[Barbaros J. Kartal]
Hürriyet’in özel haberine göre Melih Gökçek’in oğlu Osman’ın başkan adayı olabilmesi için ATO meclis üyesi olması gerekiyordu. Ama Gökçek Jr. meclis üyesi değildi. Hemen bir formül geliştirildi. ATO bünyesindeki medya komitesindeki 4 asil 5 yedek üye birden istifa ediverdi. Sebep? Bilinmiyor. Yedek üye ne demek? Asil bir üyeden yer boşaldığı zaman yerine geçmesi gereken üye demek ama ne gariptir ki asil ve yedekler beraber bir anda istifa ediyor ki tekrar seçim yapılabilsin. Yenilenen seçimle Osman, medya komitesine seçilerek ATO meclisine dahil ediliyor. İlk etap tamam.
Belli ki çok önceden yapılan plan üzerine işler yürüyor ve bir anda ATO yönetim kurulundan istifa haberleri gelmeye başlıyor. Yine aynı şekilde hem asil hem de yedek üyeler görevlerini bırakıyor. Başkanın istifa edip etmeyeceği tartışılırken baktık ki başkan Bezci de istifa kararı aldı. ‘ATO aleyhinde konuşmayacağım’ diyerek kerhen bu kararı aldığını bir nevi ima etti. Halbuki başkanlık seçimlerine sadece 1 yıl kalmıştı.
Şimdi 33 yaşındaki Osman Gökçek, ATO başkanlığına aday. Genel koordinatör dense de Beyaz TV’nin Gökçeklerin olduğunu herkes biliyor. Yani 20’li yaşlarda medya patronu olan Melih Gökçek’in oğlu şimdi de 33 yaşında ATO başkanı olacak. Yaşa takıldığım yok, Cem Boyner de 34 yaşında TÜSİAD başkanı olmuştu. Ahmet Özal da benzer yaşlarda medya patronu olmuştu. Mesele yaşta değil. Baba torpili ile bir yerlere gelmek ilk defa tanık olduğumuz birşey de değil. En acısı da kimsenin takılması ya da bir şey söylemeye cesaret etmesi de mümkün değil.
Eskiden yalakalıktan kimse bir şey demezdi şimdi korkudan. Hele hele ATO’dan biri çıkıp ses etsin bakalım birkaç saat sonra belediye kamyonları fabrikanın yolunu kazıyor mu kazmıyor mu? Gökçek’lerden söz açılmışken biliyorsunuz Osman’ın bir de abisi var kendisinden 1-2 yaş büyük: Ahmet. O spor işleri ile uğraşıyor. Yine alavere dalavere Ankaraspor ve Ankaragücü maceralarından sonra Osmanlıspor’un kurucu başkanı olarak piyasada. Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi. Onun da Osman gibi Polat Alemdar özentisi makam odası, korumaları var mı bilmiyorum.
Esas benim merak ettiğim bir köy derneğine kimin başkan olacağına karar veren Erdoğan’ın Gökçeklerin bu hanedanlığına neden izin verdiği. Birbirlerinden pek haz etmediklerini bilmeyen yok. Hatta Erdoğan’ın yerel seçimlerden önce yüzüne karşı galiz küfürler savurduğu da Ankara’da kulaktan kulağa yayılmıştı. AKP kapatma davası zamanı Gökçek ve milli mücadeleci tayfanın neler çevirdiğini bilmiyor olamaz. Yoksa AKP’nin kapatılmamasında Gökçek’in bilmediğimiz daha fazla bir rolü mü var?
Erdoğan, teamülleri bozup biraz süründürdükten sonra Melih Gökçek’i tekrar aday göstermişti. Gökçek’in tam biat görüntüsü hatta bunu abartarak işi iyice role dökmesi de çok sırıtıyor. Biraz palazlanan herkese balyozu indiren Erdoğan’ın, bel altı oynamayı, rakiplerini bir şekilde ekarte etmeyi bilen Gökçek’e neden izin verdiğini insan sormadan edemiyor…
***
Bakın neden olmuyor?
Devletin milyonlarını harcıyorsunuz darbenin bizimle ilgisi yok, ‘fetö’ yaptı diye ama medeni dünyanın size inandığı yok. Her gelene neden bombalandığı hala bilinmeyen Meclis’in yıkık dökük halini gösteriyorsunuz. Bu işler içeride basit tabii, bir tane çatlak sese izin vermeyince en ufak itirazda tepesine binince sorun çözülüyor. Ergenekoncular omuz atmasa kimsenin muhatap olacağı da yok. İçerisinde bir tane demokrat ülkenin olmadığı kuruluşlarda bildirilere cümle ilave etmek kolay. Neden olmuyor, ben size anlatayım.
Aktör ülkelerin burada büyükelçilikleri, istihbarat teşkilatları var. Türkiye’nin jeopolitik önemi yüzünden burası önemli bir istasyon. Herkes neyin ne olduğunu önce kendi yetkililerinden öğreniyor. 1 dolar hikayelerine gülüyorlar. Öğretmenlerin, savcıların, ev kadınlarının, hakimlerin, doktorların darbe ile ilgisi olduğuna, kimse inanmıyor. Erdoğan’ı hedef alan bir hareketin neden Erdoğan’a dokunmamış olduğunu, bir Cumhurbaşkanının darbeyi ‘köprüde tankları öğrenince beyefendiyi aradım’ diyen enişteden aldığını, ikna edici bulmuyorlar. Dahası bunun gerçek olmadığını biliyorlar.
İkincisi, orantısız söyleminizde saklı. Kurgusu tel tel dökülse bile, bundan habersiz masum insanların silahların karşısına çıkması normal bir zamanda Nobel alacak bir hikaye, ancak bu sizin alakasız, önceden planlanmış ve ülkelerin içişlerine karışan talepleriniz yüzünden dikkate alınmıyor. Sizin için demokrasi gibi bir kaygınız olmadığı, kendinize tehlike olarak gördüğünüz bir topluluğu yok etme planı yaptığınız anlaşılıyor. Darbenin bunun gerekçesi olduğunu herkese hissettiriyorsunuz. 15 Temmuz’u gazetecilere devletin suikast yapmasını savunan adamlarla anlatmaya çalışıyorsunuz.
En sonuncusu da herkesi devletten attıktan sonra çapsız iş bilmez adamlarla iş yapmanız. Size bunun bir örneğini yukarıda veriyorum. Brüksel’de yapılan NATO savunma bakanları toplantısında dağıtılan propaganda kitabının ilk sayfası.
Her otoriter ülkede olduğu gibi eser devlet büyükleri ile başlıyor. Erdoğan elin Hollandalısına, Litvanyalısına, Danimarkalısına, Kanadalısına bakın nasıl sesleniyor. Kısa metinde Arif Nihat Asya’nın Fetih şiiri de var. Şiirin
Delikanlım! işaret aldığın gün atandan!
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan!
kısmından “Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!” dizesinin savunma bakanları için ufuk açıcı olduğu kesin. Bitmedi. 4-5 cümlelik yazıda Akif’in dediği gibi diyor. ‘Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın’. Akif’in ülkeyi işgal eden düşmanlar için yazdığı şiiri adamlara gidip okumanın büyük bir halkla ilişkiler (PR) olduğundan da şüphe yok. Güngören ya da Üsküdar meydanında yaptığınız konuşmayı elin bakanlarına dağıtınca adamlar da bir şey anlamıyor. Siz de kızıyorsunuz boşuna…