[Semih Ardıç]
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının referandumu kazanmak için 16 Nisan’dan evvel saçtığı paraları yerine koyamıyor. Bırakın açıkları kapatmayı başkanlık seçimine kadar el kesesinden cömertlik yapmaya devam edilecek. Sadece mart ayında 2016’nın toplam bütçe açığına yakın tutarda (19,5 milyar TL) açık verildi. Hazine’nin kefaleti ile 5 ayda 160 milyar lira kredi tahsis edildi. Bankalar 100 liralık mevduata mukabil 147 lira kredi kullandırmış oldu. Kredi/mevduat makasının bu kadar açılmasının sebebi sır değil: Batık vaziyetteki firmalara hükümet talimatı ile kredi tahsis edildi. Mevduat yerinde sayarken kredi musluğu sonuna kadar açıldı.
İktisadî faaliyetin ilave gelir tesis edebildiği devirlerde kredilerin artmasında mahsur yoktur. Bilakis krediler kapasite artırmak için kullanıldığında büyümenin dinamik ve istikrarlı seyretmesini sağlar. Türkiye’de bugün kredilerdeki artışın temelinde ekonomiyi canlandırma gayretinden ziyade batık firmaları biraz daha yüzdürme telaşı yatıyor. Havalimanı, köprü, termik santral ve toplu konut projeleri ile ihya edilen belli başlı firmalar ne dahilden ne de hariçten kredi temin edebiliyor. Zira hepsi bankaların kara listesinde. Bahse konu firmalara değil milyon liralık kredi banka kartı bile verilmez.
İDARE EDELİMİN YENİ BAHANESİ: BAŞKANLIK SEÇİMİ
Taşeron işçilerin maaşlarını geriden ödeyebilen bu firmaların battığının ilan edilmesi halinde hükümetin o çok iftihar ettiği yap-işlet-devret projelerinden geriye enkaz kalacaktır. Bu kâbusu yaşamak istemeyen AKP hükümeti, başkanlık seçimine kadar batık gemileri yüzdürmek için Hazine, Kredi Garanti Fonu, Merkez Bankası, İşsizlik Fonu ve (yetişirse) Kıdem Tazminatı Fonu’nu seferber edecek.
‘İdare edelim, halının altına süpürelim’ eyyamcılığının yeni bahanesi başkanlık seçimi. AKP’nin büyük bir ustalıkla tatbik ettiği ‘seçim ekonomisi’ önümüzdeki günlerde en iştah açıcı haliyle seçmene rüşvet olarak takdim edilecek.
ERDOĞAN’IN 6 AY SIRRI, ERKEN SEÇİM Mİ?
Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 aylık planı telaffuz etmesi dikkatten kaçırılmamalı. Takvim telaffuz edilmesi seçimin erkene alınabileceğine dair kuvvetli bir emare. AKP’nin kurucu isimlerinden (hal-i hazırda HDP Mersin Milletvekili) Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ‘sonbaharda erken seçim olabilir’ kanaatine ben de iştirak ediyorum. Erdoğan, ‘metal eskimesi’ derken hükümete ve AKP teşkilatlarına, “Ekim ya da kasımda yapılacak erken seçim için kesenin ağzını niye açmıyorsunuz? Elinizi çabuk tutun.” mesajı veriyor.
OHAL devam ederken, şaibeli referandum CHP sayesinde hazır unutulmuşken MHP takviyeli bir koalisyon hükümeti erken seçime kadar işe yarayabilir. Zaman geçtikçe muhakeme ve muhasebe imkânları artıyor. Darbe davalarında mahkeme ifadeleri, 15 Temmuz 2016 tiyatrosunun iç yüzünü açığa çıkaracak. O karanlık senaryo ile sivil bir darbe yapan, şirketleri gasp eden ve yüz binlerce insanı açlığa mahkum eden Saray’ın mevcudiyeti de sigaya çekilecektir.
