Cehennemin En Karanlık Yerleri…

[TARIK TOROS]

Esasen her şey ama her şey göz önünde oluyor. Ayrıca istihbar etmeye lüzum yok. Açık kaynaklar, hatta kürsülerden edilen lafları alt alta koymak bile kâfi.
Misal; Cumhurbaşkanı…
7 Haziran’da, “Terörle mücadelemiz kıyamete kadar sürecek” dedi.
15 Temmuz darbe gecesi, “Bu hareket Allah’ın bize büyük bir lütfu” diye devam etti.
29 Eylül’de, “Belki 12 ay da yetmeyecek” sözleriyle Olağanüstü Hal’i kalıcı hale getirdi.
En son…
22 Ekim’de, “Örgütle bağlantısı olanlar, gelip bildiklerinizi anlatmazsanız, sizi de aynen o cezaevlerine tıkarız” diye konuştu.
Darbe girişimi yüzünden tutuklu sayısı 35 bini aştı. 26 bin kişi karakola düzenli imza verme koşuluyla serbest. En az 82 bin kişi hakkında işlem yapılmış. Yaklaşık 4 bin kişi de aranıyor. İçerdeki babası, annesi, kardeşi, oğlu, kızı olanlar… İşini ve mesleki ruhsatını kaybedenler, pasaportları iptal edilenler, mahallesinde ayrımcılığa tabi tutulanlar… Yani, resmen olmasa da fiili olarak zulüm görenler bu rakamlara dâhil değil.
Geçen bir muhtar, camına “Buraya filanlar giremez” diye kâğıt asmış, önünde gururla poz veriyor. Bu millet ne ara bu hale geldi, şaşkınız yani. Kürsülerden “Burası kabile devleti mi” diye höykürüyorlar ya. Keşke, kabile devleti olsa. Onun bile bir geleneği, teamülü var.
Yüz binler mahkeme koridorlarında hak aramaya çalışıyor… Baro başkanı, “Avukat istediler vermedik, bizi aptal mı zannettiniz” diye iftihar ediyor, dinleyenler de alkış tutuyor. Bu güruh sonra çıkıp Saray’daki muhtarları eleştiriyor. Camına, “Çukur Mahalle’ye Fetöcülerin girmesi yasaktır” diye yazan muhtardan daha çukurlar, farkında değiller.
Ya sözümona mahkemeler? Kameralar önünde Can Dündar’a silah sıkan, bir muhabiri yaralayan herif, 47 yılla yargılandığı davadan 5,5 ay sonra tahliye edildi. Bir de sormazlar mı, “Türk yargısına neden güvenmiyorsun?”
Yahu… Cumhurbaşkanı’nın, “Gelip bildiklerinizi anlatmazsanız, sizi de aynen o cezaevlerine tıkarız” diye konuştuğu ülkede… İçeri tıkan da tahliye eden de bellidir! Ne güveni, ne adaleti, ne yargısı?
Medya, zaten peşinen ve hükmen mahkûm etmiş. Doğan’ı, Sözcü’sü, Aydınlık’ı dâhil… Hemen tümü… Düne kadar yakındıkları şeylerin daniskasına bugün imza atıyor.
Misal; Eski darbe soruşturmalarında, “Telefon dinleme delil olmaz” diye manşet atan Hürriyet… Herkese açık, ücretsiz bir akıllı telefon uygulamasını indirdi diye… Tutuklanan binlerce kişiyi büyük iştahla sayfalarına taşıyor. Hele… Havuzdan, “PKK’lı teröristin telefonunda ByLock çıktı” gibi bir haber servis edilince, balıklama dalıyor.
Balyoz davasında haftalar süren yazı dizisi yapan Hürriyet genel yayın yönetmeni, bugün ne bulursa, teyit etmeden, doğruluğunu araştırmadan, taraflara sormadan, cevap hakkına riayet etmeden, “iddia” bile demeden terör torbasına atıyor.
Yine… Düne kadar, “gizli tanık ifadeleriyle kişi suçlanamaz” ana başlığı altında yüzlerce program yapan CNN Türk… Bugün, bırakın gizli tanıkları, imzalı-imzasız ihbarlar üzerinden 7/24 mesai yapıyor.  Yurt dışında bağımsız gazetecilik dersi veren grubun patroniçesi de sıkılmadan, “farklı fikirlere açık her görüşten gazetecinin çalıştığı medya” gibi laflar ediyor.
Çürüme her yerde. Ve tüm bu sistem baştan aşağı kendini düzeltmeden de ülkenin kendine gelmesi mümkün olmayacak. Dün, eleştirdikleri ne varsa… Bugün, misliyle yapıyorlar.
Geçmişte, polis adliye muhabirlerine sızdırılan soruşturma detaylarını eleştirenler…
Bugün, “sanıklardan ve sanık avukatlarından gizlenen dava dosyalarını” çarşaf çarşaf basmaktan hiç çekinmiyor. Hemen her gün sayfalarında Adliye ve Emniyet’ten sızdırılmış onlarca haber görebilirsiniz. Çok da pişkinler.
“Gazetecilikten tutuklu değiller” manşetini her defasında göze sokanlar, şimdi aynı şeyi yapıyor, “Onlar gazeteci değil terörist” diye beyanat veriyorlar. Tuhaf, gerçekten çok tuhaf. “Muhtar bile olamaz” başlığını eleştirenler, “Galatasaray’da çaycı bile olamaz” diye manşet atıyor.
Ülkede yüzlerce medya kapatılmış, binlerce gazeteci işsiz, köşesinden sadece ve sadece “zararsız” bir türkü radyosunun hakkını savunan korkakların sağa sola ayar verdiği bir dünyadan bir şey beklemek de nafile! Kimsenin kimseye gazetecilik öğretecek hali kalmadı.
İşte bu yüzden… İnsan, bir daha bu insanlarla aynı havayı solumamak, aynı ortamlarda bulunmamak için ülkesini gözden geçiriyor. Çünkü… Sular çekildikten sonra milyonları içeri tıkacak ya da ülkeden sürecek haliniz yok, geçmişe sünger çekip beraberce yaşamaya çalışmaktan başka çare de bulunmuyor.
Vakit ve imkan bulursanız, Dan Brown’un “Inferno” (Cehennem) kitabının filmi çekildi, şu sıralar gösterimde. Gidin seyredin. Kitap aynı cümleyle başlar ve biter: “Cehennem’in en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.”