YAZI DİZİSİ | VEYSEL AYHAN |
Öncelikle psikolojik harekat unsuru olarak kullanılan bir yanlışı düzeltelim. Halk emir komuta zinciri içinde başlamış, ordunun bütününün harekete geçtiği bir darbeyi kesinlikle durduramaz.
Bugüne kadar dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yaşanmadı. Asker bütünüyle sokağa çıktığında tankların önünde ne halk kitleleri durabilir ne de çöp kamyonları.
Halk darbeye direnirse ordu bir süre bekler ve sonra yakın tarihte örneklerini gördüğümüz gibi ezer geçer.
Bu nedenle “Darbeyi halk durdurdu” psikolojik bir yalan. Erdoğan’ın halkı yanına çekmek, seçmen üretmek, milliyetçilik pompalamak için piyasaya sürdüğü, sürdürdüğü bir propaganda aracı. Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu da bunu iddia ediyor: “Ordunun tamamı harekete geçseydi hiçbir şey mani olamazdı. Kesin. Bunu herkes kafasına koysun!”
273 BİN POLİS DURURKEN HALKI SOKAĞA ÇAĞIRMAK…
Ordunun sadece yüzde 1,5’i sokağa çıkmıştı. 8 bin asker için halkı sokağa çağırmaya gerek yoktu. Bu kadar az sayıda askerin müdahil olduğu ve çok az sayıda silah ve teçhizatın kullanıldığı olayları bastırmak ve durdurmak için, yaklaşık 273 bin mevcutlu polis teşkilatı, 276 bin mevcutlu İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma teşkilatı yeterliydi.
Erdoğan ve Yıldırım o gece konuşmalarında kalkışmanın TSK içinde minik bir azınlık tarafından yapıldığını söylediler. Ve o gece konuşan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, CNN Türk ve diğer TV kanallarına yaptığı açıklamada; darbenin Ordu’daki küçük bir grup tarafından gerçekleştirildiğini ve başarısızlığa mahkûm olduğunu ifade etti.
O zaman küçük bir azınlığın kalkışması için halkı sokağa dökmeye ne gerek vardı?
Maalesef daha sonra yapılacak “Çanakkale” benzetmeleri için kan dökülmesi gerekiyordu. Bu nedenle siviller kasıtlı olarak askerlerle karşı karşıya getirildi.
BÜYÜYÜ BOZAN SORU
CHP Antalya Miletvekili Mustafa Akaydın, bu noktaya parmak basıp “248 vatandaşın katili devlettir” demişti. Bu sözler üzerine afaroz edildi. Akaydın geçen hafta sözlerinin arkasında olduğunu söyleyip şunu aktardı: “Neden devletin en önemli gücü polisler dururken sokağa sivil halk yönlendirildi?” sorusunu sorunca hükümet afalladı. Çünkü bu soruya verilecek bir cevap yok.
Akaydın’a bu sözlerden dolayı aşırı baskı yapılınca CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Antalya milletvekilimiz, ‘250 kişiyi neden alanlara sürüyorsunuz, devletin güvenlik güçleri yok muydu’ diyor. ‘Darbeden bazılarının haberi vardı ona rağmen siz darbecilere karşı niye halkı ileri sürüyorsunuz’ dedi. Bunda yanlış olan bir şey yoktur” diyerek Akaydın’ı savundu.. Ama ‘büyü’yü bozan bu soru yüzünden ne yazık ki Akaydın için yargı süreci başlatıldı.
HALKIN ARASINA SIZMIŞ PALALI BIÇAKLI MİLİSLER
O gece sokağın kaderine hükmedenler darbeye karşı demokratik duruş sergileyen halk değildi. Elinde pala, bıçak ve silah olan, halkın arasına sızmış SADAT’a bağlı ve karanlık güçlere ait milis güçleri idi. Bunlar “kahramanlıklarını” askerin teslim olduğu, silahlarını kullanmadığı, tankları sürmediği yerde yaptılar. Teslim olmuş erleri linç ettiler, gırtlağını kestiler ve terk edilmiş tankların üstünde poz verdiler.
