[Barbaros J. Kartal]
Dün gece sabaha kadar süren duruşma sonunda Büyükada’da gözaltına alınan 10 insan hakları aktivistinden 6’sı tutuklandı diğer 4’ü de adli kontrol şartı ile serbest kaldı. Serbest kalanlar haftada 3 gün karakola gidip imza verecekler. Bugün havuzda bu insanların ne kadar büyük bir ihanet içerisinde olduğunu ve bir kalkışma için ne gibi planlar yaptığını okuyacağız.
İnsanların saçma bir iddia ile suçlanıp sonra masum olduklarını ispat etmeye çalışmalarının binlerce örneğini gördüğümüz için bize çok normal gelen şey yabancıları epey şaşırtmışa benziyor. Hala bu tutuklamaların nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Savcının saçma sapan iddialarına cevap vermeye çalıştıklarını gördükçe acı acı gülüyor insan. Hangi örgüte üye olduklarının bile yazılmadığı ama terör örgütü üyeliğinden tutuklanan insanlar için çaresizce savunma yapıyorlar. “Yurt dışında bir araya gelmeleri çok daha kolay olan bu insanlar bir kalkışma/darbe toplantısını artık bir diktatörlüğe dönüşen Türkiye’de neden yapsınlar?” gibi naif şeyler geliyor akla.
Uluslararası arenada ses getirecek bu tutuklamaların kararını mahkemenin verdiğini düşünecek kadar saf ve aptal insan kalmadığında herhalde hemfikirizdir. Kupon arazi gibi “bana sormadan işlem yapmayın” durumu ile karşı karşıyayız.
CEMAAT DIŞI TUTUKLAMA YAPMASA ŞEKER GİBİ…
Yandaşların özellikle biraz yabancı dil bilenlerinin hükümete durmadan verdiği bir akıl var. Bunu yurt dışında görevli ‘gazeteciler’de ve yurt dışına propaganda için gönderilen ‘memurlar’da da görmek mümkün. Açık açık Erdoğan’ı eleştiremedikleri için tespitlerini “hükümetin elini zayıflatan” parantezine alarak söylüyorlar. Hükümeti savunurken, Cemaat-darbe ilişkisini anlatırken Cemaat dışı tutuklamaların kendilerini zor durumda bıraktığını, Cemaate yapılan hukuk ihlallerine öyle ya da böyle bir bahane ürettiklerini ancak Cemaat dışındakilere yapılanlara bir şey diyemediklerini söyleyip duruyorlar. Ve AKP’nin enformasyon mücadelesini böyle hatalar yaparak kaybettiğini rapor ediyorlar.
Suret-i haktan görünüp aynı şeyleri söyleyen sözüm ona AKP muhalifi isimler de var. “Tamam Cemaati bitir, ev hanımından esnafına ne yaparsan yap ama Cemaatle ilgisi olmayanlara dokunmasanız, ne bileyim keşke öyle yapsanız…” ikiyüzlülüğünü defalarca duymuşsunuzdur.
Rasyonel düşündüğümüzde, Cemaate giriştiği haksız, zalim ve hukuk dışı mücadelesinde bir taktik hatası yaptığı ayan beyan ortada olduğuna göre Erdoğan bunu neden yapıyor? Yani cepheyi genişleterek hem içerde hem dışarıda kendisini neden zor durumda bırakıyor? Her türlü şeytanlığa akılları eren ekibinin uyarılarını neden kale almıyor?
SUÇA BULAŞMIŞ BİR LİDER
“Çünkü bir diktatör” deyip tek cümlede özetlenebilecek gerçeği biraz açalım.
Erdoğan suça bulaşmış bir lider. Artık dönüşü olmayan bir noktada. Hem uluslararası arenada terör örgütlerine sağladığı lojistik ve imkanlarla hem de içeride yaptığı insan hakları ihlalleriyle… Buna siz 15 Temmuz operasyonunu da dahil edebilirsiniz. Erdoğan aynen olduğu gibi hareket ediyor ve delilleri yok etmek isteyen bir suçlu gibi kendisine bu suçları hatırlatan her şeyden kurtulmak istiyor. Yakında işbirliği yaptığı kesimlerin de üzerine gideceğinden hiç şüpheniz olmasın. Reza’nın can güvenliği için önlem alınmasını da buna ekleyebilirsiniz.
