Diyarbakır’da yaşayan ve 115 yaşında olduğu tahmin edilen Şahe (Şaxê) Tayurak’ın en az 415, büyük ihtimalle de 430’dan fazla torunu var.
Başından üç evlilik geçen Şahe Nine’nin ilk evliliğinden iki, ikinci evliliğinden beş çocuğu bulunuyor.
Beşinci kuşak torununu gören Şahe Nine, Diyarbakır Alipaşa Mahallesi’ndeki bahçeli bir evde, küçük oğlu Cemal Tayurak ve ailesiyle birlikte yaşıyor.
Bugünlerde biraz hasta olsa da, yaşlı kadının hafızasıyla ilgili ciddi bir sorun olmadığını söylüyorlar.
Cemal Tayurak, annesinin beşinci kuşaktan torununu gördüğünü, üç yıl önce yaptığı bir hesaplamada toplam torun sayısının 415’i aştığını söyledi.
Tayurak “Üç yıl önce 415’ti ama şimdi kaç bilmiyorum. Yeni sayıyı tespit etmem için üç yıl önce yaptığım gibi tüm kardeşlerimi, kuzenlerimi, yeğenler ve torunlarının arayıp liste yapmam gerekecek. Ama üç yıl içinde en az 15 yeni torun daha doğduğunu ve bu sayının 430’u aştığını çok rahat ifade edebilirim.” dedi.
Şahe Nine’nin en büyük çocuğu 90, en küçük çocuğu 60; en büyük torunu 70, en küçük torunu 2 yaşında.
Şahe Nine’nin 60 yaşındaki oğlu Cemal, annesinin gerçek yaşını bilmediklerini, nüfus kaydının ikinci kocası öldükten sonra köy muhtarı tarafından yapıldığını anlatıyor.
Torun Cemal, “1945’teki İskân Kanunu’ndan sonra köyün muhtarı annemin nüfusa kaydını yaptırıyor. Hatta anneme 15 dönüm arazi de veriyorlar. Muhtar kafasına göre bir yaş vermiş yani annemin gerçek yaşını hiçbirimiz bilmiyoruz ama en az 110 yaşında olduğunu düşünüyorum. Hatta Diyarbakır’ın ve bölgenin en yaşlı insanı olduğunu iddia edebilirim” diyerek gülüyor.
İddiasını ispat için gerekirse annesini doktora götürüp kemik yaşı tespiti yaptırabileceğini söylüyor.
‘Gerekirse kemik yaşına bakılsın’
Şahe’nin eski kimliğinde doğum tarihi hanesinde Rumi 335 tarihi yazılmış. Miladi takvime göre bu tarih 1919’a denk geliyor. Ancak büyük kızının 90 yaşında olduğu düşünülünce ve bize anlattığı hikâyeler göz önünde bulundurunca, Şahe Nine’nin nüfus kaydına küçük yazıldığı ortaya çıkıyor.
Yaşlı kadının sol gözü de artık görmüyor, kulağı ağır işitiyor. Gelini Kaside, Şahe’ye geçmişe dair ona neler hatırladığını soruyor. O da “Hafıza mı kaldı?” diyerek önce konuşmak istemiyor, ısrar edince de ağır ağır anlatmaya başlıyor.
“Ermeni olaylarını hatırlamıyorum, ilk tehcir kararı çıktığında ben küçükmüşüm, hatırlamıyorum. Atatürk’ü görmedim ama Silvan’a geldiğini söylediklerini hatırlıyorum. Büyük kıtlığı hatırlamıyorum ama ikinci kıtlıkta, dağ köylerinden insanlar gelip köyümüzden pancar toplardı. Bir de Şeyh Sait İsyanı’nı çok iyi hatırlıyorum” diyor.
Gelini, Şahe’nin babası Abdülkadir’in Şeyh Sait İsyanı sırasında hayatını kaybettiğini söyleyince Şahe Nine’den babasının hikâyesini anlatmasını istiyoruz.
Şahe’nin babası Abdülkadir, Osmanlı Dönemi’nde Arabistan’da 7 yıl askerlik yapmış. Nisan 1925’de Şeyh Sait İsyanı çıkınca, askerden dönen Abdülkadir de isyana katılıyor ve çatışmalarda öldürülüyor.
Babası 7 yıllık askerlik vazifesini yapmak üzere Arabistan’a gittikten sonra, köyde evi, bağı, bahçeyi çekip çevirecek, hayvanlarla bakacak kimse kalmayınca, annesi Şahe’yi, küçük yaşta Heşter adlı köyde yaşayan İbrahim adındaki bir adamla evlendiriyor.
