Özel Sektöre Turkcell Modeli: Sıra Holdinglere Geldi

[Semih Ardıç]

Sabancı Holding ve Doğan Yayın Holding’de patrondan sonraki en imtiyazlı koltuklar boşaldı. Zafer Kurtul ve Soner Gedik aynı gün Üst Seviye Yönetici (CEO) görevlerinden istifa etti. Her iki tecrübeli ismin istifasında holdinglere kadar uzanan siyasî baskının payı olduğu iddiası gülüp geçilecek kadar basit bir iddia değil.
Mülkiyet hakkının, teşebbüs hürriyetinin isminin bile hoş bir hatıradan ibaret olması, hükümete yan gözle bakan patronun hapsi boylaması, şirketlere el konulması ve şirketlerin sahip olduğu varlıkların partiden referanslı isimlere haraç mezat satılması artık vaka-i adi sayılıyor. Servet transferi, AKP’nin Varlık Vergisi, ahbap çavuş kapitalizmi veya Saray’ın Türkiye Aile Şirketi (AŞ) modeli… Kavramların yerleşmesi vakit alacak. İleri demokrasiler olan Avrupa Birliği ve Amerika’dan bakıldığında hayretler içinde kalmamak ne mümkün? 21. asırda Hülagüleşmekten hicap duymayanları demokrasi ve hukukun ikame edileceği vakte kadar zabıtlara geçirmek lazım.
BÜTÜN ŞİRKETLER TÜRKİYE AŞ’YE BAĞLANACAK
Ekonomiyi tek adama bağlama projesinin müteşebbis safhasına gelindi. Serbest piyasayı, hukuk devletini, bağımsız kurumları, Ticaret Kanunu’nu sıfırlama pervasızlığını şu ana dek en iyi tarif eden kavram Türkiye AŞ. Doymak bilmeyen bir iştahla başkalarına ait sermayeyi yakınlarına aktarıyorlar. 15 Temmuz 2016’da kendilerine lütfedilen yolda güle oynaya yürüyorlar. Ekonominin tamamı Saray’a bağlandıkça Türkiye AŞ, tsunami misali önüne çıkan her şeyi haritadan silecek. Kehanet ya da fütüristik bir tasavvurdan bahsetmiyorum.
Şirketlere deli gömleği biçildi. Kamulaştırma bile yapılanların yanında çok zarif kalır. Daha iki hafta evvel Hazine, Hazine-i Hassa (Özel Hazine) oluverdi. Milletin canına okuyan garantili ihalelere rağmen doymak bilmeyen hısım-akraba işadamlarına Hazine’yi kefil göstermek için yapılan işleme Varlık Fonu (TVF) ismi verilmesinin hakikatte karşılığı yok. Zira kuruluş ve işleyiş esaslarına bakıldığında TVF’nin dünyadaki emsalleri ile müşterek tek noktası bile bulunamadı. TVF bana, ‘Evde kalan son gümüş takımlarını satıp kumar borcunu ödemeye çalışan mirasyedi’yi hatırlatıyor.
78 milyona adına Hazine’nin mülkiyetinde tutulan 2,3 milyon metrekare arazi, Ziraat Bankası, Borsa İstanbul AŞ, BOTAŞ ve PTT’nin yanı sıra halka açık, amma velâkin Hazine payının da bulunduğu THY, Türk Telekom ve Halkbank gibi milyarlarca lira kıymeti haiz varlıklar, Paralel Hazine’ye bir gecede devredildi. Böylece servet transferinin kamu ayağı tamamlandı. Sırada özel sektör var…
ESRARENGİZ TİPLER PATRONLARI ZİYARET EDİYOR!
AKP hükümeti, Saray’ın ‘Türkiye AŞ’ hayaline kavuşması için elinden geleni ardına koymayacak. Zafer Kurtul ve Soner Gedik’in sürpriz istifaları, en büyük grupların bile kasanın anahtarını artık Ankara’ya teslim etmeye başladığına işaret ediyor.
Geçenlerde önemli bir işadamı 1990’lara geri dönülmesinden endişe ettiğini anlatırken bir-iki anekdot paylaştı:
“O dönemde devletin içinden birilerinin, ekseriyetle bazı paşaların selamı ile birileri gelirdi. Ya para isterlerdi ya da yakınlarına iş. Bazen yönetim kurullarına üye yapmamız için CV gönderilirdi. İhaleler için de mesajlar gelirdi: Girseniz de ısrar etmeyin. O ziyaret ve telefon görüşmelerinde nazikçe söyleseler de direnmemiz halinde başımıza nahoş işler gelebileceği ima edilirdi. 2002’den sonra o isimler ortadan kayboldu. İmalı ziyaretler son buldu. Fakat bugünlerde tarih sanki tekerrür ediyor. ‘Şunu genel müdür yapın’, ‘bu adamı kovun’ veya ‘falanca bizim ahbabımızdır, onunla ortaklık yapın’ gibi telkinlerden bunaldı patronlar. TÜSİAD üzerindeki baskı günden güne artıyor. Kimse sesini çıkaramıyor.”
VE SIRA BEYAZ TÜRKLERİN HOLDİNGLERİNDE
İşadamının açtığı kapıdan girelim… Turkcell’i, Türk Telekom’u, THY ve kamu bankalarını adım adım ele geçiren, Saray’, yakın isimleri yönetim kurullarına yerleştiren iktidar, gözünü beyaz Türklerin holdinglerine dikti. Hemen hemen aynı taktiklerle devasa holdinglerde evvela idareyi ele geçirecekler. Kayyım atamadan, TMSF’ye devretmeden zahiren hür ve bağımsız şirketleri diledikleri gibi idare edecekler. Gaspa kılıf bulmada son derece mahir isimlerle çalışıyorlar. Bu yüzden yabancıların olup biteni anlaması uzun sürecek. Ortaklar, küçük yatırımcılar, tedarikçiler, bayiler ve çalışanlara gelince. Onlar Türkiye AŞ yolunda dikkate alınmıyor bile. Zira Saray’ın saadeti söz konusu olduğunda hepsi teferruattan ibaret.
İKİ ÖNEMLİ CEO İSTİFA MI ETTİ? YOKSA…
Zafer Kurtul, Akbank’ta genel müdürlük yapmış kariyeri başarılarla dolu. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın rica ve tensibi ile başlamıştı CEO’luğa. Uyumlu ve başarılı bir CEO durup dururken niye istifa etsin? Soner Gedik, Hesap Uzmanlığı’ndan Doğan’a transfer olmuştu. Doğan’a milyarlık vergi cezası kesildiği tarihlerde en ön safta mücadele vermişti.
Grubun önde gelen isimleri köşe bucak kaçarken Gedik, tek başına taşın altına elini koymuştu. Aydın Doğan’ın Gedik’i buna rağmen feda etmesi baskının şiddetini ele veriyor. Yoksa sağ kolunu, en fazla itimat ettiği bir ismi durup dururken niçin kapının önüne koysun?
Diğer holdinglere de benzer baskıların yapıldığı konuşuluyor. Direnenlerin ne kadar direnebileceğini tahmin etmek zor. Maalesef iş âlemini, Sarı İnek hikâyesindeki sürünün akıbeti bekliyor. Aslanlar acıktıkça sıradaki inek feda edilecek.
Gün gelecek, ‘O gün o Sarı İneği (Bank Asya, Boydak, Koza İpek, Naksan, Alfemo vd.) vermeyecektik’ denilecek denilmesine de iş işten geçmiş olacak.