YORUM | TARIK TOROS
Bir sene önceki yazımın başlığı şuydu: Ben oynamıyorum dönemi.
Boğaziçi Üniversitesi seçimlerinde açık ara en yüksek oyu alan Gülay Barbarosoğlu, seçimler OHAL kararnamesi ile düşürülünce akademik hayatını sonlandırmıştı.
Bunun üzerine yazılmış bir yazıydı.
Önermesi şuydu:
Laf yetiştirmeye çalışanlara, bildiri yayımlayanlara bakıp hayret ediyorum.
Bitti o dönem.
Üç seneyi geçti, Saray’a karşı hangi kazanımınız var?
Bir tane gösterebilir misiniz?
Hayır, gösteremezsiniz.
Yok çünkü.
Bırakın kendi kendilerine seçime girsinler, tek parti olarak…
Bırakın Parlamento’da tek başlarına yasa yapsınlar…
Bırakın kendileri çalıp kendileri oynasın.
Ama siz oynamayın.
Dikta, en büyük gücü, kendini destekleyenlerden değil… Korkaklardan ve dilsiz şeytanlardan alıyor.
“Ben oynamıyorum” deyin bakalım ne olacak!
Eninde sonunda oyundan atılacaksınız zaten. (15 Kasım 2016, TR724.com)
***
Rastlamışsınızdır filmlerde veya dizilerde.
Patron “seni kovuyorum” deyince çalışan ayağa kalkar, “Hayır sen kovmuyorsun ben istifa ediyorum” der.
Bu bile bir şeydir yani.
Esasen bunda dahi samimiyet vardır.
***
Türkiye’deki öyküde durum biraz farklı:
Patron, kovamadığı için mahkemeyi işaret eder.
Lafı anlaşılmayınca basın yoluyla konuşur.
“Beni halk seçti halk götürür” itirazına dahi önlem alır, “Bağımsız aday değilsin!”
Baktı hâlâ istifa yok baskıyı artırır, “Bedeli ağır olur” filan demeye başlar.
Direniş büyüdükçe yeni görevden almalar yapamaz, iyice kızmaya başlar.
Sonunda ne yapar eder, alır istifa mektuplarını.
Nasıl başardığını kimse öğrenemeyecektir.
Fakat şu kesindir:
Yapılan işlem işten kovmadır.
Çünkü istifa tek taraflı olur.
Pat diye aniden gelir.
Siyasette, tepeden inme istifası bu kadar konuşulup da anca 3 hafta sonra istifa eden başka örnek de yoktur.
***
Ayrıca istifa, istifadır.
Bizde örneği çok, “Emekliliğini istemek” istifa değildir.
İstifa tüm haklarını yakmaktır.
Fatih Terim’in istifa etmediği, bilakis işten atıldığı ortaya çıktı mesela, tazminatını isteyince.
Ama “istifa etti” haberlerini yalanlamadı.
Niye?
“İstifa” kelimesi hoşa gider çünkü, onurlu bir duruştur.
Şayet…
İstifa eden, “Bunu ben istemedim. Türlü baskılara maruz kaldım. Bir noktadan sonra görevimi salimen yürütmem mümkün olmayacaktı” filan dese ve öyle bıraksa…
Daha anlaşılır bir iş olur.
Bunu bir kişi demişti, hatırlayın.
17 Aralık 2013, büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalı patlayınca…
Çevre Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, NTV’ye bağlanıp, istifa mektubunu iki kere okumuştu:
“Sayın Başbakan’ın istediği bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabi hakkıdır ve yetkisidir. Fakat rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan’ın onayıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan’ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.”
(TR724)