Meclis’in Katar‘a asker gönderme kararını sabahı beklemeden gece yarısı imzalamış Saraydaki şahıs…
Hasan Cemal, “Erdoğan’ın Katar’da ne acelesi var ki?” diyor.
Sanırsınız ki Yunanistan, Kıbrıs‘ı ilhak kararı almış ve aceleyle Kıbrıs‘a asker gönderiliyor.
Evet nedir bu acele ve telaş? Bir kaç saat sonra, sabah imzalanacak bir kararı gece yarısı imzalatan aciliyet nedir?
Aslında cevabını bildiğimiz bir soru… Katar Emiri ile girdiği karmaşık finans ilişkileri…
Evet nedir bu acele ve telaş? Bir kaç saat sonra, sabah imzalanacak bir kararı gece yarısı imzalatan aciliyet nedir? Aslında cevabını bildiğimiz bir soru… Katar Emiri ile girdiği karmaşık finans ilişkileri.. “Halifelik elden gitti, hiç olmazsa Katar’daki paraları kurtaralım, oradaki ilişkilerim deşifre olmasın” telaşı.. Sonuç: Türkiye, Katar’ın vagonu oldu!
“Halifelik elden gitti, hiç olmazsa Katar’daki paraları kurtaralım, oradaki ilişkilerim deşifre olmasın” telaşı…
Evet, “Tahrir, Ramallah, Amman, Şam, Bağdat bizden ilham alıyor. Arap baharı bizim eserimiz” kibri hiç bir sonuç vermedi.
Sonuç: Türkiye, Katar’ın vagonu oldu!
Güya Mısır ve Suudi Arabistan‘a karşı sonuna kadar Katar‘ı koruyacakmış. Katar‘a askeri uçaklar ve gemiler de gönderecekmiş…
Mursi‘yi de öyle kandırmıştı. “Diren Mursi” diyordu. Nerede şimdi Mursi?.. Hüsnü Mübarek serbest bırakıldı, Mursi hala hapiste…
Sanırsınız ki, Amerika‘nın silah desteğine sahip Suudiler ve Mısır; Katar‘a saldıracak olsa, Katar Emiri’ni Saraydaki şahıs kurtaracak
Ama mesele bu değil. Mesele, Katar‘daki paralarını kurtarmak ve oradaki gizli ilişkilerinin ortaya çıkmasını önlemek…
Katar‘ın doğal gaz ve petrol zengini küçücük bir Arap ülkesi olmasının dışında, İslam coğrafyasında hiç bir özelliği yok… Ne Mısır, Irak ve Suriye gibi bir zamanlar İslam medeniyetinin merkezi olmuş, ne de Suudi Arabistan gibi İslam’ın kutsal mekanlarına sahip.
Yani anlayacağınız Katar ne İslam coğrafyasında ne da dünya siyasetinde zikredilmeye değer bir ülke…
Bütün mesele Saraydaki şahsın Katar Emiri ile ilişkileri… Bir ara, Katar Emiri ile akrabalık tesis edeceği de konuşuluyordu. Ama, o planı gerçekleşmedi.
Türkiye‘ye 2015 yılında 10 milyar dolar, 2016 yılında 11 milyar dolar kaynağı belirsiz para girmiş… Nedir bu 21 milyar doların kaynağı? Michael Rubin, bu paraların Katar‘dan geldiğini söylüyor.
Bu kaynağı belirsiz para dışında, Katar sermayesi diye Türkiye‘ye gelen yaklaşık 20 milyar dolar daha para var. Bu para gerçekte kimin, kimlerin?
Hasan Cemal’in, “Erdoğan’ın Katar’da ne acelesi var ki?” sorusunun cevabı bu paralarda gizli…
Suudi Arabistan ve Mısır‘ın başını çektiği İslam ülkeleri, Katar‘ı teröre destek vermekle suçluyorlar. Bir de Katarlılardan oluşan bir 59 kişilik terörist listesi yayınladılar.
Çok ilginç isimler var listede… Mesela bunlardan Mehdi el Harati‘nin Saraydaki şahsı alnından öpen bir resmi var. Mavi Marmara gemisindeki kişilerden biri, tedavisi Türkiye’de yapılmış. Listede Saraydaki şahsa İslam’ın Halifesi diyenler de var.
