[Haber-Analiz: Semih Ardıç]
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul Maltepe Cezaevi’ne doğru başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne Kocaeli civarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) de destek verdi. Mağduriyet müşterek paydası büyüyor.
Kılıçdaroğlu’nun bütün mağdurlar için yola çıktığını açıklaması demokrasiye susamış milyonları umutlandırdı. Farklı siyasî geleneğe mensup on binler 40 dereceyi aşan sıcağa rağmen asfaltta her gün 18 kilometre yürüyor. ‘Adalet’ için omuz omuza yürüyenlerin arasında sanatçılar, gazeteciler, hukukçular, akademisyenler, siyasetçiler, hatta AKP’nin kurucu isimlerinin yer alması iktidar ve Saray cenahında tedirginliği artırmış olmalı ki sosyal medyada yine o troll ordusu harekete geçirildi.
YÜRÜYÜŞÜN TESİRİNİ KIRMAK İÇİN DEMOKRASİ NÖBETİ
Saray, yürüyüşe matuf (AKP’li seçmen arasında bile yüzde 70) halk desteğini kırmak için 15 Temmuz’dan itibaren Demokrasi Nöbeti’ni yeniden başlatacak. Bu da gösteriyor ki AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük korkusu etkili, birleştirici ve kuşatıcı muhalefettir. Erdoğan, Kılıçdaroğlu karşısında ilk defa gündem tayin etmekte zorlanıyor. Halk desteğini kaybediyor. Son il başkanları toplantısında sarf ettiği, “Böyle giderse 2019’da işimiz zor” sözleri de bunu ele veriyor.
Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu MİT TIR’ları davasında 25 sene hapse mahkûm edildiğinde böyle bir karar almasaydı muhtemelen bugün partisinden başka isimler TBMM’den alınıp hapse atılacaktı. CHP lideri siyasete tam da Erdoğan’ın istediği gibi ezik bir vaziyette veda edecekti. O ihtimal geride kaldı. Saray’ın CHP’yi bölme teşebbüsünden artık netice alması imkânsız.
9 TEMMUZ AKABİNDE YAPILACAKLAR DA PLANLANMALI
Rüzgâr mağdurların lehine dönmüşken Kılıçdaroğlu’nun 9 Temmuz’da Berberoğlu’nun mevkuf (tutuklu) bulunduğu Maltepe Cezaevi önünde yapacağı konuşmanın kodları ve adalet yürüyüşünü nasıl devam ettireceği fevkalade ehemmiyet arz ediyor. Dünyanın gözü o gün Maltepe’de ve Kılıçdaroğlu’nun üzerinde olacak.
Bu bahiste ‘geç ya da vaktinde’ münakaşasını kenara bırakıp Kılıçdaroğlu’nun başlattığı sivil direnişe her kesimin daha gönülden destek vermesi halinde Türkiye’yi esir almış korku imparatorluğu hâk ile yeksan olabilir. Berberoğlu’nun hukukî mesnetten mahrum mahkumiyeti iktidarın, dolayısıyla Erdoğan’ın keyfini kaçıran her kişinin maruz kaldığı gayr-i hukukî işlemlerin timsali oldu.
PATRONLAR HAPİSTE, TOBB VE TÜSİAD SESSİZ
O haksız ve siyasî kararı protesto için yola düşenlerin arasında maalesef iş âleminden kimseler yok. Oysa binden fazla şirkete idarî kararlarla el konuldu. İş adamlarının eşlerine varıncaya dek bütün banka hesapları bloke edildi. Mallar haraç mezat satılıyor. Sermaye iktidar marifeti ile el değiştiriyor. Hacı Boydak, Şükrü Boydak, Memduh Boydak, Bekir Boydak, Cahit Nakipoğlu, Hazim Sesli ve Tekin İpek gibi nice güzide iş adamı aylardır hapiste. Mülkiyet hakkı, teşebbüs, çalışma ve sözleşme hürriyeti ayaklar altına alınırken iş âleminin temsilcilerinin sükût hali hakikaten elem veriyor.
