Sağım, Solum, Önüm, Arkam Terörist!

[Kemal Devran]

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Almanya’nın Hamburg kentinde G20 Zirvesi’nin ardından bir gazetecinin sorularını yanıtladı. Erdoğan, 7 aydır Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu HDP Eş Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaş ile HDP’li diğer milletvekillerinin ne zaman tahliye edileceğinin sorulması üzerine, “Söylediğiniz kişi bir teröristtir” dedi. Bu konuda bir mahkeme kararı mı var? Henüz yok. Erdoğan’ın buna ihtiyacı da yok! Zira Hizmet Hareketi’ni ve yaklaşık 55 bin tutukluyu terörist ilan ederken bir mahkeme kararı yoktu elinde.
Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Alman Die Zeit gazetesi Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo’ya da konuştu. Röportajdan çok polemiğe dönüşen görüşmede Lorenzo, Türkiye’de tutuklu Alman gazeteciler Deniz Yücel ve 2 yaşındaki çocuğuyla birlikte Meşale Tolu’nun da aralarında bulunduğu 150 gazetecinin terörist olmadığını savundu. Erdoğan buna karşılık, terörizmi tanımladı ve terörle suçlanan kişilerle görüşmenin de terörizm olduğunu ifade etti. Erdoğan özellikle PKK’lı yöneticilerle görüşen Alman Gazeteci Deniz Yücel için şöyle dedi: “Bana göre bu kişi teröristlerin destekçisidir çünkü biliyor ki karşısındaki terörist. Bir teröristle ne konuşmak isteyebilirsin? Ve bunu nerede yayınlatmak isteyebilirsin? Bir teröristin düşüncelerini yayınladığında, bu ne oluyor? Bu terörizm yayınının kendisidir.”
Erdoğan’ın terör tanımlamasına göre Demirtaş terörist olduğu gibi onu destekleyen ve oy verenler de terörist! Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 9.8’lik oy oranını dikkate alırsak Türkiye’de her 10 kişiden biri demek bu.
Erdoğan, 16 Nisan 2017 referandum öncesinde mitinglerde yaptığı konuşmalarda ‘Hayır’ oyu kullanacaklar için de terörist ve darbeci suçlaması yöneltmişti. Hileli seçime rağmen bu oylamada da yüzde 48.8 oranında hayır oyu kullanmıştı. Yani ülkenin en az yarısı terörist!
TERÖRİSTLERLE GÖRÜŞMEK SUÇSA…
Erdoğan’ın dediği gibi terör örgütü yöneticileriyle görüşmek veya masaya oturmak da terörizm olduğuna göre, Öcalan ile görüşmeler yapan İP lideri Doğu Perinçek ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan da zanlılar potasına girmiyor mu? Erdoğan’ın kendisinin de Öcalan ile gizli görüşme yaptığı iddiaları bir tarafa, Fidan-Öcalan buluşmalarını kendisinin yönettiğini itiraf etmemiş miydi? Üstelik “Görüşen şerefsizdir namussuzdur” demesine rağmen…  Erdoğan, PKK’lıların Habur sınır kapısından Türkiye’ye girerek örgüt propagandası yapmasına ve ayaklarına mahkeme taşınmasına izin vermemiş miydi? Yasin El Kadı, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Terörü Finanse Edenler’ listesinde bulunduğu sırada ambargoya rağmen görüşen Erdoğan değil miydi? Erdoğan’ın hararetle savunduğu MİT Tırlarıyla terör örgütlerine taşınan silahlar terörizm kapsamına girmiyor mu?
Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu savunan Erdoğan, kendisini ve yandaşlarını hukukun üzerinde görüyor. Havuz yazarlarının özellikle çözüm sürecinde yazdıklarının ‘terör’ tanımı dışında tutulması bunun göstergesi. Öne çıkan bazı isimlerin ne dediğini hatırlayalım…
Fatih Altaylı: İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan artık akil Kürt lider pozisyonuna geçti. Şu anda Başbakan Erdoğan’dan sonra en etkili ikinci lider. Muhalefetin de bir numarası haline geldi.
Yalçın Akdoğan: Öcalan’ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var. Mesajları sürecin geleceğini düşünen bir hassasiyeti yansıtıyor.
Mehmet Metiner: Öcalan’ın durduğu yer, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. İmralı’da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor.
Yiğit Bulut: Abdullah Öcalan Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor.
