Yeniden Kaynayan Ortadoğu ve Zayıflatılmış Türkiye…

[Erhan Başyurt]

Son dönemde popülizm yapan kifayetsiz muhteris liderlerin iktidar koltuğuna oturması dünyada moda oldu.
Küresel sistem yeniden yapılanırken, şüphesiz hayra alamet bir gelişme değil bu…
İngiltere, AB’den ayrıldı. AB ile Trump yönetimindeki ABD’nin arasındaki makas açılıyor.
‘Batı’ artık ortak bir hedef belirlemekte ve ortak hareket etmekte zorlanıyor…
Rusya yeniden Avrasya ve Ortadoğu’ya etkin aktör olarak dönerken, Rusya destekli liderler yönetimleri ele almaya başladı…
 
SANCILI BİR GEÇİŞ DÖNEMİ YAŞANIYOR
Obama döneminde, ABD’nin dünya liderliği ve tek kutuplu dünya sistemi çözülmeye başlamıştı.
Trump’ın seçilmesi ve ilginç çıkışlarıyla adeta tescillendi…
Kartların yeniden karıldığı, oyunun yeninden kurulduğu bir dönemden geçiyoruz.
Böyle dönemler hep sancılı ve sorunlu olur. Kimi zaman da kanlı…
Ortadoğu da belirsizlik döneminin etkilerini en ağır hisseden bölgelerden birisi.
Irak ve Suriye iç savaş yaşıyor.
İran, Şii nüfuz bölgesini genişletmek ve Şii yönetimlerle Ortadoğu’da söz sahibi olmak için ‘beşinci kol’ faaliyetler yürütüyor.
Mısır, demokrasiye darbenin artçı şoklarını yaşıyor.
Libya, iç çatışmaları aşamadı halen.
Suudi Arabistan, bir yandan Yemen’e askeri müdahaleye liderlik ederken bir yandan da İran’ın bölgedeki mezhepçi politikalarına aynı dilden karşı cephe geliştirmeye çalışıyor…
 
BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU VE ‘BARUT FIÇISI’
Türkiye bu dönemde geleneksel dış politikasından uzaklaşıp Ortadoğu’da oyun kurucu olmaya heveslenirken, en büyük hayal kırıklığını yaşıyor.
Bu geçiş dönemi ya da belirsizlik döneminde, bölgedeki en etkisiz ülkelerden birisi…
En uzun sınır komşusu Suriye’de yaşananları artık sadece seyretmekle yetiniyor.
Suriye’de radikal gruplara sağladığı silah ve lojistik destek başını daha çok ağrıtacak gibi…
‘Stratejik müttefiki’ ABD, Suriye’de PKK’nın uzantısı PYD’ye ağır silah desteği sağlıyor.
Türkiye ‘yüksek sesle’ itiraz ediyor ama o destek ABD tarafından bizatihi Türkiye’deki İncirlik üssünden kalkan uçaklarla sürdürülüyor.
Ortadoğu’da barut fıçısını ateşleyecek muhtemel bir gelişme Irak’ın veya Suriye’nin parçalanması ile ortaya çıkabilir.
Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Yönetimi, 25 Eylül 2017’de bağımsızlık referandumu yapacaklarını açıkladı bile…
Trump yönetimin Ortadoğu politikası, Obama döneminden farklı ve bölgede yeni devletler oluşturulmasını savunan W. Bush dönemi ‘yeni muhafazakâr’ (neo-con) anlayışa daha yakın duruyor…
 
