Dünya Duydu, Türk Halkı Duyamadı!

[Erhan Başyurt]

“Susarlar sesini boğmak isterler
Yarımdır kırıktır sırça yüreğin
Çığlık çığlığa yarı geceler
Kardeşin duymaz eloğlu duyar
 
Çoğalır engeller yürür gidersin
Yüreğin taşıyıp götürür seni
Nice selden sonra kumdan ötede
Kardeşin duymaz eloğlu duyar
 
Yıkılma bunları gördüğün zaman
Umudu kesip de incinme sakın
Aç yüreğini bir merhabaya
Kardeşin duymaz eloğlu duyar”
 
Zülfü Livaneli’nin sözleri ve bestesi kendisine ait bu şarkısını herhalde bilmeyen yoktur.
Türkiye bir süredir tam da böyle bir süreci yaşıyor.
Kardeşin duymuyor, eloğlu duyuyor!
***
AKP iktidarı, Türkiye’de inanılmaz boyutta ve sistematik bir insan hakları ihlali yaşatıyor.
Cezaevleri, haklarında İddianame bile yazılmamış, tek somut delil olmayan masum insanlarla doldu taştı.
AKP, hırsızları, dolandırıcıları, tecavüzcüleri çıkarıp, yerine binlerce masum insanı hapse dolduruyor.
Yaşlılar, kadınlar, yeni doğum yapmış anneler demir parmaklıkların arkasına konuyor.
Yürek yakan hikayeler yaşanıyor.
Bebeklerinden koparılan ve sütlerini toprağa sağan yeni doğum yapmış anneler, anne ve babaları uydurma suçlamalarla hapse konan yalnız başlarına yaşamak zorunda bırakılan küçücük çocuklar…
***
Uydurma bir ‘silahlı terör örgütü’ üzerinden 200 bin insanın ekmeğiyle oynandı.
İşsiz bırakıldılar. Açlığa mahkum edildiler.
Sokakta limon satan öğretmenler, temizliğe giden savcılar, inşaatta çalışan gazeteciler, taksi şoförü akademisyenler artık sıradanlaşan dram hikayeleri…
***
Vakıf mallarına, özel şirketlere keyfi şekilde el konuyor ve yandaşlara pay ediliyor.
30 milyarlık helal kazanca ve tapuya el koydukları, gasp ettikleri için “gurur” duyuyorlar.
***
Ailesinden veya yakın çevresinden zulme uğramayan, en az bir mağdur olmayan yok gibi…
Yakından bildikleri karıncaya bile zarar vermeyen bu insanların, silahlı terör örgütü ile suçlanmalarını, terörist yaftası yapıştırılmasını sessizce seyrediyorlar.
Hatta hiçbir şey olmamış gibi ‘vurdumduymaz’ davranıyorlar.
Kendilerini avutmak için teselli nevinden ‘o iyi biri ama kandırıldı’ diyorlar.
Yüz binlerce insan gözlerinin önünde zulme uğruyor onlar için her şey güllük gülistanlık!
***
Adalet askıda, adil yargılama yok, bağımsız yargı yok edilmiş.
Anayasa Mahkemesi bile siyasi talimatlara uygun hareket edip, mağdur başvurularını değerlendirmeye almıyor. Zulme zaman kazandırmaya, hukuksuzluklara alan açmaya çalışıyor.
Bankaya para yatırmak, özel okula öğrenci göndermek gibi tamamı yasal faaliyetler nedeniyle, insanlara ‘terörist’ muamelesi yapılıyor.
Vicdanlar kör, kulaklar sağır…
***
Neyse ki, özgür dünya aynı şekilde ‘üç maymunu’ oynamıyor.
‘Görmedim, duymadım, konuşmadım’ demiyor.
Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği Parlamentosu tepkili.
Avrupa Konseyi, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu ve Avrupa Konseyi Parlamentosu tepkili…
Türkiye, sistematik insan hakları nedeniyle hukuki ve siyasi ‘izlemeye’ alınıyor.
Sırbistan, Ermenistan ve Moldova ile aynı ‘demokrasi liginde’ kabul ediliyor.
BM İnsan Hakları İzleme Komitesi, insan hakkı ihlallerini kapsamlı bir raporla duyurdu.
ABD İnsan Hakları Raporu insan hakları ihlallerine geniş ayırdı.
Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası İnsan Hakları İzleme Komitesi, PEN International ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü detaylı raporlar yayınlayıp tepki gösteriyor.
Türk halkının görmediği, görmezden geldiği ihlalleri uluslararası örgütler kayıt altına alıyor. Hükümeti uyarıyor. Medya özgürlüğünü savunuyorlar.
***
Sevindirici son bir gelişme de, geç de olsa artık AİHM’in Türkiye’de Anayasa Mahkemesi kararlarını beklemeden bazı başvuruları öncelikle inceleme kararı vermesi.
Şahin Alpay ve Nazlı Ilıcak’ın başvuruları kabul edildi.
70 yaşının üstü iki gazeteci, 9 aydır hukuksuz şekilde hapiste tutuluyor.
Demokrasi havarisi ve geçmiş darbelere karşı çıkan iki güzel insan, delilsiz ‘darbecilik’ ile suçlanıp ilerleyen yaşlarına ve hastalıklarına rağmen hapse konularak manevi işkence yapılıyor.
Gerçekleri topluma cesurca anlatmasınlar diye ‘esir’ tutuluyorlar.
Umarım bu davalar, hukuksuzca tutuklanan diğer 200 gazeteci ve masum 45 bin insan için de bir an önce emsal niteliğinde sonuçlanır.
***
Zülfü Livaneli’nin o çok sevilen şarkısında olduğu gibi;
NİCE SELDEN SONRA, KUMDAN ÖTEDE
KARDEŞİN DUYMAZ ELOĞLU DUYAR…
(TR724)