[Analiz: Semih Ardıç]
Merkez Bankası’nın bu haftaki PPK (Para Politikası Kurulu) toplantısının ardından Fitch’in Türkiye kararına kilitlendi. Geç saatlerde kararını açıklayan Fitch, Türkiye’nin kredi notunu düşürerek ‘yatırım yapılamaz ülke’ seviyesine indirdi.
Fitch’in de Türkiye’nin kredi notunu ‘yatırım yapılabilir’ olmaktan çıkaracağının işaretleri aylardır geliyordu. Hükümet ikazları kale almadığı gibi yatırımcıyı ürkütecek hukuk cinayetlerini taammüden işlemekten geri durmadı.
2016’da Standard&Poor’s (S&P) ve Moody’s notumuzu çöp (junk) seviyesine indirmişti. Yatırım yapmak isteyen büyük fonları üç büyükten sadece Fitch’in notu ile ikna edebiliyorduk. 27 Ocak 2017 itibarı ile o imkândan da mahrum kaldık.
Fitch Ratings, Türkiye’nin uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu “yatırım yapılabilir seviye”nin bir basamak altına indirdi. Not görünümünü durağanda bıraktı. Böylece kredi notu BBB-‘den BB+’ya çekildi. Artık Azerbaycan, Bahreyn ve Portekiz ile aynı ligde oynayacağız.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Piyasalar ateş altında, hükümetin tek meşgalesi var. O da ‘Partili Cumhurbaşkanlığı’ dense de kuvvetler ayrılığını toprağa gömmekten farksız sisteme geçişi hızlandırmak. Dünya bunu anlamakta güçlük çekiyor. Bakın Fitch notu indirmekle kalmadı, büyümenin 2016’nın ikinci yarısında keskin biçimde düştüğüne dikkat çekti.
‘Partili Cumhurbaşkanlığı’nın referandumda kabul edilmesi halinde siyasî risklerin daha da artacağını vurguladı. Daha ne desin?
Not indirimi ekonomik krizin tuzu biberi olacak. Kaynak ihtiyacı içinden çıkılmaz hal alacak. Bankaların yurt dışından kısa vadeli borç bulması hem zor hem de maliyetli olacak. Sıcak para dediğimiz portföy yatırımları azalacak.
Türkiye’nin bir sene içinde cari açık hariç en az 80 milyar dolar dış borç ödemesi lazım.
Turist gelmiyor, ihracat 7 sene geriye gitmiş.
Nasıl ödenecek bu borçlar?
Döviz kıtlığı sürecek. Dolar ve Euro başta olmak üzere önemli para birimleri karşısında TL’nin kayıpları artacak. Merkez Bankası ‘referanduma kadar sesimi çıkaramam’ hatasında ısrar ederse dolarda 4,5 TL’leri görmek işten bile değil. ABD’nin hızlı büyüme ve faiz artışı hamleleri ilave bir tehdit olarak ekonomiyi baskı altında tutacak.
SENELERİN EMEĞİ HEBA OLDU
Türkiye, kredi notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkarabilmek için 1992’den 2012’ye kadar beklemek mecburiyetinde kaldı.
AB reformları, demokratikleşme adımları ve hızlı büyümenin meyvesi olarak 2012’de üç kuruluş da Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülkeler arasına dâhil etmişti.
2016’da Standard&Poor’s (S&P) ve Moody’s notumuzu çöp (junk) seviyesine indirmişti. Yatırım yapmak isteyen büyük fonları üç büyükten sadece Fitch’in notu ile ikna edebiliyorduk. 27 Ocak 2017 itibarı ile o imkândan da mahrum kaldık.
Fitch Ratings, Türkiye’nin uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu “yatırım yapılabilir seviye”nin bir basamak altına indirdi. Not görünümünü durağanda bıraktı. Böylece kredi notu BBB-‘den BB+’ya çekildi. Artık Azerbaycan, Bahreyn ve Portekiz ile aynı ligde oynayacağız.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Piyasalar ateş altında, hükümetin tek meşgalesi var. O da ‘Partili Cumhurbaşkanlığı’ dense de kuvvetler ayrılığını toprağa gömmekten farksız sisteme geçişi hızlandırmak. Dünya bunu anlamakta güçlük çekiyor. Bakın Fitch notu indirmekle kalmadı, büyümenin 2016’nın ikinci yarısında keskin biçimde düştüğüne dikkat çekti.
‘Partili Cumhurbaşkanlığı’nın referandumda kabul edilmesi halinde siyasî risklerin daha da artacağını vurguladı. Daha ne desin?
Not indirimi ekonomik krizin tuzu biberi olacak. Kaynak ihtiyacı içinden çıkılmaz hal alacak. Bankaların yurt dışından kısa vadeli borç bulması hem zor hem de maliyetli olacak. Sıcak para dediğimiz portföy yatırımları azalacak.
Türkiye’nin bir sene içinde cari açık hariç en az 80 milyar dolar dış borç ödemesi lazım.
Turist gelmiyor, ihracat 7 sene geriye gitmiş.
Nasıl ödenecek bu borçlar?
Döviz kıtlığı sürecek. Dolar ve Euro başta olmak üzere önemli para birimleri karşısında TL’nin kayıpları artacak. Merkez Bankası ‘referanduma kadar sesimi çıkaramam’ hatasında ısrar ederse dolarda 4,5 TL’leri görmek işten bile değil. ABD’nin hızlı büyüme ve faiz artışı hamleleri ilave bir tehdit olarak ekonomiyi baskı altında tutacak.
SENELERİN EMEĞİ HEBA OLDU
Türkiye, kredi notunu yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkarabilmek için 1992’den 2012’ye kadar beklemek mecburiyetinde kaldı.
AB reformları, demokratikleşme adımları ve hızlı büyümenin meyvesi olarak 2012’de üç kuruluş da Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülkeler arasına dâhil etmişti.