KATAR İÇİN FİTİLİ TRUMP ATEŞLEDİ
Ve tüm bu kargaşanın ortasında sürpriz şekilde Katar krizi patlak verdi.
Sürekli dayanışma ile hareket eden ‘Sünni’ Körfez yönetimleri arasında uzun süre sonra en ciddi kırılma yaşanıyor.
Petrol ve doğalgaz gelirlerine dayalı milli gelir patlaması yaşayan Katar, Suudi Arabistan-Mısır liderliğinde uluslararası kıskaca alındı.
İhvan ve Hamas dâhil Irak ve Suriye’deki radikal örgütlere akıttığı finans desteğini kesmesi, İran’la mali ilişkilerini askıya alması ve ülkesinde kapalı toplumlara yönelik aydınlatıcı yayınlar yapan El Cezire televizyonu dâhil medya kuruluşlarını kapatması isteniyor…
Katar’a yönelik yaptırımların Trump’ın Ortadoğu turu ve Suudi Arabistan ile 110 milyar dolarlık silah anlaşmasının ardından gelmesi dikkat çekici.
Trump, yaptırımların başlamasının ardından “Ortadoğu’da radikal terör örgütlerine finansmanın kesilmesi çağrısı yaptım, liderler Katar’ı işaret etti… Ortadoğu turum, terörizm felaketinin sonunun başlangıcı olacak” şeklinde tweet attı.
İlgi çekici olan Katar, Suudi Arabistan liderliğindeki Yemen’e askeri müdahalenin içerisinde.
ABD’nin de Katar’da 11 bin askerinin bulunduğu ve Ortadoğu operasyonlarında kullandığı dev bir askeri üssü bulunuyor…
 
TÜRKİYE ‘KAYBEDENLER KULUBÜ’NDE…
Türkiye, bu hassas dönemde ülkemizde 19 milyara dolara varan yatırım yapan küçük ülke Katar’ın yanında yer alıyor.
Katar’la ‘stratejik işbirliği’ yapıyor ve Katar’a saldırı halinde savunma anlaşması yapılmış. Karşılığında da Türkiye’ye üs tahsis etti Katar.
AK Parti iktidarı, krizin ardından dün Meclis’ten Katar’a asker gönderme kararı aldı…
Hali hazırda 94 Türk askeri Katar’da görev yapıyor. Yeni tezkere ile ilk etapta 500 Türk askerinin daha gönderilmesi planlanıyor! Katar jandarmasına da askeri eğitim verilecek ayrıca.
Türkiye, bu krizde Suriye ve Irak’ta önünü kesen İran’la aynı safta.
İncirlik üssünü kullandırdığı NATO müttefiki ABD’den değil, silahlı gruplara destek vererek devirmek istediği Esed’i ayakta tutan Rusya’dan medet umuyor.
Mısır’la ilişkilerini ‘sıfır noktası’na indirdiği için istese de mevcut dış politikayla ‘büyük koalisyon’ içerisinde yer alması neredeyse imkânsız.
Zaten kriz öncesi ve sonrası Ankara’ya danışan da bilgi veren de olmamış…
Türkiye’nin bu şartlarda inisiyatif üstlenmesi ve kriz çözücü rol oynaması neredeyse imkansız.
Türkiye, bu krizde politika değiştirmezse ‘kaybedenler kulubü’ ile birlikte hareket ediyor.
 
TÜRKİYE İÇİN ‘ALARM ZİLİ’ ÇALIYOR…
Sonuçta, küresel sistem bir geçiş süreci yaşıyor ve Ortadoğu bunu en sancılı hisseden bölge.
İktidar de bu kritik dönemde içeride zayıf olduğu için dışarıda da etkisiz kalıyor.
Ortadoğu’da gelişmeler Türkiye’nin rağmına gerçekleşiyor ve geleceğin şekillendiği masada da Türkiye olmayacak gibi…
Katar’da yaşananlar Türkiye için ‘alarm zili’ anlamına geliyor.
Katar’a yöneltilen suçlamaların tamamı, hatta fazlası Türkiye için de geçerli.
İhvan ve Hamas’a destek vermek, Suriye’deki radikal örgütlere finansman, silah ve lojistik destek sağlamak, İran’a ambargoyu delmek…
İktidar, muhaliflerini ezmek için halkına karşı ‘şahin’ ama dış politika büyük güçlere karşı ‘güvercin’i oynuyor.
İkiyüzlü dış politika, içe yönelik söylemde ‘kabadayı’ gibi, dışa yönelik eylemde ise ‘uysal koyun’ gibi icra ediliyor.
Çok fırsatların heba edildiği, çok pişmanlıkların yaşanacağı acı veren bir dönemden geçiyoruz…
(tr724)