SARAY YENİDEN RUSYA İLE YAKINLAŞIYOR
Bu arada ABD ve Avrupa Birliği’nden umduğu desteği bulamayan Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’e karşı kazandığı brokoli zaferi ile teselli olacak. Dümeni yeniden Rusya ve Çin eksenine kıracak. Erdoğan’ın sadece kendisi namına istediği pragmatizm, popülist siyaset ve günü kurtarma hamleleri ekonominin yarasına merhem olmayacak.
Savrulmanın neticesi ortada: O kadar zeytin dalı uzatılmasına ve alttan alınmasına rağmen Rusya en fazla ihracat geliri elde edilen domates başta olmak üzere önemli ziraî mamullerde Türkiye’ye yüz vermiyor. Buna mukabil milyarlarca dolarlık Rus buğdayı ithal etmeye devam edilecek. Ne kadar dostça ve candan bir işbirliği!
DOLAR NİYE DÜŞMESİN Kİ FAİZ BU KADAR ARTMIŞSA
Başkanlık rüşvetlerine rağmen işsizlik artacak, enflasyon çift haneye demirleyecek. Doların düşmesinde faizin yüzde 15’lere tırmanmasının rolünü kimse temas etmese de Türkiye’de paranın maliyeti arttı. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) mesajlarını hafife alanların vana kısılırken yeni döneme nasıl hazırlıksız yakalandığını ibretle müşahade edeceğiz. FED fırtınası eserken en zayıf halka maalesef Türkiye. Mamafih iktidar bunu zerre kadar kale almıyor. Bütçe açığını artıracak düzenlemelerde ısrar ediliyor ve bankalar üzerinden piyasa suni biçimde fonlanıyor, OHAL’in lütfu icraatlara sarılıp hukuk devletinden uzaklaşılıyor.
Böyle bir atmosferde ekonominin iyiye gittiğini söyleyenler aklımızla, vicdanımızla alay ediyor. Türkiye’nin ince bir buz tabakası üzerinde tehlikeli hareketler yaptığına işaret eden onlarca rapor yayımlandı. İçi boş sözlerle motoru hariç Altay tankı imal edenler için bunların kıymeti yok! En son JP Morgan’ın ikazı arada kaynadı gitti.
EKONOMİDE ZAYIFLAMA ENDİŞE VERİCİ
Yatırımcıların akıl hocası JP Morgan, “Bize göre zayıflama endişe verici, ekonomik ve siyasi yönden bu politika sürdürülebilir görünmüyor.” diyor. JP Morgan, erken seçimin bu temayülü kalıcı hale getirmesinden endişe ediyor: “Gevşek politikaların sadece erken seçime gidilecek olması durumunda (şu anda pek mümkün görnmüyor) sürmesini bekliyoruz.”
Raporda, harcamaların bu şekilde devam etmesinden ürken yatırımcıların Türkiye’ye yatırıma mesafeli yaklaştığının altı çiziliyor. Nazik bir dille hükümete, ‘gittiğiniz yol çıkmaz sokak’ demek isteniyor. JP Morgan raporunun diplomatik dille ifade edemediği acı hakikatler var ki sayıları her geçen gün artıyor.
MAYISTA 7 BİN 565 ESNAF İFLAS ETTİ
Birkaç misal vereyim: Mayıs ayında Türkiye genelinde toplam 7 bin 565 işyeri kapandı. 1,3 milyar liralık çek karşılıksız çıktı. Devasa rezidanslar inşa eden ve hükümete yakınlığı ile bilinen Varyap İnşaat, piyasadan bono mukabili aldığı 30 milyon lirayı vadesinde ödeyemedi. 50 senelik mazisi olan Mensa Tekstil’in iflası talep edildi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 70 seviyesinden 63’e geriledi.
Türk Telekom’un sahibi Saudi Oger, 4,5 milyar dolar kredinin son iki taksitini hâlâ ödeyemedi. Oger’in bankalara sunduğu yeni teklif kabul edilmeyecek kadar mesnetsiz. Mamafih hükümetin hışmına uğramaktan endişe eden Garanti Bankası ve Akbank başta olmak üzere bankalar alacağını tahsil etmek için sözleşmeye göre en tabii hakları olan Telekom hisselerine el koyma işlemini tesis ettiremiyor.
