Yurtdışında Hizmet’e Yönelik Her Saldırının Faili Erdoğan’dır

[Akif Umut Avaz]
Hayrettin Karaman gibi dini zulme araç kılan ‘din zalimleri’nin icazetiyle amaca götüren her yolu mübah gören Erdoğan’ın, hedeflerine ulaşmak üzere algoritmik bir ritimle ilerlediğini söyleyebiliriz. Hedefine ulaşmak için avına kenetlenmiş bir tilki, bir kurt, bir çakal gibi sinsice uyguladığı taktikler sonuç verirse ne ala. Yok bunlar işe yaramazsa, yırtıcı tırnaklarını çıkararak donattığı kanlı pençeleriyle avının üzerine nasıl atıldığının örneklerini saymakla bitiremeyiz. Erdoğan’ın bu tarzının hazin sonuçları konusunda ekonomi dünyasından dış politikaya, siyasi muhalifleri ile başetme şeklinden medya ile ilişki biçimine varıncaya kadar sayısız tecrübeye sahibiz.
Pek çok örneği olan bu tecrübelerden önemli iki tanesini, hiç şüphesiz, genel olarak Hizmet Hareketi’ni ve daha özelde Zaman gazetesini yok etmek için uyguladığı aşamalı taktik oluşturuyor. Bu taktiği Hizmet’e karşı uygularken ne mürailiği ve ikiyüzlülüğü, ne yalanı ve iftirayı, ne tehdidi ve şantajı, ne gasp ve talanı, ne kul hakkı ve ahlakı, ne de haram ve günahı sorun etmeyen Erdoğan, şöyle bir yol takip etmişti: Önce “Hocaefendi iyi ama çevresi kötü”, sonra “Hocaefendi çevresince aldatılıp yanlış yönlendiriliyor”, akabinde “Hocaefendi dâhil Hizmet’in tavanı ihanet içerisinde”, takiben “Hizmet’in tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet”, nihayet “Hala Hizmet’te olan kadın erkek, yaşlı genç kim varsa vatan haini ve terörist” diyerek asrın en büyük ve en alçakça kalpazanlığı olan “FETÖ”yü icat ve soykırıma varan tenkil sürecine geçiş…
ALGORİTMİK TAKTİKSELLİKTEKİ AŞAMALI YOL HARİTASI
Algoritmik taktiksellikteki aşamalı bu yol haritasını Zaman gazetesini yok etmek için de takip etmişti. Zaman’ı iflasa sürüklemek için önce meydan meydan, ekran ekran dolaşıp halkı boykota ve Zaman gazetesini okumamaya çağırmıştı. Bu çağrının etkisinin kısıtlı kalması üzerine Zaman yazarlarını ve çalışanlarını ayartarak içini boşaltmaya yeltenmişti. Karakter zafiyeti kaynaklı kısıtlı bir erozyon dışında bunda da istediği sonucu alamayınca Zaman’a reklam verenleri tek tek tehdit etmiş ve reklam gelirlerini engellemişti. Buna rağmen Zaman’ın batmadığını görünce doğrudan haramiliğe yeltenmiş ve Türkiye’nin en büyük gazetesini gasp etmişti.
Erdoğan’ın bu haramiliği ne ilk, ne de son olacaktı. Medya, sivil toplum, dini gruplar, siyasi aktörler ve özel sektördeki şirketleri vesaire aynı aşamalı süreçlerle yola getirerek biata zorlamış, önünde secde edenleri adi paspaslar gibi tepe tepe kullanırken, boyun eğmeyenleri tek tek yok etmeye girişmişti. Erdoğan’ın son yıllardaki hastalıklı en büyük saplantısı ise Hizmet’i yok etmek oldu hep. Bunun için tüm kurumlarıyla birlikte devleti topyekûn iflasa sürüklemek pahasına yurtiçinde her türlü hukuksuzluğu ve zulmü icradan imtina etmedi. Yurtdışına gelince ise, sandığının aksine oralarda borusunun fazla ötmediğini gördü. Peki, hedeflerinden vaz mı geçti? Tabii ki hayır! Aynı sinsilik ve mürailikteki aşamalı o algoritmik süreci oralarda da işletti.
