Telekulak’ın Merkezi Bakan Albayrak ve Kardeşi Mi?

[ERMAN YALAZ]

İktidar medyası son üç yıldır Türkiye’deki dinleme skandallarını, şantaj kasetlerini Hizmet Hareketi’ne yamamak için iftira üstünü iftira attı. Şimdi üç gündür Redhack isimli hacker grubunun Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın gmail ve icloud hesaplarındaki ses kayıtları piyasaya döküldü. Albayrak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı. Redhack, Albayrak’ın maillerinden önce Doğan Medya Grubunun patronu Aydın Doğan’ın ses kayıtlarını bulup deşifre etti. Bugün Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık’a ait bir kayıt paylaşıldı. Kayıtlar Faik Işık’ın İstanbul’da AKP milletvekili adayı olduğu döneme ait üstelik! Fenerbahçe spor kulübünün Trabzon dönüşü uğradığı silahlı saldırının faili iddiasıyla yakalanların nasıl salıverildiğini anlatıyor Işık.
Kim kaydetti bu dinlemeleri? Emniyet mi, Jandarma mı, MİT mi? Savcılık ve mahkeme kararı var mı? Bunların Albayrak’ta ne işi var? Albayrak dinlemelerden mi sorumlu? Bakanlıktan önce bilmediğimiz bir görevi mi vardı? Bu ses kayıtları şantaj amaçlı kullanıldı mı? Siyasete, futbola yön vermek, etkilemek için kullanıldı mı mesela? Havuz medyasının dile pelesenk cümleleriyle ve moda tabiriyle sorarsak, Fenerbahçe’yi ele geçirmek için kullanıldı mı? Sorular önemli? Neden? Çünkü siz Türkiye’nin en büyük medya gruplarından birinin patronunun ‘özel hayatı denecek gizlilikte konuşmalarını’ mailinizde tutuyorsunuz. Yeni bir kayıt çıkıyor. O da Türkiye’nin en büyük kulübü Fenerbahçe’nin başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatına ait. Lamı cimi yok. Suç bu. TCK’nın 134. 135. 136. 137. maddelerine göre cezası 1 yıldan 4 yıla kadar uzayan, suçun nitelikli işlenmesi halinde cezası ikiye katlanan bir suç. Örgüt marifetiyle yapılıyorsa ceza daha da artıyor.
NE ÖZELİ, GENEL GENEL…! SÖZLERİNİ UNUTTUNUZ MU?
CHP Lideri Deniz Baykal’ın özel hayatına ilişkin görüntüler ortaya çıkmıştı. Ana muhalefet lideri Baykal istifa etti. Aylarca kılını kıpırdatmayan AKP hükümeti, dönemin başbakanı iş seçimlere gelince, mal bulmuş mağribi gibi olayı kullanmadı mı? “Ne özeli, genel, genel…!” naralarını unuttunuz mu? Ya MHP’nin genel başkan yardımcıları ve en üst düzeylerine temizlik amacıyla ortalığa saçılan şantaj görüntülerini, Dışişleri Bakanlığı’ndaki üst düzey toplantının kayıtlarını? Bu iftiralar üzerinden yüzlerce polisi, binlerce masum insanı hapse atmadınız mı? Son üç yıldır, paralel, FETÖ deyip, suç uyduranlar, sorular size. Şimdi bu ses kayıtlarının Albayrak’ın mailinde ne işi var? Kim dinliyormuş sizi, bizi, Türkiye’yi? Yoksa Albayrak kardeşler dinleme üssü mü kurmuşlar? Bir örnek daha verelim.
Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Aslı Aydıntaşbaş, Ekrem Dumanlı, Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Hasan Cemal’in de aralarında bulunduğu Türkiye’nin önde gelen aydın, entellektüel ve gazetecilerine ağza alınmadık küfürleri internette yazan Medya Gündem sitesinin sahiplerinin Yeni Mahalle ve Sabah’ın patronu Serhat Albayrak olduğunu tespit etmişti polisler. Sonra hedefe konan gazeteciler şikayet edince, davayı terse çevirdi malum iktidar. Emniyetçiler hapse, gazeteciler mahkemeye gönderildi. Muktedirlerin hastalığıdır, dinleme. Kimseye iftira atmaya gerek yoktu. Herkes bunun böyle olduğunu zaten biliyordu.
YASAL DİNLEME YAPAN POLİS-SAVCI HAPİSTE

