[Tarık Toros, yazdı]
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları ile ilgili iddianame ortaya çıktı. Suçlamaları okuduk: Attıkları tweet’ler, Fuat Avni hesabından atılan tweet’lerin haber yapılması, Can Dündar’ın “MİT Tırları” haberleri, Ahmet Şık’a ait haberler, Mustafa Balbay’ın “Cumhuriyet’te F..Ö’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” tweet’i, vs.
BUGÜNLERİ YAŞAMAMIZ GEREKİYORMUŞ
Aylar, yıllardır uykuda olan medya mahallesi celallendi:
-Avukatları bile görmeden yandaş medyaya sızdırıldı.
-Köşe yazıları ve haberler, örgüt üyeliğine delil gösterilmiş!
-Atılan tweet’lerden ibaret, içi boş iddianame!
-Hayali suçlamalar, asılsız iftiralar.
-ByLock kullanıcıları ile irtibatta olmak nasıl suç olur?
-Yayın politikasını iktidar mı belirleyecek?
-Yapılan haberlerin örgüt talimatıyla olduğunun ispatı gerekir.
-Başka gazete ve TV’lerde yapılan yorumlar ne zamandan beri delil kabul ediliyor?
EN BÜYÜK AÇMAZ NE BİLİYOR MUSUNUZ?
Dedim ya, düğme baştan yanlış iliklendi. “15 Temmuz Darbe Günleri”nde, hemen herkes pek bir mesuttu. Darbenin faili bulunmuş, yıllar yılı biriken kin boca ediliyordu. Başta Yenikapı olmak üzere, meydanlardaki suni demokrasi panayırları “bir fırsat” olabilirdi. Sonra, rüzgârın yönü değişti. Esasen rüzgâr hep aynı yönde esiyordu da, öngörüsüz/perspektifi olmayan siyaset-üniversite-sivil toplum ve medya (iş dünyası) “mış gibi” yapıyordu. Aylarca hukuksuzluklara, insan hakları ihlallerine ses etmediler. İşkenceleri, idamları, bebeğinden ayırılan lohusa kadınları, bölünen aileleri, işsiz-aç bırakılan, üstüne alınlarına terörist yaftası yapıştırılan yüz binleri umursamadılar. Pişkince, “Bizde öyle bir bilgi yok” diye geçiştirdiler. Mala mülke el konmasını içten içe alkışladılar. Hatta, kısmi soykırımı doğal gördüler. Onlara göre; yapılacak bir şey yoktu, toplum kangren olmuştu ve bir uzvu kesilip atılacaktı.
BUMERANG DÖNDÜ
Mesela ByLock. İstihbarat örgütü MİT’in fişlemesi. Rivayete göre 500 bin küsür kişinin kullandığı açık mesajlaşma programı. Kimse içeriğini, başını sonunu tam olarak bilmiyor. Kullanan herkes otomatikman terörist oldu. Hayatta kullanmadım diyene ise kulak asan yok, listede adı var çünkü. İstihbarat içinden çıkamayınca, fişleme listesini Emniyet’e pasladı. Polis ve savcı da “esasen yasal delil olmadığını” özellikle not düşerek mahkemelere yolluyor. Aylar sonra, egemenlerin hukukçu profesörlerinin de ağzından kaçırdığı gibi, illegal yöntemle elde edilmiş, istihbari çöp, o kadar. Bunu hukukçular kadar gazeteciler de biliyor. Lakin, topu birden aylardır ByLock’u “meşrulaştıran” haber ve analizler yaptıktan sonra şimdi geri adım atamıyorlar. Bakıyorum, ByLock konusunda eski kararlılıkları da yok. Ama haberleri, yazıları, tweet’leri orada duruyor. Silinse bile yarın önlerine konacak! Ve çok utanacaklar.
