[Tarık Toros]
Kimseye umutsuzluk aşılamak istemem lakin ülkeyi gittiği istikametten alıkoyacak hiçbir unsur kalmadı. Eski tabirle, esbab bikülliye sukut etti. Yani, sebepler tümüyle tükendi. Gözler, göklerin vereceği hükmü bekliyor. Ne olacaksa olacak ve hep beraber göreceğiz.
Bırakın vicdanı, insanlık tefessüh etmiş, çürümüş. Geçen bir gazeteci, kendi tanıklığını tweet’lemiş: “İki yıl önce evimde çalışan tek gözü görmeyen tesisatçı, gözümü 15 Temmuz’da kaybettim deyip gazi belgesi çıkarttırmış. Pes!”
İktidar partisinin “iki numarası”nın kardeşi, darbe girişiminin belki de “bir numarası”. Kimse üzerinde durmuyor. Terör soruşturmalarını yapan savcının kardeşi terörist diye kamudan atılmış! Bunun üzerinde duran da yok.
Cumhuriyet gazetesi olayında ortaya çıktı. Terör sanığı savcı, sanığı olduğu dosyadaki aynı terör tanımıyla koca gazetenin tepe yönetimini tutukladı. Bu da “sehven” denilip geçiştirildi.
Hukuku, demokrasiyi boşa tartışıyoruz. İnsanlık bitmiş. Üç buçuk senedir, ne muhalefet partileri, ne sivil toplum, ne de bağımsız medya… Suyun akışını değiştiremedi bu ülkede. Yüzde 50’nin karşısındaki yüzde 50’nin hiç ama hiçbir kazanımı yok! Gösteremezler.
Ayşe öğretmen vardı bilir misiniz, Ayşe Çelik. Kanal D’de Beyaz Şov’a telefonla bağlanmış, Türkiye’yi düşündüren cümlelere imza atmıştı. O gece alkışlanan konuşma, ertesi gün lanetlendi, Ayşe Çelik hakkında “terör örgütü propagandası” yapmaktan dava açıldı.
Geçen, Ot Dergisi’nden Işıl Cinmen’e röportaj vermiş: “Beyazıt Öztürk’ün özür konuşmasını dinlerken çok üzüldüm. Özür dilemesini beklemiyordum fakat ona da hak veriyorum. Ama keşke canlı yayında söylediklerinin arkasında dursaydı. Yanlış bir şey olmadığını o da biliyor. Ama belki baskı gördü.”
Ayşe öğretmenin sözleri, bugünkü Türkiye’nin acı bir özeti. Bir başka öğretmene geçelim. Fakat o Ayşe öğretmen kadar destek bulmayan, darbe girişiminden sonra işini kaybeden yüz bine yakın kamu çalışanından biri. Mazlum öykülerine onunkiyle devam ediyorum. Açık kimliği ve irtibatları bende mahfuz.
Siz de yazın, mail yollayın, twitter’dan DM atın.
PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRÜYORUZ
“19 yıllık öğretmenim, 22 Temmuz’da açığa alındım. Ne ile suçlandığım bildirilmedi. Şifahi olarak, liste geldiğini söylediler. İtiraz dilekçem sonuç vermedi. İdari soruşturma başlayacağını ve savunma alınacağını öğrenmiştik ki, 1 Eylül OHAL kararnamesiyle ihraç edildim. Açık kimlik bilgilerimiz dolaşıma girdi. Resmen hedef gösterildik. Yurt dışına çıkış yasağı kondu, hiçbir kurumda çalışamayacağımızı öğrendik. Telafisi imkansız bir çöküntü içine düştük. Eşimle psikolojik ve psikiyatrik tedavi alıyoruz. Herhangi bir tebligat yok. İhraç gerekçelerinin sebepleri olarak, Aktif Eğitim Sendikası üyeliği, çocuklarımın okuduğu özel okul, Bank Asya’da hesabımın olması gibi şeyler var. Sendika üyeliği Anayasal güvence altında. Devlet, 2 Ocak 2014’te, ikinci açılışına onay verip 10 bin okula, 850 bin personele duyuru ve teşvik edici yazı göndermiş.
OYUNCAK SİLAH BİLE ALMADIM
Çocuğumun okulu, Ege’nin en başarılı okullarından. Hatta bizi terörle irtibatlandıran siyasi otoritedeki kişilerin çocukları, torunları, okumayan neredeyse yok. Haziran 2016 tarihine kadar çocukları hala okulda kayıtlı olanlar bile vardı. Anlayabilmiş değilim. Çocuklarıma hiçbir şekilde şiddeti çağrıştırmasın, bilinç altına işlemesin diye oyuncak silah bile almadım. Teröristim öyle mi?