Katarlı bu şahısların terörle ilişkisi var mı, yok mu? Uluslararası meşruiyete sahip kurumların ulaşacağı sonuçlara bakmak lazım…
Fakat Saraydaki şahsın terör gruplarıyla ilişkisini gösteren o kadar çok somut veriler var ki…
Stockholm Özgürlük Merkezi, bu konuda çok çarpıcı raporlar ve analizler yayınlıyor. Stockholm Özgürlük Merkezi‘nin web sitesini inceleyip bu analiz ve raporları okumanızı tavsiye ederim. Suriye‘den Libya‘ya, Nijerya‘ya, Sudan‘a, Somali‘ye, Angola‘ya kadar uzanan ilişkiler bunlar…
İncirlik‘ten çekilen Alman askerlerini ülkesine kabul eden Ürdün Kralı Abdullah‘ın, “Batı ülkelerine teröristleri Erdoğan sevk ediyor” sözü boşuna değildi.
Uzunca bir süredir ben de burada yazıyorum: Türkiye artık dünyaya terör ihraç eden bir ülke… St Petersburg‘daki, Stockholm‘deki, Manchester’daki patlamaları yapan kişiler Türkiye‘den gittiler.
Elbette, gece yarısı Katar‘a asker gönderten milyar dolarlar ebediyen gizli kalmayacak… 15 Temmuz sonrasında Saraydaki şahsı korumaya gelen 150 kişilik Katarlı silahlı grup nasıl ki deşifre olduysa, bu paraların kaynağı da deşifre olacak…
Saraydaki şahsın Malezya‘daki finans ilişkileri de elbette ebediyen gizli kalmayacak. Malta‘da, Rusya‘da, Amerika‘da olduğu iddia edilen paralar da…
Kaddafi‘nin, Hüsnü Mübarek‘in, Afrika’daki diğer diktatörlerin gizli servetleri ortaya çıkmadı mı? Ortaya çıktı ve muhafaza eden devletler bu paraların çoğuna el koydular.
Mesela Kaddafi‘nin gizli serveti 120 milyar dolardan fazlaydı.
Hüsnü Mübarek‘in 80 milyar dolardan fazla…
Diktatörler paraya doymazlar çünkü…
Hep daha fazlasını isterler. Ülkelerinin örtülü ödeneğini, merkez bankalarını soyarlar, bütün büyük işadamlarını haraca bağlarlar, bütün devlet ihalelerini bir tarifeye bağlarlar… Ama yine de doymazlar.
Sonunda ne olur?
Bütün ömürleri bu paraları saklamakla geçer. Ama saklanamayacak kadar büyük paralardır bunlar… Ve günü gelince de hepsi ortalığa saçılır…
İşin acı tarafı, diktatörlerin ülkelerinden çaldıkları bu paraların çoğuna ev sahipliği yapan ülkeler, sonunda bu paralara “kirli” diye el koyarlar. Çok az bir kısmı, mağdur ülkenin hazinesine geri döner.
Saraydaki şahıs ve mutemedinin Malta’da ortaya çıkan 140 milyon euro, 25 milyon dolar servetleri çerez parası bile değil…
Kaddafi’nin gizli servetinden çok daha büyük rakamlardan bahsediliyor. Oradan oraya taşınan, gemilere ve uçaklara sığmayan, bir türlü sıfırlanamayan ve saklanamayan paralar bunlar…
Bir ucu Manhattan‘daki hapishanede Saraydaki şahıs tarafından kurtarılmayı bekleyen Rıza Sarraf‘a, bir ucu Katar‘a, bir ucu Malezya‘ya, bir ucu Rusya‘ya dayanan paralar bunlar…
Bu gizli servet uğruna koskoca Türkiye’yi 4 yılda yerle bir etti. Türkiye’nin bütün kurumları tarumar oldu.
Üstelik bir de 15 Temmuz‘un mağduru yaptı kendini ve 15 Temmuz‘un rantını yiyor.
Diktatörler doymazlar.
Herkesin kendilerine kul, köle olmasını isterler. Bu yüzden ülkelerinde taş üstüne taş bırakmazlar.
O yüzden bütün diktatörler paranoyaktır.
Her zaman bir “ihanete” uğramaktan korkarlar. En yakınlarına bile güvenmezler. Her zaman bir saldırı ve tehlike beklerler.
Ve bu korku, onları geceleri uyutmaz..