Hizmet Hareketi’ne yönelik kitlesel kırımın boyutları, duruşmalar başladıkça üstü örtülemez biçimde ortaya çıkıyor. Gözaltı sürecindeki işkenceler, duruşma salonlarının duvarlarında yankılanarak tarihe geçiyor. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi, 15-16-17 Şubat’ta üç gün boyunca 48 tutuklunun yaşadığı işkenceleri dinledi. Jopla tecavüz, çırılçıplak soyma, soğuk su altında bekletme, dayak, küfür ve psikolojik işkence metotlarını tutuklular tek tek anlatarak kayıtlara geçirdiler.
Kırıkkale emniyet müdürlüğü işkencehaneleri
Kırıkkale emniyet müdürlüğü işkencehaneleri
Hasan Kobalay, Gonca Anaokulu’nda idareci olarak görev yapıyordu. 31 Ekim’de Aydın’da gözaltına alındıktan bir gün sonra Kırıkkale’ye sevkedildi. Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü’nde kaldığı 8 gün boyunca gece – gündüz işkence gördü. Kırıkkale’ye getirildiğinde “müdürüm seninle özel olarak ilgileneceğiz” diyen bir polis memuru tarafından karşılandı.
Tutukluların, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısında anlattıklarına bakıldığında; Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü’ndeki polislerin Guantanamo’daki işkence yöntemlerini uyguladıkları görülüyor. Bunlardan ilki, tutukluları gözleri, ağızları ve elleri bağlı şekilde, kafalarına tişört geçirilerek koridorlarda sürüklenmesi. Guantanamo’da tutukluların başına çuval geçirilerek yapılan bu uygulama, kişiye her türlü kötülüğün yapılabileceği bir dehlize sürüklenme hissi verip psikolojisinin çökertilmesi için uygulanıyor.
‘Çırıl çıplak soyuldum’
Duruşma sırasında tutuklular işkenceleri tek tek ve detaylı biçimde anlattılar. Tutuklu Hasan Kobay’ın anlatımları:“Sürekli hakaret gördüm. Ağır küfürler eşliğinde, çırılçıplak soyunduruldum. Çıplak vaziyette gözlerim, ağzım ve ellerim bağlı halde koridorlarda sürüklendim. Beni sürükleyerek banyo gibi bir yere götürdüler. Burada 1 saat soğuk suyun altında tutuldum. Ve bu vaziyette dövüldüm. Hücreye geri attıklarında o kadar üşümüştüm ki, yanımdaki tüm kıyafetlerimi üst üste giyip battaniyenin altına girmeme rağmen titremem durmuyordu. Aşırı derecede fenalaşınca doktora götürüldüm. Doktoru görmedim bile. Arkadan gelerek ne olduğunu bilmediğim bir iğne yaptı.
‘Keşke beni öldürselerdi’
Geri dönünce ertesi gün tekrar çırılçıplak soyunduruldum. Polisler cinsel organımı ve hayalarımı defalarca aşırı biçimde sıktılar. Bu işkence biçimi günlerce tekrarlandı. Aradan aylar geçmesine rağmen halen ağrılarım devam ediyor. Cinsel organım üzerinden işkence sürekli devam etti. Polisler tarafından makatıma cop sokuldu. Ben insanlığımdan utanır haldeyim. Keşke bunları yapacaklarına beni öldürselerdi.
Tekrar çırılçıplak vaziyette sürüklenerek banyo gibi bir yere götürülerek soğuk suyun altında bekletildim. Yine çok kötü hasta oldum. Ve yine hastaneye götürüldüm. İkinci gidişimde doktora işkence gördüğümü anlattım. Ama doktor üşütmüş diye yazdı rapora sadece.
İşkence gördüğüm süre boyunca gözlerim, ellerim ve bazen ağzım bağlandı. Sürekli olarak tekme, tokat, yumruk şeklinde dayağa maruz kaldım. Sürekli hakaret, küfür ve tehdit edildim.
Polisler karımı da gözaltına alma ve bana yaptıklarının aynısını onlara da yapmakla tehdit ettiler. Karımın da tutuklanıp evlatlarımın Çocuk Esirgeme Kurumu’na verileceğiyle tehdit ettiler.