AYDINLIK’I AYDINLATALIM
Yeri geldi, atlamayalım. İllegal ByLock fişlemesiyle işlem yapan yargıya nasıl anlatılır bilemiyorum ama… Dün Aydınlık gazetesinin manşeti şuydu: “Adil Öksüz’ün sırrı Apple’da.” Haber diyemeyeceğim metne göre, “F..Ö üyesi 27 kişi darbeden iki ay önce telefonlarına Apple’ın imessage programını yüklemiş. Örgüt üyeleri, İngiltere’ye kayıtlı 0044 ile başlayan bir numara ile programı aktive etmişler ve 27 kişi bu numara üzerinden mesajlaşmış.” Savcı cehaletini geçtim, bunu manşete çeken gazetede bir Allah’ın kulu bile bilmiyormuş demek ki, Aydınlık’ı aldınlatalım: iPhone kullananlar bilir: 1) “iMessage” bir program değil, yüklendiği gibi silinmiyor da. 2) iPhone, iPad, Mac tüm Apple ürünlerinde var olan bir özellik. 3) Mesajlaşmak için “Apple ID”si gerekiyor, yani bir mail adresi. 4) Telefon numarasına veya GSM hattına ihtiyaç yok. 5) Apple’ın müzikçaları iPod üzerinden bile iMessage ile mesajlaşabilir, hatta Facetime üzerinden görüntülü/sesli konuşabilirsiniz. 6) Mesajlaşma veya aramalar, mail adresi üzerinden olur.
TEK TEK BAKALIM
Şimdi, Cumhuriyet iddianamesi üzerinde kopan fırtınaya tekrar bakalım:
-Deniyor ki, “iddianame avukatlarından önce yandaş medyaya sızdı.” Yahu, ayıptır. Bunun daniskasını aylardır siz yapıyorsunuz siz! Hürriyet, Milliyet, NTV, Habertürk, vs. Tek örnek verip geçeceğim. O da kendimle ilgili. Hakkımda soruşturma açılmış, avukatıma vermedi savcı. Ertesi gün Hürriyet’te Toygun Atilla imzalı haberde “TSK imamı” olduğumu öğrendim. Ne bir delil, ne bir cevap hakkı, ne de başka bir şey. Orada duruyor. Yüzlercesini sayarım. Gazeteci de demiyorum, insanda azıcık sıkılma olur, insanlarsa!
-Diyorlar ki, “köşe yazıları, haberler, tweet’lerden delil mi olur?” Size göre olur, bal gibi olur. Daha birkaç gün önce, tahliyeleri mafyavari biçimde engellenen 21 gazetecinin iddianamesine açıp baktınız mı? Orada da atılan eleştirel tweet’lerden başka bir şey yok!
-Diyorlar ki, “ByLock kullanıcısıyla irtibat nasıl suç olur?” Yahu kardeşim, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne niye inanmıyorsun. (bkz. Nasreddin Hoca fıkrası)
-Diyorlar ki, “yapılan haberlerde örgüt talimatını gösterin!” Şimdi burada biraz duralım. Ey arkadaş, medyada çıkan her haber ve yazı, sosyal ağlarda paylaşılan her bilgi için geçerli bu. Örgüt talimatını delillendiremiyorsan, soruşturman düşer. Belgeleyeceksin. Benim de senin de, öbürünün de öteden beri yaptığı, gazetecilik faaliyetidir. Böyledir. Algılarla, söylentilerle, kanaatlerle kimseyi yaftalayamazsın. Kimsenin kimseden gazetecilik öğrenecek hali yok. Gazetecilik faaliyetinin yargılanacağı yer kamu vicdanıdır. İyi gazeteci yaşar, kötü gazeteci tasfiye olur. Delillendirilmiş suçu varsa cezasını çeker. Bu kadar basit.
DÖNELİM BAŞA
Sen aylarca hiçbir şeye ses etme. Yorganın tutuşmaya başlayınca, “yandım anam” diye feryadı bas! Olan biten bu. Ülkeyi, devleti bir araya getiren ne varsa, tamamı birden, medya mahallesini de arkasına alarak toplu linçe imza attı. Zalimlerin “Bunlarla hukuk içinde mücadele edilmez, Olağanüstü Hal rejimi Allah’ın lütfu” sözünü tasdik edercesine zulme oldular. Bunu da yazdılar, çizdiler, anlattılar. Hepsi duruyor orada. Ve bir gün çok utanacaklar, hep beraber yaşayıp göreceğiz. Öyle Bodrum’a taşınıp kafe açmakla bitseydi keşke! Egemenlerle birlikte battılar. Sıyrılamazlar. Hayat boyu bu hicapla yaşayacaklar, öyle de hatırlanacaklar. (TR724)
BUGÜNLERİ YAŞAMAMIZ GEREKİYORMUŞ
Aylar, yıllardır uykuda olan medya mahallesi celallendi:
-Avukatları bile görmeden yandaş medyaya sızdırıldı.