O MEKTUBA CEVAP VEREMEZLER
CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, aralarında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun (TESK) bulunduğu sanayi ve ticaret odaları ile iş dünyası kuruluşlarını adalet yürüyüşüne davet ettiğinden haberdar olunca ‘keşke’ dedim.
Keşke iş âlemi şu vakte dek işlediği zulme seyirci kalmak vebalini bir nebze hafifletici adım atabilse ve CHP’den gelen mektuptaki davete icabet edebilse… Keşke! Mahcup olmayı göze alarak diyorum ki benimki ‘keşke’den öte geçemeyecek bir temenniden ibaret.
ERDOĞAN KENDİ REJİMİNİ İNŞA EDİYOR
Budak’ın mektubunda vurguladığı gibi ehli vicdan herkes hukuk ve demokrasinin hâkim olduğu, nitelikli ve halkı kucaklayan iktisadî kalkınmayı yakalamış bir Türkiye’ye hasret.
İktidar görmezden gelse de herkeste aynı endişe hâkim: Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinde ortaya çıkan gerileme, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünü müteakip ilan edilen olağanüstü hâl ve anayasa değişiklikleriyle en üst noktaya çıktı. Tek adam rejiminin resmiyet kazanmasına ramak kaldı. Devletin bütün kurumları yıkılıyor…
ADALETİN OLMADIĞI YERDE YATIRIM, İŞ, AŞ VE HUZUR OLUR MU?
Budak’ın mektubundaki şu tespitler iş âleminin hiç mi alakadar etmez: “Bugün keyfi uygulamalar ve hukuksuz yargılamalar sebebiyle mülkün temeli çökmüş durumdadır. Ülkemizin bu tablo ile geleceğe yürümesi mümkün değildir. Adaletin olmadığı yerde can ve mal güvenliği, yatırım, üretim, iş, aş ve huzur olmaz.”
Sermayenin kırmızı çizgileri 15 Temmuz ve OHAL bahanesiyle silinip giderken TOBB ve TÜSİAD malayani işlerle meşgul. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Erdoğan’ın yerli araba için aradığı babayiğit olduğunu söylediği günden beri ortalıkta gözükmüyor. Büyük lokma yesen de büyük söz söylemeyeceksin. Araba yapmak kim, Rifat Bey kim! Millete malzeme lazım. Biraz da yerli araba ile oyalayacaklar.
TARİHİNİN EN EZİK TÜSİAD’I
TÜSİAD deseniz TOBB’dan yok bir farkı. Erol Bilecik’in başkanlığında tarihinin en ezik günlerini yaşıyor. Beyaz Türkler için yarın çok geç olacak. Erdoğan’ın gizli ajandasında onlar için hiç de hayırhah satırlar geçmiyor.
MÜSİAD yönetimi, Erdoğan’ın arka bahçesine döndü. MÜSİAD kartvizitini eline alan bazı isimler kendilerine ulufe olarak dağıtılan DEİK, Borsa İstanbul, THY, Turkcell, Türk Telekom, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve kamu bankalarında tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp etmekten kafayı kaldıramıyor.
ESNAF PERİŞAN, BAŞKAN’IN KEYFİNE DİYECEK YOK
TESK Başkanı Bendevi Palandöken, Rifat beyden işaret almadan harekete geçmez. Sadece 2016’da 104 bin esnaf iflas etti. Esnafın perişan haline mukabil Palandöken’in iktidardan birilerine yazar kasa fırlatmasını beklemiyordum. Ne de olsa Yeni Türkiye’de Saray’a bağlılıkta kusur edenlerin başına nelerin geldiği Berberoğlu’nun ve mahpus diğer 52 bin kişinin şahsında müşahede edilebiliyor.
Palandöken’in beyanat verirken ‘uçuyoruz, ekonomi muhteşem’ kabilinden sözlerinin bizzat aidatını aldığı üyelerinin gözünün içine baka baka hakikati çarpıtmaktan öte bir manası olmadığını ifade etmeliyim. Esnaf siftah etmeden eve dönüyor, vergi ve SGK primini ödeyemiyor. Onların hissiyatına tercüman olacak birkaç kelamdan imtina eden TESK Başkanı da mektuba müspet cevap veremez.
