[Haber-Yorum: Erman Yalaz]
Bir tarafta Kuzey Irak’ta Mesut Barzani, Irak’tan bağımsızlık referandumu yapacağını açıklıyor. Öte yanda Suudi Arabistan ve Mısır’ın başı çektiği Arap ülkeleri Katar’a terör finansmanı yaptığı gerekçesiyle ambargo başlatmış. Bütün dünya destekte. Erdoğan ve AKP hükümeti Katar’a asker gönderme derdinde. Öbür tarafta AB ile kriz derinleşmiş. Almanya, İncirlik’ten çekilme kararı almış uyguluyor. Uçaklar Ege’de Yunanistan ile it dalaşında. Amerika’da Beyaz Saray önünde Amerikan vatandaşı döven Erdoğan korumaları sayesinde yüz kızartıcı bir kınama kararı alınmış Türkiye aleyhine.
Suriye yanıyor, yıllardır alev alev…. Antep’inden İstanbul’una her yer Suriyeli mülteci. Sayıları bazı raporlara göre 6 milyonlara dayanmış. Sokaklarda yatanların görüntüleri yansıyor medyaya. Toplumsal çatışma haberleri okuyoruz. Basılan Suriyeli mahalleleri, linç edilen, öldürülen Suriyeliler, ev sahiplerini hunharca öldüren mülteciler… İşin bir de fuhşiyat kısmı var. İnsanlık yaptık, aldık naraları atanların tavandan tabana Suriyeli ikinci eşlerini, kumalarını anlatan yok.
Güneydoğu’dan her gün birkaç şehit haberi geliyor. Doğusu batısı, AB’si ABD’si, Ortadoğu’su yakın-uzak komşuları, müttefikleriyle sorun üstünü sorun yaşıyor ülke. Tarihte hiç olmadığı kadar yalnızlaştırılmış, diplomatik, dış politik ve iç siyasi dinamikler anlamında kısırlaştırılmış. Sıfır sorundan, stratejik derinliklerden sırf soruna, safi problem ülke haline evrilmiş bir ülke. Meclis saatler içinde toplanıyor. Katar’a 3 bin asker kararı alınıyor. İktidar onda, tek kişi karar veriyor. Onay veren milletvekilleri 24 bin liralık zamlı yeni maaşlarını konuşuyor.
Manzara bu maalesef.
‘KADDAFİ DE BÖYLEYDİ, SADDAM DA…’
Bu elim ahval ve şerait içinde Erdoğan’ın gündeminde, ‘dünyaya barış, kardeşlik, diyalog hakim olsun, sorunlar eğitimle çözülsün, cehalet, fakirlik ve firaklar son bulsun’ diyenleri haksız yere hapse atmak, cezaevinden çıkmaları halinde ‘linç edilmeleri gerektiği’ talimatları vermek var.
Ve bütün bir dünya ibreti alem olsun diye izliyor bu manzarayı. Anlam veremiyor. Bir iftar vesilesi ile bir araya geldiğimiz batılı bir din adamı, “Kaddafi de böyleydi, Saddam’da…” diyor. Sıralanıp gidiyor Doğu’nun çirkin yüzlü diğer diktatörleri. Arkadaşı ekliyor, “Tıpkı Mussolini, Hitler dönemleri gibi…” Erdoğan’dan ve 3-4 yılda inşa edilen yeni diktatoryadan bahsediyorlar. Sonunun bu liderler gibi hüsran olacağını bilmesine rağmen, neden bunu yaptığını anlamaya çalışıyorlar. Türkiye’de yaşayanların anlamsız körlüğü ve bu rejimin ardından gitme ısrarını, paçalarımıza kadar akan cehaletimizi, fakirliğimizi, içerde dışarıda bizi sarmış firaklarımızı anlayamıyorlar. Çözümün zehirlenmesine, masumların hapsedilmesine, zulme tabi tutulmasına hayret ediyorlar.
KÖRFEZ ÜLKELERİ PİMİ ÇEKTİ
Daha acısı her gün bir yenisiyle karşılaştığımız Erdoğan ve ailesi etrafında dönen ilişkiler ağı; terör, El Kaide, IŞİD, radikal silahlı örgütler ve liderleriyle kurulan ilişkiler boyutu var.
