[Haber-Yorum: Erman Yalaz]
Bir yanda kan seylaplarına çevrilen sokaklar, öbür yanda vatanına hizmet etsin diye harcanan kadrolar… Ortada 15 Temmuz, darbe girişimi vs. yoktu. 7 Haziran ve 1 Kasım seçim sürecinde ülkeyi kan gölüne çeviren terör hadiseleri o gün bugündür sürüyor. IŞİD militanları, ülkenin kalbinde 39 vatandaşımızı katledip elini kolunu sallayarak ülkeyi terk ediyor.
İLK İCRAAT, ERDOĞAN’IN EMRİ İLE DDK’NIN VE MİT’İN FİŞLEME PLANI
Yine seçim sonrasında konuşulan en mühim başlıklardan biri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki değişiklik bahanesiyle 3.3 milyon memurun iş güvencesinin elinde alacak kanuni değişiklik konuşuluyordu. Senaryo şöyle kurgulanmıştı Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eliyle hazırlanan fişleme listelerindeki memurlar Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları gerekçe gösterilerek işten atılacaktı. ‘Legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kurdu, milli güvenliği tehlikeye sokacak eylem, işlemlerde bulundu’ denilenerek binlerce memurun işine son verilecekti. Yargı kararı beklenmeden disiplin cezası bu iş için yeterli olacak; mağdurlar açtığı davayı kazansa bile, eski görevine dönemeyecek, mahkeme kararları yok hükmünde sayılacaktı.
BAŞBAKANLIK GENELGESİ İPTAL İSTEMİ
Önce 17 Şubat 2016’da çıkarılan benzer içerikli Başbakanlık genelgesi yayınlanmıştı. Sendikaların itirazı üzerine genelge Danıştay’a taşındı. Saray eşrafı bundan sonra B planına geçmiş, işi TBMM’de bitirmeye karar vermişti. Listeler hazırdı.
15 TEMMUZ ‘ALLAH’IN LÜTFÜ’ DENİP, TASFİYE LİSTELERİ ÇIKARILIYOR
Sonra 15 Temmuz Darbe girişimi yaşandı. Daha ertesi günü Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi üyelerinin de aralarında bulunduğu 3 bin hakim ve savcının tutuklama kararları geldi. Darbe girişimine karşı kitleler sokağa protestoya davet edilirken, fişleme listeleri, linç ve gözaltı listelerine dönüşmüştü. AKP’nin o günden bu yana çıkarttığı 15 ayrı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 100 bine yakın memur işsiz bırakıldı, tasfiye edildi. Bu KHK’ların 10 tanesi doğrudan ihraç ve kapatmaları içeriyor. İki gün önce çıkarılan 679, 680 ve 681 sayılı KHK’lar ile 83 dernek kapatıldı, 2 bin 687’si emniyet personeli, 649’u akademisyen toplam 8 bin 323 kişi ihraç edildi. İhraç edilen emniyet personeli sayısı 20 bini aştı, öğretmen sayısı 30 bini aştı. 15 üniversite kapatıldı 6 bin 986 akademisyen ihraç edildi. Kapatılan dernek sayısı 1600’ü buldu. 19 sendika, 1043 özel eğitim kurumu, 104 vakıf, 19 sendika, 170 basın yayın kuruluşu ve yayınevi.
Her şey rakamlardan ibaret gibi gözükse de dehşet bir yıkım tablosu var ortada. Devlet, mahkemeler, sivil toplum, akademi, eskilerin tabiriyle ilmiye, mülkiye, adliye AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın KHK’ları eliyle ortadan kaldırılıyor. Herkes sessiz. Enkazın altında kalanları onlarca hikayesi var. Dün, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu bahane ederek ‘legal görünümlü illegal yapı’lara mensubiyetten zaten yemeye karar verdiği kuzuları değil, sürünün tamamını yiyen bir kurt var.