DİĞERLERİ GİBİ PATRONLAR DA YÜRÜYEBİLİRDİ
Ezcümle şiddetten uzak, vakur ve kuşatıcı mesajlar verilen böyle bir yürüyüşe icabet etmek için mektuba hacet mi var? Demokrasi, sivil ve örgütlü muhalefetle pekişir. Yürüyenler davetiye almadığına göre iş âleminin harekete geçmesi için CHP’nin mektup yollamasına lüzum yoktu. CHP yine de hatırlatma vazifesini ifa etti.
Olup bitenlerin hepsi tarihe geçiyor. Keşke her kesimden insan ‘adalet’ diye haykırırken patronlar da orada olabilseydi. Mamafih TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TESK, ticaret-sanayi odaları ile diğer vakıf ve dernekler Saray’a göbekten bağlı hale geldiği için maalesef bu davet makes bulmayacak.
Kiminin elinde yerli araba oyuncağı, kiminde Hazine teşviki, kiminde kamu bankalarından alınmış yüz milyonlarca dolar kredi var. Erdoğan’ın iki dudağının arasına sıkışmış insanlardan ‘adalet ve hakkaniyet’ sloganı duymak fikri heyecan verici olsa da bu mümkün görünmüyor. Nitekim iş âlemi ellerine tutuşturulan dünyalıklarla meşgul, istese de adalet yürüyüşüne çıkamaz.
Kılıçdaroğlu ve ekibi iş aleminin ibretlik sükûtuna takılıp kalmasın. Patronlar mektuplu davete son anda icabet ederlerse istikbalde hayırla yad edileceklerdir. TOBB ve diğerleri gelmedi diye yürüyüş akim kalmayacağına göre şu ana dek tespit edilen eksikler ikmal edilmeli. Belli ki yürüyüş uzun sürecek. Kılıçdaroğlu’nun tetiklediği dip dalga sayesinde Türkiye’de baskı ve zulmü nihayete erdirme yolunda ciddi mesafe alınabilir.
Netice alıncaya dek mücadeleye devam. Varsın değişimi okumaktan aciz burjuvazi destek vermesin…
(TR724)
Kılıçdaroğlu’nun bütün mağdurlar için yola çıktığını açıklaması demokrasiye susamış milyonları umutlandırdı. Farklı siyasî geleneğe mensup on binler 40 dereceyi aşan sıcağa rağmen asfaltta her gün 18 kilometre yürüyor. ‘Adalet’ için omuz omuza yürüyenlerin arasında sanatçılar, gazeteciler, hukukçular, akademisyenler, siyasetçiler, hatta AKP’nin kurucu isimlerinin yer alması iktidar ve Saray cenahında tedirginliği artırmış olmalı ki sosyal medyada yine o troll ordusu harekete geçirildi.
YÜRÜYÜŞÜN TESİRİNİ KIRMAK İÇİN DEMOKRASİ NÖBETİ
Saray, yürüyüşe matuf (AKP’li seçmen arasında bile yüzde 70) halk desteğini kırmak için 15 Temmuz’dan itibaren Demokrasi Nöbeti’ni yeniden başlatacak. Bu da gösteriyor ki AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük korkusu etkili, birleştirici ve kuşatıcı muhalefettir. Erdoğan, Kılıçdaroğlu karşısında ilk defa gündem tayin etmekte zorlanıyor. Halk desteğini kaybediyor. Son il başkanları toplantısında sarf ettiği, “Böyle giderse 2019’da işimiz zor” sözleri de bunu ele veriyor.
Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu MİT TIR’ları davasında 25 sene hapse mahkûm edildiğinde böyle bir karar almasaydı muhtemelen bugün partisinden başka isimler TBMM’den alınıp hapse atılacaktı. CHP lideri siyasete tam da Erdoğan’ın istediği gibi ezik bir vaziyette veda edecekti. O ihtimal geride kaldı. Saray’ın CHP’yi bölme teşebbüsünden artık netice alması imkânsız.