İkincisi Erdoğan, Türkiye’nin kapılarını tamamen Batı’ya kapatmak istiyor. Uluslararası insan hakları örgütleriymiş, sivil toplummuş, AB imiş, bunlarla kendi malı olarak gördüğü Türkiye ile hiçbir meseleyi konuşmak istemiyor. Kendisine diktatör dedirten uygulamalara tepki olarak diktatörlüğünü tescil eden şeyler yapması sadece şahsiyetinden kaynaklanmıyor. “Üzerime daha fazla gelirseniz daha fazlasını yaparım” mesajı veriyor. “Bu işleri bırakın. Ülke benim, içerdeki meselelere karışmayın, uluslararası meseleleri konuşalım” istiyor. Mesele “Putin’e de diktatör diyorlar ne var!” kadar basit aslında onun için. G-20, NATO gibi zirvelerde boy gösterdiği için hem öyle hem böyle olabileceğine inanıyor. O masalarda yer almasının kendi şahsından değil Türkiye gerçeğinden kaynaklanmasına rağmen bunu kendisine tanınan bir kredi zannediyor. Uluslararası camiadan canını acıtacak somut bir yaptırım görmediği için bu fikrini değiştirecek bir gelişme şimdilik yok.
Bir yandan da iç kamuoyu için malzeme üretiyor. Devamlı olarak dış güçlerin, Haçlıların kendisini devirmek istediğini pompaladığı için bunu somut şeylere dökmek zorunda. İşte son tutuklamalar vs bunun için. “Gördünüz mü, bakın ne işler çeviriyorlar” deyip kendi kitlesini etrafında konsolide etmek istiyor. Neticede ‘dış güçlerin devirmeye çalıştığı alnı secdede lider’ profilinin her zaman gideri var.
KENDİNDEN BEKLENEN HATALARI YAPIYOR
Son referandumda da görüldüğü gibi Erdoğan’a karşı olanlar Erdoğan taraftarlarından fazla. Ancak Erdoğan taraftarları neredeyse tek bir bloku temsil ederken Erdoğan karşıtları heterojen. Bunu çok iyi bildiği için korkutma ve tehdit ile karşı tarafı sindireceğini düşünüyor. Canı ve malı çok kıymetli olduğu için muhaliflerinin de can ve mal endişesinden pes edeceğine inanıyor. En azından mutlak gücünü pekiştireceğini düşünüyor. En büyük hatayı da burada yapıyor. Hem de giderek nefesini kestiği kesimlerin sosyal bir patlamaya evrileceğini görmesine rağmen. Bu sebeple kitlesini silahlandırıyor. Orduyu ve Emniyet’i bir şekilde hadım ettiği için içten gelecek tehlikenin artık insanlar olduğundan emin. Korkum 15 Temmuz gibi kontrollü bir Gezi planının da masada olma ihtimali. CHP’nin yürüyüşü ile toplumun biraz gazı alınsa da -yoksa asla böyle bir yürüyüşe izin vermezdi- bu işin henüz bitmediğini biliyor. AKP kulislerinde, katılımın zorunlu olduğu 15 Temmuz törenleri ile CHP’nin Maltepe mitinginin kıyas edildiğini duyuyoruz. Bu kıyas CHP’nin bir başarısından dolayı değil yanlış anlaşılmasın. Bir şeylerin yanlış gittiğini böyle üzeri kapalı konuşuyorlar işte. Gidişatı gören bazı AKP’liler toplumu rahatlatmak lazım tespitinde bulunuyor.
