Ya 15 Temmuz Olmasaydı?..

HABER-YORUM | MEHMET YILDIZ |

Önümüzdeki hafta Zaman Gazetesi yönetici ve yazarlarının yargılandığı dava başlayacak. İçlerinde Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Şahin Alpay, Mustafa Ünal ve Mümtaz’er Türköne’nin de olduğu Zaman yazarları ile bazı yöneticilerinin olduğu 29 kişi tam 13 aydır hakim karşısına çıkmak için bekliyor. Gazetecilere yönelik en büyük suçlama, yazı ve haberleriyle 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırlamak! İddianameden anladığımıza göre, eğer darbe girişimi olmasaydı böyle bir şuç işlenmemiş olacaktı. Halbuki gerçek bize anlatıldığından çok farklı. Bütün tutuklamalar aslında 15 Temmuz’dan çok önce planlanmış ve darbe girişiminin olması beklenmişti.

Darbecilikle suçlanmak için darbeye iştirak şartı aranmıyor
Erdoğan iktidarı, asker, polis, hakim, savcı, gazeteci ve akademisyen gibi meslek gruplarından ihraç edilecekler ve tutuklanacakların listelerini hazırladıktan sonra geriye “Allah’ın lütfu” darbe balonunu patlatmak kalıyordu. O günden sonra yaptıkları ve yapacaklarının meşruiyetini kimse sorgulamaya cesaret edemeyecekti. Darbeye fiilen iştirak etsin etmesin, aslolan iktidarın hazırldığı ‘Cemaatçi’ (ya da muhalif, istenmeyen) listelerinde adı olan herkese dünyayı dar ettiler ve etmeye de devam ediyorlar.
Ancak işler öyle sarpa sardı ki, 15 Temmuz gecesi Erdoğan’ı ‘koruyan’ polislerin de ‘FETÖ’den hapse atıldıkları ortaya çıktı. Hâkim bile dayanamayıp mahkemede ‘su o kadar bulanık ki’ çıkışında bulundu. O gece Erdoğan’ın uçağını kullanarak İstanbul’a götüren pilotun da aynı gerekçeyle meslekten ihraç edildiğini hatırlatalım.
Yine Sedat Ergin’in 8 Eylül tarihli yazısından, Akıncı Üssü’nde bulunmak suretiyle darbeye iştirak ettiği gerekçesiyle 13 aydır tutuklu bir generalin aslında Akıncı Üssü’nde o gece hiç bulunmadığı, bunu iddia eden polis kayıtlarının hatalı (!) olduğunu öğrendik.
Darbeci diye TSK’dan ihraç edilen askerlerin üçte ikisinin darbeye katılmadığını bizzat Perinçek’in gazetesi yazdı. ‘Colorado imamıyım’ diye ortaya çıkan birisinin savcıya verdiği ifadede, ‘Cemaatle bağlantılı olduğunu bildiği’ 47 subaydan sadece ikisinin darbe girişimine iştirak ettiğini belirttiği de medyaya yansımıştı.
TR724’te yayınlanan, Veysel Ayhan Bey’in kaleme aldığı yazı dizisi Maskeli Darbe’de, darbe girişimine katılan toplam subay, astsubay sayısının 6.761 olduğu belirtiliyor.
Perinçek’i mutlu eden tablo
Bütün bu hengâmede, Fatih Altaylı’nın programına katılan Doğu Perinçek, TSK’dan ihraç edilen asker sayısının 30 bin olduğunu iddia ediyor ve bu tablodan ne kadar mutlu olduğunu da belirtiyordu. İstatistikler son bir yılda ordunun üçte birinin tasfiye edildiğini söylüyor.
Ard arda çıkarılan KHK’larla onbinlerce polis, öğretmen, akademisyen ve çeşitli kurumlarda görev yapan kamu görevlileri darbe girişimi bahanesiyle kapı önüne konuldu, on binlercesi tutuklandı.