-Köşe yazıları ve haberler, örgüt üyeliğine delil gösterilmiş!
-Atılan tweet’lerden ibaret, içi boş iddianame!
-Hayali suçlamalar, asılsız iftiralar.
-ByLock kullanıcıları ile irtibatta olmak nasıl suç olur?
-Yayın politikasını iktidar mı belirleyecek?
-Yapılan haberlerin örgüt talimatıyla olduğunun ispatı gerekir.
-Başka gazete ve TV’lerde yapılan yorumlar ne zamandan beri delil kabul ediliyor?
EN BÜYÜK AÇMAZ NE BİLİYOR MUSUNUZ?
Dedim ya, düğme baştan yanlış iliklendi. “15 Temmuz Darbe Günleri”nde, hemen herkes pek bir mesuttu. Darbenin faili bulunmuş, yıllar yılı biriken kin boca ediliyordu. Başta Yenikapı olmak üzere, meydanlardaki suni demokrasi panayırları “bir fırsat” olabilirdi. Sonra, rüzgârın yönü değişti. Esasen rüzgâr hep aynı yönde esiyordu da, öngörüsüz/perspektifi olmayan siyaset-üniversite-sivil toplum ve medya (iş dünyası) “mış gibi” yapıyordu. Aylarca hukuksuzluklara, insan hakları ihlallerine ses etmediler. İşkenceleri, idamları, bebeğinden ayırılan lohusa kadınları, bölünen aileleri, işsiz-aç bırakılan, üstüne alınlarına terörist yaftası yapıştırılan yüz binleri umursamadılar. Pişkince, “Bizde öyle bir bilgi yok” diye geçiştirdiler. Mala mülke el konmasını içten içe alkışladılar. Hatta, kısmi soykırımı doğal gördüler. Onlara göre; yapılacak bir şey yoktu, toplum kangren olmuştu ve bir uzvu kesilip atılacaktı.
BUMERANG DÖNDÜ
Mesela ByLock. İstihbarat örgütü MİT’in fişlemesi. Rivayete göre 500 bin küsür kişinin kullandığı açık mesajlaşma programı. Kimse içeriğini, başını sonunu tam olarak bilmiyor. Kullanan herkes otomatikman terörist oldu. Hayatta kullanmadım diyene ise kulak asan yok, listede adı var çünkü. İstihbarat içinden çıkamayınca, fişleme listesini Emniyet’e pasladı. Polis ve savcı da “esasen yasal delil olmadığını” özellikle not düşerek mahkemelere yolluyor. Aylar sonra, egemenlerin hukukçu profesörlerinin de ağzından kaçırdığı gibi, illegal yöntemle elde edilmiş, istihbari çöp, o kadar. Bunu hukukçular kadar gazeteciler de biliyor. Lakin, topu birden aylardır ByLock’u “meşrulaştıran” haber ve analizler yaptıktan sonra şimdi geri adım atamıyorlar. Bakıyorum, ByLock konusunda eski kararlılıkları da yok. Ama haberleri, yazıları, tweet’leri orada duruyor. Silinse bile yarın önlerine konacak! Ve çok utanacaklar.
