Erdoğan’ın 40 Yıllık Yasa ve Hukuk Aşkı!

[Selim Gündüz, yazdı – @DrSelimGunduz]
Referandumda yapılan “toptan” oy hırsızlığını AKP aslında her seçimde yapıyordu. Bugünküne nispeten “perakende “olduğundan medya baskısıyla tolere ediliyordu. Fakat bu kez ciddi bir oy eksiği olunca “perakende” hırsızlık kurtarmadı. “toptan”a ihtiyaç doğdu. Ama bu defa “çalınan minareye kılıf” uyduramadılar.
Peki tüm bu oy hırsızlıklarının ardındaki isim yani Erdoğan imkan bulup da oy hırsızlığı yapmadığı bir seçim oldu mu acaba?
İmkan bulup da “yasaları dolanmadığı” bir durum oldu mu?
İşte kısa bir sicil turu:
SİYASETE “ÇALINTI OY”LA ADIM ATMIŞ
İlk siyasi kariyerine 1976’da ‘çalıntı oyla’ adım atmış!
O zamanların Akıncılar Derneği’nin İstanbul İl Başkanı Yakup Kaldırım, Erdoğan’ın nasıl İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı seçildiğini şu sözlerle anlatıyor: “Sandıklar açıldığında da kendim sandıkların başına geçerek sayımda aktif rol aldım. Hatırladığım kadarıyla 22 oyu cebime koydum ve Tayyip Erdoğan 2 farkla kazanmış oldu.”
Yani başlangıçta da meşruiyet yok.
İLK EV RUHSATSIZ VE KAÇAK
Kısıklı’da ilk oturduğu ev ruhsatsız ve kaçaktı. Belediye başkanı olduğunda “oturduğunuz kaçak binayı yıkacak mısınız?” sorusuna gayet pişkin şunları demişti: “Ne yapayım, İstanbul’daki binaların yarısı kaçak.”
İstanbul’un Fethi 1453’te Fatih Sultan Mehmet’e; beton ve demirle işgal edilmesi ise 1994’ten sonra Erdoğan’a nasip oldu!
BELEDİYE BAŞKANLIĞI YILLARI
O yıllarda Erdoğan’la ilgili 18 dosya açılmış: En önemlileri İGDAŞ’ta 22.5 trilyon dolandırıcılık ve yolsuzluk; Akbil’de (Akıllı bilet) 1997-99 dönemi buharlaşan 2.6 trilyon lira.
Ve İSTAŞ, İSFALT, İDO, KİP- TAŞ, BİLLBOARD, HALK EKMEK soruşturmaları.
İhtamlar oldukça ağırdı:
“Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, ihaleye fesat karıştırmak, hizmet nedeniyle emniyeti suistimal, gerçeğe aykırı beyanda bulunmak, sahte vekaletname düzenlemek ve kullanmak”
O günkü gazeteler yolsuzluk gerekçesini şöyle isimlendirmişti:
“İstanbul Belediyesi’ne ait paralar geleceğin başbakanı için Albayrak’lara aktarıldı.”
ONLARCA DAVADAN ESRARENGİZ BİR ŞEKİLDE KURTULUŞ
O gün Erdoğan’ı bu korkunç davalardan kurtaranlar isimler oldukça tanıdık:
– 2011’de Danıştay Başkanlığına atanan Hüseyin Karakullukçu.
– Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit.
– Geçen yıla kadar İstanbul Başsavcısı olan Hadi Salihoğlu.
– Ve o günün Mülkiye Başmüfetişi ise Hüseyin Avni Coş.
Belediye’deki yolsuzlukları deşifre edip kitaplar yazan CHP İstanbul il başkanı Mehmet Bölük o tarihlerde şunları demiş:
“İstanbul’a damgasını vuran Tayyip’in, başbakan olunca Türkiye’yi de İstanbul gibi yöneteceğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Tanrı Türkiye’yi El Tayyip’ten korusun. Amin…”
“DİPLOMA SAHTE” DİYEN YA MORGDA VEYA HAPİSTE
Erdoğan, 1982’de kurulan Marmara Üniversite’inden 1981 yılında mezun olmayı başarıyor!
1982’de dekan olan Ömer Faruk Batırel’in adı, 1981’de mezun olan Erdoğan’ın diplomasının altında yazıyor.