Işık hızında yargı
Darbe girişiminin üzerinden 24 saat geçmeden toplanan HSYK, 2 bin 745 hakim ve savcı için gözaltı kararı çıkardı ve birçoğunun da tutuklanmasını sağladı.
Yine 100’den fazla gazeteci yaptıkları haberlerle darbeye zemin hazırladıkları iddiasıyla tutuklandı, halen yüzlercesi hakkında da yakalama kararı bulunmakta. Sayı giderek artıyor.
Bütün bu ihraç ve kıyımlar 15 Temmuz’dan sonra çok kısa bir sürede gerçekleşti. Bunlar arasında en hızlısı HSYK çıktı. Aynı gün toplanıp, darbecilikle ilişkilendirdiği 2 bin 745 hakim ve savcının tespit edilik haklarında gözaltı kararı çıkarılması, Türk yargısının nasıl ışık hızıyla çalıştığının en önemli göstergesi (!) olarak tarihe geçti.
İşin sırrı o güne kadar hazırlanan fişleme listelerinde.
Peki, her şey 15 Temmuz’da mı başladı? Hayır tabii ki! Erdoğan ve çevresi aylar öncesinden o geceye hazırlanmıştı aslında. 17/25 Aralık’tan sonra terör örgütü ilan ettiği Cemaat’i bitirmek için çare arayan Erdoğan’ın, en yakınlarını dahi ikna edemediğini düşünürsek, darbe girişimi onun için ‘Bakın, ben size söylemiştim!’ demenin bir yolu oldu. MİT’in uzun zamandır zaten tek işinin Cemaat mensuplarını fişlemek olduğu biliniyordu. Listelerin işleme sokulabilmesi için ancak ‘darbe’ gibi büyük bir tehlikenin halka gösterilmesi gerekiyordu.
Erdoğan Darbesi’nin en kritik isimlerinden Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın her nasılsa ağzından kaçırdığı, Erdoğan-Akar-Fidan ekibi, darbe girişimini kolayca durdurabilecekken durdurmadı. Aksine uzun süredir teşvikçisi oldukları bu kalkışmanın olması için her şeyi yaptılar. Hatta belki birçok noktada bizatihî ‘tiyatroyu’ icra ettiler.
Diğer türlü darbe girişimi sonrasında yapacaklarına meşruiyet kazandırmaları zordu. Arada olan, o gece hayatını kaybeden 250 vatandaşımıza oldu. Göz göre göre 250 kişinin ölümüne sebep olan Erdoğan ve yakın çevresi umarız bir gün bu nedenle de yargılanır.
2014 yılında yapılan HSYK seçimleri esnasında iktidar yanlısı Yargıda Birlik Platformu adaylarına oy vermeyen hakim ve savcıların fişlendiği haberi “Yargıda MİT fişi destekli örgütlenme” olarak medyaya yansımıştı. İşte 16 Temmuz günü evlerinden toplanarak gözaltına alınan 2 bin 745 hakim ve savcı listesinin hikayesi buydu.
Benzer bir liste de gazeteciler için hazırlanmıştı. Bize ulaşan bir belgeye göre darbe girişiminden 3 gün önce, Savcı Fuzuli Aydoğdu’nun talimatıyla İstanbul Terörle Mücadele şubesi tarafından hazırlanan listede tutuklanalanacak gazetecilerin ev adresleri tek tek tespit edilmişti. Belli ki darbe girişiminden hemen sonra operasyonların yapılması hedeflenmişti.

Eğer 15 Temmuz olmasaydı ne olurdu?
17/25 Aralık’ta ortaya saçılan yolsuzlukları nedeniyle yurtta ve dünyada zor duruma düşen Erdoğan, kendisine bu operasyonu yaptığını iddia ettiği Gülen Cemaati’nden intikam alacağını her fırsatta dile getirdi.
Son birkaç yıldır tek tek tespit ettirdiği Cemaat mensuplarını (ve diğer muhaliflerini) çıkardığı OHAL KHK’larıyla devletten tasfiye edip, on binlercesini hapse tıktırabilirdi. Ama o zaman yaptıklarının meşruiyetinin yurtta ve dünyada sorgulanacağının da farkındaydı. Öyle bir şey yapmalıydı ki, hem kendince Cemaati bitirmeli hem de yaptıklarının meşruiyeti sorgulanmamalıydı. Bu fırsatı da kendisine ancak bir darbe girişimi verebilirdi.
Geriye 15 Temmuz Meydan Muharebesini kazanmış Erdoğan’ın bir muzaffer komutan edasıyla ‘yeni devlet’e şekil vermesi kaldı…
(TR724)