Ekonomide Tablo Giderek Bozuluyor

NURULLAH ÖZTÜRK
Türkiye henüz adı konulmamış bir süreçten geçiyor. Bağımsız tarihçi ve ekonomistler ilerde bu dönemi tarif ederken nasıl tanımlayacaklar bilinmez ama tarih boyunca ‘gelişmiş ve geri kalmış ülkeler’ in sebep sonuç ilişkilerini analiz eden tüm bilim insanları aynı yerde buluşmuşlardır
Gelişim ve refahın temelinde; adalet, hukuk, özgürlük, eğitim ve nitelikli insan vardır.
Demokrasi, hukuk ve özgürlük demek; iş, aş gelişme, büyüme; mutlu ve müreffeh yarınlara umutla bakan bir ülke demektir.
The Legatum Institute şirketinin yaptığı refah seviyesi araştırmasında Türkiye 142 ülke arasında 78. sıradadır. Bu sıralamada Türkiye Güney Afrika ve Sırbistan gibi ülkelerin gerisinde Çad, Nijer gibi ülkelerin önünde yer almıştır. Türkiye insani göstergeler toplamı ortalamasında 87., eğitimde 85. kişisel özgürlükler sıralamasında da şimdilik 100. sıradadır.
Türkiye gelir dağılım eşitsizliğinde ikinci sırada
Bu tablonun ekonomiye yansımalarına bakacak olursak; Türk ekonomisi 1990’lı yıllarda Dünya’nın en büyük 16. ekonomisiydi bugün itibarıyla sıralamadaki yerimiz 19.’luk.
Baş ekonomist Yiğit Bulut’un da ifade ettiği gibi 2002 -2007 yılları arasındaki konjonktürel yüzde 7’lere varan büyüme olmasa 2002- 2015 yılları arası tarihin en düşük ekonomik performansı olarak kayıtlara geçecekti.
Türkiye 2002-2015 yılları arasında yüzde 4,7’lik bir büyüme gerçekleştirmiştir. 2007-2014 arası büyüme yüzde 3,3 olmuştur. Aynı süreçte Dünya ekonomisi ortalama yüzde 6,3’lük bir büyüme göstermiştir.
Türkiye her yıl manipülasyondan arındırılmış reel yüzde 5 büyüme gerçekleştirebilirse mevcut durumunu ancak muhafaza edebilmektedir. Büyümek için mutlaka bu performansının üstüne çıkması gerekmektedir.
Research Instute of Turkey raporuna göre 2002 yılında ülkedeki en zengin yüzde 1’lik nüfus toplam servetin yüzde 39.4’üne, yüzde 99 ‘u yüzde 60,6’sını elinde bulunduruyordu. Bu dönemde yüzde 1’lik zenginlerin payı yüzde 55’e geri kalan yüzde 99’un payı da yüzde 60’tan 45’e gerilemiştir.
Meşhur çay ve simit hesabına göre 4 kişilik bir aile 3 öğün çay simitle beslenmeye çalışsa aylık çay simit gideri 1.125 tl etmektedir ki, insan gibi yaşaması için gereken rakam 4.500 tl’dir.
OECD’nin gelir dağılımı eşitsizliğinde kullandığı Gini endeksine göre Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde Dünya’da, Meksika’dan sonra 2. sıradadır.
2002 yılından bugüne memur maaşlarındaki değişimi altın oranına vurduğumuzda ortalama bir memur maaşıyla 2002 de 22 çeyrek altın alınabilirken, 2015 de ancak 14 tane alabilmektedir.
Borçlanarak refah ve büyüme dönemi bitti
OECD girişimiyle yapılan bir araştırmaya göre 17 ülke içerisinde geçimini borçla sağlayan kişilerin nüfusa oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir.
BDDK raporlarına göre takipteki bireysel kredi ve kart borcu yüzde 27,3 artarak 17 milyar 700 milyona ulaşmıştır.
Nisan ayı itibarıyla vatandaşın tüketici kredisi 312 milyar TL bireysel kredi kartı borcu da 80 milyara çıkmıştır.
Ocak- Mart arası 404 bin kişi kredi veya kredi kartı dolayısıyla yasal takibe uğramıştır. 2016 yılı ilk çeyreğinde yasal takip sayısı 3 milyon 650 bine ulaşmıştır.
Türkiye’de ayın sonunu getirmek için en az bir kere borç almak zorunda kalanların oranı yüzde 46 faturalarını düzenli olarak ödeyemeyenlerin oranı yüzde 66’dır.
Şubat 2015- 2016 arası aynı dönemde 79 bin esnaf batmıştır. Sadece İstanbul’da 20 bin esnaf kepenk indirmiştir.
Bankalar birliği verilerine göre kısa süre önce 51 banka şubesi kapanmış 858 banka personeli işini kaybetmiştir.
İŞSİZLİK KORKUTUYOR
Kamudaki yüzde 5,4 ‘lük istihdam artışına rağmen genel geniş tabanlı işsizlik yüzde 20 olmuştur.
Son iki yılda 181 bin üniversite mezunu işsizlere ilave olarak üniversite mezunu işsiz sayısı 700 bine ulaşmıştır. Üniversiteli işsizlerin oranı yüzde 35 olmuştur.
700 bin kişi de iş bulma umudunu yitirmiştir.
BORÇ BÜYÜDÜ EKONOMİ KÜÇÜLDÜ
Devlet 13 yılda 328 milyar TL yatırım harcaması yaparken 650 milyar faiz ödemiştir.
2002 yılında 130 milyar dolar olan borç, 2015 yılı itibarıyla 406 milyar dolara ulaşarak rekor kırmıştır.
Türkiye ekonomisinde tasarruf ve yatırımlar düşmüştür.
İmalat ve sanayi üretimi yavaşlamaktadır.
Hizmet sektörü emek piyasasında koşullar zorlaşmakta ve ekonomi orta gelir bataklığında boğulmaktadır.
Kurtuluş reçetesi arayanların yazının girişine göz atmalarında fayda vardır.