[Mehmet Yıldız]
O günlerde bu konu çokça tartışıldı. Ceza Hukukçusu Profesör Dr. İzzet Özgenç, 11 Nisan 2015 tarihinde twitter hesabından yaptığı açıklamada bunun sakıncalarını dile getirmiş, vatandaşlığın kaybettirilmesi halinde şayet kişi vatansız kalacaksa, bu yönde karar alınmaması gerektiğini belirtmişti. Öte yandan Profesör Özgenç’e göre ‘kişilerin vatandaşlıktan çıkarılmasının suçla ve suçlulukla mücadele bakımından hiçbir olumlu katkısı bulunmamakta. Aksine, özellikle terör suçları ile suçlananlarla bağlantılı olarak devletin uluslararası alanda çok daha zor durumlara maruz bırakılması sonucunu doğurmaktadır.’
Erdoğan’ın çok istediği düzenleme KHK ile geldi
Nihayet Erdoğan’ın istediği düzenleme, 6 Ocak 2017 tarihinde yayınlanan 680 sayılı KHK ile yapıldı. Bundan sonra Devlet isterse bir kişiyi kolayca Türk Vatandaşlığından çıkarabilecek.
Bir grup hukukçu tarafından hazırlanan Yargı İçin Adalet sitesi editörleri KHK ile getirilen bu düzenlemelerin hayatımızı nasıl etkileyeceğini yorumladı:
Vatandaşlığın kaybettirilmesi konusu, 29.05.2009 tarih ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununda (TVK) yabancı bir devlet hizmetinde bulunma ya da yabancı devlet hizmetinde gönüllü askerlik yapma nedenleri ile sınırlı bir şekilde düzenlenmişti (m. 29).
6 Ocak 2017 tarih ve 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 29. maddeye aşağıdaki kaybettirme nedeni eklenmiş:
“(2) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 302 nci, 309 uncu, 310 uncu, 311 inci, 312 nci, 313 üncü, 314 üncü ve 315 inci maddelerinde yazılı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen ve yabancı ülkede bulunması nedeniyle kendisine ulaşılamayan vatandaşlar, bu durumun soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı veya kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde vatandaşlıklarının kaybettirilmesi amacıyla Bakanlığa bildirilir. Bakanlıkça Resmî Gazetede yapılan yurda dön ilanına rağmen üç ay içinde yurda dönmemeleri halinde, bu kişilerin Türk vatandaşlıkları Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla kaybettirilebilir.”
Buna göre Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi kararı verilebilmesi için aşağıdaki koşulların yerine gelmiş olması gerekir:
- Maddede düzenlenen suçlar nedeniyle ilgili hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülmesi,
- İlgilinin yabancı ülkede bulunması nedeniyle kendisine ‘ulaşılamaması’,
- Bu durumun soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı veya kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından ‘öğrenilmesi’ üzerine Bakanlığı bildirilmesi,
- Bakanlıkça Resmî Gazetede yapılan yurda dön ilanına rağmen üç ay içinde yurda dönülmemiş olması,
- İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı.
Bu düzenlemeyle; devlet birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (m. 302), anayasayı ihlal (m. 309), Cumhurbaşkanına suikast veya fiili saldırı (m. 310), yasama organına karşı suç (m. 311), hükümete karşı suç (m. 312), silahlı isyan (m. 313) veya silahlı örgüt (m. 314) suçlamalarıyla haklarında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen ve yabancı ülkede olması nedeniyle kendisine ‘ulaşılamayan’ (yani yakalanamayan) ve yabancı ülkede olduğu ‘öğrenilen’ kişilerin yapılan ilana rağmen Türkiye’ye dönmemeleri durumunda Türk vatandaşlığını kaybettirmeleri amaçlanmaktadır. TVK’nun özellikle darbe dönemi sonrası yoğun tatbik edilen bir kısım eski düzenlemelerinde (403 sayılı mülga TVK) ‘vatandaşlıktan çıkarma’ ya da ‘kaybettirme’ nedeni olarak kullanılan bir hükmün TVK’ya yeniden ithal edildiğini görüyoruz.
Ancak, önceki düzenlemelerde (403 sayılı mülga TVK) ilgilinin yurt dışında olması nedeniyle soruşturma, kovuşturma veya hükmün infazının mümkün olmaması koşulu aranırken, KHK’daki düzenlemede ilgilinin yurt dışında olması nedeniyle kendisine ulaşılamaması (yani yakalanamaması, teslim olmaması vb.) bir kaybettirme nedeni olarak düzenlenmektedir.
Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi hangi sonuçları doğurur?
Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi kararları Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren hüküm ifade eder (TVK, m. 30(1)). Kaybettirme kararı niteliği itibariyle cezai nitelikte bir işlemdir. Ancak, sonuçları açısından diğer vatandaşlık kayıp hallerinden bir farkı yoktur. Türk vatandaşlığını kaybeden kişiler kayıp tarihinden itibaren yabancı statüsüne geçerler. Bu kişiler Türkiye’de bir yabancı olarak Türk yabancılar hukukunun kendilerine sağlamış olduğu hak ve yükümlülüklere tabi olurlar. Bu nedenle, kanunlarda yabancılara getirilmiş sınırlamalara (giriş, ikamet, çalışma gibi) tabiidirler, yabancılar için yasaklanmış (siyasi haklar gibi) hak ve özgürlüklerden yararlanamazlar. Sahip oldukları taşınmazlar ve sosyal güvenlik hakları açısından ilgililerin bireysel durumlarının ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Haklarında kaybettirme kararı verilen kişilerin Türk vatandaşlığını yeniden kazanabilmeleri mümkündür. Kanun, vatandaşlığı kaybettirilmiş olan kişilerin tekrardan Türk vatandaşlığını kazanabilmelerini yeniden vatandaşlık kazanma olarak düzenlemiştir (TVK, m. 14). Bu durumda olan kişiler, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak ve Türkiye’de üç yıl ikamet etmek koşulu ile Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını yeniden kazanabilirler (TVK, m. 14).
Türk vatandaşlığını kaybettirilen birinin eş ve çocuklarının durumu
Kaybettirme kararları cezai nitelikte olduğu için sonuçları şahsidir. İlgili kişinin eş ve çocuklarına hiçbir şekilde tesir etmez. TVK, m. 30 (2). Türk vatandaşlığına sahip olan eş ve çocuklar Türk vatandaşı olarak kalmaya devam ederler.
Vatandaşlığın kaybettirilmesi kararlarına karşı yargı yolu açık olup (Anayasa m. 66(5)) karar merci Bakanlar Kurulu olduğundan Danıştay’da iptal davası açılabilir (Danıştay Kanunu, m. 24). İdari yargı mercileri genelde devletin egemenlik hakkına ve idarenin takdir yetkisine sahip olduğu gerekçesiyle talebin reddi yönünde karar verebilir. İlgilinin yabancı ülkede olduğunun öğrenilmesinin somut delile dayanmadığı ya da hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle iptali istenebilir. Ayrıca, Anayasanın 66. Maddesinde öngörülen kanunilik ilkesine dayanarak kaybettirme kararlarının iptali istenebilir. “Vatandaşlık kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir” (m. 66(3)). Özellikle KHK ile getirilen kaybettirme nedeninin geçmişe etkili olacak şekilde KHK’dan önce yapıldığı ileri sürülen eylemlere tatbik edilemeyeceği itirazı ileri sürülebilir.
Uluslararası hukuk açısından vatandaşlığın kaybettirilmesi
Böyle bir düzenleme başta Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi olmak üzere vatandaşlıkla ilgili temel uluslararası hukuk ilkelerine tamamen aykırıdır. Ayrıca, kaybettirme kararının verilmesinde ilgilinin yabancı ülkede olduğunun ‘öğrenilmesi’nde nasıl bir delil kriteri aranacağı belli değildir. İlgilinin yabancı ülkede olduğunun öğrenilmesinin; ülkeden çıkış kayıtlarına göre mi, resmi belgelere dayanılarak mı, yoksa sadece istihbari ya da kulaktan duyma bilgilerle mi olacağı belirsizdir. Hatta ülke içinde olduğu halde kendisine ‘ulaşılamadığı’ (yani yakalanamadığı ya da teslim olmadığı) için yabancı ülkede olduğu varsayımı ile vatandaşlığı kaybettirilen kişilerin olması mümkündür. Bu durum Türkiye’yi vatandaşlarının vatandaşlık hakkını keyfi olarak ortadan kaldıran bir ülke konumuna getirecektir.
Bu şekilde Türk vatandaşlığını kaybetmiş olup herhangi bir ülkenin vatandaşlığına sahip olmayanlar vatansız konuma düşerler. Bulundukları ülkenin iç hukuk düzenlemelerine ve uluslararası antlaşma taahhütlerine göre değişen ölçülerde hak ve özgürlüklerden yararlanırlar.
Vatansızlık konusunda Vatansızlık Hallerinin Azaltılmasına ilişkin Sözleşme (1961), Vatansızların Hukuki Statüsüne ilişkin Sözleşme (1954) gibi düzenlemeler bulunmaktadır. Bulunulan her ülke hukuku açısından vatansızların hukuki statüsünün, başvurulacak mercilerin, yapılacak işlemlerin ve vatansızlık statüsünden kaynaklanan hakların (vatansız kişi belgesi, seyahat belgesi, ikamet ve çalışma hakları) ayrıca ele alınması gerekir. Vatandaşlığın kaybettirilmesi kararlarının olası iltica ve göç hukuku talepleri açısından ilgililere ek kolaylık sağlaması ya da durumlarını izahta ilave delil oluşturması söz konusu olabilir.