[Haber-Analiz: Erman Yalaz]
- Gözaltı sayısı 120 bin, tutuklanan 45 binden fazla
- 372 cezaevinde 200 binden fazla tutuklu var
- 7 bin akademisyen ihraç edildi, 1.400’ü tutuklu
- 170 yayın kuruluşu kapalı, 150’den fazla gazeteci tutuklu
- 700 holding ve şirkete el kondu, yüzlerce işadamı tutuklu
- Bir yılda 30 terör olayında, 1000 şehit ve ölüm 2 bin yaralanma
- 2.400 eğitim kurumu, 1700 sivil toplum kuruluşu, dernek vakıf kapalı
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısından hemen önce yaptığı açıklamada Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasını eleştirirken, “15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra, 20 Temmuz’da gerçek darbe yapıldı. 20 Temmuz’u hiç kimsenin unutmaması lazım. Parlamento’dan OHAL yetkisinin alındığı tarihtir.” dedi. Sonra 9 başlık sıraladı. 15 Temmuz’da kontrollü darbe yaptıran, 20 Temmuz’da karşı darbeyi başlatan AKP’nin 9 başlık altındaki bilançosu tam bir felaket. Şimdi OHAL, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK), HSYK, Sulh Ceza Hakimlikleri eliyle üretilen hukuksuzluklar yetmiyormuş gibi, tek adam, partili cumhurbaşkanı ve tek partiye dönüşü getiren Suriye’deki Esed Rejimi anayasasının kopyası yeni anayasa görüşmeleri aşamasına gelindi. Darbenin fotoğrafı ise ses çıkarmayanlara ve ülkenin tarihine acı ve utanç tablosu olarak geçiyor. İşte Kılıçdaroğlu’nun başlıklarını verdiği 20 Temmuz darbesinin bilançosu.
TBMM ve BAŞBAKANLIK FESHEDİLDİ, ÜLKE OHAL KHK’LARI VE MGK’LARLA YÖNETİLİYOR
TBMM, parlamentonun vermediği yetkilerle OHAL kapsamında 15 kararname düzenlendi. Bunların sadece 5’i Meclis’ten onay aldı. Muhalefete ragmen, sayısal üstünlükle Anayasa, AİHS ve Evrensel Hukuku çiğneyen onlarca kanuni değişikli yapıldı, 130 bin memura işlem yapılırken 100 bin memur işsiz bırakıldı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki bakanlar kurulu toplantıları kural, hükümetin başbakanlıktaki bakanlar kurulu toplantıları istisna haline geldi. Üç ay daha uzatılan son OHAL için, yasa ve anayasalara aykırı şekilde toplantı bile yapılmadan, MGK üyelerinin sadece imzası alınarak uzatma talebi Meclis’e getirildi.
KOLEKTİF SUÇ ÜRETİLDİ, EVRENSEL HUKUK VE ANAYASA ASKIDA
15 Temmuz öncesi ‘paralel yapı’ diye dillere pelesenk bir kavram üretildi. İktidarın AKP’li 4 bakan ve çocukları ile üst düzey isim ve bürokratlarının suç üstü yakalandığı 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalını örtmek için üretilen bu fişleme aparatının yerini, daha önce Aydınlık grubu ve bizzat Doğu Perinçek ile AK Parti ve Güleni Bitirme Planı’nda (İlker Başbuğ onaylı) Ergenekon’un ürettiği ‘Fetö’ gibi bir suç örgütü kavramı üretildi. Cumhuriyet gazetesi ve yöneticileri, Hürriyet ve CNNTürk’ün patron Aydın Doğan ve medya grubunun hukukçuları, gazetecileri, Ahmet Şık bu suçlamayla tutuklandı. Darbe yargılamasında yer alacak subay astsubay vb suçlamalarla tutuklama yapılanların sayısı 7 bin civarında iken, öğretmen, gazeteci, yazar, aydın, sendikacı, ev hanımı, sanatçıların da yer aldığı 45 bin kişi tutuklandı, 100 binden fazla gözaltı yapıldı. Anayasa çiğnenirken, fetö diye uydurulan torbaya atılanlara ilk başta ideolojik pencereden bakan gazete, sendika, sivil toplum kuruluşları ve partiler sürecin bizzat mağduru oldu. Bankada hesabı olmak, evinde MEB ve Kültür Bakanlığı onaylı bandrollü kitapları, CD’leri bulundurmak, gazete abonesi olmak, çocuğunu özel okula göndermek gibi akla ziyan suçlamalarla onbinlerce kişi tutuklandı. Kolektif suç üretildi, hukuk, anayasa tamamen askıya alındı.
