Türkiye’de son bir yılda görevden alınan çok sayıda akademisyen ülke dışına çıktı. Akademisyenler bu beyin göçünün ülkede tamir edilmez yaralar açacağı kanısında.
Yıllarca başka ülkelerde bilimsel çalışma yaptıktan sonra Türkiye’ye dönüp akademisyenlik yapmaya başlamıştı Bekir Çınar. Ancak çalıştığı üniversite bir gün aniden kapatılıp birçok akademisyen gözaltına alınınca tekrar ülkeden ayrılmak durumunda kaldı.
Çınar, “Türkiye’ye dönmüştüm, Türkiye’ye katkımız olsun diye. Çünkü ben Polonya’da çalıştım, Arnavutluk’ta çalıştım, İngiltere’de çalıştım. Gördüğünüz gibi ülkede katkı istemiyorlar herhalde, kapattılar üniversiteyi… Bizim üniversitemiz kapatılınca yapacak bir şey kalmadı. Leeds Beckett Üniversitesi’ndeki hocalarla irtibatım vardı. Onları aradım, onlar da ‘bizim merkezde çalışabilirsin’ dediler. Başladık” diye anlatıyor son aylarda yaşadıklarını.
Çınar gibi daha önce farklı ülkelerde bilimsel çalışma yapmış, ancak Türkiye’de son bir yılda yaşanan gelişmeler sonrası işsiz kalan yüzlerce akademisyen Türkiye’den tekrar ayrılıyor. Darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal ve çıkarılan KHK’lar sonrası binlerce akademisyen de dahil olmak üzere yaklaşık 110 bin kamu çalışanı görevden alındı veya gözaltına alındı, 36 bin kişi de tutuklandı. Akademisyenlere ayrıca yurtdışına çıkış yasağı da konmuştu.
Türk hükümeti 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 15 üniversiteyi ve bin civarında da orta öğretim kurumunu kapattı.
Bekir Çınar, 15 Temmuz sonrası kapatılan 15 üniversiteden biri olan Süleyman Şah Üniversitesinde Siyaset Bilimi Bölümünde yardımcı doçent olarak görev yapıyordu. Çınar kapatılan üniversitesinde her görüşten akademisyen çalıştığını söylüyor.
“Taksicilik yapanlar var”
Beyin göçünün artarak devam edeceğini, akademisyenlerin artan bir şekilde ülke dışına çıkacağını ifade eden Çınar, “Şu anda Türkiye’de fırsatını bulup pasaportu elinde olsa akademisyenlerin, 3000-4000 insan attılar, hepsi ülkeyi terk ederler. Türkiye’de ciddi şekilde İngilizce, Fransızca Almanca bilen yabancı dil bilen, yabancı dillerde akademik çalışmalarını sürdürebilecek akademisyenlerin hemen hemen hepsinin kısa süre içinde, altı aylık süre içinde Türkiye’den ayrılacağını düşünüyorum” diyor.
Üniversitelerde darbe girişimi sonrası başlayan tasfiye halen devam ediyor. Cuma günü Yıldız Teknik Üniversitesi’nde görevli 103 akademisyen hakkında daha gözaltı kararı verildi.
İngiltere’de bulunan Çınar şu anda Leeds Beckett Üniversitesi’nde araştırma yapıyor. Türkiye’de kapatılan üniversitelerden gelmiş 10 kadar arkadaşının ise bulabildikleri her işte çalıştığını anlatıyor. Çınar, “Mesela benim İngiltereye gelen akademisyen arkadaşlarım var. Kendi sahasında çalışmıyor hiçbirisi. Taksicilik yapanlar var, kafe işleten var, kebabçıda çalışanlar var. Akademisyen bu arkadaşlar“ diyor.
Çınar, Türkiye’nin kaybının büyük olduğunu, bir akademisyenin yetişmesi için 20-30 yıl gerektiğini ve kendisinin de bir daha dönmeyi düşünmediğini söylüyor.
“Ekmek kapıları kesildi”
Almanya’da da benzer bir durum söz konusu. Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için işinden olan Nişantaşı Üniversitesi Sosyoloji Bölümü eski Başkanı Yard. Doç. Nil Mutluer de Almanya’ya gelen akademisyenlerden biri. Mutluer birkaç aydır Almanya‘da ve Berlin Humboldt Üniversitesi’nde ders veriyor.
