‘Umursamazlık, Yaşarken Ölmektir’

Nazilerin ölüm kampı Auschwitz’de yaşadıklarını anlattığı Gece kitabıyla tanınan yazar Elie Wiesel, önceki gün New York’ta hayatını kaybetti. Nobel Barış Ödülü sahibi Amerikalı yazar, 87 yaşındaydı. 50’nin üzerinde kitabı olan Elie Wiesel’in Türkçede yayımlanmış altı eseri var. Gece, Sürgünler Çağı, Şafak Vakti, Gündüz, Bugünün Yahudisi ve İki Sesten Anılar…
1928’de Romanya’da dünyaya gelen Elie Wiesel, 19 Nisan 1944’te, henüz 15 yaşındayken ailesiyle birlikte gönderildiği Auschwitz-Birkenau toplama kampından, savaşın bitmesiyle birlikte 17 yaşında bir ‘yetim’ olarak çıkar. Wiesel’in annesiyle kız kardeşi ölüm odalarında katledilir; babası ise Buchenwald kampında açlıktan ve dizanteriden ölür. İki kız kardeşi ile birlikte hayatta kalmayı başaran Wiesel, Auschwitz’den kurtulduktan sonra Fransa’da Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe ve edebiyat eğitimi alır. Bir süre Fransa’da gazeteci olarak çalışan Wiesel, 27 yaşında Fransızca kaleme aldığı Gece (1955) romanında Auschwitz’deki tanıklığını anlatır. 30 farklı dile çevrilen eser, 1960’ta İngilizce baskısını yapınca Wiesel için Amerika yollar görünür. 1963’te ABD vatandaşı olan yazar, ‘Holokost’ ifadesini ısrarla kullanarak, Yahudi soykırımını dünyada kabul ettirmek için çalışır. Kendisi gibi toplama kampından kurtulmayı başaran çevirmen ve insan hakları aktivisti Marion Erster Rose ile evlenir. Dönemin ünlü yönetmeni Orson Welles’in ısrarına rağmen, Gece kitabının sinemaya uyarlanmasını reddeder.
TARAFSIZLIK ZALİME YARAR, KURBANA DEĞİL
Aynı zamanda bir aktivist olan Elie Wiesel, Yahudi soykırımının canlı bir tanığı olarak dünyanın pek çok yerinde katıldığı toplantılarda yaşadıklarını anlattı. Şiddete ve ırkçılığa karşı çalışmaları sebebiyle 1986 Nobel Barış Ödülü Elie Wiesel’e verildi. Ödül konuşmasında tarafsızlığın ne anlama geldiğini anlattı: “Ne zaman ve nerede insanlık ıstırap ve alçalmadan mustarip olursa, tarafınızı seçin. Tarafsızlık zalime yarar, asla kurbana değil. Sessizlik işkenceciyi cesaretlendirir, asla işkence göreni değil.”
“İçindeki kötülüğe rağmen hâlâ insana inanıyorum.” diyen Elie Wiesel, insanlıktan ümidini kesmemişti.  Yahudi soykırımıyla ilgili bugün daha net dillendirilen bir şey var. Naziler kadar, Almanların ve hatta Avrupalıların bu soykırıma kayıtsızlığı da soykırımı ‘meşrulaştıran’ nedenlerden biri olarak kabul ediliyor. “Aslında kayıtsızlık, yaşarken ölmektir.” diyen Wiesel, hayatı boyunca bu umursamazlığa karşı mücadele verdi. Kayıtsızlık ile ilgili o meşhur sözlerini Nobel Barış Ödülü’nü aldıktan sonra U.S. News & World Report dergisine verdiği söyleşide sarf etmişti: “Sevginin zıddı nefret değil, umursamazlıktır. Güzelliğin zıddı çirkinlik değil, umursamazlıktır. İnanmanın zıddı sapkınlık değil, umursamazlıktır. Ve hayatın zıddı ölüm değil, umursamazlıktır.”
MAHİR DEMİR