MUHALİF MEDYA SUSTURULDU, TÜRKİYE DÜNYANIN KARA LİSTESİNDE İLK SIRAYA ÇIKTI
Darbe öncesinde Zaman, Samanyolu, Bugün Tv, KanalTürk, Bugün Millet gazeteleriyle başlayan medyaya yönelik darbenin çapı genişletildi. 15 Temmuz’dan sonra 5 haber ajansı, 32 Tv kanalı, 62 gazete, 21 dergi, 31 radyo, 29 yayınevi kapatıldı. Hapishaneler gazetecilerle doldu. Ahmet Altan, Murat Sabuncu, Şahin Alpay, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan gibi isimler başta olmak üzere 150’ye yakın gazeteci tutuklandı. Onlarca gazetecinin mal varlıklarına el konuldu. Zaman, Cumhuriyet, Özgür Gündem, Birgün, Evrensel, Hürriyet, Cihan Haber Ajansı, DİHA, Jinha, Etha TRT, Meydan, Özgür Düşünce, Aksiyon, Vatan, Azadiye Welat, Sözcü, Yeniçağ gibi birbirine taban tabana zıt, ancak AKP muhalifi gazete, televizyon ve yayın kuruluşlarında çalışan yöneticilik ve yazarlık yapanlar gözaltına alındı, büyük bir kısmı halen tutuklu. İnternet siteleri, yerel gazeteler ve hatta gazetecilerin şoförleri (Zaman) ve çaycıları (Cumhuriyet) tutuklandı. 10 binden fazla gazeteci işsiz kaldı.
İŞKENCE, KÖTÜ MUAMELE ZİRVEDE, TAHKİKAT YOK, DENETİM DE
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez hükümet BM’ye başvurarak adil yargılamayı rafa kaldırdığını, tutuklananlara insanca davranmayacağını, dünyaya ilan etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Venedik Komisyonu, Avrupa Parlamentosu gibi doğrudan anayasal ve yasal bağlayıcılığı olan kurumların uyarıları, OHAL ve KHK’larla ülkeyi yönetmeye son verme çağrıları dinlenmedi. Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler İşkenceyi İzleme Komitesi, İnsan Hakları Derneği, barolar ve avukatların şahitliği ve raporlarıyla yüzlerce işkence rapor edildi. Tek bir tahkikat açılmadı. Cezaevlerinde ve görevlerden almalardan sonra intihar ettiği duyurulan şüpheli ölüm vakıalarının sayısı 40 geçti. Bayan gazetecilerin sözlü, fiili taciz edildiği, bayan öğretmenlere tecavüz edildiği; polis-asker-öğretmen sivil ve memur erkek kişilere şişe ve copla tecavüz, fiili tecavüz suçları işlendi. Bu suçlara ilişkin yer, kişi, emniyet birimi ve amiri, gardiyanların adına kadar deşifre edilmesine rağmen, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ilgili birimlerince tek bir müfettişlik, inceleme, denetim emri verilmedi.
HUKUK ZEMİNİNDEN ÇIKTI, ADALET SİSTEMİ YOK EDİLDİ
6 KHK ile TSK ve darbe ile ilişkileri olduğu iddiasıyla ihraç edilen asker sayısı 4 bin 300, tutuklanan ordu mensubu 7 bin civarında olmasına rağmen, sadece emniyette 20 bin, milli eğitimde 30 binin üzerinde memur işten atıldı. Darbenin ertesi sabahında tutuklama kararı alınan 3 bin hakim ve savcı ile başlayıp 4 bin 700’e yakın hakim savcı ihraç edildi, bunların 3 binden fazlası tutuklandı. Halen 500 yakın hakim-savcı ve yüksek yargıç hücre cezasıyla hapiste tutuluyor. Aralarında baro başkanlarının da yer aldığı, 250’den fazla avukat tutuklandı, yüzlercesi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Sulh Ceza Hakimlikleri eliyle kitlesel gözaltı ve tutuklamalar gerçekleştirildi. Ağır Ceza Mahkemeleri’nin elindeki tüm yetkiler, (dinleme, el koyma, tutuklama) tek hakimin bulunduğu Sulh Ceza’lara verildi. KHK’lar marifetiyle, Anayasa, TCK, CMUK’daki düzenlemelere bile sığmayacak yasalar yapıldı; haksız yere gerçekleştilen gözaltı, tutuklama, işkence ve kötü muamelelerin üstü örtülmek istendi. 372 cezaevi doldu, taştı; cezaevlerindeki tutuklu sayısı 200 binleri aştı, bazı cezaevlerindeki doluluk oranları yüzde 150’yi buldu. Masum insanlar hapse atılırken, adi suçlular, hırsızlar, taciz-tecavüz, uyuşturucu hatta cinayet suçluları, getirilen yeni tutukluluk düzenlemeleri ile salıverildi. Bu arada HSYK, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı kurumların tamamen Cumhurbaşkanlığı ve hükümet kontrolüne girdi. Siyasi kararlar aldı, almaya devam ediyor.
