[Haber-Analiz: Ali Adil Çakar]
1930’lardaki Faşist Avrupa’nın alametifarikası ‘paramiliter’ siyasî gruplardı. Almanya’da Hitler’in ve İtalya’da Mussolini’nin sokaklarda korku salan silahlı grupları bulunuyordu. Amaç, rejimin tartışılmasını engellemek ve toplumu gözetim altında tutmaktı.
Günümüz Türkiye’sinde de paramiliter grupların varlığı göze çarpıyor. En son Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ün şehit edildiği bombalı saldırının ‘beyni’ olarak açıklanan Tahsin Erdaş’ın ‘AKP üyesi’ olması bazıları için şaşırtıcı gelebilir.
10 Ekim Ankara Gar katliamı sanıklarından Mehmettin Baraç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu yumruklayan Orhan Övet, yine bir cenazede Kılıçdaroğlu’na mermi fırlatan İrfan Cengiz, İzmir’de ‘Müzisyen’ adlı heykeli parçalayan Serdar Kelçe, AKP üyesiydi.
Nisan ve Temmuz aylarında İzmir’de yakalanan 6 IŞİD militanı, gazeteci Ahmet Hakan’ı Nişantaşı’nda döven 3 saldırgan ve Hürriyet gazetesini basıp camlarını indirenler de hep AKP’lilerdi.
Gazeteci Can Dündar’a silahlı saldırı düzenleyen Murat Şahin de, ifadelerine göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerinden etkilenerek ‘silaha davranmıştı’. Ünlü çete lideri Sedat Peker’in, muhalif aydınlar için söylediği “Kanınızda duş alacağız”, “Oluk oluk kanınızı akıtacağız” sözleri de hâlâ kulaklarda.
NÜFUZ ALANI
Bütün bunlar, tesadüf değil. AKP’nin ‘etki alanını’ sadece Ankara’da ya da siyasette arayanlar yanılıyor. Popülist ve faşist hareketlerin tamamında görüldüğü üzere, AKP’nin sahadaki ‘adamları’ çoğu zaman ellerini kirletmekten, yasadışı eylemler yapmaktan çekinmiyor.
Bunlar, bir siyasî hareketin içindeki marjinal karakterler değil. Paramiliter gruplar, bizzat yeni rejimin taşıyıcısı. Bu rejimde sokaklara korku hâkimdir, muhalefet etmek can pahasınadır, faili meçhuller had safhadadır. Bu rejim, Şebbiha ya da Besiç gibi paramiliter yapılarla meşhur Ortadoğu diktatörlerini hatırlatsa da, ‘modern Avrupa’da da karşılıkları var.
Paramiliter sokak hareketleri ve rejimin ‘silahlı yüzü’, Hitler Almanya’sında “Kahverengi Gömlekliler”, Mussolini İtalya’sında ise “Kara Gömlekliler” olarak nam salmıştı. Türkiye’deki örnekleri de “AK Gömlekliler” olarak adlandırılabilir.
AKP’Lİ IŞİD’LİLER
1 Kasım seçimlerine giden yoldaki en önemli dönüm noktalarından Ankara Garı katliamında 100’ün üzerinde kişinin ölümünden sorumlu tutulan IŞİD militanı Mehmettin Baraç’ın mahkemede ‘halen AKP Bingöl gençlik kolları üyesiyim’ demesi dinleyenleri şaşırttı. Ancak resmi olarak AKP’li olan tek IŞİD’li o değil.
Geçen yıl Nisan ayında İzmir’de yakalanan 15 IŞİD militanından 4’ü de AKP’nin kayıtlı resmi üyesiydi. Bu isimlerden B.A. 2008 yılında Konak teşkilatına, R.O. 2008 yılı Buca teşkilatına, H.A. 2009 yılı Konak teşkilatına, S.Y de 2012 yılında Buca teşkilatına kayıt olmuştu. Aynı şekilde geçen yıl Temmuz ayında tutuklanan 2 IŞİD’li F.Ş. ile E.Ç.’nin de AKP Menemen İlçe Teşkilatı üyesi olduğu ortaya çıkmıştı.
HÜRRİYET’İ BASAN GENÇLİK KOLLARI BAŞKANI
6 Eylül 2015 gecesi AKP’li kalabalık bir grup, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “400 vekil” sözünü çarpıttığı gerekçesiyle gazeteyi basmıştı. Binayı taşlayan ve camları indiren 100 kişilik grubun başında, dönemin AKP Milletvekili ve Gençlik Kolları Başkanı Abdurrahim Boynukalın vardı. Gazetenin önünde partililere seslenen Boynukalın, “1 Kasım’dan sonra defolup gidecekler” diye tehditler savurmuştu. Ertesi gün Yeni Şafak’a verdiği bir demeçte de, “Hürriyet bunlara alışsın” diyerek tehditlerini sürdürmüştü. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin ise AKP’ye “Şiddetle arana mesafe koy” çağrısı yapmıştı.