9 TEMMUZ AKABİNDE YAPILACAKLAR DA PLANLANMALI
Rüzgâr mağdurların lehine dönmüşken Kılıçdaroğlu’nun 9 Temmuz’da Berberoğlu’nun mevkuf (tutuklu) bulunduğu Maltepe Cezaevi önünde yapacağı konuşmanın kodları ve adalet yürüyüşünü nasıl devam ettireceği fevkalade ehemmiyet arz ediyor. Dünyanın gözü o gün Maltepe’de ve Kılıçdaroğlu’nun üzerinde olacak.
Bu bahiste ‘geç ya da vaktinde’ münakaşasını kenara bırakıp Kılıçdaroğlu’nun başlattığı sivil direnişe her kesimin daha gönülden destek vermesi halinde Türkiye’yi esir almış korku imparatorluğu hâk ile yeksan olabilir. Berberoğlu’nun hukukî mesnetten mahrum mahkumiyeti iktidarın, dolayısıyla Erdoğan’ın keyfini kaçıran her kişinin maruz kaldığı gayr-i hukukî işlemlerin timsali oldu.
PATRONLAR HAPİSTE, TOBB VE TÜSİAD SESSİZ
O haksız ve siyasî kararı protesto için yola düşenlerin arasında maalesef iş âleminden kimseler yok. Oysa binden fazla şirkete idarî kararlarla el konuldu. İş adamlarının eşlerine varıncaya dek bütün banka hesapları bloke edildi. Mallar haraç mezat satılıyor. Sermaye iktidar marifeti ile el değiştiriyor. Hacı Boydak, Şükrü Boydak, Memduh Boydak, Bekir Boydak, Cahit Nakipoğlu, Hazim Sesli ve Tekin İpek gibi nice güzide iş adamı aylardır hapiste. Mülkiyet hakkı, teşebbüs, çalışma ve sözleşme hürriyeti ayaklar altına alınırken iş âleminin temsilcilerinin sükût hali hakikaten elem veriyor.
O MEKTUBA CEVAP VEREMEZLER
CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, aralarında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun (TESK) bulunduğu sanayi ve ticaret odaları ile iş dünyası kuruluşlarını adalet yürüyüşüne davet ettiğinden haberdar olunca ‘keşke’ dedim.
Keşke iş âlemi şu vakte dek işlediği zulme seyirci kalmak vebalini bir nebze hafifletici adım atabilse ve CHP’den gelen mektuptaki davete icabet edebilse… Keşke! Mahcup olmayı göze alarak diyorum ki benimki ‘keşke’den öte geçemeyecek bir temenniden ibaret.
ERDOĞAN KENDİ REJİMİNİ İNŞA EDİYOR
Budak’ın mektubunda vurguladığı gibi ehli vicdan herkes hukuk ve demokrasinin hâkim olduğu, nitelikli ve halkı kucaklayan iktisadî kalkınmayı yakalamış bir Türkiye’ye hasret.
İktidar görmezden gelse de herkeste aynı endişe hâkim: Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinde ortaya çıkan gerileme, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünü müteakip ilan edilen olağanüstü hâl ve anayasa değişiklikleriyle en üst noktaya çıktı. Tek adam rejiminin resmiyet kazanmasına ramak kaldı. Devletin bütün kurumları yıkılıyor…
ADALETİN OLMADIĞI YERDE YATIRIM, İŞ, AŞ VE HUZUR OLUR MU?
Budak’ın mektubundaki şu tespitler iş âleminin hiç mi alakadar etmez: “Bugün keyfi uygulamalar ve hukuksuz yargılamalar sebebiyle mülkün temeli çökmüş durumdadır. Ülkemizin bu tablo ile geleceğe yürümesi mümkün değildir. Adaletin olmadığı yerde can ve mal güvenliği, yatırım, üretim, iş, aş ve huzur olmaz.”
Sermayenin kırmızı çizgileri 15 Temmuz ve OHAL bahanesiyle silinip giderken TOBB ve TÜSİAD malayani işlerle meşgul. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Erdoğan’ın yerli araba için aradığı babayiğit olduğunu söylediği günden beri ortalıkta gözükmüyor. Büyük lokma yesen de büyük söz söylemeyeceksin. Araba yapmak kim, Rifat Bey kim! Millete malzeme lazım. Biraz da yerli araba ile oyalayacaklar.
