[Haber-Analiz: Erman Yalaz]
Alman Die Welt gazetesi muhabiri ve yazarı Deniz Yücel’in 27 Şubat’ta tutuklanmasından sonra Almanya-Türkiye arasında yükselen politik gerilim sürüyor. İki Türk bakanının siyasi propaganda için Almanya’daki gurbetçilere vermek istedikleri konferanslar iptal edildi. Haftasonu topa giren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir kaç gündür Almanya’yı tehdit ediyor. AKP ve Erdoğan, anketlerin Türkiye’de hayırcıların ibresinden yana çıktığı, 16 Nisan referandumunu toplumun rejim değişikliği ve tek adam iktidarı oylaması olarak algıladığı gerçeklerinden rahatsız olduğu dönemde dış düşman ihtiyacını AB ve Almanya tartışmaları üzerinden karşılamaya başladı. Dün bu tartışma ve ekibe Ergenekon sanığı ve mafya dünyasının ünlü siması Sedat Peker katıldı. Üç dakikalık video ile Avrupa’da Gezi’den beter olay ve eylemler yapabilecekleri tehdidinde bulundu. Türkiye’de gündem tartışmaları hep bir polemik üzerinden sürüp gittiğinden, bilgilerin tartışılması ve gerçekte ne yaşandığı hep üstün körü yazılıp çizilir. Bu kez de öyle oldu.
Gazetecilik mesleğinin sembol sorusu 5N 1K üzerinden olayları tekrar gözden geçirmekte fayda var diyerek, Die Welt ve Deniz Yücel’in Erdoğan’ın hangi ayağına bastığını irdelemek istiyorum. Ne, Nerede, Ne Zaman, Nasıl , Kim tarafından yapıldı? Başlayalım.
BAMTELİNE BASAN İŞLERDE ONUN VE GAZETESİNİN İMZASI VAR
14 Şubat günü Deniz Yücel gözaltına alındı. On dört gün emniyette gözaltında tutuldu ve savcılığa sevk edildi. 27 Şubat günü haberleriyle ‘terör örgütü propagandası yaptığı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği’ iddiasıyla tutuklandı. İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği’nin tutukluma kararında Cemil Bayık ile 2015’te yaptığı röportaj, Redhack grubu ile bağlantılı olup olmadığı, Cizre’de bodrum baskınında TSK’yı aşağılayan haberler yaptığı, darbeden sorumlu tutulsa da Fethullah Gülen ile darbecilerin somut bağının olmadığı (18 Temmuz 2016) yazıları, zikredilen haliyle savcılık sorgusu ve tutuklama gerekçelerinin içinde yer aldı.
Peki, gazeteci Deniz Yücel ile Alman Die Welt gazetesi nasıl hedef haline geldi ve son 1 yıldır hangi haberleri yaptı, nasıl gündem belirledi? Deniz Yücel, diğer birçok Avrupa gazetesi ve haber ajansının muhabir, temsilci ve yazarı gibi İstanbul merkezli çalışıyordu. Hem Alman hem Türk vatandaşı olması nedeniyle Türkiye’de yaşanan her konuya en hızlı vakıf olan gazetecilerden biriydi. Sahadaydı. Die Welt gazetesinde, çoğunda katkı sağladığı veya bizzat kaleme aldığı onlarca haberi, analizi yayınlandı. Yücel ve Alman gazetesi hangi gündemleri belirlemişti peki?
VALİYİ KIZDIRAN IŞİD SORULARI VE İLK GÖZALTI
Deniz Yücel, yaklaşık 1.5 yıl önce 16 Haziran 2015’te Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük’ün talimatıyla gözaltına alınan 4 gazeteciden biriydi. Tel Abyad’da ve Akçakale’de IŞİD militanlarının bulunduğu; bölge halkının tedirgin olduğu sorusu yöneltilmişti valiye. Orada bulunan 4 gazeteci apar topar valinin talimatıyla gözaltına alınmıştı. Yücel, Twitter’dan Die Welt hesabını da mention’layarak paylaştığı mesajlarda, “Dört gazeteciyle birlikte gözaltına alındım… Basın toplantısında Urfa Valisi’ne hoşuna gitmeyen bir soru sordum” demişti. Daha sonra serbest bırakılmıştı.