ARINÇ’A, GÜL’E, DAVUTOĞLU’NA; BALETE, KANSER UZMANINA…
Örnekleri de artık kendi camiasına dokunur hale geldi üstelik. TBMM eski Başkanı ve eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ağabeyi Prof. Dr. Ümit Doğay Arınç’ın oğlu İbrahim Said Arınç ile damadı Ekrem Yeter 42 bin kişilik listedeydi. Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu’nun atadığı dekanlar, rektörler, akademisyenler ihraç ve sürgün listelerinde.
Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, kanser araştırmaları uzmanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Marmara Üniversitesi’nden bankacılık hukuku uzmanı Prof. Dr. Sami Karahan, Balıkesir Üniversitesi’nden Osmanlı tarihçisi Prof. Bülent Özdemir ve Marmara Üniversitesi’nden hukukçu A. Caner Yenidünya Bunlar da önceki kararnamelerden..
672 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile İzmir’de bir balet, bir koro sanatçısı ile bir de saz sanatçısının da meslekten ihraç edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Türkiye genelinde toplam 175, İzmir’de ise 10 kişi ihraç edilmişti. İhraç edilenler arasında balet Yücel Emre Kaynarsu, saz sanatçısı Ali Ataç ve koro sanatçısı Mehmet Şükrü Hurmalı da yer aldı. Balet Kaynarsu’ya yöneltilen suçlama Bank Asya’da hesabı olmasıydı.
CHP DE KHK MAĞDURU, AİHM DE….
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanları Murat Aksoy ve Fatih Gürsul, Merkez Partisi Genel Başkanı Hukuk Profesörü Abdurrahim Karslı… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı ve Daire Başkanı Işıl Karakaş’ın eşi Prof. Dr. Eser Karakaş, Yazar Ahmet Altan’ın kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan, Barış Akademisyenleri…
ŞEHİDE, GAZİYE VE KANSER HASTASINA…
Kanser hastası Nurdan Şahin, İstanbul Tuzla’da 15 Temmuz darbe girişimi sırasında askerlerin açtığı ateşle karnından yaralanan komiser yardımcısı Murat Ellibeş, şehit kardeşinin cenazesinde hükümete tepki gösteren Yarbay Mehmet Alkan ihraç edilenler listesinde yer aldı. Mal varlıklarına el koyma kararı alınan 52 gazetecinin arasında 19 Ağustos’ta vefat eden Zaman Yazarı Ahmet Selim (Zeki Önal) da yer almıştı. Gaziye de, şehide ve ölüye de, şehit yakınına da, hastaya da dokunuldu süreçte.
Darbe girişimi sırasında Tuzla’da askerlerin piyade tüfeği ile ateş açması sonucu karnından yaralanan komiser yardımcısı Murat Ellibeş, tedavisinin ardından 18 Temmuz günü memleketi Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’ne ambulansla getirilirken, polis araçları eskortluk yaptı. Konvoyla getirilen Ellibeş, evinin önünde kurban kesilerek karşılandı. Murat Ellibeş’e Başbakan Binali Yıldırım takdirname vermişti.
Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze törenine üniformasıyla katılan ağabey Mehmet Alkan, açılım sürecinde yapılan hatalara isyan ederek “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor. Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ‘Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok” sözlerine tepki göstermişti.
15 bin hakim savcıdan 4 bine yakını HSYK eliyle tasfiye edildi. 2.5 milyon memurun 100 bini sorgusuz, sualsiz, disiplin soruşturması, yargılama yapılmadan tasfiye edildi….
Sivil toplum kuruluş temsilcileri içinde en dik duruşa sahip isimlerden MazlumDer eski genel başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu son KHK’da ihraç edildi. Son sözü belki de ona bırakmak lazım. Çünkü yaygın ismiyle MAZLUMDER, tam titri ile İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, 25 yıl önce, Özal’ın ölümünden hemen sonra soğuk rüzgarlarının estiği, faili meçhullere kapıların aralandığı 1993 ve 28 Şubat 1997 dönemlerinin tartışmasız en çok konuşulan sivil toplum kuruluşu oldu. Başörtüsü mağduriyeti, 28 Şubat fişlemeleri gibi bugün iktidardaki AKP’nin bizzat kurucu, başbakan ve bakanlarının mağdur olduğu mahallenin en gözde STK’sı idi.
