[Tarık Toros]
Olacağından değil de… Ülkede TV kanalı yönetsem, şu Anayasa görüşmelerinin tümünü kesintisiz yayımlardım. Bundan daha iyi bedava fırsat olmazdı. Birincisi, ülkenin en hayati anayasal değişikliğinde kafasını kuma gömen TBMM TV’ye feyk atmış olursunuz. İkincisi, takip eden etmeyen seyirciyi ekranınıza kilitlersiniz. Üçüncüsü, kimse bu legal ve ücretsiz yayını veremezken siz verir, rakiplerinize nal toplatırsınız. Kimsenin de itiraz edecek hali olmaz, özgür bir tercihtir. Dördüncüsü, ertesi gün reytinglere bakıp halkın ilgisini objektif olarak görebilirsiniz, birinciyseniz işlem tamamdır. Beşincisi, görüşmeler bitince seyircinin yüzde 80’i gider, fakat her halükarda yüzde 20 civarı yeni seyirciniz olur. Altıncısı, girmediğiniz alıcılara girer, kanal sıralamasında arkalardaysanız, öne çekilirsiniz, milyon dolarlık ilan verseniz, böyle tanıtım olmaz. Yedinci ve en acı madde: Bunları yaptık esasen, onun için polis gücüyle hukuksuz basıp uydudan sinyalimizi düşürüp mecralarımızı gasp ettiler. Başka yere gittik, yine mecra olduk. Onu da indirdiler. Yetmedi, bizleri ülkede bir daha çalışamaz hale getirdiler.
AZINLIK FAKTÖRÜ
Bu tip kritik ve tarihi süreçlerde, esasen çoğunluk değil, sayıyı tamamlayan azınlık belirleyicidir. İktidar partisinin parlamentodaki varlığı yetmiyor. Allah aşkına, düne kadar “yavru muhalefet” dediği partinin oyları olmasa, Anayasa değişikliği gündeme gelir, bu kadar gürültü koparır mıydı? Haliyle, parlamentodaki dördüncü partinin sorumluluğu daha büyüktür, eli taşın altında olan parti aslında o partidir. Adını koyalım, MHP ve Devlet Bahçeli faktörü olmasa, şu gün adına ister “rejim değişikliği” deyin, ister “sistem revizyonu” fark etmez, yaşadıklarımızı yaşamazdık.
SİYASETİN ZAVALLISI
Bu bahsi şununla bitirelim: “Ağzından köpükler saçarak konuşan siyasetin zavallısı Devlet Bahçeli için bütün o köpükleri itinayla yalayacağı yeni bir süreç başlıyor.” İfadedeki bayağılık için özür dilerim. Bir buçuk yıl önce bunu söyleyen, Cumhurbaşkanı’nın eski metin yazarı, şimdiki AKP Milletvekili Aydın Ünal’dı.
SİYASİ SUİKAST İHTİMALİ
Bugün Google’a “siyasi suikast olabilir” yazıp aratın, bir milyonu aşkın sonuç çıkar. Sanki ülke güllük gülistanlıkmış, onca faili meçhul terör kurbanı yokmuş, alışveriş merkezleri boşalmamış, turist ülkeden ayağını çekmemiş gibi konuşuyorlar. Bu konuda yapılmış binlerce değerlendirme var, kimse üzerinde durmuyor. Sen üzerinde durunca, “Bakın suikast yapacaklar, ön alıyorlar” diyorlar. Bu kafayla bakarsan, “ihbar var” deyip muhalefet liderlerine zırhlı makam aracı yollayan Hükümet de “ön alıyor” o zaman!
“TÜRKİYE MART AYINDA ALEV ALEV YANACAK”
Bunu ben demedim, ama diyene tek laf edilmedi. Doğu Perinçek orada duruyor. Yine, kendi içlerinden Savcı Sayan, “CHP kendi içlerinden bir milletvekili öldürtebilir” dedi, diyebildi canlı yayında. Ona da tek laf etmediler. Yine, kendi yazarları Emin Pazarcı, IŞİD’in Türkiye’deki bütün hücrelerine “Erdoğan’ı öldürün” emri verdiğini yazdı geçen gün, bu da seyredildi. Normal bir süreçten geçmiyoruz, CHP’li milletvekili Ahmet Akın, “TBMM adeta bir canlı bomba gibi” diye tweet attı. Bu ahval ve şerait içinde, kendi halinde bir gazetecinin, olanca dikkatli bir üslupla, “bir siyasi suikast olasılığı arttı” demesi mi tuhaf?
SORMAYA DEVAM: ASKERİMİZ YAKILDI MI?
Aydınlanmamış onca terör hadisesini hatırlatmaya ne hacet! Hemen her hafta bir başkasıyla yüzleşiyoruz. Bir hadise var ki, halen cevap yok: İki Türk askeri IŞİD tarafından yakılarak öldürüldü mü, öldürülmedi mi? Akıbetleri hakkında bilgi var mı? Öldürüldü iseler cenazeleri alındı mı? Cenazelerin terör örgütüyle takas edildiği iddiaları doğru mu? Haftalardır soruluyor, “inceliyoruz” deniliyor. Full HD kalitesinde, adeta film prodüksiyonu gibi çekilmiş 7 dakikalık video halen orada duruyor!
O FETVA DA ORADA DURUYOR
Saray’da başköşelerde ağırlanan ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman, 19 Aralık 2013’te Yenişafak’taki yazısını şu cümlelerle noktalamıştı, bu yazı da orada duruyor: “Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir. Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nu dua ile anıyorum.”
