Hizmet Hareketi’nin, Bakanlar Kurulu kararıyla ‘terör örgütü’ ilan edileceği açıklamasına hukukçular tepkili: “Bir yapının terör örgütü olup olmadığına yalnızca mahkemeler karar verir. Bakanlar Kurulu’nun alacağı karar hukuken yok hükmündedir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 27 Mayıs’ta katıldığı bir programda Hizmet Hareketi’ne yönelik kullandığı ifadeler infiale neden oldu. Erdoğan, söz konusu konuşmasında, bugüne kadar tek bir cebir ve şiddet eylemi tespit edilemeyen Hizmet Hareketi’ni, ‘silahlı terör örgütü’ kapsamına alacaklarını söylemişti. Erdoğan, “MGK’de bir karar daha aldık. Legal görünüm altındaki illegal terör örgütü, dedik. ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ olarak tavsiye karannı aldık ve hükümete gönderdik. Şimdi hükümetten de Bakanlar Kurulu kararı bekliyoruz. Bunların terör örgütü olarak tescilini de gerçekleştireceğiz.” ifadelerini kullanmıştı.
Recep T. Erdoğan’ın açıklamalarına göre, bir yapının ‘terör örgütü’ olup olmadığına MGK ve Bakanlar Kurulu karar veriyor. Söz konusu açıklamaya hukukçular tepki gösterdi. Zira, bugün Hizmet Hareketi’ni hiç bir somut delil olmaksızın ‘terör örgütü’ ilan eden iktidarın, yarın başka bir sivil toplum kuruluşunu veya bir başka oluşumu ‘terör örgütü’ ilan etmeyeceğinin garantisi yok.
Yargı, baskı altına alınıyor
YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Bakanlar Kurulu kararıyla herhangi bir grup veya yapının ‘terör örgütü’ ilan edilemeyeceğini söylüyor. Eminağaoğlu, “Türk Ceza Kanunu’ndaki terör tanımından yola çıkarak, terör hükmü vermek yargının görevidir. Başka kurumların siyasi nedenlerle istedikleri grupları terör örgütü olarak tanımlamasının yargı açısından bir bağlayıcılığı olamaz. Söz konusu alınan karar yargı organlarını baskı altına alma, etkileme amaçlıdır.” diyor.
Karar siyasi, bağlayıcılığı yok
Türkiye Barolar Birliği eski Başkanı Vedat Ahsen Coşar ise MGK’nın aldığı kararın hukuken hiç bir bağlayıcılığı olmadığını söylüyor. Coşar, “Siyasi bir karardır. Bir yapının terör örgütü olabilmesi için mahkemeler tarafından cezalandırılıp onanması gerekir. Ayrıca bakanlar kurulu bu şekilde bir karar aldığında mahkemeler hükümlerini bu karar üzerine kuramaz.” diye konuşuyor.
Türkiye gülünç duruma düşüyor
Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk ise yapılan hukuksuzlukların Türkiye’yi Uluslar arası arenada gülünç duruma düşürdüğünü belirtiyor. Türk, “Bir yapıyı terör örgütü ilan edebilmek için bir sürü kriter lazım. Fethullah Gülen grubunun terör örgütü olarak ilan edilmesine MGK alet ediliyor. Devlette tedbir almak için yaptıklarını sanıyorlar. Atlantik ötesinde yaşayan 80 yaşındaki bir adam, Türkiye’de terör örgütü lideri olarak ilan edilmeye çalışılıyor. Bu kapsamda ABD’den tekrar iade talep edilecek. Bakanlar Kurulu ya da MGK kararıyla Fethullah Gülen en fazla siyasi suçlu sayılabilir. Siyasi suçlarda da iade talebi yoktur. Türkiye’yi uluslararası arenada gülünç duruma düşürüyorlar.” diyor.
Tayyip Erdoğan, örgüt olmadığını itiraf etti
Siyaset Bilimci Sedat Laçiner ise Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin Türkiye’de ‘FETÖ’ diye bir örgüt olmadığını kanıtladığını anlattı. Laçiner, “Böyle bir örgüt olmuş olsa Bakanlar Kurulu kararına gerek kalmaz. Önce yargı mekanizması işler, yargı tarafından bir yapı örgüt olarak kabul edilir. Ceza yasalarına göre hangi kurum olursa olsun idari yapılan suç ve ceza üretemez. Mahkemeler kanunlara göre ceza verir. Karar gerekçelerini yine yasalara dayandırmak zorundadır. Suç tanımını meclis yapar. İdare suç tanımı yapamaz. MGK’nın da böyle bir yetkisi yok. Terön tanımı yasada belli. Ortada cebir şiddet yok. Bu nedenle yasa değiştirilmeye çalışılıyor.” ifadelerini kullandı.
Hakim ve savcılar bedelini öder
İstanbul Barosu eski Başkanı Muammer Aydın ise Bakanlar Kurulu kararını gerekçe yaparak işlem yapan hakim ve savcıların suç işleyeceğini anlatıyor: “Bakanlar Kurulunun paralel yapı terör örgütüdür şeklinde alacağı bir karar hukuken yok hükmündedir. Mahkemeler açısından hiç bir şey ifade etmez. Kanunda suç olarak tanımlanmayan hiç bir şey suç değildir. Yargı tarafından tanımlanmış illegal bir örgüt yoksa cadı avı var demektir. Söz konusu karar siyasidir. Ergenekon’da benzer bir şey yaşanmıştı. Mahkemenin tek başına karar vermesi de terör örgütünün kabulü için yeterli değildir. Yargıtay tarafından onanması gereklidir. Hele ki “Paralel yapı, 30 yıldır Türkiye’nin mücadele ettiği PKK ile eş değer bir örgüttür’ diyemezsiniz. Bakanlar Kurulu kararına dayanarak da karar verecek hakim savcılar ileride bunun bedelini hukuk karşısında öder. Ayrıca bakanlar kurulu yetki gaspi yapıp görevini kötüye kullanmış olur. Bir yapıyı terör örgütü olarak ancak yargı makamları tanımlayabilir.”