TÜRKİYE’DE SİVİLLER ÖLDÜRÜLÜYOR, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOK
Deniz Yücel, 8 Şubat 2016’da Ankara’da Alman Başbakan Angela Merkel ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na basın ve ifade özgürlüğünde Türkiye’nin 195. sıraya gerilediğini, Güneydoğu’daki operasyonlarda sivillerin de öldüğünü hatırlatan soruları soran isimdi. Sorular sadece Davutoğlu’nu değil, Merkel’in Gezi olaylarından sonraki tavır değişikliğini ve yanlış politikalarını da eleştiriyordu. Davutoğlu, soru değil üçüncü bir basın açıklaması oldu dese de, Alman ve Türk hükümetinin yanlışlarını tek tek sıralamıştı Yücel.
MİT SUİKASTLERİNİN VE 6 BİN MİT MUHBİRİNİN DEŞİFRESİ
Die Welt’in gündem belirleyen haberleri 15 Temmuz’dan sonra da sürdü. Örneğin Ağustos 2016’da yayınlanan Avrupa’daki MİT muhbirleri haberleri. 30 Ağustos’da Yunan Proto Thema gazetesi eski CIA ajanlarına dayanarak MİT’in, kaçak askerleri F..Ö’cü diye dünyanın dört bir yanında yakalamak için suikast emri verildiği haberini yayınlamıştı. Asıl dikkat çeken iki haber bir hafta önce Almanya’dan gelmişti. Die Welt’in haberiyle, MİT’in Almanya’daki istihbarat görevlileri ve sayıları 6 bini bulan “muhbirleri” ile, Türkiye kökenli Almanları izlediğini ve baskı altında tuttuğu iddiaları ilk kez gün yüzüne çıkmıştı. Gazeteye konuşan Alman Yeşiller Partisi’nin güvenlik ve istihbarat konularında uzman milletvekili Hans-Christian Ströbele, konuyu Alman Federal Meclisi Parlamento Kontrol Komitesi’ne taşıyacağını belirtmiş ve yaz tatili dönüşünde bu sözünü yerine getirmişti. Yine Der Spiegel’de yayınlanan MİT’in Fransa’daki 3 PKK’lı kadının infazından sorumlu olduğu haberi gündem belirledi. (Fransa’nın başkenti Paris’te 9 Ocak 2013 tarihinde PKK üyesi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in öldürülmesinde Türk istihbarat örgütünün rol aldığı ortaya çıktı.)
‘DER PUTSCHİST, DARBECİ!’
15 Temmuz darbesinden sonra somut hiçbir delil bulunmamasına karşın, yüz binlerce kişinin gözaltına alınıp, on binlerce kişinin tutuklandığı dönem başlamıştı. 6 Kasım 2016’da Die Welt gündem belirleyen bir habere daha imza attı. Gazetenin Pazar günü yayınlanan Welt am Sontag ekinin kapağı, Erdoğan fotoğrafı ile birlikte ‘Der Putschist’ yani Darbeci başlığıyla yayınlanmıştı. Analizde Erdoğan’ın darbeyi Allah’ın bir lütfu deyip muhalifleri susturma aracı olarak kullanmaya başladığı irdeleniyordu.
Alman Bakan ve politikacıların Türkiye’de özellikle ifade ve basın özgürlüğünün ortadan kalktığı eleştirileri yine aynı gazetede yer bulacaktı. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün gazetecilere vize verilmesi baskılarına ilk cevap Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Michael Roth’tan gelmişti. Die Welt’e konuşan Roth, gazeteci ve baskı altındaki muhaliflere insani vize ve iltica konusunda yardımcı olunacağı demecini verdi.
