HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
Makaleyi kaleme aldığım saatlerde ABD Doları 3,71 TL eşiğini de aşmıştı. Euro da 4,37 civarına yükseldi. İki ileri bir geri hareketiyle dolar ve Euro’nun geldiği seviye motorun çoktan hararet yaptığını gösteriyor. Hararete yüksek faiz bile çare olmuyor. Muadili piyasalar içinde en fazla reel faiz ödemek bile döviz talebini durduramıyor. Fırsatını bulan döviz topluyor.
Hazine aynı saatlerde piyasaya 8,2 milyar TL borçlandı. Bir ay evveline göre neredeyse yüzde 1 puan fazladan faiz ödeyerek borç bulabildi. Hem faiz artıyor hem dolar, Euro basamak basamak kıymetli hale geliyorsa piyasanın sıhhatli olduğu iddia edilemez.
3,70 TL TAHMİNİ ŞİMDİDEN HÜKÜMSÜZ
Dövizde hafif gerilemeyi dolar alma fırsatı olarak değerlendiren yatırımcıda TL’nin mukavemetinin giderek zayıfladığı kanaati hâkim. Merkez Bankası’nın dolar/TL’de sene sonu için ilan ettiği 3,70 hedefi 23 Ekim itibarıyla hükümsüz. Doların son bir ayda 30 kuruşa yakın daha pahalı hale gelmesi Kasım ve Aralık enflasyonunu tırmandıracak, zamlar peşi sıra gelecek.
PARALEL HAZİNE ‘ÇULSUZ’ ÇIKTI
Döviz kuru ve faiz yükseliyor. Güya hisseleri kapış kapış gidecek diye kurulan Varlık Fonu, nam-ı diğer Paralel Hazine yüksek faizle Çin’den 5 milyar dolar borç istiyor. Güya varlıklı bir fondu, çulsuz çıktı. Türk Telekom’da fiilî kayyım devri başladı başlayacak. Canlı hayvan, karkas et, kemiksiz (lop) et derken saman ve buğday ithalatı için gümrük vergileri sıfırlanıyor.
Gençler arasında işsizlik yüzde 22 oldu. 20 milyon kişinin senelik geliri 7 bin lirayı bile bulmuyor ve bu insanlar yoksulluğun pençesinde kıvranıyor. Geçim derdi yetmezmiş gibi vergi zamları vatandaşın belini iki büklüm edecek. Bütçe açığı bu sene 40 milyar lirayı, 2018’de 70 milyar lirayı aşacak.
GEÇİLMEYEN KÖPRÜ VE OTOYOLA 1,5 MİLYAR TL
Geçilmeyen köprü, tünel ve otoyollar için işletmeci firmalara 1,5 milyar lira vatandaşın cebinden ödenecek. Zira Hazine ödeme garantisi vermişti. Aynı ballı ödemeler kamu-özel hastaneleri ve yeni havalimanları için de cari olacak.
Vatandaş fakirleşirken Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) etrafına çöreklenmiş şirket, holding ve aileler servetine servet katacak. Dış borç 431 milyar dolara çıkmış. OHAL sopasıyla sindirilmiş iş âlemi dut yemiş bülbül misali bu mevzulara hiç temas etmese de Türkiye için deniz bitti.
BORSA’DA BANKACILIK DEPREMİ
ABD’de devam eden Reza Zarrab davasında Halkbank başta olmak üzere Garanti Bankası, Ziraat Bankası, Aktifbank, Türkiye Sınaî ve Kalkınma Bankası (TSKB), Denizbank ve Finansbank’a milyarlarca dolar para cezası kesilebileceğinin şüyuu vukuundan beter oldu.
BDDK ve SPK’nın Habertürk’ün ‘bankalara kara para cezası’ haberini tekzip etmesi bile haftanın ilk işlem gününde Borsa İstanbul’da Bankacılık Endeksi’nde sert düşüşe mâni olamadı. Bankacılarda başka teferruat bilgiler de varken mızrak çuvala sığmıyor haliyle. Bankacılık Endeksi yüzde 3’e yakın eridi.
HALKBANK YÜZDE 4 ERİDİ
En fazla kayıp (yüzde 4) Halkbank’ta görüldü. Garanti Bankası hisse fiyatı yüzde 3,85 düştü. Haberlerde ismi geçen diğer bankalardan Vakıfbank yüzde 2,95, TSKB yüzde 2,82, Denizbank yüzde 1,21 ve Finansbank yüzde 0,99 geriledi. Ortada ceza yokken bu kadar kayıp veriliyorsa New York Eyalet Mahkemesi’nin cezayı ilan ettiği gün neler olabileceğini varın siz tahmin edin.
Bütün bunlar olup biterken Borsa İstanbul’un harikalar dünyasında seyahat ederek kendini avutanlara aldanmayın. Zira oradaki işlemlere akıl sır ermiyor. Bir piyasa düşünün her zaviyeden geriliyor, riskleri alarm seviyesini de geçmiş. Mamafih o piyasada Borsa her gün rekor kırıyor. Yatırımcının getirdiği doları suâl eden varsa nafile cevap beklemesin.
BORSA’DA KARANLIK İŞLER
Bilvesile ifade etmek isterim… Çok merak ediliyor. Bu kadar menfi veriye rağmen nasıl olur da Borsa rekor kırar? Devletin çivisi çıkmışsa her şey olur.
