NAZLI ILICAK
Türkiye, “kara para cenneti” haline gelmişken, AK Parti iktidarı “himmet” paralarının peşine düştü. Üstelik, himmet derken, Binali Yıldırım ve Havuz ilişkilerinde görüldüğü gibi, ihale karşılığı zorla kesilen haraçlar söz konusu değil. Sanki, okul kurmak ya da fukaraya yardım etmek maksadıyla para toplanması suçmuş gibi, TUSKON üyesi iş adamlarına baskın düzenlendi.
Peki ne diyordu Tayyip Erdoğan? TUSKON’un kongrelerine katılıp, onların vizyonunu, dış dünyayla sağladıkları yakın ilişkiyi övmüyor muydu? Örnek mi istersiniz? Alın okuyun:
“TUSKON sadece Türkiye içinde değil, küresel ölçekte de varlığını hissettirdi. Dünyanın birçok yerinde bugün adından söz ettiriyor. Nijerya’nın başkenti Abuja’da TUSKON var, Gana’da TUSKON var. Sudan’da, Gine’de, Nepal’de TUSKON var. Türkiye’yi dünyaya duyurduğunuz, Türkiye’nin dürüst iş anlayışını, kaliteli işçiliğini, markalarını, Türkiye’nin eşsiz zenginliğini tanıttığınız için her birinizi tek tek tebrik ediyorum. Türkiye TUSKON gibi iş örgütleriyle ve başarılı iş adamlarıyla bugün bir kez daha ama çok farklı bir şekilde ufukları kucaklıyor. En önemlisi de TUSKON, sırtını belli çıkar çevrelerine, çıkar odaklarına değil, millete dayadı. Kaynağını milletten aldı, ilhamını milletten aldı, motivasyonunu, ufkunu, misyonunu milletten aldı. TUSKON gibi Anadolu evlatları, Anadolu kaplanları halktan aldılar, halkla paylaştılar. Ben 2010 yılında TUSKON’un 3. Genel Kurulu’nda aynen şu ifadeyi kullanmıştım: Türkiye sizler gibi iş adamlarının gayreti, samimiyeti ve heyecanı sayesinde yeniden ufukların efendisi oluyor demiştim. Silahla değil, baskıyla değil, dayatmayla değil, topraklar fethederek değil. Türkiye artık gönüller fethederek ufukların efendisi oluyor. TUSKON’a, TUSKON’un tüm mensuplarına, özellikle Türkiye’nin adını dünyaya duyurdukları, ay yıldızlı bayrağın, bu aziz milletin büyüklüğünü en uzak ülkelere, en ücra kentlere şerefle taşıdıkları için, şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. TUSKON, hırsı değil kanaati, kazanmayı değil paylaşmayı, sömürmeyi değil dayanışmayı savunarak, savunduğu değerlerin samimiyetle arkasında durarak, kendisini değil, ülkesini ve milletini öne çıkararak farklılığını ortaya koydu.”
Sonra 17-25 Aralık geldi… Kendilerini aklamak için, bir hedef göstermek gerekirdi. Darbe teşebbüsünden suçlanan askerlerin işaret ettiği “düşman” safsatasına onlar da sarıldılar. TUSKON, belirli odaklara hizmet eden, karanlık bir kuruluş haline geldi; inlerine girilecek haşhaşi bir örgüt!!!
Bu suçlamalar karşısında, TUSKON Başkanı Rızanur Meral, bakın nasıl mertçe cevap vermişti: “Siyaset millete hizmet etme yeridir; para kazanma, servet edinme yeri değildir. Para kazanmak isteyen siyasileri, eşit şartlarda rekabet edebilmek adına, şirket kurup, rekabet etmeye davet ediyorum. Kimlerin inlerde yaşayacağını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde, kimlerin asıl olacağını herkes görecek.” (Şubat 2014)
TUSKON’a yönelik operasyonu değerlendirirken, bu bilgiler hafızanızda olsun. Sadece “Nereden nereye” deyip Erdoğan’ı, dün söylediğini inkâr eden bir siyasetçi olarak görmekle yetinmeyin. Bu değişimin, sebebini de hatırlayın. 17-25 Aralık’ta büyük yolsuzluklar ortaya çıkmasaydı, acaba aynı noktada olur muyduk?
Peki bu hikâye burada bitti mi? Hayır… Devamını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Er geç, dürüst, vicdanlı ve adil olan kazanacak.