O gece tatbikat için getirildikleri Boğaziçi köprüsünde linç edilen masum iki harbiyeli: (solda Murat Takin, sağda Ragıp Enes Katran)
BOĞAZ KÖPRÜSÜNDEKİ POLİS TELSİZLERİ…
O gün köprüde neler oldu tam ortaya dökülmedi. Ve sosyal medyaya düşen ağır iddialar var:
Polisler, Boğaz köprüsünde halkla askerin karşı karşıya gelmemesi için önce önlem alıyor. Köprüdeki bir polis memuru anons yapıyor: “Acil takviye gönderin halk elimizden askerleri almaya çalışıyor, saldırıyor!” diye. Bu anons defalarca tekrarlanıyor.
Telsize giren Emniyet müdür yardımcı M.T. köprüdeki müdürü de fırçalar ve o polis memurunu “Sen salak mısın!” diye azarlar, hakaret eder. Telsizden gelen cevap şu olur: “Askerler niye gelmiş oraya bırakın ölsün piçler…”
Daha sonra İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan telsize girer ve konuya hakim olduklarını anons eder, lincin üstünü örter.
Takviye polis ekipleri gelse, oraya tatbikat için geldiklerini sanan harp okulu öğrencileri Murat Tekin ve Ragıp Enes Katran belki de vahşice linç edilmeyecekti.
TEK DAMLA KAN DÖKÜLMEYEBİLİRDİ
TSK’daki her subay şunu iyi bilir: Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının içinde olmadığı bir darbenin başarı şansı sıfırdır. Erdoğan o gece halkı sokağa çağırmasaydı olacak olan şuydu: Sokağa çıkan asker bir süre sonra girişimin emir komuta dahilinde olmadığını anlayacak, durumu fark edip kışlasına dönecekti. Köprüyü tutanlar bir süre sonra işin içyüzünü anlayacak teslim olacaktı.
273 bin kişiden oluşan polis ordusu direnenlerin hakkından rahatça gelebilirdi.
Yani tek damla kan dökülmeyebilirdi.
DARBE ASLINDA GÜN İÇİNDE BASTIRILMIŞTI
Gazeteci Yazar: Can Ataklı: “Son derece beceriksiz bir eylem. O zaman ben şundan şüphelenme hakkını buluyorum kendimde. Bu darbe önceden bastırıldı bitti. Bu darbeyi yapanlar, darbenin emir komuta zinciri içinde olduğunu, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının da içinde olduğunu zannediyorlar. Fakat içerde bastırıldı. Sonra ‘biz bunu bastırdık ama, halka bunu nasıl anlatacağız’ denildi.
Bu darbe, bana göre; önceden bastırıldı. Onun için bu kadar beceriksizlik oluyor. Onun için Recep Tayyip Erdoğan’ı alacak ekip ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü onları salmışlar dışarıya, fakat bağlantı kesilmiş. Sokağa çıkan darbe var zannediyor. Halbuki darbe yok.
AKP BELEDİYELERİ KAMYONLARI SOKAĞA SALMIŞTI, ERDOĞAN KONUŞMADAN
Yani bakın, saat 21.30’da belediyeler kamyonları sokağa salmıştı yahu. O gece ben sokaktaydım. Daha böyle Tayyip Erdoğan falan konuşmamış, ne olduğunu millet anlamıyor.
Geçtiğim, iki üç belediyeden hepsi AKP belediyeleri, bütün o iş makineleri, hafriyat kamyonları yol boyuna zaten dizilmişti. O zaman bu darbeye mani oldun, kamuoyuna bir şey göstermen lazım.”
MUHALEFET NE DEDİ?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
20 TEMMUZ’DA SİVİL DARBE OLDU
Bakın kontrollü darbeden şunu kast ediyoruz. Bilinen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbeye kontrollü darbe denir.
Sonuçlarından yararlanılıyor mu? Evet yararlanılıyor. 20 Temmuz’da sivil darbe oldu. 20 Temmuz parlamentoda OHAL yetkisinin alındığı tarihtir. Türkiye şu an bir sivil darbenin içinde. Ben üç darbeyi yaşadım. O darbe döneminde yaşananların bir benzeri bu dönemde de var. Hepsini söyledim. 15 Temmuz’un soruşturulması lazım ama iktidar bunu araştırmayı değil, kapatmayı yeğledi.