‘CASUS İMAMLAR’ DOSYASI ALMANYA VE AVRUPA’YA MAL OLDU
Asıl gündem yapan gazetecilik olayları ise Aralık 2016’da yapılan ‘casus imamlar’ haberleri oldu. Cumhuriyet gazetesinden Mahmut Ilıcalı imzasıyla TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’ndaki raporlarda Diyanet eliyle 38 ülkede 50’ye yakın raporla Türk vatandaşları hakkında istihbarat yapan din görevlileri olduğu haberi yayınlandı. İddiaları yakın takibe alan Die Welt ve Deniz Yücel ise konuyu önce Almanya sonra bütün Avrupa ve dünyaya mal etti. Seri haber ve analizler Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı imamların Hizmet Hareketi’ne yakın isimleri fişlediği, casusluk faaliyetinde bulundukları, MİT’e bilgi aktardıkları iddiaları gündem oldu. Almanya’nın yan ısıra Hollanda, Belçika ve Norveç başta olmak üzere AB ülkeleri doğrudan konuyu takibe aldı. Die Welt’in belgeleriyle konuyu gündem yapmasıyla Hollanda’da tartışma büyüdü. 17 Aralık’ta De Telegraf gazetesi Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Ataşesi Yusuf Acar’ın TBMM komisyonuna gönderdiği raporu gündem yaptı. Muhalefetin bastırmasıyla Acar hakkında kısa sürede sınır dışı kararı alındı.
DİTİB ve DİYANET’E SUÇ ÜSTÜ
Ocak 2017’de gerek Diyanet ve DİTİB’in gerekse Türk Dışişleri Bakanlığı’nın ‘hataydı’ deyip kapatmaya çalıştığı konu derinleşti. 12 Şubatta Almanya iç istihbarat servisinin DİTİB’e bağlı 13 imamın Almanya’da casusluk yaptığını delilleriyle tespit ettiği haberleri, Alman basınının birinci gündem maddesi oldu. Anayasayı Koruma Teşkilatı Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başkanı Burkhard Freier, 33 şahıs ve 11 eğitim kuruluşunun imamlar tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’na ihbar edildiğini söyledi. Düsseldorf’ta Eyalet Meclisi İç Komisyonu’na bilgi veren Burkhard Freier, casusluk yapan en az 13 imamın olduğunu duyurdu. Rheinland-Pfalz eyaletindeki üç cami cemaatinden de imamların bilgi topladığı ortaya çıktı. Köln, Düsseldorf ve Münih Konsolosluklarındaki din hizmetleri ataşeleri Diyanet İşleri’ne rapor göndermişti. Bu bilgilere göre, casusluk faaliyetleri ateşeler ve imamlar eliyle yönlendiriliyordu.
DENİZ YÜCEL’E OPERASYON VE ERDOĞAN’IN YUMUŞAK KARNI
14 Şubat tarihinde, casus imamlar haberlerinin AB ve Almanya gündemini belirlediği, tabiri caiz ise Türkiye’nin suçüstü yakalandığı olayların tam göbeğinde, Die Welt yazarı Deniz Yücel gözaltına alındı. 15 Şubat’ta Almanya’da casus imamların evlerine baskın yapılacaktı. 27 Şubat’ta ise Deniz Yücel tutuklandı.
Bugün Türk siyasilerin Almanya’daki seçim konuşmaları yapılsın yapılmasına indirgenen sürecin içinde, gazetecilik adına yaşanan önemli kilometre taşları böyleydi. Tıpkı Can Dündar ve Erdem Gül’ün MİT Tırları haberlerinde olduğu gibi uzun süre sessizliğini koruyan Erdoğan’ın, Deniz Yücel ile ilgili çıkışları da çok keskin cümlelerle oldu. Dündar’a ‘bedelini ödeyecek’ diyen Erdoğan, Yücel’e ‘terörist’ ‘casus’ deme noktasına gelivermişti. Yapılan ‘FreeDeniz’ kampanyalarına rağmen Avrupalı bir gazeteci Türkiye’de tutuklandı. Sonra iş miting tartışmasına döndü. Aslında bu ısrarlı haber takipleri ve tartışmalar neticesinde uluslararası suç olabilecek iddialar konusunda Türkiye Avrupa’da suçüstü yakalandı.
Evet Erdoğan bugün mitingler üzerinde ‘AB ve Almanya’yı yeni düşman’ ilan ederek konuyu oya tevil etmeye çalışıyor, bu doğru. Ancak AB’nin ikircikli tavırlarına rağmen, Avrupa ve batı dünyasının ifade ve basın hürriyetlerine yönelik hassasiyetlerini Erdoğan ve AKP’nin siyasi söylem olarak kullanmasına bakarak değerlendirmek bu yüzden doğru değil. Deniz Yücel’in gazeteciliği de tutuklanması da AB ülkeleri ve Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığının işareti.