Velhasıl Erdoğan durmayacak. Her akşam yastığa kafasını bin bir korku ve endişe ile koyan bir liderin yapacağı hataların hepsini yapıyor ve yapacak. Sonunu bu hatalar getirecek ama ülkeye yazık olacak. Siz Türkiye’nin düşmanı olsanız kimin yanında yer alırsınız?
İnsanların saçma bir iddia ile suçlanıp sonra masum olduklarını ispat etmeye çalışmalarının binlerce örneğini gördüğümüz için bize çok normal gelen şey yabancıları epey şaşırtmışa benziyor. Hala bu tutuklamaların nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Savcının saçma sapan iddialarına cevap vermeye çalıştıklarını gördükçe acı acı gülüyor insan. Hangi örgüte üye olduklarının bile yazılmadığı ama terör örgütü üyeliğinden tutuklanan insanlar için çaresizce savunma yapıyorlar. “Yurt dışında bir araya gelmeleri çok daha kolay olan bu insanlar bir kalkışma/darbe toplantısını artık bir diktatörlüğe dönüşen Türkiye’de neden yapsınlar?” gibi naif şeyler geliyor akla.
Uluslararası arenada ses getirecek bu tutuklamaların kararını mahkemenin verdiğini düşünecek kadar saf ve aptal insan kalmadığında herhalde hemfikirizdir. Kupon arazi gibi “bana sormadan işlem yapmayın” durumu ile karşı karşıyayız.
CEMAAT DIŞI TUTUKLAMA YAPMASA ŞEKER GİBİ…
Yandaşların özellikle biraz yabancı dil bilenlerinin hükümete durmadan verdiği bir akıl var. Bunu yurt dışında görevli ‘gazeteciler’de ve yurt dışına propaganda için gönderilen ‘memurlar’da da görmek mümkün. Açık açık Erdoğan’ı eleştiremedikleri için tespitlerini “hükümetin elini zayıflatan” parantezine alarak söylüyorlar. Hükümeti savunurken, Cemaat-darbe ilişkisini anlatırken Cemaat dışı tutuklamaların kendilerini zor durumda bıraktığını, Cemaate yapılan hukuk ihlallerine öyle ya da böyle bir bahane ürettiklerini ancak Cemaat dışındakilere yapılanlara bir şey diyemediklerini söyleyip duruyorlar. Ve AKP’nin enformasyon mücadelesini böyle hatalar yaparak kaybettiğini rapor ediyorlar.
Suret-i haktan görünüp aynı şeyleri söyleyen sözüm ona AKP muhalifi isimler de var. “Tamam Cemaati bitir, ev hanımından esnafına ne yaparsan yap ama Cemaatle ilgisi olmayanlara dokunmasanız, ne bileyim keşke öyle yapsanız…” ikiyüzlülüğünü defalarca duymuşsunuzdur.
Rasyonel düşündüğümüzde, Cemaate giriştiği haksız, zalim ve hukuk dışı mücadelesinde bir taktik hatası yaptığı ayan beyan ortada olduğuna göre Erdoğan bunu neden yapıyor? Yani cepheyi genişleterek hem içerde hem dışarıda kendisini neden zor durumda bırakıyor? Her türlü şeytanlığa akılları eren ekibinin uyarılarını neden kale almıyor?
SUÇA BULAŞMIŞ BİR LİDER
“Çünkü bir diktatör” deyip tek cümlede özetlenebilecek gerçeği biraz açalım.
Erdoğan suça bulaşmış bir lider. Artık dönüşü olmayan bir noktada. Hem uluslararası arenada terör örgütlerine sağladığı lojistik ve imkanlarla hem de içeride yaptığı insan hakları ihlalleriyle… Buna siz 15 Temmuz operasyonunu da dahil edebilirsiniz. Erdoğan aynen olduğu gibi hareket ediyor ve delilleri yok etmek isteyen bir suçlu gibi kendisine bu suçları hatırlatan her şeyden kurtulmak istiyor. Yakında işbirliği yaptığı kesimlerin de üzerine gideceğinden hiç şüpheniz olmasın. Reza’nın can güvenliği için önlem alınmasını da buna ekleyebilirsiniz.
