Hadi itiraf edelim; taksitlerimiz, emeklilik prim günlerimiz, devlet memurluğunun garanticiliği, işleyen dükkanlarımız, alıştığımız şehirler, ahbaplar ve daha nicesinin her biri, hürriyetimizi yok eden dünya bağlarıydı…
Bir rüzgar esti, ihlasımızı artırarak kendi irademizle koparamadığımız dünya bağlarını Rabbim, lütf-i ilahisiyle yerle bir etti.
Artık her birimiz sıfırız. Sıfır nihayet merkez oldu. Dünyanın gitmek istemeyeceğimiz yeri yok şu an. Gidebilmek için can atıyoruz hatta. Bir lokma bir hırkayla huzur bulmaya razıyız.
Üstada “hür adam” denmesinin sırrını şimdi anlıyoruz. Dünyayla tek bağın, her an fırlatıp atabileceğin küçük bir sepetse, dünyayı etkileyebilecek fikirler ve hareketlere öncülük edebilirsin.
Geleceklerinden kara kara endişe ettiğimiz evlatlarımızı karşımıza koymalı ve üstadın da hocaefendinin de neden davaları için evlenmediklerini şimdi gerçek anlamda anlayabilmeliyiz. O seviyenin gerektirdiği hürriyet, bunu iktiza ediyordu çünkü.
Rabbimin bu toplulukla bir muradı varsa, ki bize böyle ümit etmek düşer; o topluluğun hür olabilmesi gerekiyordu. Zahiren şiddetli bir tokatla hepimizi hürriyete kavuşturdu rabbim. İçimizden “keşke Rabbimiz hepimizi yanına alsa” duygusu geçiyorsa artık, dünyayı gerçekten silmeye başlamışız demektir.
Sahabenin Mekke’yle olan bağları yıkılıp Hicret olgunluğuna eriştikten sonra gelmiş İslam’ın parlaması…
Putperest Roma’yı bir avuç Hristiyan, özgürlüklerinden ödün vermemek için yeraltı şehirleri inşa ederek yenmiş. Bugün turistik gezi yaptığımız yeraltı şehirleri; idam edilme, hapsedilme, yakılma, işkence, görmeden kaçan Hristiyanların sığınaklarıymış bir dönem.
O Hristiyanlar yeraltında yaşama pahasına hürriyetlerinden ödün vermemişler ve gün gelmiş tüm zulümlerine rağmen Roma imparatoru diz çöküp Hristiyanlığı resmi din olarak kabul etmiş.
Fakat asıl imtihan ondan sonra başlamış. Her birine mevki verilen, arazi verilen, binalar verilen, hazineden para verilen bir Ruhban sınıfı oluşturulmuş. İmparator Konstantin, sonunda devlet eliyle yaptığı zulmü Hristiyanları devletleştirerek, klise eliyle yapar hale gelmiş…
Dünyada bir yere isabet etmiş hareketlerin hepsinin ortak özelliği şiddetli baskı döneminden geçmeleri. Şiddetli baskıyı atlatabilen topluluklar yıkılmadıklarını görüyor, özgür düşünce üretmeye başlıyor ve dünyanın ihtiyacı olan formülleri meydana çıkartıyorlar.
Hürriyetin olmadığı yerde hiçbir gelişme olamaz. Hizmet hür hale gelmeseydi kısa vadeli rahatlıklar olsa da gelecek adına birşey ifade edemeyeceklerdi.
657 kadroları, bağları, bahçeleri onların olsun. Rabbim bize küre-i arzda hizmet edecek bir nokta göstersin yeter.
Mehmet Soyyiğit