Sonuç olarak Türkiye’nin unuttuğu, ancak dünyada adına gazetecilik denilen bir meslek var. Deniz Yücel ve Die Welt gazetecilik yapmıştı. Bedelini Erdoğan ve hakimlerinin hedefi haline gelerek ödemek zorunda kaldı. Acı olan şey ise, hapishanedeki diğer 190 gazeteci gibi gerçeklerin peşinde koşan bir Alman gazeteciyi bile tutuklayan bir Türkiye fotoğrafı var hala karşımızda.
Gazetecilik mesleğinin sembol sorusu 5N 1K üzerinden olayları tekrar gözden geçirmekte fayda var diyerek, Die Welt ve Deniz Yücel’in Erdoğan’ın hangi ayağına bastığını irdelemek istiyorum. Ne, Nerede, Ne Zaman, Nasıl , Kim tarafından yapıldı? Başlayalım.
BAMTELİNE BASAN İŞLERDE ONUN VE GAZETESİNİN İMZASI VAR
14 Şubat günü Deniz Yücel gözaltına alındı. On dört gün emniyette gözaltında tutuldu ve savcılığa sevk edildi. 27 Şubat günü haberleriyle ‘terör örgütü propagandası yaptığı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği’ iddiasıyla tutuklandı. İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği’nin tutukluma kararında Cemil Bayık ile 2015’te yaptığı röportaj, Redhack grubu ile bağlantılı olup olmadığı, Cizre’de bodrum baskınında TSK’yı aşağılayan haberler yaptığı, darbeden sorumlu tutulsa da Fethullah Gülen ile darbecilerin somut bağının olmadığı (18 Temmuz 2016) yazıları, zikredilen haliyle savcılık sorgusu ve tutuklama gerekçelerinin içinde yer aldı.
Peki, gazeteci Deniz Yücel ile Alman Die Welt gazetesi nasıl hedef haline geldi ve son 1 yıldır hangi haberleri yaptı, nasıl gündem belirledi? Deniz Yücel, diğer birçok Avrupa gazetesi ve haber ajansının muhabir, temsilci ve yazarı gibi İstanbul merkezli çalışıyordu. Hem Alman hem Türk vatandaşı olması nedeniyle Türkiye’de yaşanan her konuya en hızlı vakıf olan gazetecilerden biriydi. Sahadaydı. Die Welt gazetesinde, çoğunda katkı sağladığı veya bizzat kaleme aldığı onlarca haberi, analizi yayınlandı. Yücel ve Alman gazetesi hangi gündemleri belirlemişti peki?
VALİYİ KIZDIRAN IŞİD SORULARI VE İLK GÖZALTI
Deniz Yücel, yaklaşık 1.5 yıl önce 16 Haziran 2015’te Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük’ün talimatıyla gözaltına alınan 4 gazeteciden biriydi. Tel Abyad’da ve Akçakale’de IŞİD militanlarının bulunduğu; bölge halkının tedirgin olduğu sorusu yöneltilmişti valiye. Orada bulunan 4 gazeteci apar topar valinin talimatıyla gözaltına alınmıştı. Yücel, Twitter’dan Die Welt hesabını da mention’layarak paylaştığı mesajlarda, “Dört gazeteciyle birlikte gözaltına alındım… Basın toplantısında Urfa Valisi’ne hoşuna gitmeyen bir soru sordum” demişti. Daha sonra serbest bırakılmıştı.
TÜRKİYE’DE SİVİLLER ÖLDÜRÜLÜYOR, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOK
Deniz Yücel, 8 Şubat 2016’da Ankara’da Alman Başbakan Angela Merkel ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na basın ve ifade özgürlüğünde Türkiye’nin 195. sıraya gerilediğini, Güneydoğu’daki operasyonlarda sivillerin de öldüğünü hatırlatan soruları soran isimdi. Sorular sadece Davutoğlu’nu değil, Merkel’in Gezi olaylarından sonraki tavır değişikliğini ve yanlış politikalarını da eleştiriyordu. Davutoğlu, soru değil üçüncü bir basın açıklaması oldu dese de, Alman ve Türk hükümetinin yanlışlarını tek tek sıralamıştı Yücel.