Yasin Aktay: Öcalan, dünyanın geleceğini iyi okuyup Kürtler’in, PKK’nın önüne yeni hedef koymuştur. Şartlarının iyileştirilmesi talepleri var. Bu talepler normaldir, meşrudur.
Beşir Atalay: Abdullah Öcalan Kürtler’in lideridir.
Bülent Arınç: Dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli hal aldı.
Sadullah Ergin: Öcalan bölgenin ve Türkiye’nin reel politiğini daha sağlıklı değerlendiriyor.
Nihal Bengisu Karaca: Bebek katili denen bu kişi çıktı Nevruz’da gerçekten kapsayıcı, insanlara geleceği gösteren ve helalleşme teklifi sunan bir konuşma yaptı.
Mehmet Barlas: Abdullah Öcalan bile zamanın ruhunu yakalamışken…
Hilal Kaplan: Bir zamanlar “Ölmeye hazırım” diyen Öcalan, şimdi “Yaşatmaya hazırım” diyor
Abdulkadir Selvi: Öcalan bu süreçte sorumluluk bilinciyle hareket ediyor. İlerleyen aşamalarda Öcalan’ın konumunu Türkiye artık tartışmalı.
Emre Aköz: PKK bir terör örgütü değildir.
Erdoğan’ın terörizm tarifine bu isimler girmiyor mu?
TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ Mİ?
Başa dönelim. Erdoğan, G20 zirvesi sonrası bir gazetecinin, “Selahattin Demirtaş ve Kürt milletvekilleri ne zaman cezaevinden çıkacak?” sorusunu “Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizim değildir. Türkiye bir hukuk devletidir.” Şeklinde cevapladı.
Alman Die Zeit gazetesi Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo ile yaptığı mülakatta soru soran tarafa geçen Erdoğan, “Bizim yargıya emir verdiğimizi mi düşünüyorsun?” sözlerine Lorenzo’dan “Eğer Türk yargısı bağımsız olsaydı, o halde neden ‘Ben bu koltukta oturduğum sürece Deniz Yücel iade edilmeyecek’ dediniz?” karşılığını aldı.
Erdoğan devamında, “Bak, biz yargıya talimat veremeyiz. Türkiye bir hukuk devleti. Eğer masumsa aklanır. Biz karışamayız.” Diye konuştu.
Bu sözler inandırıcı geliyor mu?
Delil yetersizliğinden tahliye olanların cezaevinden çıkamadan yeniden tutuklandığı, kendi atadıkları hakimlerin bile tahliye kararı verdi diye meslekten ihraç edildiği, yerlerine atanan hakimlerin korkularından yargılama yapamadığı bir ülkede hukuk devletinden bahsedilebilir mi? Akıllara zarar gerekçelerle ev hanımlarının, hamile kadınların, esnafların, öğretmenlerin 80 yaşının üzerinde insanların, gazetecilerin, doktorların, işadamlarının darbe suçundan tutuklandığı, sırf Erdoğan istedi diye yargı kararına ihtiyaç duyulmadan Hizmet hareketinin silahlı terör örgütü ilan edildiği bir ülkede bağımsız yargıdan bahsedilebilir mi? Göstermelik yargılamalara rağmen, verilecek hapis cezasından sonra tahliye edilenlerin milletin tükürüğünde boğulacaklarını söyleyerek linçe davet eden Erdoğan’ın hukuka saygısından söz edilebilir mi? Masumiyet karinesi hiçe sayılarak, cezaevlerindeki 55 bin kişinin çürüyeceklerini ifade edip ardından yargıya talimat vermediğini söylemek inandırıcı mı?
Erdoğan Türkiye’sinde yasama, yürütmeden sonra yargı da tek elden yönetiliyor. Bunu Lorenzo ile yaptığı mülakatın satır aralarında görmek mümkün. Alman tarafının mültecileri terörist olmakla suçlayan Türkiye’den kanıt gönderin çağrısı hatırlatılınca Erdoğan, bizzat kendisinin 4 bin 500’den fazla dosya gönderdiğini söylüyor ve ekliyor: “Bütün kanıtlar orada var. Bu teröristleri Türkiye’ye iade etmek zorundasınız.”
Erdoğan, hoşlanmadığı tüm muhaliflerini terörist olmakla suçlamakta hiçbir beis görüyor. CHP liderinin ‘Adalet Yürüyüşü’ eylemini bile “sözde adalet yürüyüşü” şeklinde tanımlayan Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu da terörist ilan etmesi an meselesi…
(tr724)