MUTLU MESUT DİNDARLARIMIZ…
Ve iki gün önce MazlumDer’in belki de en hakkaniyetli sözcülerinden eski başkanı Gergerlioğlu da iktidar KHK’larının hedefi oldu. İslami STK’ların hükümetin arka bahçesi haline geldiğini, hak ve adalet değil, siyaset çizgisinde ilerlediklerini söylüyordu daha geçen senenin başında. Şimdi ihraçlara ilişkin de açıklama yaptı ve şunları tarihe not düştü:
“Son KHK ile devlet memurluğundan ihraç edilmişim. Suçum, barış istemek, eşitlik, adalet ve hak mücadelesi vermek. Açığa alındığım süre içinde de hak bildiğimi söyledim, şimdi de sonrasında da söyleyeceğim. Çünkü bu toprakların tüm kimlikleri adalete çağıran seslere çok ihtiyacı var. Kendi yaratılışını insandan üstün gören Şeytandan sonra dünyamızda değişen çok şey yok. Yine insanlar adalet yerine zulüm, barış yerine savaşı tercih ediyorlar. Bu gidişe ‘dur’ diyenler tarihin her döneminde güç sahiplerince engellemelerle karşılaşsa da hakikatın ışığı söndürülememiştir. Irkçılık yapana karşı çıkan Hz. Musa haklı çıkmış, ‘Dünya siz ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın dönüyor’ diyen Galileo galip gelmiş, onları engelleyenler mahcup olmuştur. Biliniz ki evrensel değerlere sahip çıkan yenilmez. Hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta mutlu mesut dolaşan güçlü dindarlarım, yegane güç sahibinin zerre miktarı haksızlıktan soracağı bir gün var..! Dünya hayatı ve lezzetleri geçicidir.”
Mutlu mesut dindarlarımız uyanır mı dersiniz?
İç hukuku tüketmek esas, ancak AİHM karar verirse durum değişecek
Polis, öğretmen, asker, üst düzey bürokrat, hakim, savcı ve diplomatlardan oluşan 130 bin kişiye yapılan işlemlerin elbette hukuki mücadele ile geri alınması için çalışılmalı. KHK mağdurlarıyla ilgili hukuki olarak ilk yapılacak iş idare mahkemelerine dava açmak. Bunun kararını önce Danıştay vermişti. Anayasa Mahkemesi CHP’nin KHK’ların iptaline ilişkin müracaatını usulden reddetmişti. Sonra tartışmaya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de dahil oldu. Çünkü AİHM’e gelen on binlerce başvuru Türkiye’deki hukuksuzluğun net fotoğrafını ortaya koyuyordu.
Avrupa Parlamentosu’nun ve Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki danışma organı olan Venedik Komisyonu tarafından Aralık 2016’da açıklanan son Türkiye Raporu’nda ise hükümetin KHK ihraçlarının hukuksuzluğuna vurgu yapıldı. Komisyonu’nun 48 sayfalık raporunda hükümet ihraçları savunmak için Venedik Komisyonu’na “Anayasa Mahkemesi ve mahkemeler nezdinde KHK ile ihraç edilenler için dava ve bireysel başvuru yolu yoktur” cevabını verdiği deşifre olmuştu. Yani Resmi Gazete’de çarşaf çarşaf listeler yayınlanarak keyfi olarak işlerine son verilen on binlerce devlet memuruna hiçbir şekilde geri dönüş hakkı verilmediği anlamına gelen bir itiraftı.Venedik Komisyonu’nun OHAL KHK’larının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve evrensel hukuk normlarına uygunluğuna dair 11 Aralık 2016 tarihli raporu kuşkusuz, AİHM yargılama sürecinde de etkili olacak. KHK ile ihraç edilen bir öğretmenin başvurusunu ‘iç hukuk tüketilmedi’ itirazıyla Aralık başında reddeden AİHM’e yapılacak başvurularda, bundan sonra AKP hükümetinin Komisyon’a gönderdiği cevap metni ve Komisyon’un raporu da eklenecek ve süreci etkileyecek.