Kayyım Gaspının Gürültüsü Moskova’dan Geldi

[Haber-Analiz: Semih Ardıç]
Rusya’dan 2,25 milyar metreküp doğalgaz ithal etme imtiyazını elinde bulunduran Akfel Holding’e evvela kayyım atanması akabinde holdingin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmesi Ankara-Moskova hattında düşük yoğunluklu krize sebebiyet verdi.
Hükümetin bu hamlesi Rus enerji devi Gasprom’a dokundu. Zira Akfel’in ortakları arasında Gazprom ve Gazprombank da var. Gazprom’un Akfel’e el konulmasından duyduğu rahatsızlık Rus Kommersant Gazetesi‘nde de yer aldı. Buna göre, Gazprom Türkiye’deki en büyük aktiflerini kaybetme korkusu yaşıyor.
Haberde Rusya’dan en fazla gaz satın alan özel şirket konumundaki Akfel Gas’ın fiilen devletleştirildiği vurgulanıyor. Yılda 2,25 milyar metreküp gaz satın alan şirketin Rusya’dan Türkiye’ye özel sektör alımları içinde yüzde 55, toplam gaz satışında yüzde 20 payı olduğu ve yıllık 500 milyon dolara yakın ciroya ulaştığı kaydediliyor.
BİNALİ YILDIRIM’IN CEVABI TATMİN ETMEDİ
Gazprom’un ve Gazprombank’ın iştiraklerinden olan Akfel’in akıbeti son Moskova gezisinde Başbakan Binali Yıldırım’a da soruldu, ancak Ruslar, Yıldırım’dan tatmin edici cevap alamadı. Kommersant’a konuşan bir kaynağın sözleri rahatsızlığın ciddi boyutlara vardığını gözler önüne seriyor: “Türkiye’deki en büyük ve en kârlı şirketi elimizden aldılar.”
Enerji sektörünü yakından takip eden isimlere göre AKP’nin Türkiye’de attığı bu adım ‘siyasi krize’ dönüştü ve çözüm siyasî yollarla mümkün olabilecek.
Türkiye’de Baltacı ailesinin kontrolünde olan Akfel’de Fatih Mehmet Baltacı, Murad Abdurrahman Baltacı ve Melike Baltacı’ya ait hisselerin bir kısmını Gazprom satın almıştı. Akfel’e reva görülen hukuk dışı muamele tr724.com‘da 8 Aralık 2016’da yayımlanmıştı.
KAYYIMIN EKONOMİYE VERDİĞİ ZARAR NETLEŞİYOR
Akfel gibi onlarca holding ve şirketin TMSF’ye devredilmesinin siyasî ve iktisadî maliyeti elbette olacak. Şirketleri keyfî gerekçelerle müsadere etmenin, ticaretin çarklarının arasına demir çubuk sokmaktan ne farkı var? Ekonomik krizin, sermaye göçünün harici faktörlerden sonra en mühim sebebi belli: Hukuk devleti ortadan kaldırıldı ve mülkiyet hakkı ayaklar altına alındı. Neticede yatırımcının olmazsa olmazı itimat ortamı kalmadı.
TMSF, 25 milyar dolar büyüklüğündeki onlarca holdingi (15 Temmuz’dan sonra el konulan) idare edemez. TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, pimi çekilmiş bombaları daha ne kadar elinde tutacağını bilmiyor. Sadece vakit kazanmaya çalışıyor. Hükümet cenahının iddia ettiği gibi bahse konu şirketlerin satışı ya da tasfiyesi kolay değil.
DEVİR GEREKÇESİ YOK!
Bankacılık Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu gibi kanunları ne kadar eğip bükerlerse büksünler her kuruşu denetimden geçmiş bu şirketlerin TMSF ya da kayyıma devredilmesine hukukî mesnet bulamazlar. Siyasî intikam operasyonu namına yapılan her işlem nihayetinde fâillerine de zarar verecek. Ekonomik krizin faturasını sandıkta bugünkü hukuksuzluklara imza atan siyasetçiler ödeyecek.
TMSF, devraldığı tarih itibarıyla dolar bazında bilançoları kayıt altında olan bu şirketleri son ana kadar elinde tutmak isteyecektir. Batırmak da AKP’li hısım akrabaya üç kuruşa satmak da asıl sahiplerinin alacağı tazminatı katlayacaktır. Kurul üyeleri, AKP’nin kayyımlarına nazaran hukuk devletinin ne manaya geldiğini ve devlette hiçbir kaydın silinmediğini gayet iyi bilir.
Konunun hükümete bakan tarafı daha vahim. Bile bile kanunlar çiğneniyor. Bankacılık Kanunu’na göre yetkilendirilmiş Fon’un enerjiden mobilyaya kadar hemen her sektörde faaliyet gösteren şirketleri işletmesi her şeyden evvel kuruluş kanunu ile telif edilemez.
‘BİLMİYORDUM’ MAZERETİ GEÇERSİZ
Devlete tek kuruş borcu olmayan bu şirketlerin zarar ettirilmesi sadece Türk Ticaret Kanunu (TTK) muvacehesinden bile TMSF üyelerine veya kayyımlara ağır mükellefiyetler getirecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nda Anonim Şirket yönetim kurulu mesuliyet halleri belirtilmiştir.
Madde metnine göre yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan mesuldür.
TTK’nın 369. Maddesi’ne göre; yönetim kurulu üyeleri ve yönetimde görevli üçüncü kişiler görevlerini tedbirli bir yöneticinin hassasiyetiyle yerine getirmek, şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. 393. ve 549. maddeler de kanunun şakasının olmadığını gözler önüne serecek kadar katı ve kat’i.
KAYYIMLAR KASALARI BOŞALTIP TMSF’YE DEVRETTİ
Dolayısıyla TMSF’nin hâlihazırdaki kurul üyeleri, bu şirketlerde sebebiyet verdikleri 1 liralık zararın bile hesabını vermek mecburiyetinde kalacak. Kayyımlardan gelen Kaynak, Zaman (Feza Gazetecilik) ve Koza İpek gibi holdinglerin hesaplarını bir kere daha gözden geçirmeleri kendi menfaatlerine olacaktır.
Zira kasaları kayyımlar tarafından boşaltılan şirketlerin son durağı TMSF oldu. Her nevi zarar ve ziyanın hesabı da TMSF’ye suâl edilecektir. İleride ödeyecekleri tazminatın kabarık olmasını istemiyorlarsa kayyımlar ortaklıktan kaybolmadan teslim-tesellüm safahatını bir kere daha gözden geçirsinler. Aksi takdirde yüz kızartan bu yağma sofrasından semiz kalkan kayyımların da faturası TMSF’ye kalabilir.
Akfel’in gürültüsü nasıl Moskova’da koptu ise Kaynak, Koza ve Zaman’ın yurt dışındaki ortaklarının Tahkim’de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açtığı davalar da hayli gürültülü geçecek.