OKUL KAPANDI TAKSİDİNİ ÖDÜYORUM
Bir çok bankada hesabım var. Çocuklarımın okulunun muhasebecisi, Bank Asya ile anlaşmalarının olduğunu, okul ücretini taksitli olarak ödeyebileceğimi söylediler. Buna binaen hesap açtırdım. Bunun suç olmadığını biliyorum. İki çocuğum için geçen Şubat ayında aynı bankanın kredi kartı ile kayıt yenileme yaptım. Okul kapatılmasına, banka devlete devredilmesine rağmen halen kredi kartı ödemesi yapıyorum. Bankayı arayıp, ‘Okul kapandı, ben işsizim, bunu ödeyemem’ dememe rağmen banka yetkilisi, ödemezsem haciz işlemi başlatacaklarını söyledi. Hiçbir gelirim yok, borçla ödemeye çalışıyorum.
TANIDIKLARIM GÖRÜNCE YOLUNU DEĞİŞTİRİYOR
Terörist damgasıyla yaftalanınca yakınlarım, arkadaşlarım, dostlarım bir anda ben ve ailemle irtibatlarını kestiler. Aradığım kişiler ya telefonlarıma cevap vermiyor, cevap verenler de sert bir şekilde bir daha aranmak istemediklerini belirtiyor. Yolda karşılaştığım tanıdıklarım yollarını değiştiriyor. Eşim ve üç çocuğumla tam bir tecrit hayatı yaşıyoruz. Kalabalıklar içinde adeta hapis hayatı. İş bulma gayretlerim sonuçsuz kalıyor. İsmim 672 sayılı KHK’da terör örgütü ile irtibatlı listede olduğu için kimse iş vermiyor.
GERÇEKTEN TERÖRİST Mİ OLAYIM?
Birkaç gün önce devletin en yetkili ağızlarının, benim ve benim gibi olanların kesinlikle özel sektörde de istihdam edilmemesi gerektiği yönündeki demeçlerini üzülerek seyrettim. Peki ailemin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağım? Yoksa gerçekten terörist mi olmam gerekiyor? Hayatım boyunca hiçbir zaman kanun dışı oluşumların içinde olmadım, olmam. Memuriyetimde amirlerim haricinde kimseden emir almadım. Sicilimde hiçbir ceza yoktur. Paylaşılacak çok detaylar var, fakat ancak birebir görüşmede anlatılabilir. Hukuk, adalet, insan hakları, medeniyetin temsilcisi olan siz saygıdeğer kişilerden ve kurumlardan bana ve aileme ivedilikle yardımcı olmanızı istiyorum.”
Bırakın vicdanı, insanlık tefessüh etmiş, çürümüş. Geçen bir gazeteci, kendi tanıklığını tweet’lemiş: “İki yıl önce evimde çalışan tek gözü görmeyen tesisatçı, gözümü 15 Temmuz’da kaybettim deyip gazi belgesi çıkarttırmış. Pes!”
İktidar partisinin “iki numarası”nın kardeşi, darbe girişiminin belki de “bir numarası”. Kimse üzerinde durmuyor. Terör soruşturmalarını yapan savcının kardeşi terörist diye kamudan atılmış! Bunun üzerinde duran da yok.
Cumhuriyet gazetesi olayında ortaya çıktı. Terör sanığı savcı, sanığı olduğu dosyadaki aynı terör tanımıyla koca gazetenin tepe yönetimini tutukladı. Bu da “sehven” denilip geçiştirildi.
Hukuku, demokrasiyi boşa tartışıyoruz. İnsanlık bitmiş. Üç buçuk senedir, ne muhalefet partileri, ne sivil toplum, ne de bağımsız medya… Suyun akışını değiştiremedi bu ülkede. Yüzde 50’nin karşısındaki yüzde 50’nin hiç ama hiçbir kazanımı yok! Gösteremezler.
Ayşe öğretmen vardı bilir misiniz, Ayşe Çelik. Kanal D’de Beyaz Şov’a telefonla bağlanmış, Türkiye’yi düşündüren cümlelere imza atmıştı. O gece alkışlanan konuşma, ertesi gün lanetlendi, Ayşe Çelik hakkında “terör örgütü propagandası” yapmaktan dava açıldı.
Geçen, Ot Dergisi’nden Işıl Cinmen’e röportaj vermiş: “Beyazıt Öztürk’ün özür konuşmasını dinlerken çok üzüldüm. Özür dilemesini beklemiyordum fakat ona da hak veriyorum. Ama keşke canlı yayında söylediklerinin arkasında dursaydı. Yanlış bir şey olmadığını o da biliyor. Ama belki baskı gördü.”