Önüme önceden hazırlanmış şablon ifadeler konuldu. İşkenceyi dayanılmaz boyuta yükseltip, zorla bu ifadeleri imzalattılar. Bu ifadelerin tamamı işkence altında alındı ve hiçbirisini kabul etmiyorum. Bana ‘Bylock kullandın mı’ diye soruldu. Kullanmadım demiştim, ifademe ‘Bylock kullanmadım eagle kullandım’ şeklinde yazılmış. Bana imzalatılan kağıtta kod isim kullandığım, kod ismimin ne olduğu ve bu kod ismi bana kimin verdiği şablon şekilde yazılıydı. Böyle bir şey söylemedim.”
Hakim avukata sordu
Mahkeme Başkanı bu noktada araya girerek son ifadenin avukat huzurunda alındığını, avukat huzurunda neden işkenceleri söylemeyip ifadeyi imzaladığını sordu Hasan Kobay’a. Kobay’ın cevabı şu şekildeydi: “Beni götürdükleri odada polisler vardı. Orada da baskı altına aldılar beni. Odada Baro tarafından gönderilen avukat olduğunu bilmiyordum. Bana kendisini ‘avukatım’ diye tanıtan olmadı. Odadakilerin hepsini polis zannediyordum. Bana yine aynı ağır işkenceleri yapacakları baskısını kurdular, herkes ‘imzala’ diyordu ve zorla şablon metni imzalattılar. İşkence altında imzalatılan bu ifadelerin hiçbirini kabul etmiyorum”.
Anlatacaklarımı yakınlarım duymasın, dışarı çıkarın
İşkenceleri detaylı olarak anlatan Hasan Kobay’dan önce söz alan ve ilk konuşan tutuklu Recep isimli genç bir öğretmendi. Sözlerine “Yakınımın dışarı çıkartılmasını istiyorum” diyerek başladı. Annesi “oğluma ne yaptılar bilmek istiyorum” diyerek dışarı çıkmayı reddedince, “sanığın bunu istemesi halinde yerine getirilmesinin yasal zorunluluk” olduğu söylenerek anne dışarı çıkartıldı. O andan itibaren Recep öğretmenin anlattıklarıyla salonda bir anda infial oluştu. “Sapıklar” diye bağıranlar yanında, dinleyenlerden dayanamayıp salonu terk edenler oldu.
Recep öğretmen, “Ben bekarım, günler boyu cinsel organımı ve testislerimi sıktılar, cinsel organıma zarar verdiler. İleride çocuğum olmazsa bunun hesabını kim verecek.” dedi ve gördüğü işkenceleri ağlayarak anlatmaya başladı. Çırılçıplak soyulduğunu, soğuk su altında bekletildiğini, copla tecavüze uğradığını, sürekli dövüldüğünü, zorla ifade tutanakları imzalatıldığını anlattı.
İşkenceciler duruşmada
Recep öğretmenin anlattıklarıyla birlikte salonda ağlayanlar, fenalaşanlar olurken, tutukluları ve tutuklu yakınlarını bakışlarıyla taciz eden yan yana oturmuş kirli sakallı ve kirli görünümlü polis oldukları öğrenilen 7 kişiye yönelik öfke oluştu.
Avukatlar, sözkonusu polislerin işkenceci olduklarını ve buraya tutukluları baskı altına almak için geldiklerini belirttiler. Polisler işkenceci olduklarının deşifre olmasının ardından hızla salondan kaçtılar.
‘Başıma tişört geçirdiler’
Duruşmada ifade verenlerden birisi de Kırıkkale’de çocuk diş hekimi olduğunu belirten Doktor Erdem isimli tutukluydu. Polislerin gözaltı sürecinde başına bir tişört geçirerek koridorlarda çıplak vaziyette kendisini sürüklediğini söyleyen Doktor Erdem, diğer iki tutuklu gibi, çıplak sorgu, copla tecavüz, soğuk su altında bekletme, kaba dayak, ağır hakaretler, eşine tecavüzle tehdit edildiğini detaylarıyla mahkeme huzurunda anlattı. Kendisine zorla ve işkenceyle imzalatılan ifadeyi de diğer tutuklular gibi reddetti.
“İnsan olmaktan utanıyoruz’
İşkence gören isimlerden bir diğeri ise Harun Özdemir isimli Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan öğretmendi. İnsanlığından utandığını söyleyen Harun Özdemir de Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü’nde gördüğü işkenceleri anlattı. Özdemir de diğer tutuklular gibi copla tecavüze uğramış, dövülmüş, çırılçıplak koridorlarda sürüklenmişti.