Ekonomi bu vaziyette iken ‘Bundan iyisi Şam’da kayısı’ diyen ehl-i hamasete, JP Morgan’ın ima ettiği tehlikeyi hatırlatmakta fayda var.
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın da!
(TR724)
İktisadî faaliyetin ilave gelir tesis edebildiği devirlerde kredilerin artmasında mahsur yoktur. Bilakis krediler kapasite artırmak için kullanıldığında büyümenin dinamik ve istikrarlı seyretmesini sağlar. Türkiye’de bugün kredilerdeki artışın temelinde ekonomiyi canlandırma gayretinden ziyade batık firmaları biraz daha yüzdürme telaşı yatıyor. Havalimanı, köprü, termik santral ve toplu konut projeleri ile ihya edilen belli başlı firmalar ne dahilden ne de hariçten kredi temin edebiliyor. Zira hepsi bankaların kara listesinde. Bahse konu firmalara değil milyon liralık kredi banka kartı bile verilmez.
İDARE EDELİMİN YENİ BAHANESİ: BAŞKANLIK SEÇİMİ
Taşeron işçilerin maaşlarını geriden ödeyebilen bu firmaların battığının ilan edilmesi halinde hükümetin o çok iftihar ettiği yap-işlet-devret projelerinden geriye enkaz kalacaktır. Bu kâbusu yaşamak istemeyen AKP hükümeti, başkanlık seçimine kadar batık gemileri yüzdürmek için Hazine, Kredi Garanti Fonu, Merkez Bankası, İşsizlik Fonu ve (yetişirse) Kıdem Tazminatı Fonu’nu seferber edecek.
‘İdare edelim, halının altına süpürelim’ eyyamcılığının yeni bahanesi başkanlık seçimi. AKP’nin büyük bir ustalıkla tatbik ettiği ‘seçim ekonomisi’ önümüzdeki günlerde en iştah açıcı haliyle seçmene rüşvet olarak takdim edilecek.
ERDOĞAN’IN 6 AY SIRRI, ERKEN SEÇİM Mİ?
Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 aylık planı telaffuz etmesi dikkatten kaçırılmamalı. Takvim telaffuz edilmesi seçimin erkene alınabileceğine dair kuvvetli bir emare. AKP’nin kurucu isimlerinden (hal-i hazırda HDP Mersin Milletvekili) Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ‘sonbaharda erken seçim olabilir’ kanaatine ben de iştirak ediyorum. Erdoğan, ‘metal eskimesi’ derken hükümete ve AKP teşkilatlarına, “Ekim ya da kasımda yapılacak erken seçim için kesenin ağzını niye açmıyorsunuz? Elinizi çabuk tutun.” mesajı veriyor.
OHAL devam ederken, şaibeli referandum CHP sayesinde hazır unutulmuşken MHP takviyeli bir koalisyon hükümeti erken seçime kadar işe yarayabilir. Zaman geçtikçe muhakeme ve muhasebe imkânları artıyor. Darbe davalarında mahkeme ifadeleri, 15 Temmuz 2016 tiyatrosunun iç yüzünü açığa çıkaracak. O karanlık senaryo ile sivil bir darbe yapan, şirketleri gasp eden ve yüz binlerce insanı açlığa mahkum eden Saray’ın mevcudiyeti de sigaya çekilecektir.
SARAY YENİDEN RUSYA İLE YAKINLAŞIYOR
Bu arada ABD ve Avrupa Birliği’nden umduğu desteği bulamayan Erdoğan, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’e karşı kazandığı brokoli zaferi ile teselli olacak. Dümeni yeniden Rusya ve Çin eksenine kıracak. Erdoğan’ın sadece kendisi namına istediği pragmatizm, popülist siyaset ve günü kurtarma hamleleri ekonominin yarasına merhem olmayacak.
