FARUK MERCAN
“Türkiye’de Avrupa’nın görmediği en demokratik seçim yapılmıştır” diyor.
Fakat 16 Nisan akşamı gözlerindeki korkuyu yansıtan fotoğrafı başka bir şey söylüyor:
Kaybettiği bir referandumun sonucunu, son anda mühürsüz oy hilesiyle değiştirdi.
Ama bu sefer mızrak çuvala sığmadı, bütün dünya seçimdeki hileyi gördü. Medeni dünya, bu referandumu meşru kabul etmedi.
Almanya Başbakanı Merkel, Saraydaki şahsı tebrik etmedi. ABD Başkanı Trump, telefonla görüştü, ama Beyaz Saray, “Bu görüşme referandum sonucunu onaylıyoruz anlamına gelmiyor” açıklaması yaptı.
Saraydaki şahıs bir hedefe kilitlenmiş.
Wall Street Journal, referandumdan hemen sonra, “2021 veya 2024’te kendisini Halife ilan etmeye hazırlanıyor” diye yazdı.
Dört yıldır Türkiye’yi yakıp yıkmasının, işlediği bütün melanetlerin sebebi bu…
Göçmen kuşların uçuş güzergahı Çamlıca tepesine cami yaptırmasının, israf sarayına uyduruk “külliye” ismi vermesinin sebebi bu…
Günün birinde İstanbul ve Ankara’da Halife kıyafetiyle minbere çıkıp hutbe okumak…
Fakat büyük korkuları var…
Milletini parasını sıfırlayan, sandıktan oy çalan adamdan Halife olur mu?
Her gün ayrı bir yalan söyleyen bir kişiden Halife olur mu?
Dört yıldır memleketi bir açık cezaevi haline getiren, kadınlara bile işkence emri veren bir kişiden Halife olur mu?
Olamayacağını kendisi de biliyor.
Ama, işlediği bu büyük günahları, ancak Halife kisvesi giyerek örtebileceğine inanıyor.
Utanmadan, “Batı bize Haçlılar gibi saldırıyor” diyor ama, Anadolu İslamı’na, Haçlıların vermediği zararı verdi.
İslamcılık diye ortaya çıkanların, iktidarda kalmak için her türlü yolsuzluğu, hırsızlığı, yalanı meşru gördüğü, Türkiye’nin bir gerçeği haline geldi. İslamcılar, sandıktan oy çalıyor. Dine daha nasıl büyük zarar verilebilir?
Fakat bunca melanete rağmen, işleri yolunda gitmiyor. Gitmesi mümkün değil zaten…
Büyük korkuları var Saraydaki şahsın…
Referandumdan hemen sonra, “İlk işimiz idam cezasını getirmek” demesinin sebebi bu… Yaptığı hukuksuz işler onu uyutmuyor çünkü. Ancak düşman bellediği insanları tamamen yok ederek rahata ereceğini düşünüyor.
Michael Rubin, tıpkı İran rejiminin yaptığı gibi, Saraydaki şahsın Batıya suikastçiler göndererek muhaliflere saldırı planları olduğunu yazdı. Dünyanın her tarafında bir casus şebekesi kurduğu, takip ve kaçırma planları yaptığı biliniyor.
Amerika’da, bu iş için kancayı taktığı Mike Flynn, Beyaz Saray’daki işini kaybetti. Büyük hüsran oldu onun için… Şimdi, eski New York Belediye Başkanı Giuliani ile iş yapmaya çalışıyor. En büyük hedefi, yakın adamı Rıza Sarraf‘ı hapisten kurtarmak.
Rıza‘yı tutuklatan FBI‘ın dosyasında sadece eşine, oğluna ve yakın adamlarına verilen milyonlarca dolar rüşvet yok. Rıza‘nın İran Devrim Muhafızları ve terörle ilişkisi de var.
Son olarak Rusya’da St. Petersburg’daki saldırıyı araştıran Rus savcı, saldırganın Türkiye’deki bir terörist gruptan para aldığını ortaya çıkardı. Bundan önce, İsveç’teki saldırıyı yapan kişinin Türkiye’den gittiği ortaya çıktı.
Şimdi Ürdün Kralı Abdullah’ın, “Batıya teröristleri Erdoğan sevk ediyor” sözlerinin ne anlama geldiğini görüyor musunuz?
1990’lı yıllardan itibaren, İslam ve demokrasinin yan yana yaşayabileceği bir model ülke olarak görülen Türkiye, bugün dünyaya terör ihraç eden bir ülke haline geldi.
Türkiye, bu terörün acısını fazlasıyla yaşıyor. Son yıllarda kaç patlama oldu Ankara’da, İstanbul’da, Gaziantep’te, Hatay’da? Yüzlerce insan öldü bu olaylarda… Türkiye bu şekilde terör vahası bir ülke haline gelmese, yılbaşı gecesi Reina’da 39 kişiyi öldüren Orta Asyalı gencin Türkiye’de ne işi olurdu?
Bunlar hep Halife olma sevdasıyla Suriye’yi karıştırmanın sonuçları…
TSK’yı bunun için Suriye’ye soktu. 70 şehit deniyor ama; rakamın yüzlerce olduğunu söyleyen kaynaklar var.
Elinden gelse Mısır’a da müdahale edecekti. “Her Firavun’un bir Musa’sı var” diyerek Sisi‘yi tehdit etmesinin sebebi oydu.
Evet, 2010 yılına kadar, demokrasi ve İslam’ın model ülkesi görülen Türkiye, şimdi terör üreten, hukukun olmadığı batak ve pespaye bir Orta Doğu rejimine dönüşmüş durumda…
Bir iktidar uğruna, bir ülke sıfırlandı.
Başta, bu meseleyi sadece Cemaat’i bitirmek olarak görenler, teker teker sıranın kendilerine geldiğini gördüler.
16 Nisan günü, Ali Bayramoğlu sandık başında yumruklandı. Hayır oyu vereceğini söylediği için…
Etyen Mahcupyan, artık hain muamelesi görüyor. Hrant Dink‘in öldürülmesinde parmağı olduğunu iddia eden manşetler yayınladı havuz gazeteleri…
Ahmet Taşgetiren, ne yapsa yaranamıyor Saraydaki şahsın adamlarına…
Ancak yüzde yüz biat edersen, Saraya amigoluk yaparsan ve soru sormazsan makbulsün bu pespaye rejimde…
Böyle bir rejim ayakta kalabilir mi? Kalamaz… 16 Nisan akşamı bunu gösterdi. Gayri meşru bir seçimle yönetilen bir Türkiye var artık…
Ve, artık dünyaya terör ihraç eden bir Türkiye var.
Mesele Cemaat meselesi olmaktan çoktan çıktı.