Yorum | Abdülhamit Bilici |
Türkiye son birkaç yıldır iktidardan farklı düşünen herkesin her an baskı ve saldırıya maruz kalabileceği bir parti devletine dönüştü. Sosyal medyada düşüncesini dile getiren sade bir vatandaş, bir siyasi parti lideri veya üniversitedeki bir hoca şayet Erdoğan taraftarı değilse bir anda kendini hapiste bulabilir.
Hedefteki grupların başında ise 3 yıldır kadın, çocuk, yaşlı, esnaf, memur, gazeteci demeden cadı avına maruz kalan Hizmet Hareketi mensupları geliyor. Bir bankaya para yatırmak, gazeteye abone olmak, burs vermek, kurban bağışlamak, bir okulda çocuğunu okutmak gibi gerekçelerle insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, bir cani gibi aylarca hapiste tutuluyor. Öğretmenlik lisansları iptal edilenler, şirketlerine el konulanlar, medya kurumları susturulanlar, hakimlikten ihraç edilip aylardır hücrede tutulanlar, başkentte gündüz gözünde kaçırılanlar, işkence yapılanlar, pasaportu iptal edilenler, vatandaşlıktan çıkarılanlar derken mağdur ve mağduriyetler listesi o kadar uzun ki, topluca suçlu ilan edilen bu sosyal gruba adeta soykırım uygulanıyor. Zulümlerin çoğu da hukuk kılıfı altında mahkeme kararlarıyla yapılıyor.
Şu ana kadar yaşanan yüz binlerce mağduriyetten sadece ikisi hakkında tarafsız ve bağımsız hukukçular ilk kez bir değerlendirme yapıp karar verdi. Biri işadamı, diğeri emniyet amiri iki ismin başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler çatısı altında yapılan yargılamada, mahkum olan Hizmet mensupları değil, en temel hukuk ilkeleri bile yok sayılarak yönetilen Türkiye oldu.
BM Haksız Tutuklama Komitesi’nin verdiği iki kararda altı çizilen hususları 12 maddede özetlediğim yazıda Türkiye’nin de imzasını taşıyan uluslararası sözleşmelere göre bugün Erdoğan yönetiminin tüm Hizmet mensuplarına karşı nasıl ağır bir suç işlediğini anlatmaya çalışmıştım. Kararlar iki kişiyle ilgili ama o işadamı ve polise yöneltilen suçlamalar ve yapılan zulümler ile yüzbinlerce insana yapılanlar arasında bir fark yok. Yazıyı okuyan birçok mağdur yakını sosyal medya üzerinden mesaj yazıp, kendileri de mağduriyetlerini BM’ye taşımak istediklerini, bu konuda daha ayrıntılı bilgiye ihtiyaç duyduklarını ilettiler. Ben de BM’ye başvuru sürecini iyi bilen uzman bir hukukçuya merak edilenleri sorup cevabını öğrenmeye çalıştım.
AİHM görmezden geldi, BM çalışıyor
AİHM’nin Türkiye’de sanki adil bir yargı kalmış gibi on binlerce KHK mağdurunun başvurusunu geri çevirdiği ortamda, BM bünyesindeki hak arama mekanizmaları kıymetli bir alternatif. Maruz kalınan hukuksuzluklar ve uluslararası sözleşmelerin tanıdığı hakların belli bir devlet tarafından çiğnenmesi durumunda konunun muhatabı BM İnsan Hakları Konseyi. Konseyin altında konu başlıklarına göre görevli, Konsey tarafından atanmış BM Özel Raportörleri var. Görevleri, kendi alanlarıyla ilgili şikayetleri almak, rapor yazmak, sorunları dünya gündemine taşımak, ilgili ülkeyi ziyaret edip ikaz etmek. Şu an 33 konu bazlı raportör var. İfade özgürlüğü, dernek,sendika hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hakim ve avukatların bağımsızlığı, engelli hakları özel raportörleri gibi.
Ayrıca insan hakkı ihlallerinin artması durumunda Konsey, bir ülke için özel raportör de atayabiliyor. Bunun yanında uluslararası sözleşme hükümlerinin ihlalini denetleyen komiteler var. Mesela Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne Türkiye taraf ve bu sözleşmenin hükümleri AİHM’in bağlı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden farksız. Bir ülkenin bu sözleşme hükümlerine uymadığı yönündeki şikayetleri İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı İnsan Hakları Komitesi inceliyor. Ancak bu komite de AİHM gibi iç hukuk yollarının tüketilmiş olmasını istiyor. Ayrıca aynı konuyu hem AİHM’e hem bu komiteye şikayet edemiyorsunuz. Mesela KHK ile işten atılanların başvurusunu AİHM, OHAL komisyonuna havale etti. Türkiye içinde hukuk arama imkanının kalmadığı anlatılarak KHK mağdurları konuyu bir de BM komitesine taşıyabilir.
Yine İnsan Hakları Konseyi’nin altında belli hak ihlallerini ele alan çalışma komiteleri oluşturulmuş durumda: Haksız tutukluluk komitesi, zorla kaçırılma komitesi, kadına karşı ayrımcılık,vb. İşadamı ve emniyet amirinin başvurularını inceleyip Türkiye’yi mahkum eden ve mağdurları derhal serbest bırakıp tazminat ödenmesini kararlaştıran Haksız Tutukluluk Komitesi idi. Yaşanan mağduriyetler hakkında bu komitelere veya özel raportörlere başvuruda bulunmak mümkün.
Kimler BM’ye başvurabilir?