KONTROLLÜ DARBE
Bu ülkede MİT, bu ülkede Genelkurmay niye darbeyi önlemedi? Hangi gerekçeyle önlemedi? Ben ‘kontrollü darbe’ deyince kızıyorlar. Karanlık noktalar bir değil, iki değil dünya kadar, dünya kadar…
Tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş:
DARBE İÇİNDE DARBE
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kumpaslarından biriyle, darbe içinde darbeyle karşı karşıyayız. Darbe ile mücadele ediyoruz adı altında, bizlerle, darbeye karşı direnen demokrasi güçleriyle mücadele ediyorlar. Defalarca ‘bunların siyasi ayağı nerede?’ diye sorduk. Darbe olsaydı, kim bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olacaktı? Niye bunları açıklamıyorsun? Bank Asya’dan havale yapmış memuru işten atıyorsun. AKP’nin içinde kaç tane darbeyi haber alan veya darbenin içinde olan milletvekili var? Niye açıklamıyorsunuz?
CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK KUMPASI
‘Darbeyi eniştemden öğrendim’ diyor, külliyen yalan. Darbeden senden benden, enişteden, MİT’ten önce haberi vardı. Darbenin istihbaratını alacaksın, tedbirini alacaksın, 249 insan yaşamını yitirecek, sırf sen kendi iktidarını sağlamlaştır diye. Darbe tehdidini önleme yerine harekete geçmelerini bekleyeceksin. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kumpaslarından biriyle, darbe içinde darbeyle karşı karşıyayız. Darbecilerin isim isim, günler öncesinden, listelerinin elinizde olduğunu herkes biliyor artık.
(Demirtaş, bu sözlerin üstünden çok geçmeden tutuklanarak cezaevine konuldu.)
(CHP Meclis Darbe Araştırma Komisyonu Raporu’ndan)
ÖNGÖRÜLEN, ÖNLENMEYEN VE SONUÇLARI KULLANILAN KONTROLLÜ DARBE
Birinci el tanıkların dinlenmesi sonucunda AKP’nin ortaya çıkmasından korktuğu husus, darbe girişiminden haberdar olunduğu ve ihmal/kasıt sonucunda başlamadan engellenmediğinin ortaya çıkacak olmasıdır. Bir başka deyişle, bilgisi olan kişilerin dinlenmesi darbe girişimin öngörülebilir ve önlenebilir nitelikte olduğunun ortaya çıkarılmasına neden olacaktı…
OHAL SİLAHIYLA BASIN SUSTURULMUŞ, SANSÜR EDİLMİŞTİR
Darbe sürecinin hukuki silahı OHAL olmuştur. OHAL KHK’larıyla devlet tarumar edilmiş ve TSK’nın emir komuta sistemi parçalanmıştır.
Gerek 15 Temmuz darbe girişimi gerek Erdoğan darbesi karanlıkta tutabilmek ve halkımızın bilgi almasını engellemek için gazeteci tutuklayarak, gazete, televizyon, radyo ve haber siteleri kapatılarak basın susturulmuş ve sansür edilmiştir.
Karşı darbe sürecinde boşaltılan kamu görevlilerine AKP yandaşları doldurulmuş Erdoğan parti devleti inşası süreci başlamıştır… Bu sebeplerle 15 Temmuz darbe girişimi karşı darbe yapmak amacıyla sonuçları kullanılan bir darbe girişimidir.
AKP’NİN SENARYOSU
“AKP darbenin derinlemesine incelenmesini, araştırılmasını ve darbeyle ilgili bütün hakikatin ortaya çıkmasını istemiyor. AKP’nin oluşturduğu bir senaryo var. Bu senaryonun yeniden üretilmesi için bu komisyonu araçsallaştırmak istediler.
Bu anlatıya göre de bütün mesele Gülen Hareketi’nin üzerine yıkılacak, başka da bir şey araştırmaya gerek yok. Sadece bunu teyit edecek kişileri çağıralım, sadece bu anlatıyı destekleyecek olayları inceleyelim istiyorlar.”
Yarın: 9.Bölüm: OHAL’İN ZULÜM TABLOSU VE İŞKENCE DOSYASI
(TR724)