Ahmet Altan ve Prof. Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 17 kişinin yargılandığı ‘sübliminal mesajla 15 Temmuz darbe girişimine iştirak’ davasında dördüncü duruşma bugün görülüyor. 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen duruşmada Ahmet Altan’ın Silivri Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanarak savunmasının bir kısmını yaptı. Üç kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Altan’ın yazılı savunması 113 sayfa tutuyor. Altan savcının iddialarını tek tek cevapladı.
Kardeşi Mehmet Altan ve kendisinin yıllarca istihbarat birimlerince izlendiğini söyleyen Ahmet Altan, “Toz zerresi kadar gizli bir iş olsaydı yüzümüze çarparlardı. Kızdığım, savcının benim birisinin emriyle AKP’yi eleştirdiğimi söylemesi. İnsan utanır bunu söylemeye. Ben 300 küsur davadan geçtim yazılarım için. 8 yazıyı kimin emriyle yazmışım? Askerî vesayetle kimin emriyle savaşmışım? Beni hapse atabilirsiniz, hukuku hiçe sayabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız. İzin de vermem zaten.” dedi.
Altan ilk olarak ‘iddianame olduğu ileri sürülen, zekâdan ve hukuktan yoksun bu metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor’ diyerek başladığı savunmasında ‘iddianameyi okuyunca Adalet Sarayı denilen yerlerin bir hukuk mezbahasına döndürüldüğünü kavrıyorsunuz.’ ifadelerini kullandı.
Altan’ın davanın sabahki bölümündeki yaptığı savunmanın özeti şöyle;
“Hukuk sistemi cüzzama yakalandı”
”İddianameyi incelediğimizde hukuk sisteminin cüzzama yakalandığını, etlerinin lime lime döküldüğünü dünyayla birlikte göreceğiz. İddianame olduğu söylenen bu temelsiz metni parça parça ederek.. Bir karşı iddianame yazmak için anlatacağım anlatacaklarımı. Size, hukuk sisteminin yakalandığı korkunç hastalığı, bu iddianameyi madde madde inceleyerek göstereceğim. Ne diyor iddianame? Biz, darbeyi yönlendirdiği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıyormuşuz.”
İddianame yalan çorbasına dönmüş
”Ben o dönemde Taraf’ta yazmıyordum ama yazsaydım kesinlikle Gezi’yi desteklerdim. Lidersiz, zeki, cesur, barışçı bir hareketti. Devlet halkını bombaladı” başlığını Roboski için ben attım. Bugün aynen böyle düşünüyorum. Ama bunun iddianameyle alakası ne? Savcı aklına geleni yazmış. İddianame karmakarışık bir yalan çorbasına dönmüş. Bu savcının ve benzerlerinin nasıl bir pervasızlıkla insanların hayatlarını kararttığını herkes görsün. Şimdi ben bu Nurettin Veren’i tanımıyorum. Ama onun bir sahtekâr olduğunu biliyorum ve bunu size hemen kanıtlayacağım.”
Savcı iddianameyi hoplaya zıplaya yazmış
Gizli tanık Osman Bey Cemaat hesaplarından hükümet karşıtı tweetler atıldı demiş. Gizli veya açık ben hayatımda tek tweet atmadım. Nurettin Veren cemaat televizyonlarında haftada 2 program yaptığımı, program başına 3 bin dolar aldığımı söyledi. 20 yıldır tek program yapmadım. Sık sık görüştüğümüz iddia edilen Alaattin Kaya ile Mehmet Altan sadece 1 kez 2008’de, ben sadece 2 kez 2010, 2 012’de görüşmüşüm. Savcının kafası karışık olduğu için iddianameyi de hoplaya zıplaya yazmış. Bu kadar yalan yazmak kolay değil, tabii. Taraf’tan 2012’de ayrıldım. Onlar hâlâ benim 2013’te Gezi sırasındaki Taraf yazılarımdan bahsediyorlar iddianamede utanmadan. Hadi diyelim ki Said Sefa suçlu. Ee? Bir gazete darbeye karışırsa orada yazı yazan herkes otomatikman suç ortağı mı sayılıyor?”
Beni hapse atabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız!
‘Mehmet Altan da ben de yıllarca istihbarat birimlerince izlendik. Toz zerresi kadar gizli bir iş olsaydı yüzümüze çarparlardı’ diyen Ahmet Altan sözlerini şöyle sürdürdü:
”Kızdığım, savcının benim “birisinin” emriyle AKP’yi eleştirdiğimi söylemesi. İnsan utanır bunu söylemeye.Ben 300 küsur davadan geçtim yazılarım için. 8 yazıyı kimin emriyle yazmışım? Askerî vesayetle kimin emriyle savaşmışım? Beni hapse atabilirsiniz, hukuku hiçe sayabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız. İzin de vermem zaten.