Haksız yere tutuklandığını düşünen kişi veya yakınları BM Keyfi Tutuklama Komitesi’ne bizzat başvurabilir. Serbest bırakılmış olsa da mağdur edilen kişi şikayetini BM’ye taşıyabilir. Başvuru bir avukat veya insan hakları derneği aracılığıyla da yapılabilir. Çoğunlukla başvuruları mağdurun birinci dereceden yakınları yapıyor ama BM’nin böyle bir şartı yok. Gerekçesi anlatılarak mağdurun uzak akrabaları veya arkadaşı bile başvuru yapabilir.
Başvurular ücretsiz
BM web sitesinde her özel raportör ve komitenin irtibat bilgileri bulunuyor. Online başvuru yapmak mümkün. Bazılarında doldurulması için formlar var. Bazıları bir e-maille mağduriyetin anlatılmasını istiyor. İletişim dili İngilizce. Haksız Tutukluluk Komitesi’ne başvurmak için iç hukuk yollarının tüketilmesi şartı aranmıyor.
Hiçbir başvuru süreci için avukat gerekmiyor. Her hangi bir ücret de istenmiyor. Bazı insan hakları dernekleri de başvurular için yardımcı oluyor. AİHM’ye müracaat edilmiş olması, Haksız Tutukluluk Komitesi’ne veya ilgili raportöre başvuruya engel değil.
8-10 ayda karar
Haksız Tutuklama Komitesi’ne normal başvuru yapılınca komite şikayeti Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na gönderiyor. 3 ay içinde devletin konuyla ilgi savunmasını BM’ye göndermesi gerekiyor. Devlet en fazla 10 gün daha ek süre isteyebiliyor. Devletten gelen cevap mağdura gönderiliyor ve varsa mağdurun ilave açıklamaları alınıyor. Komite bu bilgiler ışığında kararını veriyor. Normal şartlarda 8-10 ay içinde karar çıkıyor.
Tutuklanan kişi ayrıca hastalık, yaşlılık, kötü muamele, işkence,engellilik gibi özel durumla karşı karşıya ise onun için acil başvuru yapılabiliyor. Bu durumda 1 hafta 10 gün içinde devletle yazışmalar yapılıyor ve daha hızlı karar çıkıyor.
BM kararının bağlayıcılığı ve yaptırımı
Haksız Tutukluluk Komitesi’nden çıkan kararda, şayet mağdur haklı bulunmuşsa devlete “derhal tutukluyu serbest bırak, tazminat öde, zararını gider, mağduriyete yol açan mevzuatı değiştir” deniyor ve devletin 6 ay içinde bunları yapıp BM’yi bilgilendirmesi isteniyor. Bundan sonra devlet BM’nin takip sürecine giriyor. Komite, karara uyulmaması halinde BM İnsan Hakları Konseyi’ne durumu rapor ediyor. Devletin yaptığı hukuksuzluk sürekli gündeme getiriliyor. Normal şartlarda BM kararını iç mahkemeye götürüp gereğinin yapılmasını isteme imkanı da var. Ancak her alanda bile bile hukuksuzluk yapan Türkiye’deki mevcut yönetimin bunu ne kadar
dikkate alacağı soru işareti. Devlet, AİHM kararını da uygulamayabilir, belki sadece tazminatını öder. Asıl yaptırım, hukuku çiğneyen devletin uluslararası toplumda yalnızlaşması, hukuka uymayan devlet olarak tescillenmesi. BM’ye yapılan başvurulara Türkiye savunma yapıyor, dosyaları inceliyor, hakim ve savcıya ulaşılıyor. Dosya tamamen boşsa serbest bırakılmasını sağlıyor. İçeride bir yaptırım kalmadığı için BM’in bir dosyanın akıbetini soruyor olması bile önemli. BM kararına rağmen bir kişinin gözaltında tutulması kişinin esir alındığı anlamına geliyor.
Başvuruya yardımcı olan insan hakları derneği
Şimdiye kadar Türkiye’den BM’ye yapılan başvurulara bakılırsa bir hukuk firmasının ücreti karşılığında bu işi yaptığını gösteren örnekler olduğu gibi mağdur yakını tarafından yapılan başvurular da mevcut. Ayrıca mağdurlara yol gösterip başvurularına yardımcı olan Advocates of Silenced Turkey (AST) adında bir insan hakları derneği de bulunuyor. Web sitelerinde BM Haksız Tutukluluk Komitesi başvuru formu var. Tüm başvurulara yetişemedikleri için hasta ve acil olanlara öncelik verdiklerini söylüyorlar. http://silencedturkey.org/sample-page
İnternet sitesi üzerinde ihtiyaç duyulan şablonları hazırlayıp, mağdurların kendi başvurularını yapmasına yardımcı olmayı planlıyorlar.
Balyoz sanıkları ve Cumhuriyet yazarları da başvurmuştu
Balyoz sanıkları Haksız Tutuklama Komitesi’ne başvurup lehlerine karar almışlardı. Benzer şekilde Cumhuriyet Gazetesi yazarları da başvurup Türkiye’yi mahkum ettirdiler. Ayrıca işadamı Görgeç ve emniyet amiri Şahin için de yakın dönemde lehte kararlar çıktı. BM’ye sadece haksız tutuklulukla ilgili değil, işkence, kötü muamele, kadınlara ayrımcılık, hapsedilen çocuklar gibi konularda da başvuru yapılabilir. Mesela BM İşkenceyi Önleme Özel Raportörü’ne işkence vakaları ve işkence uygulayan görevliler şikayet edilebilir. Çalışması engellenen veya hapsedilen hakim, savcı ve avukatların mağduriyeti, BM Hakim ve Avukatların Bağımsızlığı Raportörüne ulaştırılabilir.
(TR724)