Başka ne yaptı bu iktidar? Bununla yetinmediler. Yasal dinlemleri suç gösterdiler mesala. Cumhuriyet Savcılarının talimatıyla, hakimlerin kararıyla üstelik Yargıtay’ın terör örgütü diye onadığı kararları bulunan Selam Tevhid Örgütü’nün resmi dinleme tapelerini, kayıtlarını usülsüz ilan etti? Kimdi, neydi bu Selam Tevhid örgütü? Üyeleri Uğur Mumcu’nun katiller listesinin başında geçiyordu. Burada da davayı terse çevirdi iktidar. Polisler, gazeteciler iftirayla içeriye atıldı. Hala yargılanıyor.
Redhack grubu Albayrak’ın mailinden başka neler çıkaracak bilmiyoruz. Karşımızdaki örgütün adını bilmiyoruz. Ama günah galerilerinin dinleme, şantaj, kaset, yalan, iftira ile dolu olduğu adım adım ortaya çıkıyor. Sadece RedHack’in yayınladığı bu iki ses kaydının bir bakanın mailinden çıkması yeterince skandal değil mi?  Klişe olacak ama, yazmak zorundayım. Çağdaş, demokratik ve hukuk devleti olan bir ülkede bu dinleme ve ses kayıtları siyasetin bu kadar tepesine bulaşınca savcılar harekete geçer! Gereğini yapar. Sorar hiç olmazsa, Sayın Albayrak bu kayıtları nasıl elde ettiniz? Savcı, hakim kararı ile mi? Başka yollarla mı? Bu kayıtlarla kimlerin canını yaktınız!?
ÜNLÜ GAZETECİYİ KİM DİNLEDİ?
Yazıyı Nazif Apak’ın 4 Haziran 2016 tarihli yazısıyla noktalayalım. Bakın Türkiye’de bir gazetecinin yaşadıklarına ve dinlemenin merkezinin neresi olduğuna?
“Çok ünlü bir gazetecinin bir gün telefonu çalar. Karşısındaki, kendisini cumhuriyet savcılığından aradığını söyler. Meseleyi izah eder. Önemli bir soruşturma için kendisini savcılığa davet eder. Verilen tarihte, yazar savcılığa ulaşır. Merak içindedir. Olay kısa sürede netleşmeye başlar. Usulsüz dinleme iddialarına dair listede adı mağdurlar arasında geçmektedir. Savcı Bey’in bol imalı, kesin kanaatli ve apaçık yol gösterici (!) telkinleri sona erince asıl soruya geçilir: ‘Davacı mısınız, ‘paralel yapı’dan şikâyetçi misiniz?’
Yılların eskitemediği yazar, hiç tereddüt göstermeden ‘Hayır’ cevabını yapıştırır. Savcı şoke olmuştur bu yanıt karşısında. Daha önce pek çok yazara benzer bir sunum (!) yapmış, hemen hepsinden de şikâyet dilekçesi almıştır çünkü. Konuyu biraz daha derinleştirmek istese de yazar ‘Ben her dönemde dinlendim. Bu dönemde dinlenmemi de normal karşılıyorum.’ deyip adliye binasından ayrılır.
O YAZAR ÖNCE, MİTİNG MEYDANINDAN HEDEF GÖSTERİLMİŞ
Ergenekon davasında yargılanan bir kişi yazara ulaşır. Neden şikâyetçi olmadığını sorar. Ona da anlatır. Kendisinin ‘Kürt sorunu’na yakından ilgili duyduğunu, bu sorun ile ilgili pek çok programa katıldığını; dolayısıyla kendisinin devletçe dinlenmesini normal karşıladığını söyler. Bir de ekstra bir yorum yapar: ‘İyi ki de dinliyorlar; yoksa Kürt sorunu ile ilgiliyim diye bir gün hain ilân edilirim’. Karşısındaki şahıs ‘İyi de senin dinlenmen Kürt toplantıları, programları, konferansları ile ilgili değil ki. Seni filan tarihte dinlemeye başlıyorlar..’ deyince yazarın beyninde şimşekler çakıyor.
Dinleme tarihi ilginç bir takvim yaprağını işaretliyor. Meğerse Başbakan Erdoğan’ın meydanlardan kendisine ağır sözler söylediği günlerin hemen akabinde dinleme işlemi başlatılmış. Yani? Meselenin ‘paralel’ ile ilgisi yok. Birileri kürsüden, manşetten, köşelerden kendisini hedef gösterir göstermez takip başlatılmış; çok sonraları işler karışınca bazı bürokratların ismi üzerinden paralel algısına dönüştürülmüştür. Dinleme işi bizzat siyasi iradenin eseridir…”
Redhack grubunun Albayrak’ın maillerinden çıkarttığı gerçekler bunlar. Neymiş efendim! Dinlemi şucuların bucuların değil, bizzat siyasi iradenin eseriymiş. Ve son bir not daha. Redhack’in bu deşifreleri, Türkiye’ye hukuk devleti ve demokrasi gelmesi halinde, bundan sonra açılacak soruşturmaların kimlerden başlaması gerektiğinin adresini de vermiş oluyor.