“Barış sözünü ettiğimiz için Türkiye’de bir grup akademisyen olarak tıpkı birçok gazeteci, insan hakları aktivisti gibi hedef gösterilerek işlerimizden olduk. İşimizi kaybettik” diyen Mutluer, bunun üzerine Almanya’dan bir hocanın daveti üzerine buraya geldiğini belirtiyor.
Mutluer sadece Gülen yapılanması ile bağlantılı olduğu iddia edilen akademisyenlerin değil, barış imzacısı ya da sendikacı birçok akademisyenin de işten çıkarıldığını söylüyor: “Öyle bir işten çıkartma ki bu, devlet dairelerinde iş bulamayacaklar, bu insanların ekmek kapısını kesiyorsunuz. Tabii ki yurtdışında kaynak arayacak bu insanlar.”
Kendisi gibi barış bildirisine imza atan birçok akademisyenin yurtdışına çıktığını ya da çıkmayı planladığını söyleyen Mutluer, bunun bir beyin göçü olduğunu söylüyor ama bu göçün sadece akademisyenlerle sınırlı olmadığını belirtiyor:
“Beyin göçü derken, sadece akademisyenler değil, okumuş kesim, gazeteci, yazar sanatçı çok kişi yurtdışına çıktı. Benim çevremde geliri orta düzeyde olan iş dünyasından insanların da yurtdışına çıkma çabalarını görüyorum. Aslında bu kesim ülkelerinde mutlu mesut olup, yurtdışında eğitimlerini tamamlayıp, memlekete dönen, orada gayet huzurlu yaşayan insanlardı, ben de onlardan biriydim. Ama bir anda ortam o kadar güvensiz hale geldi ki sadece bizi etkileyen güvensizliklerin yanı sıra geleceğimizi ve çocuklarımızı etkileyen güvensizliklerin, değişimin olduğunu görüyoruz. Bu değişim iyi bir yönde değil. Bu, ötekini dışlayan değişim, birçok insanın göçüne neden oldu. O yüzden beyin göçü var, haklısınız. Bir anlamda çok ciddi sınıfsal ve statü anlamında bir kesim de çıkacak Türkiye’den.“
Almanya’ya gelmek isteyenlerin sayısı arttı
Alman Akademik Değişim Servisi (DAAD) Türkiye’deki öğrenci ve akademisyenlerin Almanya’ya ilgisinin arttığını doğruluyor. DAAD İstanbul Danışma Merkezi’nin Başkanı Dr. Wiebke Bachmann hem Almanya’da okumak isteyen öğrencilerin, hem de araştırma amacıyla Almanya’ya gitmek isteyen akademisyenlerin sayısının arttığını belirtiyor. Almanya’da 100-150 civarında Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’ne imza atan akademisyen olduğu tahmin ediliyor.
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde çalışırken Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için önce açığa alınan sonra da işinden olan bir başka isim ise Halil İbrahim Yenigün.
Yenigün Türkiye’de akademisyenliğin zaten çok fedakarlık gerektirdiğini anlatıyor: “Birçoğumuz kendi ülkemize dönüp kendi ülkemizde kendi gençliğimize birikimlerimizi aktarmak derdindeyiz. Böyle bir derdimiz vardı. Şu an üniversitelerin tamamında kötü yönetim olmasına rağmen çoğu üniversitede iyi yerlerde doktora yapmış iyi yayınları olan birçok insan vardı bu süreç öncesinde. Bu insanlar hakikaten çok büyük fedakarlıklarla, fazla ders yükleriyle dersler veriyorlardı. Orada kendi gençliğimize bir şeyler verebilmek adına bunlara katlanıyorduk.”
Yenigün şu an Berlin’deki Forum Transregionale Studien araştırma enstitüsünde post-doktora yapıyor. Türkiye’dekinden çok daha iyi şartlardaki bir akademik ortamda çalıştığını, Türkiye’nin çok değerli akademisyenlerini kaybettiğini söyledi.
Yenigün, “Bütün bu insan gücünü, insanların vergi parasıyla devlet okullarında birçok seçme süreçlerinden sonra okumuş daha sonrasında yurtdışında doktora yapmış bir sürü insan dönüp de tam ülkeye bir şey katacağı zaman gençleri bunlardan kopartıyorsunuz… Bu aslında vatan hainliği. Hakikaten memleketin geleceğine ihanet ediyorsunuz… Gençliği alacağı eğitimden mahrum ediyorsunuz” diyor. (DW)