“Şeyh Sait’in arkadaşları bizim köye, Şerali Köyü’ne kadar gelmişlerdi. Babam da isyana katıldı. Müfrezeler Silvan’ı basmış, isyancılarla çatışmalara girmişlerdi. Askerlerin köye yaklaştıkları haberi gelince babam arkadaşlarına ‘Siz gidin, ben müfrezleri oyalarım’ dedi. Babamın arkadaşları Hazro’ya doğru çıktılar, o ve birkaç arkadaşı yakınlardaki bir köyde çatışmaya girdi, babam çatışmada vurularak öldürüldü.”
İlk kocası İbrahim’i soruyorum ama Şahe Nine onunla ilgili konuşmak istemiyor. Hemen sonra oturduğu mindere uzanıp yatıyor. Oğlu Cemal, son günlerde annesinin takatinin çok azaldığını söylüyor.
Şahe Nine’nin geçen yıla kadar herhangi bir hastalık geçirmediğini söyleyen Cemal, geçen sene ortaya çıkan küçük bir safra kesesi rahatsızlığından önce annesinin herhangi bir hastanede kaydının olmadığını anlatıyor.
“Annemin genel durumu geçen seneye kadar da iyiydi, uzun ve sağlıklı ömrün Allah’ın bir lütfu olduğunu düşünüyorum. Çocukları ona çekmemiş. En büyük çocukları ondan çok daha yaşlı görünüyor” diyor.
Şahe’nin ilk kocası İbrahim’den iki çocuğu oluyor. Çocuklar daha küçükken İbrahim hastalanıp ölüyor. Genç yaşta dul kalan Şahe, çocukları annesine bırakıp Gündüz Köyü’nde ikinci evliliğini Cemal’in babasıyla yapıyor.
Cemal’in babasından sonra da evleniyor ama son evliliğinden çocukları olmuyor. Son kocası da hayatını kaybedince, Şahe Nine, küçük oğlu Cemal’in yanına dönüyor.
Kızı 90 yaşında
Şahe Nine’nin ilk evliliğinden olan 90 yaşındaki kızı Teli Tayurak’ı da birlikte kaldığı oğlunun Melikahmet’teki evinde ziyaret ediyoruz.
Onun da kulakları iyi işitmiyor, bu yüzden hep yüksek sesle konuşuyor. Yürümekte güçlük çeken Teli, annesinin sağlığının kendi sağlığından çok iyi olduğunu söylüyor.
Teli’yi ve erkek kardeşini anneannesi büyütmüş ve onu anneleri biliyorlarmış. Ama altı yaşındayken annesinin Şahe olduğunu öğrenmiş. “Anneannem gerçek annemizin yakın bir köyde evli olduğunu söyleyince çok ağlamıştık” diyor ve çocukluğunda annesine dair bize anlatacağı çok hikayesinin olmadığını ekliyor.
Teli Tayurak, babası İbrahim’in de tehcirden sağ kurtulan bir Ermeni yetimi olduğunu söyleyerek anlatmaya devam ediyor.
“Dedem Arabistan’da 7 yıl askerlik yapıyor. Anneanem, kendilerine bakacak kimse kalmayınca annemi, komşu köyden kimsesi olmayan, Ermeni yetimi olan babamla evlendiriyor. Babam, annemlerin tüm işlerini yaparmış, çok güçlü kuvvetli biriymiş. O kadar güçlüymüş ki bir köyden diğerini bir ineği omuzunda taşıyarak götürmüş. Ben ve kardeşim, babamın ne kadar güçlü bir adam olduğunu anlatan hikâyelerle büyüdük. Altı yaşıma kadar anneannemi de annem biliyordum. Annemizi çok sonra tanıdığımda ikinci evliliğinden olan diğer kardeşlerim de doğmuştu.”
Ermeni akrabalar
Teli Tayurak, evlendikten sonra babasının Ermeni akrabalarının ortaya çıktığını da söylüyor:
“Babamın çok güçlü bir adam olduğu dışında hakkında pek bir şey bilmiyorduk. Bir de onun Müslüman olmuş bir Ermeni olduğunu anlatırlardı. Ben evlendikten sonra da babamın Ermeni olan akrabaları ortaya çıktı. Suriye’nin Kamışlı şehrinde yaşıyorlarmış. Şu an Gündüz Köyü’nde yaşayan erkek kardeşimle yıllar önce iletişime geçmişler. Kardeşim, babamızın yeğenlerinin bizi Suriye’ye davet ettiğini söyledi. Pasaport çıkartıp kardeşimle Kamışlı’ya gidecek, onlarla tanışacaktık. Ama bir türlü kısmet olmadı.”
Teli Tayurak, hiç görmediği babasının, hiç görmediği uzaklardaki akrabalarını tanıyamadığı için hayıflanıyor.
(Hatice Kamer / BBC)