ERDOĞAN’LA AYNI AHLAKÎ DÜZLEMDEKİ BAZI YÖNETİMLER…
Hizmet Hareketi’ne yakınlığı ile bilinen yurtdışındaki eğitim ve kültür kurumlarını kapattırmak için ahlaksızca uydurduğu çağın en büyük yalan ve iftirasına önce ikili görüşmeler, diplomatik temaslarla muhataplarını inandırmaya çalıştı. Baştan çıkarıcı bazı yöntemlerle inandırıcılık konusundaki zorlukları aşmayı yoz bazı ülkelerde kolaylaştırmaya çabaladı. Yalanla, iftirayla, tehditle, rüşvetle, vaatle istediği sonucu aldığı ülke yönetimlerinin kararlarını yurtiçinde foseptik medyasının marifetiyle propaganda malzemesi olarak kullandı. Demokrasi ve hukuktan nasipsiz az sayıdaki talihsiz ülkenin yoz yönetimleri bu okulları kapattı. Erdoğan’la aynı ahlaki düzlemdeki bazı yönetimlerin hukuksuz kapatma girişimleri ise o ülkelerin hukuk mekanizmalarına takıldı.
Kendi ülkesinde dörde katladığı bütçesine rağmen eğitimde sadece kötüleşmeye yol açan Erdoğan, o güne kadar eğitim konusunda kılını kıpırdatmadığı fakir ülkelerde sırf Hizmet’in okullarını gasp etmek için Maarif Vakfı adında bir alçaklık ve haramilik örgütü bile tesis etti. Hakikaten fakir halklara yardım ve eğitim diye bir dertleri olsa, geniş arz üzerinde faaliyet gösterebilecekleri onlarca ülke ve belde vardı. Oysa, bu ahlaksız harami çetesinin tek amaç ve faaliyeti Hizmet okullarını gaspetmeye çalışmak oldu. Doğrusu birkaç gariban ülkenin yoz yönetimlerini türlü yollarla iknada ya da aldatmada başarılı da oldular. Eşiğini aşındırdıkları ülkelerin çoğu ise, siyasal İslamcı bu harami güruhun ahlaksız girişimlerine zerre prim bile vermedi.
fail erdoğan
BOSNA, ÇEÇENİSTAN, AFGANİSTAN VS. SAVAŞLARINDA OLMAYAN OLUYORSA
Ama Erdoğan’ın hedefi hala orada duruyordu. Ne pahasına ve hangi yolla olursa olsun o hedefe ulaşmayı kafaya koymuştu bir kere. Bundan ötürü o güne kadar olmayan şeyler olmaya başladı. Neredeyse 30 yıldır dünyanın dört bir tarafında eğitim faaliyetlerinde bulunan Hizmet okullarının başına tuhaf işler gelir oldu. O Hizmet okulları ki Çeçenistan Savaşı’nı görmüş ama tek öğretmeninin ya da öğrencisinin burnu kanamamıştı. Kuzey Irak’a Saddam saldırılarını, Talabani-Barzani çatışmalarını, Irak işgalini görmüş ama okullarının tek camı bile kırılmamıştı. Bosna savaşı sırasında bile saldırı görmeyen Hizmet okullarının, iç savaş yaşayan Afganistan’da Taliban ve işgal yönetimleri altında bile başına bir şey gelmemişti. Dönemsel iç kargaşalar ve savaşlar yaşayan ne Kosova’da, ne Arnavutluk’ta, ne de Yemen’de tek bir talebenin, tek bir öğretmen ya da Hizmet gönüllüsünün burnu kanamamıştı.