2012’de Taraf’tan ayrılmasından beri Başar Arslan’ı (Taraf’ın sahibi) görmediğini, konuşmadığını söyleyen Altan Taraf’la ilgili iddiaları şöyle cevapladı:
”Taraf hiçbir zaman cemaat lehine süreklilik arz eden yayın yapmadı, yapsaydı da suç olmazdı. Savcı Cemaat lehine süreklilik arz eden yayınları merak ediyorsa hükümete bakacak. Savcının beni darbeyle irtibatlandırmak için iddianameye koyduğu Önder Aytaç benim Taraf’ta işten attığım tek adamdır. Önder Aytaç “Apo idam edilsin” diye yazdığı için işine son verdim. Biz idama karşıydık. Benim Ekrem Dumanlı ile konuşma sayım Ekrem Dumanlı’nın Erdoğan’ın uçağına binme sayısından fazlaysa Ekrem’le konuşmak suç mu tartışalım. Tanışmamız sanki büyük bir suçmuş gibi iddianameye yazılan adamlar celep, kabzımal, inşaatçı değil. Medya dünyasının içindeler. Savcı “örgüt lehine süreklilik arz eden” söylemler için AKP’ye bakacak; Gülen’e muhabbetlerini sunan Erdoğan’a bakacak.”
Benim imzam yok peki kimin var?
Balyoz darbe davasıyla ilgili haberlere dair suçlamaları cevaplayan Altan şöyle devam etti:
”Şimdi başta Erdoğan AKP yöneticileri ve YAŞ üyeleri dikkatle dinlesin. İddianamenin bu bölümü benden çok onları ilgilendiriyor. Örgüt mensubu olmayan subayların tasfiyesi, yerine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi, darbe zemininin hazırlanması. Suç bu. Önce savcının “6 yıllık süreçte” işlendiğini söylediği “tasfiye ve terfi” işlemlerinin “suçlusunun” kim olduğunu bir bulalım. Ben, 2010’da bir haber yayımlayarak 2016’ya kadar bütün askerî tayin ve terfileri gerçekleştirebilir miyim? O tayin ve terfilerin altında benim imzam var mı? Yok. Kimlerin imzası var peki? Genelkurmay başkanlarının, YAŞ üyesi generallerin. Bu altı yıllık süreçte hiç değişmeyen tek bir imza var. Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın imzası. Suç 2010-2016 arasında işlenmiş. O süreçte benim bir rolüm var mı? Yok. Üstelik askerî tasfiye yasası 2015’te çıkarılmış.”
Ahmet Altan hakkındaki iddiaları cevaplamayı sürdürüyor.
Kardeşi Mehmet Altan ve kendisinin yıllarca istihbarat birimlerince izlendiğini söyleyen Ahmet Altan, “Toz zerresi kadar gizli bir iş olsaydı yüzümüze çarparlardı. Kızdığım, savcının benim birisinin emriyle AKP’yi eleştirdiğimi söylemesi. İnsan utanır bunu söylemeye. Ben 300 küsur davadan geçtim yazılarım için. 8 yazıyı kimin emriyle yazmışım? Askerî vesayetle kimin emriyle savaşmışım? Beni hapse atabilirsiniz, hukuku hiçe sayabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız. İzin de vermem zaten.” dedi.
Altan ilk olarak ‘iddianame olduğu ileri sürülen, zekâdan ve hukuktan yoksun bu metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor’ diyerek başladığı savunmasında ‘iddianameyi okuyunca Adalet Sarayı denilen yerlerin bir hukuk mezbahasına döndürüldüğünü kavrıyorsunuz.’ ifadelerini kullandı.
Altan’ın davanın sabahki bölümündeki yaptığı savunmanın özeti şöyle;
“Hukuk sistemi cüzzama yakalandı”
”İddianameyi incelediğimizde hukuk sisteminin cüzzama yakalandığını, etlerinin lime lime döküldüğünü dünyayla birlikte göreceğiz. İddianame olduğu söylenen bu temelsiz metni parça parça ederek.. Bir karşı iddianame yazmak için anlatacağım anlatacaklarımı. Size, hukuk sisteminin yakalandığı korkunç hastalığı, bu iddianameyi madde madde inceleyerek göstereceğim. Ne diyor iddianame? Biz, darbeyi yönlendirdiği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıyormuşuz.”
İddianame yalan çorbasına dönmüş
”Ben o dönemde Taraf’ta yazmıyordum ama yazsaydım kesinlikle Gezi’yi desteklerdim. Lidersiz, zeki, cesur, barışçı bir hareketti. Devlet halkını bombaladı” başlığını Roboski için ben attım. Bugün aynen böyle düşünüyorum. Ama bunun iddianameyle alakası ne? Savcı aklına geleni yazmış. İddianame karmakarışık bir yalan çorbasına dönmüş. Bu savcının ve benzerlerinin nasıl bir pervasızlıkla insanların hayatlarını kararttığını herkes görsün. Şimdi ben bu Nurettin Veren’i tanımıyorum. Ama onun bir sahtekâr olduğunu biliyorum ve bunu size hemen kanıtlayacağım.”
