[Mehmet Yıldız]
Erdoğan ve AKP hükümetinin hukuk tarihimize utanç vesikası olarak geçecek icraatlarından birisi de kendi ifadesiyle ‘proje mahkemeler’ dediği Sulh Ceza Hakimliklerinin kurulması. ‘Yürütmenin adımlarını paralel yargı köstekliyor. Şimdi yaptığımız bazı yasal düzenlemeler Cumhurbaşkanının önünde. Onun tarafından onaylanınca hızlı adımlar atılacak’ dedikten hemen sonra dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de önündeki kanunu onaylayarak bu utanca ortak olmuştu. Ardından ana muhalefet partisinin iptal başvurusunu reddederek Sulh Ceza Hakimliklerini Anayasa’ya uygun bulan Anayasa Mahkemesi de üzerine tüy dikmişti.
Bu hâkimlikler eliyle, yargı iyice AKP’nin at koşturacağı bir alan haline geldi. Büyük çoğunluğu yandaş hakimlerden oluşan Sulh Seza Hakimlikleriyle tüm, arama, el koyma, tutuklama, takipsizlik kararlarına yapılan itirazları değerlendirme gibi kritik kararları veriliyor. Bu sistemle sulh ceza hakimlikleri, ceza soruşturmaları üzerine mutlak bir otorite haline getirildi. Proje mahkemelerin yürürlüğe girmesinden itibaren geçen iki yılı aşkın süre içinde iktidarın atadığı özel yetkili savcılar ve kolluk görevlileriyle İstiklal Mahkemesi gibi çalışan Sulh Ceza Hakimlikleri hukuksuzluğun destanını yazdılar ve yazmaya da devam ediyorlar.
Ağır Ceza’ların yetkileri tek hâkime
Mevcut keyfilik yetmediği gibi Erdoğan’ın dün onayladığı 6763 sayılı kanunla İstiklal Mahkemelerine rahmet okutan Sulh Ceza Hakimlerinin yetkileri daha da artırıldı. Ağır Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren bazı işler de artık Sulh Ceza Hakimleri tarafından karara bağlanacak. Hukuk güvenliği tamamen ortadan kalktı.
6763 sayılı kanunla bir çok kanunda değişiklik yapılmış ancak üç konuda yapılan değişiklik dikkat çekiyor. Birincisi, Ceza Muhakemeleri Kanunun 128. madde ile düzenlenen ‘Taşınmazlara, hak ve alacaklara el koyma’, ikincisi de aynı kanunun 135. maddesi ile düzenlenen ‘İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması’, üçüncü olarak yine aynı kanunun 191. maddesi ile düzenlenen ‘duruşmanın başlaması’ konularında değişiklikler yapılmış.
2 Aralık 2016 tarihinde yürürlüğe giren bu değişikliklerle beraber Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından oy birliğiyle verilmesi gereken kararlar artık tek hakim tarafından verilebilecek.
Bugüne kadar iktidarın kendine muhalif gördüklerinin mallarına el koyabilmesi için yasaya göre ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar vermesi gerekiyordu. Bu görev artık sulh ceza hakimlerine bırakılmış.
Yine aynı şekilde iletişimin tespiti ve dinleme kararları ‘ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir’ hükmü değiştirilerek bu görev de sulh ceza hakimlerine verilmiş.
Öyle ya adliyelerde istediği gibi at koşturmak isteyen iktidar her aklına gelen hukuksuzluğu icra etmek istediği zaman ağır ceza mahkemesinin üç hakimini ikna edip oybirliğiyle karar çıkartması çok kolay olmuyordu. Bu düzenleme ile kendi mahallesinin iyi çocuklarından kurduğu Sulh Ceza Hakimlikleri üzerinden istediği her türlü kararı alabilecektir.
‘Biz yasa yapar yeriz, gerekirse yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız’
Zaten soruşturma safhasında binlerce insanın malına el konulmuştu. Yani önce çaldılar şimdi yasal kılıf uyduruluyorlar. Buradan da anlaşılıyor ki bugüne kadar yapılan mala el koyma işlemleri yasaya aykırıydı. Şimdi talimatla bu yasadışı kararlara imza atanların yaptıkları suç olmaktan çıkarılmış oldu.
6763 sayılı kanunla yapılan önemli bir diğer değişiklik de yargılama esnasında iddianamenin okunmadan duruşmaya başlanması. Savcılar binlerce sayfalık iddianame düzenledikleri için bunun yargılama esnasında okunması kanun gereği şarttı. Çünkü sanıklara haklarındaki suçlamalar iddianamenin okunması suretiyle anlatılır ve ardından savunma yapmaları istenirdi. Şimdiki değişiklikle kendilerine çok ağır suçlama yöneltilen sanıkların haklarında hangi suçlamaların olduğunu bile öğrenemeden savunma yapmaları isteniyor. Amaç bir an önce mahkemenin kararını vermesi ve elinde kalem hazır kıta bekleyen Yargıtay’ın bu kararı onaması. Bu şekilde alınan kararlar emsal teşkil edip ülkenin her yerinde açılmış yüzlerce dosyadan mahkumiyet çıkarılarak ‘paralel yapı’ çökertilecek. Bu düzenlemeler özelde hizmet hareketini bitirmeye yönelik olsa da genelde bütün muhalifleri bitirmeyi amaçlamaktadır.
Aslında çökertilen bağımsız yargı, hak ve adalet duygusu.. Böyle olur diktatörün hukuku..