Savrulmanın neticesi ortada: O kadar zeytin dalı uzatılmasına ve alttan alınmasına rağmen Rusya en fazla ihracat geliri elde edilen domates başta olmak üzere önemli ziraî mamullerde Türkiye’ye yüz vermiyor. Buna mukabil milyarlarca dolarlık Rus buğdayı ithal etmeye devam edilecek. Ne kadar dostça ve candan bir işbirliği!
DOLAR NİYE DÜŞMESİN Kİ FAİZ BU KADAR ARTMIŞSA
Başkanlık rüşvetlerine rağmen işsizlik artacak, enflasyon çift haneye demirleyecek. Doların düşmesinde faizin yüzde 15’lere tırmanmasının rolünü kimse temas etmese de Türkiye’de paranın maliyeti arttı. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) mesajlarını hafife alanların vana kısılırken yeni döneme nasıl hazırlıksız yakalandığını ibretle müşahade edeceğiz. FED fırtınası eserken en zayıf halka maalesef Türkiye. Mamafih iktidar bunu zerre kadar kale almıyor. Bütçe açığını artıracak düzenlemelerde ısrar ediliyor ve bankalar üzerinden piyasa suni biçimde fonlanıyor, OHAL’in lütfu icraatlara sarılıp hukuk devletinden uzaklaşılıyor.
Böyle bir atmosferde ekonominin iyiye gittiğini söyleyenler aklımızla, vicdanımızla alay ediyor. Türkiye’nin ince bir buz tabakası üzerinde tehlikeli hareketler yaptığına işaret eden onlarca rapor yayımlandı. İçi boş sözlerle motoru hariç Altay tankı imal edenler için bunların kıymeti yok! En son JP Morgan’ın ikazı arada kaynadı gitti.
EKONOMİDE ZAYIFLAMA ENDİŞE VERİCİ
Yatırımcıların akıl hocası JP Morgan, “Bize göre zayıflama endişe verici, ekonomik ve siyasi yönden bu politika sürdürülebilir görünmüyor.” diyor. JP Morgan, erken seçimin bu temayülü kalıcı hale getirmesinden endişe ediyor: “Gevşek politikaların sadece erken seçime gidilecek olması durumunda (şu anda pek mümkün görnmüyor) sürmesini bekliyoruz.”
Raporda, harcamaların bu şekilde devam etmesinden ürken yatırımcıların Türkiye’ye yatırıma mesafeli yaklaştığının altı çiziliyor. Nazik bir dille hükümete, ‘gittiğiniz yol çıkmaz sokak’ demek isteniyor. JP Morgan raporunun diplomatik dille ifade edemediği acı hakikatler var ki sayıları her geçen gün artıyor.
MAYISTA 7 BİN 565 ESNAF İFLAS ETTİ
Birkaç misal vereyim: Mayıs ayında Türkiye genelinde toplam 7 bin 565 işyeri kapandı. 1,3 milyar liralık çek karşılıksız çıktı. Devasa rezidanslar inşa eden ve hükümete yakınlığı ile bilinen Varyap İnşaat, piyasadan bono mukabili aldığı 30 milyon lirayı vadesinde ödeyemedi. 50 senelik mazisi olan Mensa Tekstil’in iflası talep edildi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 70 seviyesinden 63’e geriledi.
Türk Telekom’un sahibi Saudi Oger, 4,5 milyar dolar kredinin son iki taksitini hâlâ ödeyemedi. Oger’in bankalara sunduğu yeni teklif kabul edilmeyecek kadar mesnetsiz. Mamafih hükümetin hışmına uğramaktan endişe eden Garanti Bankası ve Akbank başta olmak üzere bankalar alacağını tahsil etmek için sözleşmeye göre en tabii hakları olan Telekom hisselerine el koyma işlemini tesis ettiremiyor.
Ekonomi bu vaziyette iken ‘Bundan iyisi Şam’da kayısı’ diyen ehl-i hamasete, JP Morgan’ın ima ettiği tehlikeyi hatırlatmakta fayda var.
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın da!
(TR724)