Kayyım Kayyım Büyüyen Bir Zafer Vardır!

[ALİ MİRZA YAZAR]

668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) 12 TV kanalı ve 11 radyonun lisansı iptal edildi. Bu kanallar arasında Kürtçe çizgi film yayınlayan çocuk kanalı Zarok TV de bulunuyor. Dahası, Denge TV, Birlik Medya TV ve Van TV gibi kanalların binalarına mühür vuruldu. Yetmedi, bu kanal ve radyoların internet sitelerine erişim engeli geldi.
Buraya nasıl geldiğimizi biliyorsunuz değil mi? Anayasa’da açıkça olmaz denilen “TV, gazete kapatma”nın nasıl meşrulaştırıldığını yaşayarak gördünüz değil mi?
1 Kasım seçimlerinden önce İpek Medya’ya TOMA’larla giden kayyımlar, önce gazete ve TV’leri ele geçirip “AKP’leştirdiler”. Muhalefet liderlerinin itirazlarına rağmen oldu bunlar. Muhalefet ayaktayken oldu yani. Üstelik bunları yapan AKP, 1 Kasım’da yeniden tek başına iktidar oldu. (Hiç unutmuyorum, Star gazetesinde bir yazı çıkmıştı, “Yahu tamam kayyım atayın ama seçimden önce yapmasaydınız keşke” diyen.)
TV’ler TÜRKSAT’tan çıkarıldı, DIGITURK’ten atıldı. Uydu yayını yapamasınlar diye lisansları iptal edildi. İnternet sitelerine engel kondu.
Sonra Mart ayı geldi. Türkiye’nin en büyük medya şirketlerinden birisi, Feza Gazetecilik AŞ, yani Zaman Gazetesi ve beraberindeki yayınlara kayyım atandı. Binaya TOMA’lar geldi. Toplanan kalabalığa, biber gazıyla, coplarla müdahale edildi. Birkaç gün sonra bir Frenkeştayn daha doğdu: Zaman AKP’leşti.
Bir dönem anaakım medyada iyi kötü gazetecilik yapan insanlar, ufak tefek çabalarla ayakta durmaya çalışan alternatif medyaya sığınmıştı. Banu Güven gibi bir gazeteci İMC TV’deydi. Nazlı Ilıcak gibi yılların deneyimine sadece Can Erzincan TV yer verebiliyordu. Hasan Cemal gibi bir değer, yalnızca T24’te köşe yazabiliyordu.
15 Temmuz öncesi yine herkes diken üstündeydi. Can Erzincan TV kapatılmıştı. Zaman’ın küllerinden doğan Yeni Hayat ve Yarına Bakış gazeteleri, Özgür Düşünce gazetesi gibi yayınlar, internete erişim engeliyle boğuşuyordu. “Onlar Cemaat’in yayın organları, müstahak!” diyenler de vardı, topyekûn samimiyetle ifade özgürlüğünü savunanlar da.
Darbe girişiminin ardından, “Daha önce böyle yetkilerimiz yoktu, şimdi var” diyen iktidar önüne gelene tekme atan okul kabadayılarına benzedi iyiden iyiye.
Kendi mahallesinden olan Karar Gazetesi’ne, Diriliş Postası’na bile, tam da kendi istediği gibi yayıncılık yapmadığı için “reklam baskısı” kuran iktidar, ülkenin en büyük medya kuruluşu Doğan Grubu’nu damat CEO üzerinden idare eden iktidar, diğerlerine neler yapmazdı ki? Gezi Parkı zamanında hem görülmemiş miydi, NTV ve CNN Türk gibi önde gelen iki ‘seküler’ TV kanalı iktidara toz konduramıyordu… TRT’yi, yandaş medyayı saymıyoruz bile.
Bu baskı ve sansür mekanizması, bu “kayyım kayyım büyüyen zafer” Yenikapı Ruhu’na bulanıp devam edecek görüldüğü üzere. Hâli hazırda anaakımda tamamlanmış olan temizlik, Birgün, Evrensel, Cumhuriyet gibi gazetelere doğru ilerliyor. Sözcü, kapatılma korkusuyla manşetten meydan okuma ihtiyacı duydu.
Ama başta da dediğim gibi, İpek Medya’ya kayyım atanırken Meclis’teki 3 muhalefet partisinin tamamı itiraz etmişti. Demirtaş ve Kılıçdaroğlu bizzat destek verdi İpek Medya çalışanlarına… 7 Haziran’daki sonuçların iyimserliği sürüyordu. Ancak “devlet” ortadan kalktığı ve “muhalefet”in hiçbir fonksiyonu kalmadığı için zerre etkisi olmadı.
O gün iktidarı durduramayanlar, bugünkü “zaferler” karşısında maalesef hiçbir şey yapamayacaktır. Zira AKP, yaptığı her gayrimeşru fiili sandıkta aklattı, aklatmaya da devam ediyor. Dün “Cemaat çünkü terör örgütü” diyerek yol alan kayyımlar, şimdi “PKK’ya yakın” diyerek medyayı kapatıyor. Yarın başka türlü bahaneler bulunacak.
“Yenilgi yenilgi büyüyen zafer” OUT, “Kayyım kayyım büyüyen zafer” IN…