Tesbih Kurtuluşun Anahtarıdır

Yorum | Cemil Tokpınar |

Duadan başka silahımız yok” yazısıyla başlattığımız dua yazılarının bugünkü bölümünde “namaz içindeki tesbih ve duaları arttırmayı” işleyeceğiz.
Allah’ı tesbih etmek, çok önemli bir ibadettir. Rabbimiz, Kur’an’da kendisini tesbih etmeyi defalarca vurgulamış ve bizlere emretmiştir. İşte bunlardan bazıları:
“O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Haşir Suresi: 24)
“Sen, o ölümsüz ve daima diri olan Allah’a tevekkül et. O’nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter!” (Furkan Suresi: 58)
“Melekleri de Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve ‘Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur’ denilmiştir.” (Zümer Suresi: 75)
“Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et.” (Vakıa Suresi: 96)
“O hâlde onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ederek tesbih et.” (Kaf Suresi: 39)
“Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tesbih et.” (Tûr Suresi: 48)
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi: 3)

Tesbihler duanın kabulüne vesiledir
Namaz kılan birçok müminin anlamını hiç düşünmeden ve aceleyle okuduğu tesbihlerin çok derin ve geniş anlamı vardır. Tesbihin (Sübhanallah’ın) kısaca manası, “Allah’ı eksik ve kusurlardan tenzih etmek; acizlik, fakirlik gibi yaratılmışlara ait sıfatlardan beri olduğunu belirtmek; şirk ehlinin yapıp yakıştırdığı olumsuz niteliklerin Onda bulunmadığını ifade etmek”tir.
Namazda tesbihi, kıyamda Sübhaneke duasıyla, rükûda Sübhane Rabbiye’l-Azîm, secdelerde Sübhane Rabbiye’l-Âlâ şeklinde okuruz. Ne yazık ki birçok mümin, “Rükû ve secdede tesbihler en az üç defa söylenmeli” ifadesini, “Yalnızca üçdefa söylenmeli” şeklinde anlamış ve uygulamıştır. Oysa hem ibadet, hem dua ve münacat, hem de duaların kabulüne vesile olan tesbihlerimizi çeşitlendirmek ve arttırmak gerekir.
Balığın yuttuğu Hz. Yunus’un (a.s.) okuduğu “Lâilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” cümlesi bir tesbihtir. “Senden başka ilâh yoktur. Seni tesbih ederim. Muhakkak ki ben zalimlerden oldum” anlamındaki bu cümlede “Beni balığın karnından kurtar” gibi bir ifade olmadığı hâldemünacat olarak kabul edilmiştir. Lem’alar isimli eserinin başında bu konuyu işleyen Bediüzzaman Hazretleri, “Hazret-i Yûnus ibn-i Mettâ’nın(a.s.) münâcâtı, en azîm bir münâcâttır ve en mühim bir vesîle-i icâbe-i duâdır” demiştir.
Demek onun bu tesbihi büyük bir dua olduğu gibi duaların kabul edilmesine vesiledir.  Allah’ı tesbih etmek bir duadır ve kurtuluşa vesiledir. Nitekim Rabbimiz, tesbihin önemini anlatırken şöyle buyurur:
“Eğer o (Yunus) Allah’ı çok tesbih eden kimselerden olmasaydı, tâ mahşere kadar onun (balığın) karnında kalırdı.” (Saffat: 143-144)
Bu ayetten de anlıyoruz ki, Allah’ı çok tesbih etmek, bizi maddî ve manevî birçok sıkıntı ve ızdıraptan kurtaracaktır. Biz de müsait oldukça rükû ve secdedeki tesbihlerimizi üç adetle sınırlı tutmayıp beş, yedi ve daha fazla söyleyebiliriz.
Ayrıca rükû ve secdelerde “Sübbûhun Kuddûsün Rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh” şeklindeki tesbih de tekli sayılarda okunabilir. Bu tesbihin anlamı, “Allah’ım sen münezzehsin, mukaddessin. Sen meleklerin ve Ruh’un Rabbisin” şeklindedir.
Bu tesbihleri zaman ve imkân bakımından müsait olduğumuz gün ve vakitlerde okuyabilirsek dualarımızın kabulü için büyük bir kârdır. Unutmayalım ki, günde bir tesbih bile artırmamız bizim için büyük bir nimettir.
Namaz içindeki dualarımızı nasıl arttırabiliriz?
Namaz içindeki dua yerleri, rükû, kavme (rükûdan kalkınca), secdeler, celse (iki secde arasındaki oturuş) ve tahiyyattan sonraki bölümlerdir. Bunları kısaca işleyelim:
Rükû ve secdelerde dua:Peygamber Efendimiz (s.a.v.) rükû ve secdelerde bildiğimiz tesbihlere ilâve olarak farklı tesbih ve dualar okumuştur. Bunlar sayı ve çeşit bakımından çok fazla olduğu için ilgili kitaplara havale ediyorum.
Nafile namazların secdelerinde tesbihlerden sonra Kur’an’daki dua ayetleri okunabilir. Meselâ Âmenerresûlü’de geçen “Va’fü annâ vağfirlenâ ve’rhamnâ. Ente mevlânâ fe’nsurnâ ale’l-kavmi’l-kâfirîn” gibi ayetler ile bilhassa Rabbenâ kelimesiyle başlayan dua ayetlerini okumak çok sevaplıdır. Çünkü hadiste secdenin kulun Rabbine en yakın olduğu hâl olduğu belirtilerek, burada duayı arttırmamız tavsiye edilir.
Kur’an’daki dua ayetlerini internette yapacağımız basit bir aramayla çabucak bulabiliriz. Bunlardan gücümüz yettiğince ezberlemek ve fırsat buldukça nafile namazların secdesinde okumak duadan nasibimizi arttıracaktır.
Kavmede dua: Burada da bildiğimiz hamd ve tesbihlere bazı ilaveler yapabiliriz. Sünnet olan bu dualardan birisi, “Allahuekber kebirâ, velhamdülillâhi kesîrâ ve sübhanellâhi bükraten ve esîlâ” şeklindedir. Bu dua, “Allah büyüktür büyük. Çokça hamdolsun Allah’a. Sabah ve akşam Allah’ı eksikten ve kusurdan tenzih ederim” anlamındadır.
Celsede dua: Maalesef ülkemizde namaz kılanların büyük bir kısmı iki secde arasını çok hızlı ve acele yapar. Oysa orada Sübhane Rabbiye’l-Âlâ diyecek kadar durmak Hanefî mezhebinde vaciptir, Şafilerde farzdır. İki secde arasında okunacak dua, hem dua sevabı kazandırır, hem de okurken beklediğimiz için vacibi yerine getirmemizevesile olur.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) iki secde arasında okuduğu dualardan ikisi şöyledir:

  1. “Rabbiğfirlî rabbiğfirlî.” Anlamı: Rabbim beni mağfiret et, Rabbim beni bağışla.
  2. “Allahümmağfirlî, verhamnî, ve’âfinî, vehdinî, verzuknî, vecburnî, verfa’nî.” Anlamı: Allah’ım, beni bağışla, bana merhamet eyle, bana afiyet ver, bana hidayet ihsan et, beni rızıklandır, benim eksiğimi gediğimi gider ve beni yücelt.

Zaman bakımından müsait olmayan kimseler, bu duanın “Allahümma’ğfirlî verhamnî” şeklindeki baş kısmını da okuyabilirler.
Tahiyyattan sonra dua: Namazın son oturuşunda Tahiyyat’tan sonra Salli-Bârik ve Rabbenâ duaları okunmaktadır. Zamanı müsait olan kimseler burada da Kur’an’da geçen dualardan dilediği kadarını okuyabilirler.
Bediüzzaman Hazretleri, selam vermeden önce şu duayı okumamızı tavsiye etmiştir: “Allahümme lâ tuhricnâ mineddünyâ illâ mea’ş-şehâdeti ve’l-iman.” Namaz Tesbihatı kitapçığının sonunda yer alan bu duanın anlamı şu şekildedir: “Allah’ım! Bizi bu dünyadan ancak iman ve şehadetle çıkar.”
Dua sonsuz bir okyanus olduğu gibi, namaz içinde dua ve tesbihler de bir deniz gibi geniş ve önemli bir konudur. Biz bu kadarla iktifa ediyoruz. Ne kadar istifade etsek o kadar kârdır.
Not: Namaz içi tesbih ve duaların çeşitlerini, kaynaklarını, Arapça orijinal yazılışlarını ve anlamlarını öğrenmek için Prof. Davut Aydüz Hocamızın “Namazı Anlayarak Kılmak” kitabını ailece okumanızı tavsiye ederim. Kitabı yasaklı, kendisi de hapiste olan bu hocamızın ve tüm mahpus kardeşlerimizin de en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşmasını Rabbimizden diliyoruz.
(tr724)