En son Katar krizinde Erdoğan ile irtibatlı olan ve listelere konan IŞİD, El Kaide ve radikal İslamcılar tam bir ‘bana arkadaşının kim olduğunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ hadisesi. Dün Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Katar’a yönelik abluka kapsamında 59 kişi ve 12 kuruluşu terör listesine aldığını açıkladı. Bu kişiler arasında, Erdoğan’ı alnından öpmesiyle tanınan Mehdi el Harati de var. Libyalı Harati ilginç bir isim. 2010’daki meşhur Gazze’ye yardım filosunda yer alan ve Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde hastane ziyaretinde alnında öpen kişi kendisi. Yazar Musa Özuğurlu’nun araştırmasına göre, İspanya eski başbakanın Jose Maria Aznar’ın 11 Mart 2004’te Madrit’teki bombalı eylemlerden sorumlu tutmuş. Harati, 2011’deki Libya Tripoli’daki Rixos Otel baskınını yapan El Kaide grubunun komutanı. Yine Türkiye Suriye sınırında, aşiretler ve silahlı mücadelecilerle aracılık yapan bir isim. Listede bir başka isim de Abdulhakim Belhac. El Kaide’den Eymen El Zevahiri’nin sağ kolu.
Mısır’da Mübarek’in devrilmesi sürecine yaptığı açıklamalar ile önemli etkisi olan isimlerden Müslüman Kardeşler Örgütü’nden Yusuf El Karadavi de listede. 2014 Ağustos’undaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kardavi Erdoğan’a destek çağrısı yapmıştı. Bundan bir yıl önce ‘Erdoğan’ı protesto etmek haramdır’ demişti. Tartışmalı çağrı ve fetvaları bununla sınırlı değildi. Suriye savaşında, Esad’a destek veren ulema ve sivillerin öldürülmesi fetvası vermişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha önce sahip çıktığı Kardavi’ye dün de sahip çıkmış, kırmızı bültenle aranmasına tepki göstermiş.
KATAR’LA İLİŞKİLER SADECE EKONOMİK DEĞİL
Katar ile Erdoğan ailesi ve çevresindeki iş adamlarının maddi ilişkileri, yatırımlar ve Türkiye’ye finans temininden ibaret değil. MİT aracılığıyla Katar irtibatlı silah kaçakçılığı iddiaları da var.
Bunlar Erdoğan ve avenesinin yeni dönem dostları. İşler göründüğünden daha girift. IŞİD ve El Kaideciler ile enseye tokat ilişki kuran; içerde kendi halkına mazlumlara, suçsuz yüz binlere zulmeden bir dünya liderimiz var. Ancak ne acı ki onun hatalarının faturası sadece kendisine değil, topyekûn Türkiye’ye çıkıyor.
Yolsuzluk ve rüşvet skandallarını örterek, sandık hileli seçim zaferleriyle sistem değiştiren Erdoğan’ın kurduğu bu çirkin yüzlü dikta devletinin dünyaya verdiği fotoğraflar bunlar. ‘Yeni Türkiye’ diye vadedilen, 2023, 2071 vizyonu diye deklare edilen medeniyet tahayyülü buysa vay halimize. Bir tarafta zulüm, öbür yanda din ve İslam adına üretilen teröre sürekli destek olma kısır döngüsü. Olan Türkiye’ye oluyor.
(TR724)
Suriye yanıyor, yıllardır alev alev…. Antep’inden İstanbul’una her yer Suriyeli mülteci. Sayıları bazı raporlara göre 6 milyonlara dayanmış. Sokaklarda yatanların görüntüleri yansıyor medyaya. Toplumsal çatışma haberleri okuyoruz. Basılan Suriyeli mahalleleri, linç edilen, öldürülen Suriyeliler, ev sahiplerini hunharca öldüren mülteciler… İşin bir de fuhşiyat kısmı var. İnsanlık yaptık, aldık naraları atanların tavandan tabana Suriyeli ikinci eşlerini, kumalarını anlatan yok.
Güneydoğu’dan her gün birkaç şehit haberi geliyor. Doğusu batısı, AB’si ABD’si, Ortadoğu’su yakın-uzak komşuları, müttefikleriyle sorun üstünü sorun yaşıyor ülke. Tarihte hiç olmadığı kadar yalnızlaştırılmış, diplomatik, dış politik ve iç siyasi dinamikler anlamında kısırlaştırılmış. Sıfır sorundan, stratejik derinliklerden sırf soruna, safi problem ülke haline evrilmiş bir ülke. Meclis saatler içinde toplanıyor. Katar’a 3 bin asker kararı alınıyor. İktidar onda, tek kişi karar veriyor. Onay veren milletvekilleri 24 bin liralık zamlı yeni maaşlarını konuşuyor.
Manzara bu maalesef.
‘KADDAFİ DE BÖYLEYDİ, SADDAM DA…’
Bu elim ahval ve şerait içinde Erdoğan’ın gündeminde, ‘dünyaya barış, kardeşlik, diyalog hakim olsun, sorunlar eğitimle çözülsün, cehalet, fakirlik ve firaklar son bulsun’ diyenleri haksız yere hapse atmak, cezaevinden çıkmaları halinde ‘linç edilmeleri gerektiği’ talimatları vermek var.