Ayşe öğretmenin sözleri, bugünkü Türkiye’nin acı bir özeti. Bir başka öğretmene geçelim. Fakat o Ayşe öğretmen kadar destek bulmayan, darbe girişiminden sonra işini kaybeden yüz bine yakın kamu çalışanından biri. Mazlum öykülerine onunkiyle devam ediyorum. Açık kimliği ve irtibatları bende mahfuz.
Siz de yazın, mail yollayın, twitter’dan DM atın.
PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRÜYORUZ
“19 yıllık öğretmenim, 22 Temmuz’da açığa alındım. Ne ile suçlandığım bildirilmedi. Şifahi olarak, liste geldiğini söylediler. İtiraz dilekçem sonuç vermedi. İdari soruşturma başlayacağını ve savunma alınacağını öğrenmiştik ki, 1 Eylül OHAL kararnamesiyle ihraç edildim. Açık kimlik bilgilerimiz dolaşıma girdi. Resmen hedef gösterildik. Yurt dışına çıkış yasağı kondu, hiçbir kurumda çalışamayacağımızı öğrendik. Telafisi imkansız bir çöküntü içine düştük. Eşimle psikolojik ve psikiyatrik tedavi alıyoruz. Herhangi bir tebligat yok. İhraç gerekçelerinin sebepleri olarak, Aktif Eğitim Sendikası üyeliği, çocuklarımın okuduğu özel okul, Bank Asya’da hesabımın olması gibi şeyler var. Sendika üyeliği Anayasal güvence altında. Devlet, 2 Ocak 2014’te, ikinci açılışına onay verip 10 bin okula, 850 bin personele duyuru ve teşvik edici yazı göndermiş.
OYUNCAK SİLAH BİLE ALMADIM
Çocuğumun okulu, Ege’nin en başarılı okullarından. Hatta bizi terörle irtibatlandıran siyasi otoritedeki kişilerin çocukları, torunları, okumayan neredeyse yok. Haziran 2016 tarihine kadar çocukları hala okulda kayıtlı olanlar bile vardı. Anlayabilmiş değilim. Çocuklarıma hiçbir şekilde şiddeti çağrıştırmasın, bilinç altına işlemesin diye oyuncak silah bile almadım. Teröristim öyle mi?
OKUL KAPANDI TAKSİDİNİ ÖDÜYORUM
Bir çok bankada hesabım var. Çocuklarımın okulunun muhasebecisi, Bank Asya ile anlaşmalarının olduğunu, okul ücretini taksitli olarak ödeyebileceğimi söylediler. Buna binaen hesap açtırdım. Bunun suç olmadığını biliyorum. İki çocuğum için geçen Şubat ayında aynı bankanın kredi kartı ile kayıt yenileme yaptım. Okul kapatılmasına, banka devlete devredilmesine rağmen halen kredi kartı ödemesi yapıyorum. Bankayı arayıp, ‘Okul kapandı, ben işsizim, bunu ödeyemem’ dememe rağmen banka yetkilisi, ödemezsem haciz işlemi başlatacaklarını söyledi. Hiçbir gelirim yok, borçla ödemeye çalışıyorum.
TANIDIKLARIM GÖRÜNCE YOLUNU DEĞİŞTİRİYOR
Terörist damgasıyla yaftalanınca yakınlarım, arkadaşlarım, dostlarım bir anda ben ve ailemle irtibatlarını kestiler. Aradığım kişiler ya telefonlarıma cevap vermiyor, cevap verenler de sert bir şekilde bir daha aranmak istemediklerini belirtiyor. Yolda karşılaştığım tanıdıklarım yollarını değiştiriyor. Eşim ve üç çocuğumla tam bir tecrit hayatı yaşıyoruz. Kalabalıklar içinde adeta hapis hayatı. İş bulma gayretlerim sonuçsuz kalıyor. İsmim 672 sayılı KHK’da terör örgütü ile irtibatlı listede olduğu için kimse iş vermiyor.
GERÇEKTEN TERÖRİST Mİ OLAYIM?
Birkaç gün önce devletin en yetkili ağızlarının, benim ve benim gibi olanların kesinlikle özel sektörde de istihdam edilmemesi gerektiği yönündeki demeçlerini üzülerek seyrettim. Peki ailemin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağım? Yoksa gerçekten terörist mi olmam gerekiyor? Hayatım boyunca hiçbir zaman kanun dışı oluşumların içinde olmadım, olmam. Memuriyetimde amirlerim haricinde kimseden emir almadım. Sicilimde hiçbir ceza yoktur. Paylaşılacak çok detaylar var, fakat ancak birebir görüşmede anlatılabilir. Hukuk, adalet, insan hakları, medeniyetin temsilcisi olan siz saygıdeğer kişilerden ve kurumlardan bana ve aileme ivedilikle yardımcı olmanızı istiyorum.”