[Berk Uluç]
Türkiye, üyesi olduğu NATO, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi özgür dünyayı (free world) temsil eden kurumlar ve bu kurumlara üye devletler göz önüne alındığında, sistematik teröre bu denli yenik düşmüş tek ülke. 2017 yılının ilk dakikaları bahsi geçen özgür dünya başkentlerinde coşkulu kutlamalar yaşanırken, Türkiye yeni yılın ilk saatlerine malesef terör ile uyandı. İstanbul’da Reina gece kulübüne giren ve eşgali henüz tam olarak aydınlatılamayan IŞID terör ürgütü üyesi, 39 kişiyi öldürürken, onlarcasını da yaraladı.
Şüphesiz buna benzer terör saldırıları dünyanın farklı coğrafyalarında da vuku bulmakta. Paris’te yaşanan Charlie Hebdo, Brüksel hava alanında geçtiğimiz yıl meydana gelen terör saldırısı, Tunus’lu bir selefinin Berlin Noel Meydanı’nda bulunan binlerce insanın arasına tır ile dalması hadisesi ve benzerleri. Ancak, tüm bu terör saldırıları göz önüne alındığında Türkiye’nin terör ile imtihanının farklı nitelikler ve hususiyetler taşıdığı ortada.
Örneğin, 2016 yılında Fransa’da meydana gelen terör saldırısı sayısı üç (bıçaklama hadiseleri hariç). Aynı yıl Almanya’da yaşanan terör ve bağlantılı saldırıların sayısı dört. 2016 yılında İngiltere’de kayıtlara geçen ciddi bir terör saldırısı olmazken, Belçika’da gerçekleşen terör eylemi sayısı iki. Bu saldırı sıklığının Türkiye’de tekabül ettiği rakamlara baktığımızda malesef son derece kaygı verici bir durumla karşılaşmaktayız. New York Times’in yayınladığı rakamları incelediğimizde, son bir yılda Türkiye’de 19 kez büyük çaplı terör hadisesi yaşandığı ve yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği anlaşılmakta.
Terörle mücadele stratejisi iflas etti
Türkiye’nin terör ile mücadele stratejisinin iç ve dış politik bir takım sebepler neticesinde son iki yıldır tamamiyle iflas ettiğini ve bu nedenle Türkiye’nin terör ile mücadele edemeyen ülkeler ligine girdiğini de belirtmek durumundayız. Terör ile mücadeleyi iflas noktasına getiren en önemli iç siyasal gelişmelere baktığımızda karşımıza iki kritik husus çıkmakta. İlk olarak, 7 Haziran 2015’ten bu güne doğu ve güneydoğu bölgelerinde sivil-terörist ayrımı gözetmeksizin devam etmekte olan askeri operasyonların Türkiye’ye bilançosu çok ağır oldu. AK Parti hükümetinin para-militer (SADAT, Hizbullah) unsurları da devreye sokarak sürdürmekte olduğu operasyonlar, yüzlerce sivilin ölmesi ve yarım milyondan fazla insanın bölgeden cebren ayrılmak durumunda kalması sonucunu doğurdu. Aynı dönemde, PKK sivilleri de hedef alan dokuz terör saldırısı gerçekleştirerek, yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep oldu.
Yetişmiş kadroların tasviyesi teröre karşı caydırıcılığı akamate uğrattı
Türkiye’nin teröre karşı caydırıcılığını akamate uğratan ikinci ve belkide en önemli iç siyasal gelişmeye baktığımızda, 2013 yılından bugüne ‘paralel devletle mücadele’ bahanesi ile binlerce yetişmiş istihbarat, emniyet ve askeri personelin görevlerinden alınması durumu karşımıza çıkmakta. Bu yetişmiş kadroların yerlerini dolduran son derece tecrübesiz personel ise, gerçekten milli güvenliğimizi tehdit eden unsurlarla ilgilenmek yerine, 2015 yılında son derece keyfi ve siyasal saiklerle yenilenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni jakoben bir tavırla yorumlayarak, terör ile mücadelenin etkinliğini minimize ettiler.
16 askerimiz El-Bab’ta şehit edildi, iki askerimiz canlı canlı yakıldı, ama..
Diğer taraftan, Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde son bir buçuk yılda IŞID tarafından organize edilen 6 farklı terör eyleminin AK Parti hükümetinin özellikle Suriye özelinde aldığı dış politik kararlarla da son derece yakın bir iltisakı var. Türkiye an itibariyle Suriye’de son üç yıldır ‘’öfkeli Sunni gençler bunlar’’ dediği, yer yer müsamaha gösterdiği, ve Can Dündar gibi isimlere göre daha önce beraber çalıştığı IŞID ile mücadele etmekte. Geçtiğimiz haftalarda bu mücadele devam ederken 16 askerimiz El-Bab’ta şehit edildi ve IŞID tarafından yakalanan iki askerimiz canlı canlı ateşe verilerek yakıldı. Daha kaygı verici olan durum ise şu ki, 3 Ocak’ta İngiliz Independent gazetesine konuşan IŞID’a yakın bir kaynak, yılbaşı gecesi Istanbul Reina’da meydana gelen terör saldırısına benzer saldırıların artarak devam edeceğini, ve IŞID kadrolarının Suriye’de yaşananlardan ötürü Türkiye’ye karşı son derece kin ve nefretle dolu olduklarını belirtti.
Tüm bu gelişmeler ışığında şunu söylemek mümkün; 2015 Haziran’ında AK Parti hükümeti tarafından ortaya konan terörle mücadele strateji belgesi özellikle PKK ve IŞID gibi terör örgütlerine karşı iflas etmiş ve sürdürülebilir bir caydırıcılık ortaya koyamamıştır. AK Parti hükümetinin Kürt siyaseti ve Suriye’ye dair angajmanları göz önüne alındığında, önümüzdeki günlerde Abdulkadir Selvi’nin de ifade ettiği gibi ‘’terörle yaşamaya alışmak’’ zorunda kalabileceğimiz son derece muhtemel.