CHP Gökçebey eski İlçe Başkanı Ömer Başoğlu 1981’de Ticari Bilimler Fakültesi mezunu olarak bir video klip hazırlamış, klipte kendisiyle aynı üniversitede okuduğunu iddia eden Erdoğan’a hiç rastlamadığını anlatıyor. Erdoğan’ın fakülte futbol takımında ve mezuniyet yıllığında yer almadığını söylüyor. Böyle bir öğrenci yok diyor. Başoğlu, bu klipten bir süre sonra esrarengiz bir şekilde hayatını kaybediyor.
7 yıllık üniversite hayatından tek enstantane, tek arkadaş, tek hatıra yok. Olsa Reis filmine ve biyografisini ele alan belgesellere koyarlardı.
Son yıllarda sürekli diploma işini kurcalayan tek isim Gökçe Fırat idi. Türk Solu mensubu Fırat, 15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle hala hapiste.
Eski MHP grup başkan vekili Yusuf Halaçoğlu ne diyordu: “Ben, Cumhurbaşkanına diploman sahte diyorum beni mahkeme vermiyor. Normal başka bir şey olsaydı çoktan verirdi.” Halaçoğlu haklı. Diploma falan yok. 7 yıllık üniversite hayatının tek bir delili yok!
YAZLIKLAR KAÇAK
Ruhsatsız, sit alanına yapılan Urla ve Çatalca villalarInı hatırlayın.
Sit alanına inşaata izin vermeyen bilirkişi heyetine rüşvet verilmişti. Belgesi çıkmıştı. Kaçak inşaata izin vermeyen İzmir Valisi ise, Diyarbakır’a sürgün gitmişti.
KAÇAK SARAY
İmara kapalı 300 dönüm orman yok edilerek yapılan Beştepe’deki Saray meselesi var. Ki yıkılması için Ankara 11. İdaresi Mahkemesi karar vermişti. Anayasa’nın 138. maddesi çiğnenerek yıkımı engellendi. Danıştay kararları çiğnendi.
MELİH GÖKÇEK’İ İPTEN ALDI!
2014 Ankara Belediye Başkanlığı seçiminde yaşanan skandal bugünkünden farklı değil. Mansur Yavaş kazanmıştı. Sonra olan oldu. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala gece 01.00’de sandıkları bastı. Sayım donduruldu. Ve Melih Gökçek, CHP’nin kalesi olan Çankaya’dan gelen oylarla başkan ilan edildi. Gecenin perde arkası ise Erdoğan’ın Gökçek’le görüştüğü, cemaate karşı saldırı kaydı şartıyla başkanlık seçimine müdahale edeceğini konuştuğuydu. Bu bir iddia. Kesin olan ise o güne kadar Cemaate karşı dikkatli bir dil kullanan Gökçek’in o tarihten sonra “Erdoğanlaştığı” idi.
SİYASİ SON RAKİP: MERAL AKŞENER
Hitabetiyle sarsan, ciddi bir muhalefet yapan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “kaset”le gidişini ve Büyük Birlik Partisi Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ve yüzlerce soru barındıran kazasını bir kenara koyun.
Meral Akşener, merkez sağı toparlama kapasitesine sahip tek lider. Yani aslında Erdoğan’ın tek rakibi. Erdoğan medyası ona linç yaptı, elli türlü iftira attı. Erdoğan, kendisine bağlı mahkemeler aracılığıyla Akşener’in MHP’nin başına geçmesini engelledi. “Bitmiş” bir Devlet Bahçeli’yi siyasi bir kadavra olarak koltukta oturttu. Ona destek oldu. Akşener’in kongreyi kazanmasını engelledi, kongre binasını kapattırdı, siyasi çalışmalara engel oldu. Mahkemelerle delege oylarını iptal ettirdi…
Yani bin bir siyasi entrikaya başvurdu.
Erdoğan’ın en büyük silahı artık mahkemeler. Filmdeki “diktatör” kendisine yaklaşanları nasıl vuruyorsa Erdoğan da mahkemeleri silah gibi kullanarak tüm muhaliflerini vurdu, vuruyor ve vuracak.
Sonuç olarak karşımızda siyasi hayatı boyunca asla “adil” yarışmamış, batılıların deyimiyle hayvani içgüdülerle siyaset yapan bir “political animal” var. Dün yaptıkları yarın yapacaklarının teminatı. Şimdiden sonra neler yapabilir insan düşünmek bile istemiyor. Allah memleketi korusun. (TR724)