MİT SUİKASTLERİNİN VE 6 BİN MİT MUHBİRİNİN DEŞİFRESİ
Die Welt’in gündem belirleyen haberleri 15 Temmuz’dan sonra da sürdü. Örneğin Ağustos 2016’da yayınlanan Avrupa’daki MİT muhbirleri haberleri. 30 Ağustos’da Yunan Proto Thema gazetesi eski CIA ajanlarına dayanarak MİT’in, kaçak askerleri F..Ö’cü diye dünyanın dört bir yanında yakalamak için suikast emri verildiği haberini yayınlamıştı. Asıl dikkat çeken iki haber bir hafta önce Almanya’dan gelmişti. Die Welt’in haberiyle, MİT’in Almanya’daki istihbarat görevlileri ve sayıları 6 bini bulan “muhbirleri” ile, Türkiye kökenli Almanları izlediğini ve baskı altında tuttuğu iddiaları ilk kez gün yüzüne çıkmıştı. Gazeteye konuşan Alman Yeşiller Partisi’nin güvenlik ve istihbarat konularında uzman milletvekili Hans-Christian Ströbele, konuyu Alman Federal Meclisi Parlamento Kontrol Komitesi’ne taşıyacağını belirtmiş ve yaz tatili dönüşünde bu sözünü yerine getirmişti. Yine Der Spiegel’de yayınlanan MİT’in Fransa’daki 3 PKK’lı kadının infazından sorumlu olduğu haberi gündem belirledi. (Fransa’nın başkenti Paris’te 9 Ocak 2013 tarihinde PKK üyesi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez’in öldürülmesinde Türk istihbarat örgütünün rol aldığı ortaya çıktı.)
‘DER PUTSCHİST, DARBECİ!’
15 Temmuz darbesinden sonra somut hiçbir delil bulunmamasına karşın, yüz binlerce kişinin gözaltına alınıp, on binlerce kişinin tutuklandığı dönem başlamıştı. 6 Kasım 2016’da Die Welt gündem belirleyen bir habere daha imza attı. Gazetenin Pazar günü yayınlanan Welt am Sontag ekinin kapağı, Erdoğan fotoğrafı ile birlikte ‘Der Putschist’ yani Darbeci başlığıyla yayınlanmıştı. Analizde Erdoğan’ın darbeyi Allah’ın bir lütfu deyip muhalifleri susturma aracı olarak kullanmaya başladığı irdeleniyordu.
Alman Bakan ve politikacıların Türkiye’de özellikle ifade ve basın özgürlüğünün ortadan kalktığı eleştirileri yine aynı gazetede yer bulacaktı. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün gazetecilere vize verilmesi baskılarına ilk cevap Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Michael Roth’tan gelmişti. Die Welt’e konuşan Roth, gazeteci ve baskı altındaki muhaliflere insani vize ve iltica konusunda yardımcı olunacağı demecini verdi.
‘CASUS İMAMLAR’ DOSYASI ALMANYA VE AVRUPA’YA MAL OLDU
Asıl gündem yapan gazetecilik olayları ise Aralık 2016’da yapılan ‘casus imamlar’ haberleri oldu. Cumhuriyet gazetesinden Mahmut Ilıcalı imzasıyla TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’ndaki raporlarda Diyanet eliyle 38 ülkede 50’ye yakın raporla Türk vatandaşları hakkında istihbarat yapan din görevlileri olduğu haberi yayınlandı. İddiaları yakın takibe alan Die Welt ve Deniz Yücel ise konuyu önce Almanya sonra bütün Avrupa ve dünyaya mal etti. Seri haber ve analizler Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı imamların Hizmet Hareketi’ne yakın isimleri fişlediği, casusluk faaliyetinde bulundukları, MİT’e bilgi aktardıkları iddiaları gündem oldu. Almanya’nın yan ısıra Hollanda, Belçika ve Norveç başta olmak üzere AB ülkeleri doğrudan konuyu takibe aldı. Die Welt’in belgeleriyle konuyu gündem yapmasıyla Hollanda’da tartışma büyüdü. 17 Aralık’ta De Telegraf gazetesi Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Ataşesi Yusuf Acar’ın TBMM komisyonuna gönderdiği raporu gündem yaptı. Muhalefetin bastırmasıyla Acar hakkında kısa sürede sınır dışı kararı alındı.
