak yani?
Bu sebeple en rahat edebileceği yer olarak ABD’ye teslim olacağını düşünmüş.
Türkiye’de susturulmaktan korkuyordu, İran’da ise çaldığı paraların geri istenmesinden. Bu nedenle ABD’ye teslim olup itiraflarla paçayı yırtmaya çalışmak akıllıca bir stratejiydi zira.
Türkiye “Vatandaşımızdan haber alamıyoruz” diye nota vermiş.
Askerleri IŞİD tarafından üzerine benzin dökülerek yakıldığında çıtı çıkmayan, olayı dile getireni hain ilan eden bir devletin hassasiyetine benziyor mu bu?
Askerlerinin başına çuval geçirilip kaçırılırken ‘gık’ınız çıkmayacak, sonra bir vatandaş aşkınız depreşecek ki göz yaşartıcı.
“Benim vatandaşıma itirafçı olsun diye baskı yapılıyor” şeklinde sızlanıp “Dünyayı ayağı kaldırırım” şeklinde dayılanarak tehdit etmenin pek işe yaradığı söylenemez.
Bu sebeple bir eşik daha aşılmış oldu.
Şimdi durumu daha da berbatlaştırıp 27 Kasım’a gelmeden Amerika ile ipleri koparma stratejisine geçildi sanırım.
İşe yarar mı bilmem!
Kendi ülkesinde onlarca vatandaşını bizzat kendisi kaçırıp, kayıplar hakkındaki çığlıklara kulağını tıkayan AKP ve lideri, ‘Amerika’daki vatandaşımızdan (!) 5 gündür haber alınamıyor’ diye nota veriyor.
Artık bir sonraki adım savaş ilan etmek filan olur herhalde!
Orası Türkiye değil elbette.
Amerikan medyasını kontrol etmeleri mümkün değil. Yargı desen zaten Trump’ı takmıyor bizim kabadayıları mı ciddiye alacak! Flynn işini yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Yoksa anlaşma paketinde “Reza’nın susturulması ya da kaçırılması” da vardı. O rezalet daha yeni yeni ortaya çıkıyor, başlarını çok ağrıtacak daha göreceksiniz.
Düşman, hain, cemaatçi filan türü zırvaları yiyecek Amerikalı da bulmak mümkün değil. Hani Türkiye’de olsa iktidarıyla muhalefetiyle bunu yemeye hazır insanlar bol. Hizmet Hareketi nefreti hepsinin ortak paydası. Bu nedenle yapılan zulümler, alçaklıklar, barbarlıkları kimse görmüyor, dile getirmiyor.
Arkasına Türk bayrağı koyarak nasıl vatansever olduğunu tüm ülkeye anlattıkları Reza büyük ihtimalle sattı birilerini. Savcılığın pek kimseye göstermediği, sadece savunma avukatlarına ucunu gösterdiği binlerce dokümanda dikkat çekici bir rumuz var: Birinci Şahıs! Bizim deyişle ‘1 Numara’…
Herkes soruyor; kim bu 1 Numara?
Eminim hepinizin bir fikri vardır…
Ama Reza bunun ne kadarını hangi bağlamda dile getirdi henüz bilmiyoruz.
Bugün hakkında nota verdiğimiz Zarrab için yarın “Vay şerefsiz hain” manşeti atabilecek tıynette olduklarını artık hepimiz biliyoruz.
Reza ötmüşse manşet hazır:
İranlı ajan, hain, iftiracı, itirafçı…
Hakkında olmadık aşağılamaları izlemeye hazır olun.
Bu kadar orantısız, akla ziyan tepki vermelerinden korkularının da büyük olduğunu anlıyoruz.
Biz bilemeyiz olayın vahametinin boyutunu.
Ama failler kendilerini tanıyorlar ve ne haltlar karıştırdıklarını biliyorlar…
Nabızlarının yükselme sebebi de bu.
Kimi Kıbrıs vatandaşlığına geçiyor, kimi sürpriz gelişmelerde nereye kaçabileceğinin hesabını yapmakla meşgul.
Ama yaklaşıyor yaklaşmakta olan…
Ne olurdu Trump’ın hukukçuları da Teksas tarlalarında başkanlarıyla çay toplasalardı yani?
Hepsi ‘Joseph Joseph’ anlayacağınız…
(TR724)