AYDINLIK’I AYDINLATALIM
Yeri geldi, atlamayalım. İllegal ByLock fişlemesiyle işlem yapan yargıya nasıl anlatılır bilemiyorum ama… Dün Aydınlık gazetesinin manşeti şuydu: “Adil Öksüz’ün sırrı Apple’da.” Haber diyemeyeceğim metne göre, “F..Ö üyesi 27 kişi darbeden iki ay önce telefonlarına Apple’ın imessage programını yüklemiş. Örgüt üyeleri, İngiltere’ye kayıtlı 0044 ile başlayan bir numara ile programı aktive etmişler ve 27 kişi bu numara üzerinden mesajlaşmış.” Savcı cehaletini geçtim, bunu manşete çeken gazetede bir Allah’ın kulu bile bilmiyormuş demek ki, Aydınlık’ı aldınlatalım: iPhone kullananlar bilir: 1) “iMessage” bir program değil, yüklendiği gibi silinmiyor da. 2) iPhone, iPad, Mac tüm Apple ürünlerinde var olan bir özellik. 3) Mesajlaşmak için “Apple ID”si gerekiyor, yani bir mail adresi. 4) Telefon numarasına veya GSM hattına ihtiyaç yok. 5) Apple’ın müzikçaları iPod üzerinden bile iMessage ile mesajlaşabilir, hatta Facetime üzerinden görüntülü/sesli konuşabilirsiniz. 6) Mesajlaşma veya aramalar, mail adresi üzerinden olur.
TEK TEK BAKALIM
Şimdi, Cumhuriyet iddianamesi üzerinde kopan fırtınaya tekrar bakalım:
-Deniyor ki, “iddianame avukatlarından önce yandaş medyaya sızdı.” Yahu, ayıptır. Bunun daniskasını aylardır siz yapıyorsunuz siz! Hürriyet, Milliyet, NTV, Habertürk, vs. Tek örnek verip geçeceğim. O da kendimle ilgili. Hakkımda soruşturma açılmış, avukatıma vermedi savcı. Ertesi gün Hürriyet’te Toygun Atilla imzalı haberde “TSK imamı” olduğumu öğrendim. Ne bir delil, ne bir cevap hakkı, ne de başka bir şey. Orada duruyor. Yüzlercesini sayarım. Gazeteci de demiyorum, insanda azıcık sıkılma olur, insanlarsa!
-Diyorlar ki, “köşe yazıları, haberler, tweet’lerden delil mi olur?” Size göre olur, bal gibi olur. Daha birkaç gün önce, tahliyeleri mafyavari biçimde engellenen 21 gazetecinin iddianamesine açıp baktınız mı? Orada da atılan eleştirel tweet’lerden başka bir şey yok!
-Diyorlar ki, “ByLock kullanıcısıyla irtibat nasıl suç olur?” Yahu kardeşim, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne niye inanmıyorsun. (bkz. Nasreddin Hoca fıkrası)
-Diyorlar ki, “yapılan haberlerde örgüt talimatını gösterin!” Şimdi burada biraz duralım. Ey arkadaş, medyada çıkan her haber ve yazı, sosyal ağlarda paylaşılan her bilgi için geçerli bu. Örgüt talimatını delillendiremiyorsan, soruşturman düşer. Belgeleyeceksin. Benim de senin de, öbürünün de öteden beri yaptığı, gazetecilik faaliyetidir. Böyledir. Algılarla, söylentilerle, kanaatlerle kimseyi yaftalayamazsın. Kimsenin kimseden gazetecilik öğrenecek hali yok. Gazetecilik faaliyetinin yargılanacağı yer kamu vicdanıdır. İyi gazeteci yaşar, kötü gazeteci tasfiye olur. Delillendirilmiş suçu varsa cezasını çeker. Bu kadar basit.
DÖNELİM BAŞA
Sen aylarca hiçbir şeye ses etme. Yorganın tutuşmaya başlayınca, “yandım anam” diye feryadı bas! Olan biten bu. Ülkeyi, devleti bir araya getiren ne varsa, tamamı birden, medya mahallesini de arkasına alarak toplu linçe imza attı. Zalimlerin “Bunlarla hukuk içinde mücadele edilmez, Olağanüstü Hal rejimi Allah’ın lütfu” sözünü tasdik edercesine zulme oldular. Bunu da yazdılar, çizdiler, anlattılar. Hepsi duruyor orada. Ve bir gün çok utanacaklar, hep beraber yaşayıp göreceğiz. Öyle Bodrum’a taşınıp kafe açmakla bitseydi keşke! Egemenlerle birlikte battılar. Sıyrılamazlar. Hayat boyu bu hicapla yaşayacaklar, öyle de hatırlanacaklar. (TR724)