TARİHİNİN EN EZİK TÜSİAD’I
TÜSİAD deseniz TOBB’dan yok bir farkı. Erol Bilecik’in başkanlığında tarihinin en ezik günlerini yaşıyor. Beyaz Türkler için yarın çok geç olacak. Erdoğan’ın gizli ajandasında onlar için hiç de hayırhah satırlar geçmiyor.
MÜSİAD yönetimi, Erdoğan’ın arka bahçesine döndü. MÜSİAD kartvizitini eline alan bazı isimler kendilerine ulufe olarak dağıtılan DEİK, Borsa İstanbul, THY, Turkcell, Türk Telekom, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve kamu bankalarında tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp etmekten kafayı kaldıramıyor.
ESNAF PERİŞAN, BAŞKAN’IN KEYFİNE DİYECEK YOK
TESK Başkanı Bendevi Palandöken, Rifat beyden işaret almadan harekete geçmez. Sadece 2016’da 104 bin esnaf iflas etti. Esnafın perişan haline mukabil Palandöken’in iktidardan birilerine yazar kasa fırlatmasını beklemiyordum. Ne de olsa Yeni Türkiye’de Saray’a bağlılıkta kusur edenlerin başına nelerin geldiği Berberoğlu’nun ve mahpus diğer 52 bin kişinin şahsında müşahede edilebiliyor.
Palandöken’in beyanat verirken ‘uçuyoruz, ekonomi muhteşem’ kabilinden sözlerinin bizzat aidatını aldığı üyelerinin gözünün içine baka baka hakikati çarpıtmaktan öte bir manası olmadığını ifade etmeliyim. Esnaf siftah etmeden eve dönüyor, vergi ve SGK primini ödeyemiyor. Onların hissiyatına tercüman olacak birkaç kelamdan imtina eden TESK Başkanı da mektuba müspet cevap veremez.
DİĞERLERİ GİBİ PATRONLAR DA YÜRÜYEBİLİRDİ
Ezcümle şiddetten uzak, vakur ve kuşatıcı mesajlar verilen böyle bir yürüyüşe icabet etmek için mektuba hacet mi var? Demokrasi, sivil ve örgütlü muhalefetle pekişir. Yürüyenler davetiye almadığına göre iş âleminin harekete geçmesi için CHP’nin mektup yollamasına lüzum yoktu. CHP yine de hatırlatma vazifesini ifa etti.
Olup bitenlerin hepsi tarihe geçiyor. Keşke her kesimden insan ‘adalet’ diye haykırırken patronlar da orada olabilseydi. Mamafih TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TESK, ticaret-sanayi odaları ile diğer vakıf ve dernekler Saray’a göbekten bağlı hale geldiği için maalesef bu davet makes bulmayacak.
Kiminin elinde yerli araba oyuncağı, kiminde Hazine teşviki, kiminde kamu bankalarından alınmış yüz milyonlarca dolar kredi var. Erdoğan’ın iki dudağının arasına sıkışmış insanlardan ‘adalet ve hakkaniyet’ sloganı duymak fikri heyecan verici olsa da bu mümkün görünmüyor. Nitekim iş âlemi ellerine tutuşturulan dünyalıklarla meşgul, istese de adalet yürüyüşüne çıkamaz.
Kılıçdaroğlu ve ekibi iş aleminin ibretlik sükûtuna takılıp kalmasın. Patronlar mektuplu davete son anda icabet ederlerse istikbalde hayırla yad edileceklerdir. TOBB ve diğerleri gelmedi diye yürüyüş akim kalmayacağına göre şu ana dek tespit edilen eksikler ikmal edilmeli. Belli ki yürüyüş uzun sürecek. Kılıçdaroğlu’nun tetiklediği dip dalga sayesinde Türkiye’de baskı ve zulmü nihayete erdirme yolunda ciddi mesafe alınabilir.
Netice alıncaya dek mücadeleye devam. Varsın değişimi okumaktan aciz burjuvazi destek vermesin…
(TR724)