Mahkeme ağır işkence anlatımlarına rağmen 48 tutukludan sadece 18’ini tahliye etti. Tutuklulardan bir kısmı 6 ay bir kısmı ise 5 aydır cezaevindeydi.
İŞTE KIRIKKALE’DEKİ İŞKENCELERİN SORUMLULARI
aktifhaber.com’un haberine göre, 15 Temmuz sonrası gerçekleşen işkenceler, dönemin Emniyet Müdürü Hasan Onar’ın talimatıyla başladı. Ardından Ekim ayının son günlerinde il Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Mahmut Çorumlu döneminde zirve yaptı. İşkencecileri koruyan isim ise Kırıkkale Başsavcısı Kasım Tüten’di.
Tutukluların, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısında anlattıklarına bakıldığında; Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü’ndeki polislerin Guantanamo’daki işkence yöntemlerini uyguladıkları görülüyor. Bunlardan ilki, tutukluları gözleri, ağızları ve elleri bağlı şekilde, kafalarına tişört geçirilerek koridorlarda sürüklenmesi. Guantanamo’da tutukluların başına çuval geçirilerek yapılan bu uygulama, kişiye her türlü kötülüğün yapılabileceği bir dehlize sürüklenme hissi verip psikolojisinin çökertilmesi için uygulanıyor.
‘Çırıl çıplak soyuldum’
Duruşma sırasında tutuklular işkenceleri tek tek ve detaylı biçimde anlattılar. Tutuklu Hasan Kobay’ın anlatımları:“Sürekli hakaret gördüm. Ağır küfürler eşliğinde, çırılçıplak soyunduruldum. Çıplak vaziyette gözlerim, ağzım ve ellerim bağlı halde koridorlarda sürüklendim. Beni sürükleyerek banyo gibi bir yere götürdüler. Burada 1 saat soğuk suyun altında tutuldum. Ve bu vaziyette dövüldüm. Hücreye geri attıklarında o kadar üşümüştüm ki, yanımdaki tüm kıyafetlerimi üst üste giyip battaniyenin altına girmeme rağmen titremem durmuyordu. Aşırı derecede fenalaşınca doktora götürüldüm. Doktoru görmedim bile. Arkadan gelerek ne olduğunu bilmediğim bir iğne yaptı.
‘Keşke beni öldürselerdi’
Geri dönünce ertesi gün tekrar çırılçıplak soyunduruldum. Polisler cinsel organımı ve hayalarımı defalarca aşırı biçimde sıktılar. Bu işkence biçimi günlerce tekrarlandı. Aradan aylar geçmesine rağmen halen ağrılarım devam ediyor. Cinsel organım üzerinden işkence sürekli devam etti. Polisler tarafından makatıma cop sokuldu. Ben insanlığımdan utanır haldeyim. Keşke bunları yapacaklarına beni öldürselerdi.
Tekrar çırılçıplak vaziyette sürüklenerek banyo gibi bir yere götürülerek soğuk suyun altında bekletildim. Yine çok kötü hasta oldum. Ve yine hastaneye götürüldüm. İkinci gidişimde doktora işkence gördüğümü anlattım. Ama doktor üşütmüş diye yazdı rapora sadece.
İşkence gördüğüm süre boyunca gözlerim, ellerim ve bazen ağzım bağlandı. Sürekli olarak tekme, tokat, yumruk şeklinde dayağa maruz kaldım. Sürekli hakaret, küfür ve tehdit edildim.
Polisler karımı da gözaltına alma ve bana yaptıklarının aynısını onlara da yapmakla tehdit ettiler. Karımın da tutuklanıp evlatlarımın Çocuk Esirgeme Kurumu’na verileceğiyle tehdit ettiler.
Önüme önceden hazırlanmış şablon ifadeler konuldu. İşkenceyi dayanılmaz boyuta yükseltip, zorla bu ifadeleri imzalattılar. Bu ifadelerin tamamı işkence altında alındı ve hiçbirisini kabul etmiyorum. Bana ‘Bylock kullandın mı’ diye soruldu. Kullanmadım demiştim, ifademe ‘Bylock kullanmadım eagle kullandım’ şeklinde yazılmış. Bana imzalatılan kağıtta kod isim kullandığım, kod ismimin ne olduğu ve bu kod ismi bana kimin verdiği şablon şekilde yazılıydı. Böyle bir şey söylemedim.”
