YORUM | BARBAROS J. KARTAL
Saray’ın yıllık temizlik masrafının 2 milyon lira olduğu haberleri dolaşıma girince külliyeden bir açıklama yapıldı. Her zaman olduğu gibi iddialarla ilgili hiçbir konuya girilmeden hamasi sözlerle rakam kalabalıkları eşliğinde yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanlığı bütçe harcamalarının çok yüksek olduğu şeklinde bir algı oluşturmak suretiyle kamuoyunun kasten yanıltılmaya çalışıldığı müşahede edilmiştir” deniyor.
Erdoğan’ın itibardan tasarruf olmaz sözlerine de yer veriliyor.
Kim, neyle, nasıl bir algı oluşturmak istiyor o da ayrı bir konu. Ortada gazete ve televizyon bırakmışlar gibi. Düşünün internette ve kısıtlı erişimi olan yayın oranlarında çıkan haberler bile nasıl rahatsızlık oluşturuyor. Demek daha neler neler çıkacak gerçekten gazetecilik yapılabilse.
Benim takıldığım ve güldüğüm yer ise açıklamanın son kısmında Cumhurbaşkanı’nın maaşı ile ilgili cümleler oldu:
‘Sayın Cumhurbaşkanımızın maaşı ve artış oranları abartılı şekilde yüksek gösterilmeye çalışılmaktadır. Cumhurbaşkanlarının maaşları uzun yıllar boyunca ‘devlet memurlarına yapılan zam oranlarına göre artırılmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın döneminde de maaş artışları yine devlet memurlarına yapılan zam oranlarında gerçekleştirilmiştir.’
Ağam bizle eğlenir! Maaş nedir ki ya… Devletin hazinesini teslim almışsınız, ihale uydurup ihale verdiğiniz işadamlarını haraca bağlamışsınız, geleni gideni kimse denetleyemiyor, kimse hesap soramıyor. Böyle bir ortamda hiç maaş almasa kaç yazar. Aslında parayı bu kadar sevmeseler “Sayın Cumhurbaşkanımız maaş almadan çalışmaktadır” bile derler.
ÖRTÜLÜ ÖDENEK ÇUVALININ DİBİ DELİK
Bakın bir rakam paylaşayım. Cumhurbaşkanının örtülü ödenek bütçesi var. Şimdiye kadar hiçbir cumhurbaşkanın ihtiyaç duymadığı bu uygulama, 2015 yılında son dakika sabaha karşı bir torba yasa tasarısına eklenerek Meclis’ten geçmişti. Başbakan gibi cumhurbaşkanına da örtülü harcama imkanı verildi.
Nedir örtülü ödeneğin esprisi? Kimseye hesap verilmeden yapılan harcama demek. 2017’nin Ağustos ayına kadar geçen zamanda örtülü ödenek harcaması geçen yıla göre tam yüzde 63,1’lik artışla 2 milyar 121 milyon liraya yükselmiş. Yani Erdoğan’ın kimseye hesap vermeden harcadığı meblağ bu kadar. Resmi ve rutin harcamalar olsa örtülü ödenekten karşılamaya gerek olmadığına göre bu para nereye gitti, nereye harcandı meçhul.
Daha da yıl bitmedi. Hadi devletin güvenliği, özel işleri vs. ile ilgili dense ki o bile doğru değil, o harcamaları zaten başbakanlığın bütçesinden hallediyorlar.
LÜKS YAŞAMAYIN!
Erdoğan topladığı belediye başkanlarına hitap ederken ne demişti: Davaya zarar verecek hal ve hareketlerden kaçının. Lüks yaşamayın.
Hmmm peki, Emine Erdoğan’ın 51,125.00 dolar yani Türk parası ile yaklaşık 185 bin lira olan çantası bu davanın neresinde acaba? Eğer bu çantayı satın aldıysa bir skandal hediye geldi ise ayrı bir skandal. Genelde diktatörlüklerde hazretler ellerini cebine atmazlar ya aldırırlar ya da beğenirler sadece elleri ile “bu, şu” derler mağazadan çıkarlar. Aynen Emine Erdoğan gibi.