Savcı iddianameyi hoplaya zıplaya yazmış
Gizli tanık Osman Bey Cemaat hesaplarından hükümet karşıtı tweetler atıldı demiş. Gizli veya açık ben hayatımda tek tweet atmadım. Nurettin Veren cemaat televizyonlarında haftada 2 program yaptığımı, program başına 3 bin dolar aldığımı söyledi. 20 yıldır tek program yapmadım. Sık sık görüştüğümüz iddia edilen Alaattin Kaya ile Mehmet Altan sadece 1 kez 2008’de, ben sadece 2 kez 2010, 2 012’de görüşmüşüm. Savcının kafası karışık olduğu için iddianameyi de hoplaya zıplaya yazmış. Bu kadar yalan yazmak kolay değil, tabii. Taraf’tan 2012’de ayrıldım. Onlar hâlâ benim 2013’te Gezi sırasındaki Taraf yazılarımdan bahsediyorlar iddianamede utanmadan. Hadi diyelim ki Said Sefa suçlu. Ee? Bir gazete darbeye karışırsa orada yazı yazan herkes otomatikman suç ortağı mı sayılıyor?”
Beni hapse atabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız!
‘Mehmet Altan da ben de yıllarca istihbarat birimlerince izlendik. Toz zerresi kadar gizli bir iş olsaydı yüzümüze çarparlardı’ diyen Ahmet Altan sözlerini şöyle sürdürdü:
”Kızdığım, savcının benim “birisinin” emriyle AKP’yi eleştirdiğimi söylemesi. İnsan utanır bunu söylemeye.Ben 300 küsur davadan geçtim yazılarım için. 8 yazıyı kimin emriyle yazmışım? Askerî vesayetle kimin emriyle savaşmışım? Beni hapse atabilirsiniz, hukuku hiçe sayabilirsiniz ama böyle terbiyesiz, saygısız davranamazsınız. İzin de vermem zaten.
2012’de Taraf’tan ayrılmasından beri Başar Arslan’ı (Taraf’ın sahibi) görmediğini, konuşmadığını söyleyen Altan Taraf’la ilgili iddiaları şöyle cevapladı:
”Taraf hiçbir zaman cemaat lehine süreklilik arz eden yayın yapmadı, yapsaydı da suç olmazdı. Savcı Cemaat lehine süreklilik arz eden yayınları merak ediyorsa hükümete bakacak. Savcının beni darbeyle irtibatlandırmak için iddianameye koyduğu Önder Aytaç benim Taraf’ta işten attığım tek adamdır. Önder Aytaç “Apo idam edilsin” diye yazdığı için işine son verdim. Biz idama karşıydık. Benim Ekrem Dumanlı ile konuşma sayım Ekrem Dumanlı’nın Erdoğan’ın uçağına binme sayısından fazlaysa Ekrem’le konuşmak suç mu tartışalım. Tanışmamız sanki büyük bir suçmuş gibi iddianameye yazılan adamlar celep, kabzımal, inşaatçı değil. Medya dünyasının içindeler. Savcı “örgüt lehine süreklilik arz eden” söylemler için AKP’ye bakacak; Gülen’e muhabbetlerini sunan Erdoğan’a bakacak.”
Benim imzam yok peki kimin var?
Balyoz darbe davasıyla ilgili haberlere dair suçlamaları cevaplayan Altan şöyle devam etti:
”Şimdi başta Erdoğan AKP yöneticileri ve YAŞ üyeleri dikkatle dinlesin. İddianamenin bu bölümü benden çok onları ilgilendiriyor. Örgüt mensubu olmayan subayların tasfiyesi, yerine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi, darbe zemininin hazırlanması. Suç bu. Önce savcının “6 yıllık süreçte” işlendiğini söylediği “tasfiye ve terfi” işlemlerinin “suçlusunun” kim olduğunu bir bulalım. Ben, 2010’da bir haber yayımlayarak 2016’ya kadar bütün askerî tayin ve terfileri gerçekleştirebilir miyim? O tayin ve terfilerin altında benim imzam var mı? Yok. Kimlerin imzası var peki? Genelkurmay başkanlarının, YAŞ üyesi generallerin. Bu altı yıllık süreçte hiç değişmeyen tek bir imza var. Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın imzası. Suç 2010-2016 arasında işlenmiş. O süreçte benim bir rolüm var mı? Yok. Üstelik askerî tasfiye yasası 2015’te çıkarılmış.”
Ahmet Altan hakkındaki iddiaları cevaplamayı sürdürüyor.