Ve bütün bir dünya ibreti alem olsun diye izliyor bu manzarayı. Anlam veremiyor. Bir iftar vesilesi ile bir araya geldiğimiz batılı bir din adamı, “Kaddafi de böyleydi, Saddam’da…” diyor. Sıralanıp gidiyor Doğu’nun çirkin yüzlü diğer diktatörleri. Arkadaşı ekliyor, “Tıpkı Mussolini, Hitler dönemleri gibi…” Erdoğan’dan ve 3-4 yılda inşa edilen yeni diktatoryadan bahsediyorlar. Sonunun bu liderler gibi hüsran olacağını bilmesine rağmen, neden bunu yaptığını anlamaya çalışıyorlar. Türkiye’de yaşayanların anlamsız körlüğü ve bu rejimin ardından gitme ısrarını, paçalarımıza kadar akan cehaletimizi, fakirliğimizi, içerde dışarıda bizi sarmış firaklarımızı anlayamıyorlar. Çözümün zehirlenmesine, masumların hapsedilmesine, zulme tabi tutulmasına hayret ediyorlar.
KÖRFEZ ÜLKELERİ PİMİ ÇEKTİ
Daha acısı her gün bir yenisiyle karşılaştığımız Erdoğan ve ailesi etrafında dönen ilişkiler ağı; terör, El Kaide, IŞİD, radikal silahlı örgütler ve liderleriyle kurulan ilişkiler boyutu var.
En son Katar krizinde Erdoğan ile irtibatlı olan ve listelere konan IŞİD, El Kaide ve radikal İslamcılar tam bir ‘bana arkadaşının kim olduğunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ hadisesi. Dün Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Katar’a yönelik abluka kapsamında 59 kişi ve 12 kuruluşu terör listesine aldığını açıkladı. Bu kişiler arasında, Erdoğan’ı alnından öpmesiyle tanınan Mehdi el Harati de var. Libyalı Harati ilginç bir isim. 2010’daki meşhur Gazze’ye yardım filosunda yer alan ve Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde hastane ziyaretinde alnında öpen kişi kendisi. Yazar Musa Özuğurlu’nun araştırmasına göre, İspanya eski başbakanın Jose Maria Aznar’ın 11 Mart 2004’te Madrit’teki bombalı eylemlerden sorumlu tutmuş. Harati, 2011’deki Libya Tripoli’daki Rixos Otel baskınını yapan El Kaide grubunun komutanı. Yine Türkiye Suriye sınırında, aşiretler ve silahlı mücadelecilerle aracılık yapan bir isim. Listede bir başka isim de Abdulhakim Belhac. El Kaide’den Eymen El Zevahiri’nin sağ kolu.
Mısır’da Mübarek’in devrilmesi sürecine yaptığı açıklamalar ile önemli etkisi olan isimlerden Müslüman Kardeşler Örgütü’nden Yusuf El Karadavi de listede. 2014 Ağustos’undaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kardavi Erdoğan’a destek çağrısı yapmıştı. Bundan bir yıl önce ‘Erdoğan’ı protesto etmek haramdır’ demişti. Tartışmalı çağrı ve fetvaları bununla sınırlı değildi. Suriye savaşında, Esad’a destek veren ulema ve sivillerin öldürülmesi fetvası vermişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha önce sahip çıktığı Kardavi’ye dün de sahip çıkmış, kırmızı bültenle aranmasına tepki göstermiş.
KATAR’LA İLİŞKİLER SADECE EKONOMİK DEĞİL
Katar ile Erdoğan ailesi ve çevresindeki iş adamlarının maddi ilişkileri, yatırımlar ve Türkiye’ye finans temininden ibaret değil. MİT aracılığıyla Katar irtibatlı silah kaçakçılığı iddiaları da var.
Bunlar Erdoğan ve avenesinin yeni dönem dostları. İşler göründüğünden daha girift. IŞİD ve El Kaideciler ile enseye tokat ilişki kuran; içerde kendi halkına mazlumlara, suçsuz yüz binlere zulmeden bir dünya liderimiz var. Ancak ne acı ki onun hatalarının faturası sadece kendisine değil, topyekûn Türkiye’ye çıkıyor.
Yolsuzluk ve rüşvet skandallarını örterek, sandık hileli seçim zaferleriyle sistem değiştiren Erdoğan’ın kurduğu bu çirkin yüzlü dikta devletinin dünyaya verdiği fotoğraflar bunlar. ‘Yeni Türkiye’ diye vadedilen, 2023, 2071 vizyonu diye deklare edilen medeniyet tahayyülü buysa vay halimize. Bir tarafta zulüm, öbür yanda din ve İslam adına üretilen teröre sürekli destek olma kısır döngüsü. Olan Türkiye’ye oluyor.
(TR724)