SİYASETİN ZAVALLISI
Kan ve vahşet kokan binlerce örnek sıralayabilirim. Gerek yok. Amaç üzüm yemek değil nasılsa… Başa dönelim. Ülkede şu an hangi atmosfer hakimse, bunu onlarca yıl sabitleyecek bir düzenin taşları döşeniyor. Maddeler Meclis’te çatır çatır geçti. Yarın öbür gün, kimsenin kürsü lafları, oylama kabinleri önündeki mücadelesi hatırlanmayacak. Şu hatırlanacak: Darbe oluyor, göz göre göre… Bu defa sivil tankların önünde duran yok!
(TR724)
AZINLIK FAKTÖRÜ
Bu tip kritik ve tarihi süreçlerde, esasen çoğunluk değil, sayıyı tamamlayan azınlık belirleyicidir. İktidar partisinin parlamentodaki varlığı yetmiyor. Allah aşkına, düne kadar “yavru muhalefet” dediği partinin oyları olmasa, Anayasa değişikliği gündeme gelir, bu kadar gürültü koparır mıydı? Haliyle, parlamentodaki dördüncü partinin sorumluluğu daha büyüktür, eli taşın altında olan parti aslında o partidir. Adını koyalım, MHP ve Devlet Bahçeli faktörü olmasa, şu gün adına ister “rejim değişikliği” deyin, ister “sistem revizyonu” fark etmez, yaşadıklarımızı yaşamazdık.
SİYASETİN ZAVALLISI
Bu bahsi şununla bitirelim: “Ağzından köpükler saçarak konuşan siyasetin zavallısı Devlet Bahçeli için bütün o köpükleri itinayla yalayacağı yeni bir süreç başlıyor.” İfadedeki bayağılık için özür dilerim. Bir buçuk yıl önce bunu söyleyen, Cumhurbaşkanı’nın eski metin yazarı, şimdiki AKP Milletvekili Aydın Ünal’dı.
SİYASİ SUİKAST İHTİMALİ
Bugün Google’a “siyasi suikast olabilir” yazıp aratın, bir milyonu aşkın sonuç çıkar. Sanki ülke güllük gülistanlıkmış, onca faili meçhul terör kurbanı yokmuş, alışveriş merkezleri boşalmamış, turist ülkeden ayağını çekmemiş gibi konuşuyorlar. Bu konuda yapılmış binlerce değerlendirme var, kimse üzerinde durmuyor. Sen üzerinde durunca, “Bakın suikast yapacaklar, ön alıyorlar” diyorlar. Bu kafayla bakarsan, “ihbar var” deyip muhalefet liderlerine zırhlı makam aracı yollayan Hükümet de “ön alıyor” o zaman!
“TÜRKİYE MART AYINDA ALEV ALEV YANACAK”
Bunu ben demedim, ama diyene tek laf edilmedi. Doğu Perinçek orada duruyor. Yine, kendi içlerinden Savcı Sayan, “CHP kendi içlerinden bir milletvekili öldürtebilir” dedi, diyebildi canlı yayında. Ona da tek laf etmediler. Yine, kendi yazarları Emin Pazarcı, IŞİD’in Türkiye’deki bütün hücrelerine “Erdoğan’ı öldürün” emri verdiğini yazdı geçen gün, bu da seyredildi. Normal bir süreçten geçmiyoruz, CHP’li milletvekili Ahmet Akın, “TBMM adeta bir canlı bomba gibi” diye tweet attı. Bu ahval ve şerait içinde, kendi halinde bir gazetecinin, olanca dikkatli bir üslupla, “bir siyasi suikast olasılığı arttı” demesi mi tuhaf?
SORMAYA DEVAM: ASKERİMİZ YAKILDI MI?
Aydınlanmamış onca terör hadisesini hatırlatmaya ne hacet! Hemen her hafta bir başkasıyla yüzleşiyoruz. Bir hadise var ki, halen cevap yok: İki Türk askeri IŞİD tarafından yakılarak öldürüldü mü, öldürülmedi mi? Akıbetleri hakkında bilgi var mı? Öldürüldü iseler cenazeleri alındı mı? Cenazelerin terör örgütüyle takas edildiği iddiaları doğru mu? Haftalardır soruluyor, “inceliyoruz” deniliyor. Full HD kalitesinde, adeta film prodüksiyonu gibi çekilmiş 7 dakikalık video halen orada duruyor!
O FETVA DA ORADA DURUYOR
Saray’da başköşelerde ağırlanan ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman, 19 Aralık 2013’te Yenişafak’taki yazısını şu cümlelerle noktalamıştı, bu yazı da orada duruyor: “Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir. Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu’nu dua ile anıyorum.”
SİYASETİN ZAVALLISI
Kan ve vahşet kokan binlerce örnek sıralayabilirim. Gerek yok. Amaç üzüm yemek değil nasılsa… Başa dönelim. Ülkede şu an hangi atmosfer hakimse, bunu onlarca yıl sabitleyecek bir düzenin taşları döşeniyor. Maddeler Meclis’te çatır çatır geçti. Yarın öbür gün, kimsenin kürsü lafları, oylama kabinleri önündeki mücadelesi hatırlanmayacak. Şu hatırlanacak: Darbe oluyor, göz göre göre… Bu defa sivil tankların önünde duran yok!
(TR724)