Hani Dolar Silahtan Tehlikeliydi?

[Haber-Analiz: Semih Ardıç]

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Ecdadın nüktedanlığı da imdada yetişmese Büyük Türkçe Lûgat perişan ahval-i umûmîyi tarife kifayet etmez. Üzerinden 1 dolar çıkanı vatandaşlıktan atmaya hazırlanan AKP hükümeti, diğer taraftan 1 milyon dolar tutarında gayrimenkul alan yabancı uyruklulara vatandaşlık verecek.
Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın muhtarlara yeni bir tamim yayımladığı son Saray Meclisi’nde, ‘elinde silahı olan teröristle dolar bulunduran arasında fark olmadığı’ ifade edilmişti ki AKP hükümeti bu sözlere nispet yapar gibi ‘1 milyon dolar alan yabancıya vatandaşlık’ hakkı tanıdı.
Dış ticaret gibi küresel bir ligde TL ile faaliyet gösterilmesini isteyenlerin kendi topraklarında arsa, bina, tesis ve daireyi dolar üzerinden satmasındaki tutarsızlık bile yabancının kafasını karıştıracak kadar vahim. Daha evvel konut alanların aynı haktan faydalanamayacak olması uygulamanın açmazlarından sadece biri.
KİMSE ‘UCUZ’ DİYE SURİYE’DEN EV ALMAZ
TL’nin iki ayda yüzde 20 erimesinden sonra böyle bir karar alanların matematik seviyesi de anlaşılmış oldu. Kaldı ki ‘kur arttı, TL ucuzladı. Gayrimenkul kapış kapış gider’ demenin karşılığı yok. Bir başka coğrafyadan gayrimenkul alırken sadece fiyata bakılmaz. Fiyatları çok cazip olsa da yabancılar Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Kuzey Kore’de ev almak için kuyruğa girmiyor.
Satınalma, kiralama ve kullanım açısından gelişmiş bir demokrasi, hukuk güvenliği ve adalet sisteminin sağlıklı işlemesi fiyattan daha önceliklidir. Türkiye’de 17 bin sosyal medya kullanıcısının nezarethaneler boşaldığı an gözaltına alınacağı konuşulurken sadece bu dehşet ötesi veriyi bile herhangi bir AB ülkesi vatandaşına izah edemezsiniz.
Hâlihazırda parlamenter sistemi tamamen cumhurbaşkanına bağlayacak anayasa değişikliğinden haberi olanlar bedava verseniz daire almaya gelmez. Adi bir alacak davası bile en az 5 yıl sürmektedir. Geç gelen adalet adalet değildir. Hukukun olmadığı bir yerde yabancı yatırımcı da olamaz.
Gayrimenkul yatırımcıları hukuk güvenliğinden sonra yolsuzluk ve rüşvet endekslerine bakar. Türkiye yolsuzlukta Avrupa’da birinci, dünyada ikinci. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün endeksinde Türkiye 168 ülke ve bölge içinde 66’ncı sırada yer alırken, Senegal 61’inci, Romanya 58’inci sırada. Malî şeffaflığın olmadığı piyasalarda yabancılar, hele hele tüzel kişiler (kurumsal yatırımcı) asla risk almaz.
RÜŞVETSİZ ADIM ATILAMIYOR
Türkiye’de gayrimenkul her türlü kara para ve rüşvet operasyonuna açık bir sektör maalesef. En basit işlemler bile rüşvet olmadan yaptırılabilmesi mümkün değil. İnşaat izinlerinden iskâna, tapudan SİT mevzuatına kadar her safhada rüşvet yaygınlaşmıştır.
Yatırımcıların akıl hocaları, Türkiye’de konut piyasasında risklerin arttığına dâir raporlar yayınlıyor. Bu da yeni yatırımcılar üzerinde ‘caydırıcı’ oluyor. 2016’da yabancıya konut satışı bir evvelki seneye göre yüzde 20 düştü. İmaj, itibar ve getiri potansiyeli açısından gerileyen pazarı, ‘al konutu kap vatandaşlığı’ diyerek ayağa kaldıramazsınız.
Konuta yatırım yapanlar derin ve sağlıklı bir kiralık piyasaya çok ehemmiyet verir. Zira yatırımı elde tutma döneminde sağlanacak kira geliri düzenli olabilsin. Oysa Türkiye satın alma fiyatı ile kira geliri arasındaki illiyetin en bozuk olduğu pazardır.
Amortisman süresi aşırı uzundur ve kira geliri neredeyse önemini kaybetmiştir. Türkiye genelinde gayrimenkullerin amortisman süresi (apartman dairesi esas alınarak) 211 aylık kiraya eşittir. Yani standart bir apartman dairesine ilişkin yatırımı 211 aylık kira geliriyle, 17,6 yılda amorti edilebiliyor. Hukukî teminat veremiyorsanız yatırımcı bu kadar uzun amorti süresini niye göze alsın!
KUR RİSKİ CAYDIRICI
Türkiye’nin 10 senede bir iktisadî buhranlara düçar olduğu biliniyor. Bugünlerde olduğu gibi TL’nin hızla devalüe olduğu devirlerde gayrimenkul çok hızlı düşüyor. Yatırımcı böyle bir kur riskini almak istemez. Hükümetin zamanlaması ziyadesi ile hatalıdır.
İlaveten Türkiye’de önümüzdeki döneme dâir siyasî belirsizlikler arttı. Başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı dayatması sokağı alttan alta kutuplaştırıyor. Biriken enerjinin nasıl açığa çıkacağı meçhul! TSK’nın Suriye’de iç savaşa müdahil olması, batıda Türkiye için ‘savaş ülkesi’ algısına sebebiyet verdi.
Büyüme oranlarının eksiye döndüğü, yüksek teknolojinin sanayi içindeki payının devede kulak mesabesinde olduğu bir dönemde vatandaşlık hakkının krize giren inşaat sektörüne merhem olması beklenmemeli.
BÜYÜK YATIRIMCI 5 SENEDİR KAÇIYOR
Vatandaşlık hakkına hiç mi rağbet gösterilmeyecek? Tam olarak onu kast etmedim. Bu hak için koşup gelenler olacaksa bunlar kimler olabilir? Cevabı 2016’da Türkiye’den konut alan yabancılar sıralamasında saklı. En fazla konutu Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Afganistan vatandaşları aldı. Yeni tanınan hak geçen sene cari olsaydı bu dört ülkeden yüzlerce kişiye vatandaşlık verilecekti.
2011’den itibaren ciddi miktarda yabancı kurumsal gayrimenkul yatırımcısının Türkiye’den ayrıldığı ortada iken gidenleri yeniden yatırıma ikna etmek o kadar kolay değil. Türkiye’nin Avrupa Birliği idealinden uzaklaşması, Shangay’a yaklaşması gayrimenkul yatırımcısı için korkutucu değil de nedir!
Gazetecilerin mal varlığına el koyan, holdingleri TMSF’ye devreden, üzerinden 1 dolar çıkanı vatandaşlıktan çıkaran hükümetin evvela bu hukuksuzluklardan vazgeçmesi lazım ki kaybedilen itibarı kazanarak ilk ve en hayatî adım atılmış olsun. Aksi takdirde kendimizi darı ambarında zannetmeye devam ederiz.