Hakim avukata sordu
Mahkeme Başkanı bu noktada araya girerek son ifadenin avukat huzurunda alındığını, avukat huzurunda neden işkenceleri söylemeyip ifadeyi imzaladığını sordu Hasan Kobay’a. Kobay’ın cevabı şu şekildeydi: “Beni götürdükleri odada polisler vardı. Orada da baskı altına aldılar beni. Odada Baro tarafından gönderilen avukat olduğunu bilmiyordum. Bana kendisini ‘avukatım’ diye tanıtan olmadı. Odadakilerin hepsini polis zannediyordum. Bana yine aynı ağır işkenceleri yapacakları baskısını kurdular, herkes ‘imzala’ diyordu ve zorla şablon metni imzalattılar. İşkence altında imzalatılan bu ifadelerin hiçbirini kabul etmiyorum”.
Anlatacaklarımı yakınlarım duymasın, dışarı çıkarın
İşkenceleri detaylı olarak anlatan Hasan Kobay’dan önce söz alan ve ilk konuşan tutuklu Recep isimli genç bir öğretmendi. Sözlerine “Yakınımın dışarı çıkartılmasını istiyorum” diyerek başladı. Annesi “oğluma ne yaptılar bilmek istiyorum” diyerek dışarı çıkmayı reddedince, “sanığın bunu istemesi halinde yerine getirilmesinin yasal zorunluluk” olduğu söylenerek anne dışarı çıkartıldı. O andan itibaren Recep öğretmenin anlattıklarıyla salonda bir anda infial oluştu. “Sapıklar” diye bağıranlar yanında, dinleyenlerden dayanamayıp salonu terk edenler oldu.
Recep öğretmen, “Ben bekarım, günler boyu cinsel organımı ve testislerimi sıktılar, cinsel organıma zarar verdiler. İleride çocuğum olmazsa bunun hesabını kim verecek.” dedi ve gördüğü işkenceleri ağlayarak anlatmaya başladı. Çırılçıplak soyulduğunu, soğuk su altında bekletildiğini, copla tecavüze uğradığını, sürekli dövüldüğünü, zorla ifade tutanakları imzalatıldığını anlattı.
İşkenceciler duruşmada
Recep öğretmenin anlattıklarıyla birlikte salonda ağlayanlar, fenalaşanlar olurken, tutukluları ve tutuklu yakınlarını bakışlarıyla taciz eden yan yana oturmuş kirli sakallı ve kirli görünümlü polis oldukları öğrenilen 7 kişiye yönelik öfke oluştu.
Avukatlar, sözkonusu polislerin işkenceci olduklarını ve buraya tutukluları baskı altına almak için geldiklerini belirttiler. Polisler işkenceci olduklarının deşifre olmasının ardından hızla salondan kaçtılar.
‘Başıma tişört geçirdiler’
Duruşmada ifade verenlerden birisi de Kırıkkale’de çocuk diş hekimi olduğunu belirten Doktor Erdem isimli tutukluydu. Polislerin gözaltı sürecinde başına bir tişört geçirerek koridorlarda çıplak vaziyette kendisini sürüklediğini söyleyen Doktor Erdem, diğer iki tutuklu gibi, çıplak sorgu, copla tecavüz, soğuk su altında bekletme, kaba dayak, ağır hakaretler, eşine tecavüzle tehdit edildiğini detaylarıyla mahkeme huzurunda anlattı. Kendisine zorla ve işkenceyle imzalatılan ifadeyi de diğer tutuklular gibi reddetti.
“İnsan olmaktan utanıyoruz’
İşkence gören isimlerden bir diğeri ise Harun Özdemir isimli Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan öğretmendi. İnsanlığından utandığını söyleyen Harun Özdemir de Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü’nde gördüğü işkenceleri anlattı. Özdemir de diğer tutuklular gibi copla tecavüze uğramış, dövülmüş, çırılçıplak koridorlarda sürüklenmişti.
Mahkeme ağır işkence anlatımlarına rağmen 48 tutukludan sadece 18’ini tahliye etti. Tutuklulardan bir kısmı 6 ay bir kısmı ise 5 aydır cezaevindeydi.
İŞTE KIRIKKALE’DEKİ İŞKENCELERİN SORUMLULARI
aktifhaber.com’un haberine göre, 15 Temmuz sonrası gerçekleşen işkenceler, dönemin Emniyet Müdürü Hasan Onar’ın talimatıyla başladı. Ardından Ekim ayının son günlerinde il Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Mahmut Çorumlu döneminde zirve yaptı. İşkencecileri koruyan isim ise Kırıkkale Başsavcısı Kasım Tüten’di.