Aynısı iç kargaşanın, terörün ve şiddetin kol gezdiği Somali vb bazı Afrika ülkeleri için de geçerliydi. Hizmet okullarına, kurumlarına, çalışanlarına ve gönüllülerine teröristler dahil kimsenin ilişmemesinin basit bir sırrı vardı. Bu okullar ve kurumlar çatışan tarafların çocuklarının bile barış ve kardeşlik ortamında bir arada gidip geldikleri, eğitim gördükleri yerlerdi. Ne kimseye taraflardı, ne de kimseye karşılardı. İşleri eğitim ve kültürel faaliyetler yoluyla toplumsal barış ve huzura katkı vermekti. Hizmet gönüllüleri bunun mucizevî sonuçlarını görüyor, kendileri de çalışmalarını güven içinde yürütmek için bu sonuçlardan istifade ediyorlardı.
ERDOĞAN’IN TEHDİDİYLE MUCİZEVÎ BÜYÜ BOZULDU
Bugün ise bu mucizevî büyü hasid ve müfsid Erdoğan tarafından bozuldu. Ancak Moğol istilaları döneminde görülebilecek türden zulümlerle Türkiye’de Hizmet Hareketi’ne ait taş üstünde taş, işinde gücünde kalabilen tek baş bırakmayan Erdoğan, her türlü meşru veya gayr-ı meşru yolu denediği halde kapattırmakta ya da gasp etmekte başarısız olduğu ülkelerdeki Hizmet okulları için yeni yöntemleri devreye soktu. İç savaş, savaş ve terörün eksik olmadığı ülkelerde bile neredeyse 30 yıldır tek bir kez saldırıların hedefi olmayan Hizmet okulları, Erdoğan’ın hedefe koymasından sonra ardı ardına terör saldırılarına maruz kalmaya başladı.
Erdoğan, 19 Ağustos 2016 günü ABD seyahetine çıkmadan önce havaalanında yaptığı basın toplantısında, yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlıkta suçüstü yakalandığı 17/25 Aralık 2013’te, dünya tarihinin görüp görebileceği en alçakça iftirayla, “FETÖ” diye yaftaladığı Hizmet Hareketi’ni hedef alarak boşuna, “Bundan sonra dünyanın hiçbir ülkesi, hiçbir bölgesi FETÖ ve militanları için güvenli bir sığınak değildir, olmayacaktır.” dememişti.
THY İLE NİJERYA’YA YOLLADIĞI SİLAHLAR MI KULLANILDI?
Ortadoğu ve Afrika’daki radikal İslamcı terör örgütlerine büyük destek verdiğine dair sayısız delil ortaya çıkan Erdoğan, belli ki o güne kadar yönlendirmesiyle gerçekleşen bazı kanlı eylemlerin verdiği özgüvenle konuşuyordu. Çatışmacı toplumların bile tamamını kucaklayan çoğulcu öğrenci ve öğretmen kadrolarından dolayı, bazı ülkelerde yaşanan en kanlı çatışmalar sırasında bile, tek bir kez bile saldırıyla karşılaşmayan Hizmet okulları, Erdoğan’ın Türkiye hazinesinden yaptığı yardımlar üzerinden arka bahçesi haline getirdiği Somali’nin başkenti Mogadişu’da 30 Mart 2016 günü şüpheli bir terörist saldırıya hedef olmuştu. Okul servisine düzenlenen silahlı saldırıda şoför, güvenlik görevlisi, 2 Türk öğretmen ve 3 Türk öğrenci şehit olmuştu. 5’i Türk 6 öğrenci ise yaralanmıştı. Bu Hizmet okulları için çok acı bir ilkti. Son olmayacağı nereden bilinecekti?
Hatırlayacağınız gibi, her türlü ulusal ve uluslararası kirli işe bulaşan Erdoğan’ın Afrika’da kendisiyle aynı zihniyetteki radikal İslamcı terör örgütlerine yasadışı silah sevkiyatı yaptığı ortaya çıkmıştı. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında bir Twitter hesabı, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın başdanışmanı Mustafa Varank ile THY Özel Kalem Müdürü Mehmet Karakaş arasında geçen çok ilginç bir telefon konuşmasının kaydını yayınlamıştı. Ses kaydında Varank, Karakaş’a THY aracılığı ile Nijerya’ya sevkiyatı yapılması istenen malzemeleri soruyor, Karakaş ise “Bu malzemeler Hristiyan mı öldürüyor, Müslümanları mı öldürüyor?” diye soruyordu. Varank da birkaç gün içinde kendilerine konu ile ilgili bilgi verileceğini söylüyordu.
