[Haber-Analiz: Ali Adil Çakar]
Doların 3.60’ı zorlaması ve 2017’ye 3.70 olarak gireceği iddiaları, vatandaşın yüreğini ağzına getiriyor. Devasa bir ekonomik kriz kapıda. Zaten başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere bütün devlet ricalinin açıklamaları da bu paniği yansıtıyor. Neredeyse bütün uzmanların verdiği kurtuluş reçetesi ise aynı: ‘Çare demokrasi’, ‘çare hukuk’!
Türkiye’nin hukuk devletine dönüş yapması, öngörülebilir olması, demokrasiyi bütün kurumları ve kurallarıyla tekrar işler hale getirmesi şart. Fakat bu öyle söylendiği kadar kolay mı? Bu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, “Kendi kaderinle ülkenin kaderi arasında bir seçim yap” demektir.
ERDOĞAN’A ‘DEMOKRASİYE DÖN’ DEMEK, NE DEMEKTİR?
Erdoğan’a, “Demokrasiye, hukuka dön” demek;
‘’Sıfırladığın paraların, oğlun Bilal’in kara paralarının, ayakkabı kutularının, Reza ile girdiğin ‘hayır’ ilişkilerinin hesabını ver” demektir.
“İhalelerden alınan komisyonların, havuz sisteminin, ‘işadamlarını kucağa oturtmanın’, Urla’ların, villaların, bidelerin hesabını ver” demektir.
“17-25 Aralık’ın hesabını vermemek için işlediğin suçların, yolsuzluk dosyalarının üstünü örtmek için katlettiğin hukukun, alt üst ettiğin devlet sisteminin, iktidarı vermemek için döktüğün kanların, girdiğin kanlı pazarlıkların, yaptığın kirli anlaşmaların hesabını ver” demektir.
“Ülkeyi kutuplaştırmaktan, sırf insanları biraz daha ütmek için yalan söylemekten vazgeç” demektir.
“Kendi harami iktidarın için içeri attığın onbinlerce insana tekrar özgürlüğünü ver; Kurduğun kumpasları, yaptığın zulümleri, attığın iftiraları itiraf et; hepsinin hesabını ver” demektir.
“Hukuksuzca el koyduğun binlerce eğitim müessesesini, üstüne çöreklendiğin binlerce işyeri, şirket ve holdingi iade et. Verdiğin zararları tazmin et.” demektir.
“Bırak, artık demokrasi işlesin. Parti içi demokrasi olsun. AKP’de de MHP’de de ve diğer bütün partilerde de bırak isteyen genel başkanlığa aday olsun ve tabanın istediği lider partinin başına geçsin” demektir.
KARAR ANINA DOĞRU…
Erdoğan, ‘karar anı’na doğru ilerliyor. Peki bütün bunlara ‘Evet’ diyebilir mi? Kendi kaderi ile ülkenin kaderi arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa tavrı ne olur? Soruların anlamsızlığı, okuyanın sabırsızca ve öfkeyle yapıştırdığı cevaptan belli: Tabi ki hayır! Çünkü soruların kendisi, zaten aynı zamanda 3 yıldır verilen cevapların da yekününü teşkil ediyor. Erdoğan seçimini zaten yapmıştı. Zaten Türkiye yerine kendi kaderini seçtiği için bütün bu suçlara imza atmıştı. Bu yüzden Türkiye’yi hukuk ve demokrasi rayından, AB rotasından alıp kendi çiftliğine çevirmişti. Adına da ‘çobanlık’ demiş; canının istediği gibi yönettiği, kimseye hesap vermediği, yüksek yargıyı çaya götürüp susuz getirdiği, anti demokratik, keyfi bir dikta rejimi kurmuştu. Tam sefasını sürecekken nereden çıktı şimdi bu dolar? Çıktıkça da çıkıyor üstelik.
KENDİ KADERİ Mİ ÜLKENİN KADERİ Mİ?
Artık, “Kendi kaderi ile ülkenin kaderini özdeşleştirdi” gibi klişeler de işe yaramayabilir. “Ben gidersem devlet çöker” lafı, kaba bir tehditten başka bir şey değildi. Gerçeğe tekabül eden tarafı ise tam tersi. Erdoğan bu saatten sonra hukuk ve demokrasiye dönemeyeceğine göre, durduğu her gün devleti biraz daha çökertecek. Geriye kalan yüzde 50’nin de bunu anlaması için ödenecek bedel ise koskoca bir ülke olacak, o kadar.