CAN VE MAL GÜVENLİĞİ KALMADI, İÇ BARIŞ PROJELERİ RAFA KALKTI
Türkiye’de kimsenin can ve mal güvenliği kalmadı. 7 Haziran seçimlerinden günümüze, Suruç, Diyarbakır, Ankara Garı, Hava Kuvvetleri, Kızılay Meydanı, Sultanahmet, Taksim, Vezneciler, Gaziantep, Kayseri, Beşiktaş, Reina saldırı ve bombalamaları gibi 30 saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısı 1000’i aştı. Bu saldırılarda 2 binden fazla insan yaralandı, yüzlercesi sakat kaldı. Binlerce hayat bitirildi, yüzlerce çocuk öksüz ve yetim kaldı. Güvenlik zaafiyeti o kadar zirveye çıktı ki, Rus Büyükelçisi Andrey Karlov bir El Nusra militanınca kameraların gözü önünde suikaste kurban edildi, Beşiktaş’ta maçtan çıkan görevli polisler, Reina’da yılbaşı eğlencesindeki onlarca kişi katledildi. Katiller elini kolunu sallayarak cinayet işledi, ya da olay yerlerinde kaçabildi.
Ne güvenlik bürokrasisi, ne hükümet, ne Milli İstihbarat Teşkilatı’nda tek bir istifa yaşandı. Sorumluluk almak yerine siyasi söylem ve nefret suçu işlenerek gerilim tırmandırıldı, toplum kutuplaştırıldı. IŞİD ve El Nusra gibi radikal örgüt militanları elini kolunu sallayarak adliyelerden salıverilirken, PKK bombacılarına yıllarca geçit verilirken; onlarla mücadele eden uzman kolluk personeli ihraç ve tutuklamalarla devre dışı bırakıldı.
AKP’nin Kürt meselesinin çözümü için başlattığı çözüm sürecinde müzakere ve barış görüşmelerinin merkezinde yer alan HDP’nin eş genel başkanları ve milletvekilleri ile onlarca belediye başkanı ve meclis üyesi tutuklandı. 30’dan fazla belediyeye (HDP, MHP) kayyım atandı. Hükümetin çözüm dediği süreç tamamen rafa kaldırıldı. Güneydoğu’da onlarca ilçe tank ve bombalamalarla yok edildi. Şimdi TOKİ eli ile rantsal dönüşüm için kollar sıvandı.
54 gazetecinin gazete ve televizyonlarından kazandıkları, miras yoluyla edindikleri mallarına el koyma kararı alındı. İpek-Koza, Boydak, Bank Asya, Dumankaya, Feza Gazetecilik, Fi Yapı, Küçükbay Yağ gibi Anadolu sermayesi olan 700’den fazla şirkete el kondu, bunların çoğu TMSF’ye devredilerek hiçbir mahkeme ve yargılama safahati beklenmeden, adeta gasp edilip tasfiye süreci başlatıldı. Yüzlerce işadamı, ara ve tepe yönetici, uzman tutuklandı.
Onbinlerce tapuya el konurken, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Hazine, Çevre Bakanlığı eliyle cadı avı yapılarak, sivil toplum ve özel sektör mülkleri gasp edildi. İşlem yapılan gayrimenkul sayısı 70 bini geçti. Ülker Grubu, Doğan Medya gibi devlere bile korku salınarak, soruşturma ve haber tehditiyle gözdağı verildi.
2.400 ÖZEL EĞİTİM KURUMU KAPATILDI, 1400 AKADEMİSYEN TUTUKLANDI, 7 BİN AKADEMİSYEN İHRAÇ EDİLDİ
KHK’larla bilim üretim alanı olan üniversiteler susturuldu. Önce dekanlar istifa ettirildi, ardından kayyım rektör atamaları gerçekleştirildi. Son KHK’larla birlikte ihraç edilen akademisyen sayısı 6 bin 986’yı, tutuklu akademisyen, rektör ve öğretim görevli sayısı 1400’ü geçti. Eğitim sistemi özellikle özel eğitim yok edildi. Üniversite-15/okul-1043/yurt-800/etüd merkezi 223 olmak üzere kapatılan özel eğitim kurumu sayısı 2 bin 400’ü buldu. 19 sendika, 1700 dernek, vakıf, sivil toplum kuruluşunun faaliyeti durduruldu. 80 bin öğretmen açığa alındı. 1.5 milyon öğrenci öğretmensiz kaldı.
Türkiye’nin en gözde öğrenci ve öğretmenlerinin bulunduğu 170 lise ‘proje okul’ ilan edilerek öğretmenleri zorla uzaklaştırıldı, okullarda AKP’lileştirme projesi başlatıldı. TSK’ya subay yetiştiren ve Osmanlı’dan günümüze harbiye okullarına subay adayı yetiştiren 4 lise kapatıldı, 3 bin 800 öğrenci devlet okullarına kaydırıldı. Kapatılan asırlık liseler şunlardı: Kuleli Askeri Lisesi (1845), Maltepe Askeri Lisesi (1928), Heybeliada Deniz Lisesi (1773), Bursa Işıklar Askeri Lisesi (1845). Polis akademesi ve polis meslek yüksek okulları kapatıldı. Buna karşın 40 binden fazla AKP kontenjanlı ve onaylı memur alımı yapıldı.