Abdurrahim Boynukalın şu anda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda bakan yardımcısı.
AHMET HAKAN’I DÖVEN TEŞKİLAT ÜYELERİ
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 30 Eylül 2015 gecesi Nişantaşı’ndaki evinin önünde 4 kişinin saldırısına uğramıştı. Ahmet Hakan’ın burnunu kıran saldırganlardan 3’ünün AKP üyesi olduğu ortaya çıkmıştı.
Saldırganlardan Uğur Adıyaman, 12 Ekim 2010 tarihinden beri AKP üyesiydi. Bir diğer saldırgan Fuat Elmas da 19 Haziran 2007’de Fatih Teşkilatı’na üye olmuştu. Olayı planlayanlar arasında bulunduğu iddia edilen eski polis Nezih Özbirinci de AKP Başakşehir İlçe Teşkilatı üyesiydi.
Yumruklu saldırının, havuzun tetikçisi Cem Küçük’ün “Merhametimiz sayesinde yaşıyorsun, yoksa çoktan ölmüştün” yazısından sonra gelmesi dikkat çekmişti. Cem Küçük daha sonra, “Ahmet Hakan değişti. ‘Taksim’e çık anır’ desem anırır” şeklinde tweet bile attı.
CHP LİDERİNE ‘MERMİLİ MESAJ’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 8 Nisan 2014 tarihli grup toplantısı öncesi Meclis koridorunda yumruklu saldırıya uğradı. Orhan Övet isimli saldırgan AKP üyesi çıktı. Övet’in 2012’de Emirdağ teşkilatına üye olduğu belirlendi.
Kılıçdaroğlu, Vezneciler’de bombalı araçla düzenlenen saldırıda şehit olan polislerin Fatih Camisi’ndeki cenaze töreninde de benzer bir saldırıya maruz kalmıştı. 8 Haziran 2016 tarihli cenazede, Kılıçdaroğlu’na ‘mermili bir mesaj’ verilmişti. İrfan Cengiz isimli bir şahıs, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Binali Yıldırım ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın önünden geçerek CHP liderinin önüne kurşun atmıştı. İrfan Cengiz’in AKP Fatih teşkilatına üye olduğu belirlenmişti. Saldırgan, aynı zamanda AKP’nin gayrı resmi gençlik yapılanması olduğu iddia edilen Osmanlı Ocakları’nın da üyesiydi. Kılıçdaroğlu’nun olay sonrası yaptığı açıklama manidardı: “Beni üzen nokta, tüm bu olayların emniyetin gözü önünde ve koordinasyonunda gerçekleşmiş olmasıdır.”
Aynı cenaze merasiminde tuhaf bir olay daha yaşanmıştı. Üzerinde Çevik Kuvvet yazılı bir tişört ve polis şapkası olan Tunç Ezer isimli bir kişi, Başbakan Yıldırım’ın boynuna sarılarak gözyaşı dökmüştü. Aynı kişi daha sonra Kılıçdaroğlu’nun binmekte olduğu minibüse saldırmıştı.
SADAT VE AK SİLAHLANMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi Parkı olayları sırasındaki esnaf şiddetini yücelten şu sözleri, bu anlayışın mihengiydi: “Esnaf sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir. Gerektiğinde cephede vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir. Gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir.”
Erdoğan, özellikle Gezi’den bu yana şiddetle arasına hiç mesafe koymadı. Giderek artan bir tonda şiddeti çağıran bir lidere dönüştü. Kendi paramiliter gücünü oluşturma yönünde attığı adımlar artık alenileşti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Emekli Tümgeneral Adnan Tanrıverdi başkanlığındaki SADAT yapılanması, bunun en açık örneği. SADAT, silahlı eğitim ‘satan’ bir kuruluş olarak öne çıksa da, eğitim alanların kimler olduğu ve ne amaçla bunu kullandığı bilinmiyor. SADAT ayrıca Güneydoğu’da kontrgerilla faaliyetlerine katılan bazı sivillere ve Suriye’deki iç savaşa giden militanlara da ‘koçluk’ yapıyor iddiaları dolaşıyor.
Üzerindeki gizem örtüsü kaldırılamayan SADAT’ın, 15 Temmuz gecesi sokaklarda bazı infazlara imza attığı iddiaları da aydınlatılmayı bekliyor. Kontrgerilla eğitimi veren SADAT’ın adı, son günlerde cezaevlerinde yapılacağı iddia edilen katliamlar için de geçiyor.
AKP’lilerin geçtiğimiz haftalarda sosyal medya üzerinden yaptığı silahlanma çağrıları da bu çerçevede ele alınması gereken tehlikeli bir girişim. Osmanlı Ocakları 1453 Genel Başkanı Emin Canpolat’ın, “Bizimle hareket eden tüm kardeşlerimize duyurumuzdur. Vatan için, bayrak için, Erdoğan için silahlanın” mesajı yerinde duruyor. (TR724)