TERÖRİSTLERE GÖNDERDİĞİ SİLAHLAR TÜRKLERE YÖNELDİ
Oysa merak ettikleri o insanlık dışı sorunun cevabını dünya kamuoyu belki onlarca defa almıştı. Tıpkı Hizmet okullarını, dershanelerini, yayınevlerini, kitaplarını, gazetelerini ve televizyonlarını hedef alan Erdoğan gibi eğitim-kültür düşmanı olan Boko Haram ve benzeri radikal İslamcı terör örgütleri onlarca kez eğitim kurumlarını basmış, onlarca kişiyi katletmiş, yüzlerce Hıristiyan ya da Müslüman öğrenciyi kaçırmıştı. Dolayısıyla radikal terör örgütlerine gönderdiği silahlar, Müslüman ya da Hıristiyan (bu ayrım bile insanlık dışı) fark etmeksizin Erdoğan’ın hedefe koyduğu herhangi birilerini hedef alabilirdi. Hatta son yaşanan acı örnekte görüleceği gibi Türkleri bile.
Erdoğan’ın üzerlerinde hak edilmiş bir nüfuza sahip olduğu radikal terör örgütleri büyük ihtimalle Erdoğan rejiminin siparişiyle önceki gün Nijerya’da bir saldırı gerçekleştirdi. Böylece, Hizmet’in yakın zamana kadar asla başına gelmeyen bir saldırı daha gerçekleşmiş oldu. Erdoğan’ın THY uçakları ile radikal terör örgütlerine silah gönderdiği Nijerya’da bir Türk okuluna düzenlenen silahlı sadırı sonrasında aralarında bir kadın Türk öğretmenin de olduğu yedi kişi kaçırıldı. Türk kadın öğretmenin yanı sıra iki öğrenci ve diğer dört okul personeli de kaçırıldı. Tabii öğrenci ve personelin Hıristiyan mı yoksa Müslüman mı olduğunu bilemediğimiz için THY Özel Kalem Müdürü soracak olsa seçmece çalışan vicdanını yine rahatlatamayacağız.
TÜM KİRLİ İLİŞKİLERİNİ SEFERBER EDEREK HAREKETE GEÇİRDİ
Anlaşılan o ki, Erdoğan Hizmet’e yakın eğitim kurumlarını ve gönüllülerini sadece hedefe koymakla kalmamış. Kamu imkânlarını istismar ederek geliştirdiği her türlü kirli ilişkilerini de seferber ederek harekete geçirmiş. Bu yüzden, Avrupa ülkelerinde AKP’ye yakın mafyatik örgütler işi fiziksel saldırılardan fişlemeye, talandan tehditlere vardırırken, Malezya gibi egemenlik haklarının saygınlığını beş paralık eden ülkelerde ise Erdoğan’ın Muhaberat elemanları adi mafyalar gibi gündüz gözüne Hizmet gönüllülerini (20 Ekim 2016’da 3 Hizmet gönüllüsü Malezya’da MİT elemanları tarafından kaçırılmıştır.) kaçırabiliyor.
Belli ki Erdoğan bununla da yetinmiyor. Tıpkı Suriye ve Irak’ta olduğu gibi besleyip semirttiği radikal terör örgütlerini, Afrika başta olmak üzere, dünyanın dört bir tarafında harekete geçirmiş gibi görünüyor. Bir türlü kapattıramadığı ya da el koyamadığı yurtdışındaki Hizmet’e yakın okullara kan dökerek, adam kaçırtarak zarar vermeyi amaçlıyor.
Şu şöyle bilinsin ki, bu saatten sonra yurtdışında Hizmet gönüllülerinin başına gelebilecek en ufak saldırıdan, adam kaçırmadan, yaralamadan veya cinayetten, tıpkı IŞİD gibi terörü yöntem olarak benimsediği artık iyice aşikâr olan Erdoğan sorumludur.