İkincisi Erdoğan, Türkiye’nin kapılarını tamamen Batı’ya kapatmak istiyor. Uluslararası insan hakları örgütleriymiş, sivil toplummuş, AB imiş, bunlarla kendi malı olarak gördüğü Türkiye ile hiçbir meseleyi konuşmak istemiyor. Kendisine diktatör dedirten uygulamalara tepki olarak diktatörlüğünü tescil eden şeyler yapması sadece şahsiyetinden kaynaklanmıyor. “Üzerime daha fazla gelirseniz daha fazlasını yaparım” mesajı veriyor. “Bu işleri bırakın. Ülke benim, içerdeki meselelere karışmayın, uluslararası meseleleri konuşalım” istiyor. Mesele “Putin’e de diktatör diyorlar ne var!” kadar basit aslında onun için. G-20, NATO gibi zirvelerde boy gösterdiği için hem öyle hem böyle olabileceğine inanıyor. O masalarda yer almasının kendi şahsından değil Türkiye gerçeğinden kaynaklanmasına rağmen bunu kendisine tanınan bir kredi zannediyor. Uluslararası camiadan canını acıtacak somut bir yaptırım görmediği için bu fikrini değiştirecek bir gelişme şimdilik yok.
Bir yandan da iç kamuoyu için malzeme üretiyor. Devamlı olarak dış güçlerin, Haçlıların kendisini devirmek istediğini pompaladığı için bunu somut şeylere dökmek zorunda. İşte son tutuklamalar vs bunun için. “Gördünüz mü, bakın ne işler çeviriyorlar” deyip kendi kitlesini etrafında konsolide etmek istiyor. Neticede ‘dış güçlerin devirmeye çalıştığı alnı secdede lider’ profilinin her zaman gideri var.
KENDİNDEN BEKLENEN HATALARI YAPIYOR
Son referandumda da görüldüğü gibi Erdoğan’a karşı olanlar Erdoğan taraftarlarından fazla. Ancak Erdoğan taraftarları neredeyse tek bir bloku temsil ederken Erdoğan karşıtları heterojen. Bunu çok iyi bildiği için korkutma ve tehdit ile karşı tarafı sindireceğini düşünüyor. Canı ve malı çok kıymetli olduğu için muhaliflerinin de can ve mal endişesinden pes edeceğine inanıyor. En azından mutlak gücünü pekiştireceğini düşünüyor. En büyük hatayı da burada yapıyor. Hem de giderek nefesini kestiği kesimlerin sosyal bir patlamaya evrileceğini görmesine rağmen. Bu sebeple kitlesini silahlandırıyor. Orduyu ve Emniyet’i bir şekilde hadım ettiği için içten gelecek tehlikenin artık insanlar olduğundan emin. Korkum 15 Temmuz gibi kontrollü bir Gezi planının da masada olma ihtimali. CHP’nin yürüyüşü ile toplumun biraz gazı alınsa da -yoksa asla böyle bir yürüyüşe izin vermezdi- bu işin henüz bitmediğini biliyor. AKP kulislerinde, katılımın zorunlu olduğu 15 Temmuz törenleri ile CHP’nin Maltepe mitinginin kıyas edildiğini duyuyoruz. Bu kıyas CHP’nin bir başarısından dolayı değil yanlış anlaşılmasın. Bir şeylerin yanlış gittiğini böyle üzeri kapalı konuşuyorlar işte. Gidişatı gören bazı AKP’liler toplumu rahatlatmak lazım tespitinde bulunuyor.
Velhasıl Erdoğan durmayacak. Her akşam yastığa kafasını bin bir korku ve endişe ile koyan bir liderin yapacağı hataların hepsini yapıyor ve yapacak. Sonunu bu hatalar getirecek ama ülkeye yazık olacak. Siz Türkiye’nin düşmanı olsanız kimin yanında yer alırsınız?