YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Bütün devlet imkanıyla ulusalcılığı pompalayarak yeniden Osmanlı’yı kurabileceğini düşünen kıt akıllılar sayesinde, Osmanlı ruhunun tabutuna son çivi de çakıldı. Sağında Devlet Bahçeli solunda Doğu Perinçek, arkalarında ne isteseler veren CHP ile Türkiye’yi ulusalcılığın zirvesine çıkaran Saray, Kürtlere ‘fiilen’ bağımsız bir devlet olmaktan başka çıkar yolunuz yok dedi.
Başta belirtmekte fayda var, acizane kanaatim, ırk temelli her devlet, her oluşum Ortadoğu’da yeni sorunların çıkmasına neden olacak, sorunları bitirmekten çok daha büyütecektir. Ama bu kadar yanlış politikadan sonra Türkiye’nin Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin önüne geçmesi artık mümkün görünmüyor.
Türkiye, ışık saçan bir adalet, herkesin özgürce söz söyleyebildiği bir demokrasi inşa edebilseydi, o zaman sınırların, pasaportların öneminin olmadığı bir çekim merkezi haline gelebilirdi.
Başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizi bir beton yığını haline getirmek yerine doğal etki alanına ‘değerler’ üreten, şairleri, sanatçıları, yazarları, entelektüelleri, sanatı ve siyasetiyle Erbil’i, Halep’i, Şam’ı, Beyrut’u, Bağdat’ı, Saraybosna’yı, Bakü’yü kültürel ve etki coğrafyasına dahil edebilirdi. Üniversitelerine Batı’daki gibi özgürlük sağlayabilseydi, her şeyin özgürce konuşulup araştırılabildiği saygın kurumlar haline getirebilseydi, herkes bu okullarda okuyabilmek için koşup Türkiye’ye gelebilirdi.
Recep T. Erdoğan’ın önderliğindeki ulusalcı koalisyon, hiçbirini yapmadı. Sıfır değer üretimiyle, sıfır entelektüel etki alanıyla var olanı da kaybetti. Değer üreten entelektüel bir çekim alanı olmadığı gibi fiziki gücün temeli olan ordunun kurmay kadrosunu da dağıtıp perişan etti.
Büyük devlet olmayı plaka dağıtmaktan ibaret gören, sınırları ölçüsünde güçlü olunabileceğini zannederek sağa sola saldıran küçük kafalı, küçük yürekli adamlar korkarım ki elde avuçta kalanları da sağa sola dağıtacaklar.
21.yüzyılda, 16. yüzyıldaki gibi ülkeler fethedebileceğini askerle sınırlarını genişletebileceğini zanneden öngörüsüz bir adamın ve art niyetli bir zihniyetin taştan taşa çaldığı zavallı ülkem. Anlık kızgınlık ve öfkeyle politika belirleyen bir cahilin peşinde, kiminle dost, kiminle düşman olacağını şaşırmış taştan taşa çalınan zavallı ülkem tarihin en büyük bozgunuyla karşı karşıya olduğunun bile farkında değil.
Burnunun ucunu göremeyen Recep T. Erdoğan ve Bahçeli, Perinçek, Kılıçdaroğlu’ndan oluşan kurmay kadrosuyla yönetilen Türkiye, Kürdistan’a askeri bir müdahale de bulunamaz. Bulunursa Suriye’den çok daha büyük bir Kürt yangını çıkaracağını umarım hesaplıyorlardır. Kuzey Irak’a askeri bir müdahale Türkiye’yi hem uluslararası arenada yalnız bırakacaktır hem de PKK’nın yıllardır başaramadığı şeyi başaracak, Kürtlerle Türklerin arasına gerçek bir kan davası sokacaktır.
Eğer devlet aklı devreye girmez, bütün ülke bir kişinin kişisel çıkarları uğruna feda edilmeye devam ederse Sevr haritasını bile arar hale geliriz. Osmanlı Devletini ulusalcılık paramparça etmişti, bu ağır ulusalcı söylem ve politikalar da Türkiye’yi parçalamak üzere.
‘Böyle giderse Sevr’i arar hale geliriz’ dedim ya, pardon eksik söyledim: Sevr’i arar hale gelmememize bir tık kaldı.
(TR724)