DİTİB ve DİYANET’E SUÇ ÜSTÜ
Ocak 2017’de gerek Diyanet ve DİTİB’in gerekse Türk Dışişleri Bakanlığı’nın ‘hataydı’ deyip kapatmaya çalıştığı konu derinleşti. 12 Şubatta Almanya iç istihbarat servisinin DİTİB’e bağlı 13 imamın Almanya’da casusluk yaptığını delilleriyle tespit ettiği haberleri, Alman basınının birinci gündem maddesi oldu. Anayasayı Koruma Teşkilatı Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başkanı Burkhard Freier, 33 şahıs ve 11 eğitim kuruluşunun imamlar tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’na ihbar edildiğini söyledi. Düsseldorf’ta Eyalet Meclisi İç Komisyonu’na bilgi veren Burkhard Freier, casusluk yapan en az 13 imamın olduğunu duyurdu. Rheinland-Pfalz eyaletindeki üç cami cemaatinden de imamların bilgi topladığı ortaya çıktı. Köln, Düsseldorf ve Münih Konsolosluklarındaki din hizmetleri ataşeleri Diyanet İşleri’ne rapor göndermişti. Bu bilgilere göre, casusluk faaliyetleri ateşeler ve imamlar eliyle yönlendiriliyordu.
DENİZ YÜCEL’E OPERASYON VE ERDOĞAN’IN YUMUŞAK KARNI
14 Şubat tarihinde, casus imamlar haberlerinin AB ve Almanya gündemini belirlediği, tabiri caiz ise Türkiye’nin suçüstü yakalandığı olayların tam göbeğinde, Die Welt yazarı Deniz Yücel gözaltına alındı. 15 Şubat’ta Almanya’da casus imamların evlerine baskın yapılacaktı. 27 Şubat’ta ise Deniz Yücel tutuklandı.
Bugün Türk siyasilerin Almanya’daki seçim konuşmaları yapılsın yapılmasına indirgenen sürecin içinde, gazetecilik adına yaşanan önemli kilometre taşları böyleydi. Tıpkı Can Dündar ve Erdem Gül’ün MİT Tırları haberlerinde olduğu gibi uzun süre sessizliğini koruyan Erdoğan’ın, Deniz Yücel ile ilgili çıkışları da çok keskin cümlelerle oldu. Dündar’a ‘bedelini ödeyecek’ diyen Erdoğan, Yücel’e ‘terörist’ ‘casus’ deme noktasına gelivermişti. Yapılan ‘FreeDeniz’ kampanyalarına rağmen Avrupalı bir gazeteci Türkiye’de tutuklandı. Sonra iş miting tartışmasına döndü. Aslında bu ısrarlı haber takipleri ve tartışmalar neticesinde uluslararası suç olabilecek iddialar konusunda Türkiye Avrupa’da suçüstü yakalandı.
Evet Erdoğan bugün mitingler üzerinde ‘AB ve Almanya’yı yeni düşman’ ilan ederek konuyu oya tevil etmeye çalışıyor, bu doğru. Ancak AB’nin ikircikli tavırlarına rağmen, Avrupa ve batı dünyasının ifade ve basın hürriyetlerine yönelik hassasiyetlerini Erdoğan ve AKP’nin siyasi söylem olarak kullanmasına bakarak değerlendirmek bu yüzden doğru değil. Deniz Yücel’in gazeteciliği de tutuklanması da AB ülkeleri ve Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığının işareti.
Sonuç olarak Türkiye’nin unuttuğu, ancak dünyada adına gazetecilik denilen bir meslek var. Deniz Yücel ve Die Welt gazetecilik yapmıştı. Bedelini Erdoğan ve hakimlerinin hedefi haline gelerek ödemek zorunda kaldı. Acı olan şey ise, hapishanedeki diğer 190 gazeteci gibi gerçeklerin peşinde koşan bir Alman gazeteciyi bile tutuklayan bir Türkiye fotoğrafı var hala karşımızda.