Berat’ı hatırlayın! Ölüm kalım günü 17 Aralık’ta Kısıklı’daki evdeki yasa dışı belgeleri ve dinleme tapelerini imha etmek için kağıt makinası alacaklar onun bile en ucuzunu almak için dakikalarca laf anlatıyor Medet’e.
İhale alan işadamlarının getireceği haraçlarla ilgili konuşmaları hatırlarsınız. Bilal’e ne diyor? ‘Sakın alma ne söz verdiyse onu getirsin. Diğerleri nasıl getiriyor. Yakında kucağımıza oturacaklar…’ Bir de çıkmış maaş diyorlar Allasen!
DENİZ BİTTİ, BİRAZ DA ALTINLARINIZI GETİRİN
Vatandaşa düşen de dünyanın gelire göre en pahalı elektriği, doğal gazını benzini kullanmak yetmiyormuş gibi MTV’ye gelen dehşet zammın şokunu yaşamak. Hala cep telefonlarının yarısının vergi olduğunu ve dolaylı vergilerde OECD ülkeleri arasında en tepede olduğumuzu biliyoruz değil mi?
‘Yastık altındaki altınları getirin bakalım deniz bitti biraz da onları yiyelim’ diyorlar şimdi de. Mehmet Şimşek itiraf etti “ya borçlanacağız ya da vergileri arttıracağız”. Halbuki her gün yayınlanan ekonomi istatistiklerinde rekor üstüne rekor kırıyorduk!
Yandaş iş adamlarının vergileri siliniyor. Hem de yüzde yüz oranında. Düşünebiliyor musunuz MTV zammı için mecburuz diyenler iş havuz iş adamlarına gelince 0 (sıfır) vergi ile onlarla anlaşma yapıyor. Yani asgari ücret ile çalışan bir tekstil işçisi Mehmet Cengiz’den daha fazla vergi veriyor. Ama Cengiz zaten böyle yapacağını söylemişti şimdi Allah var, hakkını teslim edelim.
KIYAMET, GANİMET BİTİNCE KOPAR
Yaaa, ülkenin geldiği son durumda bunlar mı öncelik? Bunların hepsinin gelip dayandığı yer hukuk devleti, denetlenebilirlik, şeffaflık ve hesap verilebilirlik. Bunların olmadığı ülkelerin sonu iyi olmadı.
Yarın öbür gün, ki ben bu filmin sonunun ‘Saray’da selfie’ olduğuna inanıyorum. İnsanlar lüks, şatafat ve israfı bizzat görüp lanet okuyacaklar ama bugünkü suskunlukları sebebiyle hiç hakları olmayacak. Çünkü bu bir yandaşlık ya da tarafgirlik değil suç ortaklığı artık. Herkes biliyor ki bu düzenden bir şekilde nemalanıyorlar. O sebeple kendisine dokunulmadığı sürece tepedekilerin yemesine ses çıkarmıyor. Kıyamet, ganimet bitince.
İslami duyarlılığı olup yetim hakkı diyenler, Hz. Ömer’den girip devletin mumunu söndürmekten bahsedenler, Ebu Zerr-Muaviye hikayeleri anlatanlar, “Kızım Fatima dahi olsa…” diye söze başlayanların yaşananlarla ilgili lal kesilmeleri çürümenin ne boyutlara ulaştığının hazin göstergesi.
Halbuki her gün gazete ve televizyonlarında lanet okudukları ecnebilerde siyasetçi tarifeli sefer varken özel uçak kiraladığı için istifa ediyor. Çocuğunu devletin aracına bindirip maça götürdü diye adamı rezil ediyorlar. Pahalı bir elbise ile göründüğü zaman bunu nasıl aldın diye hesap soruyorlar. Ve daha ne örnekler…
Tümden kaybedişimizde en büyük yarayı dinin aldığını Baskın Oran çok güzel anlatmış. Herkese okumasını tavsiye ederim… https://www.artigercek.com/akp-nin-iktidara-gelmis-olmasindan-ben-cok-memnunum
(TR724)