Borsa’da iki çeşit yatırımcı var. Birinci gruptakiler banka şubelerinde, kahvehanede, ganyan bayiinde, pazarda ve taksi durağında en fazla konuşulan başlıkta ‘işler yolunda gidiyor’ havası vermek için Borsa’da bulunuyor. Bunlar daha ziyade Saray’ın talimatlarını tatbik ediyor, algının bozulmaması için dahilî ve haricî imkânları seferber ediyor. Borsa’yı yüksek göstermek uğruna manipülasyon, keriz silkeleme ve bilumum karanlık işler mubah sayılıyor.
Algoritma değiştiriliyor, hisseleri işlem gören şirketlerin zarar etmesi ya da mevzuatı ihlal etmesi bile kale alınmıyor artık. Usûlsüzlükleri Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bizzat himaye ediyor. Cambazlıkları gören bazı büyük gruplar Borsa’ya girdiklerine de gireceklerine de bin pişman. Aksi halde bu kadar rekor kıran bir Borsa’ya girmek için şirketler ‘halka arz’ kuyruğunda birbirini ezerdi. Öyle bir tablo yok.
REFORMLARA ALDANAN YATIRIMCILAR
İkinci gruba dahil yatırımcılar ise mazide, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) reformlarını görüp gelenlerden müteşekkil. Bir bakıma reform rüzgârına kapılanlar. Bugün için kendilerini aldatılmış hissediyorlar.
Onlar adına karar vermek çok müşkül. Pişmanlıklarına rağmen yatırımlarını satıp çıksalar zarar edecekler. Zira Borsa’nın dolar nevinden piyasa kıymeti 2013 senesindeki kıymetin yarısı bile etmiyor. Doların yükselmesinin tek faydası da bu kısımda sanki.
Borsa’daki kayıplarına bir de yüksek döviz maliyeti eklenince bavulunu toplamak isteyenler fazla hareket imkânı bulamıyorlar. Mamafih yabancı yatırımcının vücudu kaybetme tehlikesine mukabil elini, kolunu feda edip çıkacağı ihtimali de unutulmamalı.
LONDRA’DA YATIRIMCILAR ENDİŞELİ
AB ile müzakerelerin fiilen durduğu, malî yardımların askıya alındığı iklimde ABD’nin getirdiği vize yasağı Türkiye imajını daha da menfi hale getirdi. New York, Londra ve Frankfurt gibi dünyanın önde gelen finans merkezlerinde yüksek faizin bile Türkiye’de kalmak için kâfi gelmeyeceği kanaati yüksek sesle telaffuz ediliyor.
Finans devi Citi’nin analistleri İlker Domaç ve Gültekin Işıklar, 11–13 Ekim tarihleri arasında Londra’da büyük fonların idarecileri ile fikir teatisinde bulundu. Londra turunda Türkiye’de yatırım yapmanın riskli hale geldiği müşahede edildi. İki analist daha evvel ABD ve Londra’da yaptıkları yatırımcı turlarına kıyasla yabancı yatırımcıları bu defa Türk varlıklarını tercih etmek hususunda daha temkinli gördüklerini belirtiyor.
Zira yatırımcılar, enflasyon verileri ile hayal kırıklığına uğradıklarını ve ABD ile yaşanan diplomatik gerilim dolayısıyla Türkiye’ye dair yatırım hikâyesini sorguladıklarını ifade etmiş. Yatırımcılar bütün dikkatini vize krizinin iktisadî ve ticarî neticelerine teksif etmiş.
DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ AKP’NİN UMURUNDA DEĞİL
AKP’nin bugün en fazla zorlandığı konu başlığı ekonomideki alarm zilleridir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı kalın makyaja rağmen halkta kriz endişesi bertaraf edilemiyor. Dolayısıyla OHAL zorbalıkları, 700’e yakın bebeğin demir parmaklıkların ardında büyümeye mahkûm edilmesi, şirketlerin gasp edilmesi, gazetecilerin hapse atılması ve ağır hukuk ihlalleri sebebiyle batıdan gelen tenkitler ne Saray’ın ne de hükûmetin umurunda.
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, para olduğu müddetçe seçmeni avucunun içinde tutacağını gayet iyi biliyor. Tesis ettiği yolsuzluk ve zulüm imparatorluğunun temelini halktan çalınanlarla doldurdu. Para kalesi düştüğünde bütün kaleleri düşecek. Gemiyi evvela etrafındaki dalkavuklar terk edecek. Menfaate dayalı kurduğu ittifaklar dağılacak.
PARA KALESİ DÜŞERSE…
Borsa’dan döviz piyasasına, Hazine’den Varlık Fonu’na, Zarrab davasından vize krizine kadar hemen her ipte yapılan cambazlıkların yegâne sebebi var. O da para kalesini müdafaa etmektir. Son kalesini müdafaa ederken Erdoğan’ın daha irrasyonel icraatlara imza atması hiç şaşırtıcı olmaz.
Bu saatten sonra kaleyi elinde tutabilmesi ne kadar mümkün? Kestirip atmak ve net cevap vermek için henüz erken. Zarrab davası, Katar’a abluka derken bir şeyler değişiyor…
Birleşik Krallık’ın (İngiltere) başşehri Londra’da Erdoğan’ın son kaleyi kurtarma teşebbüslerine verilen desteğin azalmaya başlaması şayan-ı dikkat.
Ezcümle son kaleyi elinde tutabilmesi için Erdoğan’a acilen para lazım.
(tr724)